CHP Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan, Meclis Genel Kurulu’nda olağanüstü hâl (OHAL) döneminde yaşanan gözaltılar, işten çıkarmalar ve kanun hükmünde kararnameler (KHK) üzerine konuşma yaptı.
Konuşmasında 20 Temmuz’da çıkartılan ilk KHK’dan bugüne değin toplam 21 KHK’nın çıkartıldığını söyledi ve “Resmi makamların açıklamış olduğu rakamlara göre; 15 Temmuz ya da OHAL'in ilanından itibaren 71.274 kişi gözaltına alınmış, bunlardan 41.326'sı tutuklanmış durumda” dedi.
14 Şubat Salı günü tutuklu olan Hava Harp Okulu öğrencilerinin bir bölümünün tahliye edilmesinden duyduğu sevinci dile getiren CHP’li vekil Sarıhan, “Dün bir tahliye kararı verildi, ben biliyorum ki çok sayıda anne, çok sayıda aile bu tahliye kararının sevincini duydu. Biz de onlarla birlikte bu kararın mutluluğunu duyduk. Tahliye edilenler, okullarından emir komuta zinciri içerisinde kampa gidiyoruz diye alınarak yine emir komuta zinciri içerisinde kamptan alınıp darbeye alet edilmek istenmişlerdi. Bu sebeple öğrencilerin tutuklanmasının yanlışlığını daha ilk günden ifade ettik. Evet, darbeciler elbette yargılansınlar ve cezalandırılsınlar ama darbe gerekçe gösterilerek geniş bir kesime acı salınması doğru değildir" dedi.
Sarıhan, askeri okul öğrencilerinin yaşadığı süreçteki mağduriyetlerin altını çizerek iddianamenin yedi ay sonra hazırlanmış olmasının da eleştirdi.
Sarıhan şöyle devam etti:
Yedi ay sonra ilk duruşmada bırakılan bu öğrenciler tam yedi aydır iddianame bekliyorlar. Bugün, aynı şekilde mağduriyet yaşayan başka öğrenciler daha var. Balıkesir'deki astsubay okulunun öğrencileri, aynı durumdalar. 47 çocuk, 9'u bırakıldı. Peki ya diğerleri?’ şekklinde konuşan CHP’li vekil OHAL gerekçesiyle hukuksuzluklara göz yumulamayacağını belirtti. Sarıhan ‘Hukuksuzlukları savunursak burada hukuku sağlamak için bir araya gelmiş olmamızın bir anlamı olamaz, bir Meclis sayılamayız” dedi.
CHP’li Sarıhan, konuşmasını OHAL döneminde toplumun geniş kesiminde oluşturulan mağduriyetleri sıralayarak tamamladı: Sarıhan şu şekilde konuştu:
‘15 Temmuzdan sonra OHAL kararıyla 121.183 kişi ihraç edildi ve atılanların sadece 19.248'i geri alındı. 120 bin nerede arkadaşlar? 19.248 rakamı nerede? Daha arada 80 binden fazla ya da 100 bine yakın insan yargılanmayı bekliyor idari ya da adli yolla, yargılanmayı da beklemiyor aslında sokağa bırakılmış durumda. Sayın savcım, hukuk bize ne emreder? Hukuk der ki: "Önce delilleri toplayın, delilleri topladıktan sonra herhangi bir hukuki işlem yapın." İnsanlar sadece varsayımla görevlerine son verilmiş.
Akademisyenler, yani bilim insanları. Bilim insanlarının 4.180'i şu anda üniversiteden atılmış durumda ve 2.808 akademisyen de kapatılan üniversiteler nedeniyle işsiz kalmış durumda. 13.170 öğretim üyesi yetiştirme programı kapsamındaki akademisyen kadrosunu kaybetmiş bulunuyor ve cezaevlerinde 156 gazeteci ve de milletvekillerimizden 12 kişi tutuklu bulunuyorlar. Her birinin durumu aynıdır arkadaşlar ve Birleşmiş Milletler Sivil ve Politik Haklar Sözleşmesi açık bir biçimde siyasetçilerin özel bir koruma altında olmaları gerektiğini emreder. Biz, bırakın siyasetçileri, yurttaşları ya da tersinden söylemem lazım, Hava Harp Okulu öğrencileri ya da diğerleri ya da Eğitim-Sen'li öğretmenler ya da doktorlar ya da mühendisler, bırakınız bunları kendi kürsümüzdeki siyasetçileri dahi koruyabilme başarısına ulaşamıyoruz. Bu gerçekliği hepimizin hep birlikte kabul etmesi ve bu kabul üzerinden "Ne yapılabilir?" konusunu ciddi bir şekilde düşünmemiz gerekiyor. Elbette biz yargıya emir veremeyiz’
Sarıhan ayrıca, referandumda parti ve muhalif kesimler olarak olarak neden ‘hayır’ diyeceklerini de açıkladı. Güçler ayrımının ve yargı bağımsızlığının demokrasilerde esas olduğunu belirten Sarıhan, OHAL döneminde referanduma gitmenin de doğru olmadığını ifade etti. Sarıhan şu şekilde konuştu:
“Denetim şarttır, yargı denetimi şarttır, bir ülkede yargıya darbe vurulursa o ülke bütünüyle darbe altında kalmış olur, karanlığa mahkûm olmuş olur. Şimdi, biz yargı makamlarına elbette ki emredemeyiz ama siyasetçiler olarak bu haksızlığı yüksek sesle ifade etmek gibi bir sorumlulukla karşı karşıyayız. İşte, biz bu nedenle getirdiğiniz Anayasa değişikliğine, bütün yetkileri, yargı yetkisini de yani denetleme yani dengeyi sağlayacak en önemli mekanizmayı da bir şahsın eline teslim etme biçimindeki değişikliğe "hayır" diyoruz ve yine ısrarla diyoruz ki: Bu şartlarda, içinde bulunduğumuz şartlarda yani OHAL şartlarında, hukuksuzluk bu kadar tırmanmışken böyle bir tırmanış altında referanduma gitmek, esas olarak, sonucun ne olduğu konusunda güçlü olana olanak tanımaktır ama şükretmeliyim ki herhâlde veya hepimiz de sevinçle karşılamalıyız ki bugün kamuoyundan, dipten gelen bir dalgayla herkes "hayır" diyor, kimse OHAL'in devamlı hâle geleceği bir yeni yönetimi kabul etmiyor. Bu nedenle bugün hep birlikte "hayır" diyenleri kutsayarak geleceğin aydınlığının bizim ellerimizde olduğunu bir kere daha anımsamak isterim, halka olan güven duygumu da tekrar saygıyla ifade ederim.