CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce, başkanlık tartışmalarına ilişkin olarak, "Parmak indirip kaldıran vekil, talimatla görev yapan mahkeme, telefonla başlık atan medya, bütün komşularla kavgalı Türkiye. Türk usulü başkanlık işte bu" dedi. "Şu anda Meclis’teki üç partinin de durumu hoş değil" diyen İnce, "Bu tespiti yapmak zorundayım. Bugün HDP ve MHP’nin baraj sıkıntısı var, bunu görüyoruz. Yapılan son anketlerde, CHP’de de yüzde 25’ler bile görünmüyor. Bu iç açıcı bir durum değil" ifadesini kullandı.
İnce, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "AYM'nin kararına uymuyorum" sözlerine ilişkin olarak, "Bilgisiz, bu konuda evrensel hukuk kurallarını bilmeyen, tanımayan, cahil ve tehlikeli bir tutum" diye konuştu.
Sözcü'den Nil Soysal'ın sorularını yanıtlayan (7 Mart 2016) Muharrem İnce'nin açıklamaları şöyle:
- Can Dündar ve Erdem Gül için AYM’nin verdiği “hak ihlali” kararına Cumhurbaşkanı’nın “Saygı duymuyorum ve karara uymuyorum” şeklindeki açıklaması ile başlayacağız mecburen. Bu işin sonu nereye varır?
Mahkeme kararlarına başta cumhurbaşkanı olmak üzere herkes uymak zorundadır. Cezai ehliyeti olmayanlar hariç(!). Cezai ehliyeti olmayanlar mahkeme kararlarına, yargı kararlarına uymak zorunda değildir. Bu dönemde kendisine hakaret ettikleri gerekçesiyle 1845 kişiye dava açtı cumhurbaşkanı! O zaman bu 1845 kişiye hak doğmuş oldu. Bu 1845 kişi diyebilir ki; “Cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesi’nin kararına uymuyorsa, senin bana açtığın davayı da ben tanımıyorum!” Ama burada asıl ilginç olan; Anayasa Mahkemesi’ne karşı yerel mahkemeye çağrıda bulunuyor! Yani hukuksuzluğu savunuyor ve yerel mahkemeye diyor ki; “Anayasa Mahkemesi’ne karşı diren!” Bu bir felaket!
- Cumhurbaşkanı’nın anayasayı yorumlama yetkisi var mı?
TBMM anayasayı değiştirebilir. Ama anayasayı yorumlama yetkisi sadece Anayasa Mahkemesi’ne aittir. TBMM de anayasayı yorumlayamaz, cumhurbaşkanı da yorumlayamaz. Temel hukuk normlarını bilmeyen birisinin ülkeyi yönetiyor olması vahim sonuçlar doğuracaktır. Sayın Cumhurbaşkanı bu açıklamayı da seyahatinin hemen öncesinde yapıyor ve bir de diyor ki; “Ben şimdi gidiyorum, ortalık karışacak!” Senin cumhurbaşkanı olarak görevin ortalığı karıştırmak mı, ortalığı yatıştırmak mı?
- Ortalığın karışmasının kime ne faydası var?
Bilemiyorum. Tam da Recep Tayyip Erdoğan’a yakışan bir davranış bu. Çünkü o, bu ülkeyi bir felakete doğru sürüklüyor. Türkiye yanıyor, insanlar ölüyor, bombalar patlıyor, her gün al bayrağa sarılmış şehitlerimiz geliyor, o ne yapıyor? Sürekli olarak muhtarlar konseyine başkanlık sistemini anlatıyor! Onun tek derdi başkanlık.
Böyle bir kafa olabilir mi? Recep Tayyip Erdoğan, geçmişte Beyoğlu’nda yargıya hakaretten sabıkalı birisidir. Beyoğlu’nda bir hakime hakaretten ceza almıştır. Kaymakamlara; “Mevzuatı boş verin” dedi. Yani; “Kanun, yönetmelik, anayasa takmayın” dedi. Kendisi takmıyor. İşine geldiği zaman “Yargıya güvenelim” dedi, işine gelmediği zaman Danıştay’a çıktı; “Sen kimsin?” dedi. “Ulemaya soralım” dedi.
Yani bilgisiz, bu konuda evrensel hukuk kurallarını bilmeyen, tanımayan, cahil ve tehlikeli bir tutum. Bakın bu ülkenin işsizlik sorunu var, terör sorunu var, ekonomik sorunları var, gelir dağılımı adaletsizliği sorunu var, ama bu ülkenin en önemli sorunlarından bir tanesi de Recep Tayyip Erdoğan sorunudur. Bu ülkenin Recep Tayyip Erdoğan sorunu var. Bunu herkesin böyle bilmesi lazım. Daha da garibi, aile boyu siyaset sahnesindeler…
- Peki bu Türk usulü başkanlık sistemi ne demek?
Parmak indirip kaldıran milletvekili, talimatla görev yapan mahkeme, telefonla başlık atan medya, makarnaya muhtaç vatandaş, komşularının tümüyle kavgalı Türkiye Türk usulü başkanlık işte bu. Erdoğan’ın kriz çıkarmadığı yer kalmadı. Suriye, Irak, Bulgaristan, Rusya’yı geçtim artık. Ekvador’a gitti, korumaları 14 bin kilometre ötede milletvekili dövdü! Olacak şey değil. Türkiye’nin başındaki kara bulutlar bunlar. Ama yurttaşlarımıza şunu da söylemek istiyorum; biz bu kara bulutları dağıtırız. Hiç kimse umudunu yitirmesin. 1919 şartlarından daha kötü değiliz.
- Anayasa Uzlaşma Komisyonu da çıkmaza girdi. Hemen arkasından İbrahim Kalın çıktı ve “Erken seçim yok” açıklaması yaptı. Bu ortamda bir erken seçim kararını verecek makam neresidir? Sayın Kalın mı, TBMM mi?
Cumhurbaşkanı’nın Meclis’i ne zaman feshedeceği, hangi koşullarda erken seçime gidileceği anayasada yazılı. Savaş hali söz konusu değil. Bir olağanüstü durum söz konusu değil. Dolayısıyla erken seçim olup, olmama yetkisi TBMM’ye aittir. Bir anlamda da çoğunluk partisine aittir. Dolayısıyla bu açıklama; cumhurbaşkanının AKP’yi takmadığı, adam yerine koymadığının bir göstergesidir. İbrahim Kalın’ın haddi değildir böyle bir açıklama yapmak. Bu hem hadsizliktir, hem de siyasetin terbiye sınırlarını zorlayan ve AKP’ye ağır hakaret anlamına gelen bir açıklamadır.
- Emine Erdoğan’ın da konuşmaları var… “90 yıllık enkazı kaldırdık(!)” gibi…
Acaba enkazı gemiciklerle mi kaldırdılar? Neyle kaldırdılar? Bir taraftan da cumhurbaşkanı, “Benim ailemi karıştırmayın” diyor. Bunu ailene söyleyeceksin. Enkaz dediğin sistemde belediye başkanı, başbakan, cumhurbaşkanı olmuşsun. “4 ay hapis yattım, ben bedel ödedim” diyor. Bedel ödemeyen siyasetçi var mı? Atatürk savaş meydanlarından bedel ödeyerek geldi. İsmet Paşa, Celal Bayar savaş meydanlarından bedel ödeyerek geldiler. Menderes siyasetin tam içindeydi, idam edildi. Demirel, Ecevit hapishanelerde yattı, bedel ödedi. Sen; insanları 5-6 sene sorgusuz sualsiz Silivri’de yatırdın, onlar bedel ödedi...
- Kurultayda Genel Başkan adaylığından son anda çekildiniz. İddianızdan vaz mı geçtiniz?
Ben iddiamdan vazgeçmiş değilim. CHP’nin iktidar olmasını istiyorum. CHP’nin hedefi tek parti iktidarıdır. Bunu mutlaka yazmanızı istiyorum. CHP’nin yüzde 40’ları bulacağına yürekten inanıyorum. Ecevit nasıl yüzde 42’yi aldıysa, yeniden aynı yüzde 42’yi alabiliriz.
- Son röportajımızda; “Muhalefet kurultaya gitmezse başkanlık sistemi gelir” demiştiniz. Bugünkü tabloya bakarak ne diyorsunuz; başkanlık kapıda mı?
Şu anda Meclis’teki üç partinin de durumu hoş değil. Bu tespiti yapmak zorundayım. Bugün HDP ve MHP’nin baraj sıkıntısı var, bunu görüyoruz. Yapılan son anketlerde, CHP’de de yüzde 25’ler bile görünmüyor! Bu iç açıcı bir durum değil.
- Bu yapıyla bir erken seçim olursa Meclis’te sadece iki parti mi temsil edilecek?
İnşallah öyle bir şey olmaz. Muhalefetin bir an önce toparlanması ve bu tehlikeyi atlatması lazım. Hatta Türkiye’nin sonu olur. Muhalefeti değiştirmek lazım. Bunu yapmazsak eğer felaket geliyor.