Muharrem ince'nin adaylığının açıklanmasından önce ismi adaylar arasında geçen CHP İstanbul Milletvekili İlhan Kesici, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın başından beri 'biz ve onlar' stratejisi kurduğunu ve 12 seçim üst üste Erdoğan'a oy veren yüzde 55'lik kesimden kendilerine oy almaları gerektiğini söyledi. Erdoğan'ın iç politikayı ve seçim stratejilerini çok iyi bildiğini ifade eden Kesici, "Seçmeni rahatsız etmeyecek başka alan bulmamız lazım, ekonomi" dedi. Kesici, "Bizim kampın cumhurbaşkanı adaylarının tamamının siyasi polemikleri başarı ile yaptınız, ama bundan sonra Ekonomi ile ilgili iş yapalım dememiz lazım" ifadesini kullandı.
CHP'li İlhan Kesici, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim öncesi Londra seyahatini, “Cumhurbaşkanı’nın kişiliğine göre, Londra’ya gitmesine tenezzül bile etmemesi gerekir. Tehlikeyi gördü. Orada bir ateş olduğunu hissetti, ama ‘ben bu ateşi söndürürüm’ diye gitti. Ateş sönmedi, harlandı ve eli yandı. Bunu görerek geldi” sözleri ile değerlendirdi.
“Ufukta kara bulutlar toplanıyor” diyen Kesici, “Ekonomi bu durumdayken bizim cumhurbaşkanı adaylarımızın, siyasi polemiklerle devam etmesi yerine, sadece Ekonomi ile ilgili konuşmaları daha doğru” diye konuştu. Cumhuriyet'ten Sinan Tartanoğlu'nun haberine göre Kesici, gündemi şöyle değerlendirdi:
Cumhurbaşkanı’nın kampanyasını, alıştığımız yüksek tempolu kampanyadan ziyade, başarısız buluyorum. İnce’nin performansı, biz partinin içindeki arkadaşların umduğumuz gibi, Meral Hanım’ın, Temel Bey’in, kısıtlılık içinde enteresan bir formül buldular ama Demirtaş’ın performansını başarılı buluyorum. Siyasal polemikle Cumhurbaşkanı’na kafa tutabilir olmak toplumun üstüne sinmiş olan endişeyi tedirginliği kaldırdı.
Milletin asıl derdi Ekonomi. En somut göstergesi ise dolar. Dolar birdenbire 4.60 oldu, 4.92’ye kadar çıktı. Türkiye’nin 453 milyar dolar dış borcu var. 2002’de AK Parti iktidara geldiği zaman, toplam borcumuz 130 milyar dolarmış. AK Parti döneminde 323 milyar dolarlık borçlanma yapılmış. Kısa vadeli borçların döndürülmesi derdi var. Bunu döndürüyorduk, şimdiye kadar. Ama döndürmesi pahalı. Bir de Cumhurbaşkanı’nın şahsından başlamak üzere çökme seviyesinde güven kaybı meydana geldi ve bu ekonomi yönetimini de kapsadı.
Oy kayışları var. Bunların bir anlamı yok, bu seçimde. Yegâne anlamı olabilecek resim, Cumhur İttifakı’ndan bizim tarafa doğru oy gelmesi. Aşırı muhafazakârlıktan, aşırı milliyetçiliğe kadar bir spekturum bu. Kimse yer değiştirme hevesinde değil. Tayyip Bey, ekonomiyi, dış politikayı çok iyi biliyor değil, ama iç politikayı ve seçim stratejilerini çok iyi biliyor. En başından beri kurduğu, ‘biz ve onlar’ stratejisi. Siyasi polemiği bunun üzerinden yürütüyor. Tayyip Bey’in şahsına hücum ettiğimiz zaman AK Parti oylarını orada kilitleriz. O insanlar 12 seçim üst üste Tayyip Bey’e oy vermişler, 13. seçimde satmazlar. Oradan oy gelmezse, seçimin sonucu belli, orada 55’lik bir oy var. Seçmeni rahatsız etmeyecek başka alan bulmamız lazım, ekonomi. Dolar 4.60, bu kötüdür dediğimiz zaman, muhafazakârlara göre de 4.60, milliyetçilere de, Kürt vatandaşlara da aynı. Gündeme getirmemiz gereken ekonomik problem, problemin şiddeti, büyüklüğü. Bunu bu hale getiren iktidar. Bu da yetmez, yüzde 55’ten oy almak için. ‘Senin daha iyi olacağına nereden emin olacağım.’ Sadece ‘ben iyiyim demekle olmaz.’ ‘Bu problemi çözerler’ denilmesi lazım. Bizim kampın cumhurbaşkanı adaylarının tamamının siyasi polemikleri başarı ile yaptınız, ama bundan sonra Ekonomi ile ilgili iş yapalım dememiz lazım.
Henüz IMF kapısının ağzında olduğumuzu görmüyorum. Bizim arkadaşımızın seçimi kazanması halinde, bütün yapması gerekenleri yaparsa, IMF’ye ihtiyaç olacağını düşünmüyorum.
Bazı hükümet çevreleri dış mihraklara bağlıyor. Ortada dış mihrak yoktur. Türkiye’nin dış döviz ihtiyacı vardır. Batılının bizden 453 milyar dolar alacağı var. Alacaklılar siyasiler değil ki. Türkiye’yi istikrarsızlaştıracak bir davranışta bulunmak istemiyorlar. 200 milyar dolar civarında yatırımı da var. 650 milyar dolarlık alacağı var.
Ekonomide kimsenin elinde sihir yok, sihirbaz yok. Akıl var, bilim var, ciddiyet var, program var. Bol keseden vaat veriyor imajı ortaya çıkarsa, ‘kendimizi emanet edemeyiz’ der, insanlar. Ciddiyet, inandırıcılık, güven tesis edilemesi gerekir 21. yüzyıl milliyetçiliği ekonomik milliyetçiliktir. Türk Lirası şerefimizdir. Hem yerli, hem milli. Türk Lirasına itibar kazandıracaksınız.
Çıkış yolu. Ekonominin bir tane, tek, tam yetkili, tam sorumlu tek bir yönetisinin olması lazım. Seçimlerin sonuçlanmasından hemen sonra kapsayıcı, büyük, en az 3 yıl vadeli ekonomik program hazırlanması lazım. Bunun içinden 1, 1.5 yıllık bir dilimi acil eylem planı olarak çıkarmamız lazım. Bir de bunu ulusal ve uluslararası platformlarda anlatmamız lazım. Ayrıca Türkiye’nin Merkez Bankası rezervlerinin kullanabilir bölümü çok küçük. En çok 30 milyar dolar, o da en fazla iki aylık ithalat. Dış dünyaya güven tesis edebilmemiz gerekir. Siyasi güven ve ekonomik güven gerekir. Merkez Bankası rezervlerinin zayıflığı münasebetiyle bugünün ölçülerine göre en az 40 milyar dolar para bulmamız gerekir.
Cumhurbaşkanı’nın kişiliğine göre, Londra’ya gitmesine tenezzül bile etmemesi gerekir. Tehlikeyi gördü. Cumhurbaşkanı oradaki ağızlarından çıkan laf ne anlama geliyor onu bilmiyor. O kulaklar neyi duymak istiyor, onu da bilmiyor. Öyle olunca da güven tesisini artırmak için giderken, güven eksikliğine sebep oldu. Yine Sayın Cumhurbaşkanı kıyamet kopsa, ilaveten bunu tamir için bakan göndermezdi. Boynunu eğdi, Başbakan Yardımcısı ile Merkez Bankası Başkanı’na, orada kırdım döktüm, tamir edin toplayıp gelin dedi. Hadisenin ciddiyetini fark etti, bileğini büktü. Londra’da Sayın Cumhurbaşkanı elini ateşe dokundu. Orada bir ateş olduğunu hissetti, ama ‘ben bu ateşi söndürürüm’ diye gitti. Ateş sönmedi, harlandı ve eli yandı. Bunu görerek geldi. Arkasından bakanları göndermesinin sebebi bu. Bunu tam olarak görmezse olan Türkiye’ye olur, insanlara bir şey olmuyor.