CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, 14 Şeker Fabrikasının satışının durdurulması, pancardan ve hayvancılıktan geçimini sağlayan yerli üreticinin, mağduriyetinin önüne geçilmesi, fabrika işçilerinin belirsiz durumlarının ortadan kaldırılması ve olası ekonomik krizin önlenmesi amacıyla parlamentoda Grubu bulunan Siyasi Partilerden bir komisyon kurulması öneresinde bulundu.
TBMM Başkanlığı’na açık bir mektupla önerisine dikkat çeken Tanrukulu,12 Mart 1995 tarihinde İstanbul Gazi Mahallesi’nde bir kahvehanenin taranması ile başlayan olayları araştırmak üzere, TBMM, özel bir komisyon kurduğunu hatırlatarak TBMM Başkanlığı aracılığıyla AKP, CHP, HDP ve MHP milletvekillerinin dahil olacağı bir Parlamento Heyeti'nin oluşturabileceğine dikkat çekti. Tanrıkulu’nun TBMM Başkanlığı’na açık mektubu şöyle; Özelleştirilmesi planlanan TÜRKŞEKER, Sektörel gerçeği üzerinden değerlendirildiğinde; düzenleme altında olan, stratejik bir ürün olan şeker söz konusudur. Şeker üretimine yönelik ulusal, uluslararası tartışmalar gözetildiğinde, sektörün düzenlenmemesi, amaçsız veya salt gelir elde etmeye yönelik bir amaçla özelleştirme yapılabilecek olması, sektörün geleceğinin yok edilmesi, tarımsal bir üretim alanının yok edilmesi sonucuna yol açacaktır. Salt gelir elde edilmesi amacına yönelik özelleştirme yapılmasının, kamu hizmeti ihtiyacının “gelirle” değiş tokuş edilmesi gibi sonuca yol açacağıdır. Yani, idare, kamu hizmetini karşılamayı değil, gelir elde etmeyi hedeflemiş olacaktır ki, özelleştirme gelirleri devletin temel, bilinen, tanımlı gelirleri arasında sayılmamıştır. Bugün AB Şeker Pancarını 14 kat daha fazla desteklerken, Şeker Fabrikaları yapılandırılarak kapasiteleri zirveye çıkmışken, Türkiye’de şeker fabrikalarını şahıslara ihale etmeye çalışmak doğru bir adım olmayacaktır. Türkşeker, bilhassa Doğu Anadolu'da kurduğu fabrikalarla kırsal kesimde istihdam, iç göçün yavaşlatılması, bölgesel gelişmişlik farklarının azaltılması gibi sosyal işlevleri de yerine getirmektedir. Her biri aynı zamanda birer küçük besici olan pancar üreticisine, istihkak olarak pancar posası verilerek, hayvancılığın sürdürülmesine de katkıda bulunulmaktadır. Tarım ve sanayide yarattığı istihdam sektörde, hane halkı düzeyinde 2.5 milyondan fazla vatandaşımız pancar tarımı ve şeker üretiminden geçimini sağlamaktadır. Sadece sektörü değil, 80 milyon tüketiciyi de yakından ilgilendiren bu konu “oldu bitti”ye getirilmemeli ve Devlet, üreticiler ve çalışanların da içerisinde olduğu dünya gerçeklerine uygun bir çözüm planı ortaya konmalıdır. Resmi Gazete'de yer aldığı üzere, Türkiye Şeker Fabrikası AŞ'ye ait 14 şeker fabrikasından Bor, Çorum, Kırşehir ve Yozgat fabrikalarının ihalesinin 3 Nisan’a, Erzincan, Erzurum, Ilgın, Kastamonu ve Turhal fabrikaları için 11 Nisan’a, Afyon, Alpullu, Burdur, Elbistan ve Muş fabrikaları için 18 Nisan’a kadar teklif verilebileceği ifade edilmiştir. Geçici teminat tutarlarının ayrı ayrı olmak üzere; Erzincan, Erzurum, Kastamonu, Alpullu, Elbistan ve Muş fabrikaları için 3 milyon TL, Bor, Kırşehir, Yozgat ve Burdur fabrikaları için 4 milyon TL, Çorum, Ilgın, Turhal ve Afyon fabrikaları için 5 milyon TL olarak belirlendiği, ihalelere gerçek ve tüzel kişiler ile yatırım fonları ve ortak girişim gruplarının katılabileceği, pazarlık usulü ile gerçekleştirilecek ihalelerin, pazarlık görüşmesine devam edilen teklif sahiplerinin katılımı ile yapılacak açık artırma suretiyle sonuçlandırılabileceği belirtilmiştir. Türkiye Şeker Fabrikası AŞ'ye ait 14 şeker fabrikası ile ilgili teklif verilen ihalelerin gözden geçirilerek satışlarının durdurulması hususunda vatandaşlardan ve kamuoyundan yükselen seslerin göz ardı edilmemesi gerekmektedir. Şeker fabrikalarının geçmişi Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarına dayanmaktadır. 1930’lu yıllarda kurulan fabrikalar, savaştan çıkmış bir ülkenin ekonomik buhrana rağmen ayakta durabilmesinin en temel ayağını oluşturmaktadır. Dolayısıyla fabrikalar, sadece yerli üretimin değil, uluslararası sermayeye bağımlılıktan kurtuluşun da sembolleriydi. Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi demek, tekrar Türkiye’nin uluslararası tekellerin politikalarına bağımlı olması anlamına gelmektedir. Şeker pancarından üretilen şeker yerine, mısırdan üretilen şeker sağlığa yönelik ciddi tehlikeler barındırmakta olup, ayrıca, pancardan ve hayvancılıktan geçimini sağlayan yerli üretici, vatandaşlar ve esnaf da mağdur olacaktır. Fabrika işçilerinin durumunun ne olacağı ise yine belirsizliğini korumaktadır. İçinde bulunulan ekonomik krizi aşmak ve bütçe açığını kapatmak için elde kalan son fabrikaların satılması; üreticiye, tüketiciye, çiftçiye, esnafa, yani halka büyük bir darbedir. 12 Mart 1995 tarihinde İstanbul Gazi Mahallesi’nde bir kahvehanenin taranması ile başlayan olayları araştırmak üzere, TBMM, özel bir komisyon kurmuştur. Bu örnekte olduğu gibi, TBMM, Araştırma Komisyonu kurulması sürecini işletmeksizin kısa sürede özel bir komisyon kurabilecektir. TBMM Başkanlığı aracılığıyla AKP, CHP, HDP ve MHP milletvekillerinin dahil olacağı bir Parlamento Heyeti oluşturularak, ayrıca Sendikalar ve STK'ların da bahse konu "Heyet"e dahil edilmesiyle Türkiye Şeker Fabrikası AŞ'ye ait 14 şeker fabrikası ile ilgili teklif verilen ihalelerin gözden geçirilerek satışlarının durdurulması, pancardan ve hayvancılıktan geçimini sağlayan yerli üreticinin, vatandaşların ve esnafın mağduriyetinin önüne geçilmesi, fabrika işçilerinin belirsiz durumlarının ortadan kaldırılması ve olası ekonomik krizin önlenmesi amacıyla gerekli incelemelerin yapılabilmesi amacıyla, ivedilikle Parlamento’da Grubu bulunan Siyasi Partilerden oluşan bir Komisyon kurulmasını saygılarımla arz ederim.