CHP'li Türmen'e, Güler ve Çağlayan'dan imalı cevaplar

CHP'li Türmen'e, Güler ve Çağlayan'dan imalı cevaplar

17 Aralık Meclis Soruşturma Komisyonu’nda ifade veren 4 eski bakan, CHP’li Rıza Türmen’e, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ndeki (AİHM) yargıçlık yapmasını hatırlatarak  gönderme yaptı. Eski İçişleri Bakanı Muammer Güler, Türmen’e, “Aman efendim siz böyle eğer Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde bu tip kararlar verseydiniz Türkiye yanmış gitmişti” derken, eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan da, “Sayın Türmen, ben sizi Sanayi Odası Başkanlığımdan tanırım. Siz, çok yüce bir kurumda görev yaptınız, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde” diye konuştu.

Soruşturma Komisyonu’ndan birbiri arkasına dinlenen bakanlara CHP’li Türmen’in, Reza Zarrab ilişkileri, hediyeler, tapelerdeki konuşmaları,  çoğunu yazılı cevap verecekleri ve açıklamakta zorlandıkları mal varlıklarına ilişkin sorularla karşılaştı. Aynı sorunun yanıtında ısrar eden Türmen bu tutumuyla da bakanları kızdırdı. İşte komisyondan bazı manzaralar şöyle:

RIZA TÜRMEN ( Muammer Güler toplantısı)- Ama cevap verilmiyor. Yani bu gerekçeyle cevap verilmiyor, böyle şey olur mu? Yani buradaki mesele bizim bakımımızdan şudur: Mahkeme kararıyla yapılan birtakım iletişim tespitleri vardır, savcılık bununla ilgili bir soruşturma başlatmıştır, sonra dosyayı tefrik etmiştir, bakanlarla ilgili bölümünü bize aktarmıştır ve bizim de önümüzde böyle bir dosya vardır. Kaldı ki CMK 138 vardır, yani soruşturma sırasında başka olaylara rastlarsa savcı tabii ki bu soruşturmayı genişletebilir, bir kere bu.

 

“Bakan Reza Zarrab’a ‘Canım benim, Allah güç versin, Allah kolaylık versin’ diyor”

 

Şimdi Sayın Bakan Reza Zarrab’ı tanıdığını söyledi. Reza Zarrab’la Sayın Bakan arasındaki ilişki enteresan yani epeyce derin bir muhabbet olduğu anlaşılıyor. Şöyle konuşmalar geçiyor mesela 31/7/2013 tarihli iletişim kaydında. Sayın Bakan şöyle diyor: “Canım benim, Allah güç kuvvet versin, canım benim Allah kolaylık versin.” Ondan sonra Reza Zarrab diyor ki: “Rabbim dağına göre kar verir.” Sayın Bakan da diyor ki: “Ay canım benim, sağ ol var ol canım kardeşim benim, eksik olma canım benim.” Ondan sonra bir otel projesi var Reza Zarrab’ın. Sayın Bakan bununla ilgili şöyle diyor: “İnşallah bize düşen bir görev olursa memnuniyetle o konuda.” Şimdi yani bir İçişleri Bakanı bir iş adamına “Bize düşen bir görev olursa memnuniyetle, hiç korkma.” der mi acaba? Yan^ bu normal midir sizce? Bu konuşmaları böyle çoğaltmak mümkün. Orhan İnce’yle olan konuşlarda mesela şöyle şeyler söylüyor Sayın Bakan: “Sen hiç yorulma, ya arkadaş sen hiç canını sıkma, ya biz buradayız, ya Reza Bey olur mu öyle şey, ya biz buradayken öyle şey olur mu, Orhan İnce diye mi geliyorlar sana?” filan. Yani böyle bir güvence veriyor iş adamına Sayın Bakan ki, bu emniyet müdürü ona katiyen hiçbir şey yapamaz. Bunun arkasında tabii şu da var: Ne zaman tanıştığı meselesi Sayın Bakanın. Kendisi söylüyor, nisanda tanışmış. Nisan ayında ilk tanışma gene belgelerden çıkan o ki, bir pazar günü ve makam odasında olmuş.

 

‘Reza Zarrab’la pazar günü makam odasında mı tanıştı’

 

Bu doğru mu Sayın Bakan? Yani Reza Zarrab’la ilk tanışma bir pazar öğleden sonra ve makam odasında. Pazar günü makam odasında iş adamıyla konuşmak acaba olağan bir şey midir bir bakanın? Onunla ilgili olarak berber Yaşar’la Reza Zarrab arasında bir konuşma kaydı var. Berber Yaşar... İşte, Reza Zarrab diyor ki: “Çok iyi geçti.” “Çok selamları var size.” diyor berber Zarrab’a. “Aleykümselam” diyor Yaşar Aktürk. “Reza Zarrab dediler onu bir buçuk yap, sıkıntım var, onu senden rica ediyorum eğer mümkünse.” Ben de dedim: “Sizin ricanız emirdir bana.” Yaşar Aktürk de diyor ki: “İyi etmişsin.” “Şimdi neyse geldiğinde özel konuşuruz.” filan. Bu, bir buçuk neyin bir buçuğu acaba, onu söyleyebilir misiniz? Benim birkaç blok sorum var, bunlar bir. Onun dışında, Özgür Özdemir’i tanıyor musunuz acaba Sayın Bakan? Özgür Özdemir ile ne zamandır tanışıyorsunuz? Bakanlıktaysa siz mi işe aldınız? Çünkü Özgür Özdemir’in bir özelliği var. Özgür Özdemir paraları teslim alıyor. Bu paraları ne yaptı Özgür Özdemir? Size mi veriyor, Barış Güler’e mi veriyor? Baktığınız zaman Özgür Özdemir mesela 5/6 tarihinde 30 bin dolar alıyor, teslim ediliyor Özgür Özdemir’e, 2/7/2013 tarihinde 35 bin dolar teslim ediliyor, 19/7 tarihinde 200 bin dolar teslim ediliyor, 6/8/2013 tarihinde 35 bin, 16/8/2013’te 200 bin, 6/9/2013’te 25 bin, 10/9/2013’te 200 bin, 13/9/2013 tarihinde 200 bin, 9/10/2013 tarihinde 100 bin ve nihayet 25/10/2013 tarihinde 3 milyon 500 bin teslim ediliyor Özgür Özdemir’e. Özgür Özdemir ne yapıyor bu paraları? Yani kendisi herhâlde almıyor.

 

“Barış Güler, Orhan İnce’yi ‘attırdık’ diyor”

 

Tabii Orhan İnce’yle ilgili sorulacak birçok soru var yani başkaları da sordu ama “O pezevenge ben onun sana yaptığını, çektirdiğini ben ondan kat be kat burnundan fitil fitil getiririm it oğlu itin, sen kafanı yorma, defterini düreceğim.” İşte “şerefsiz” filan. “Meslekten attırırım." filan. Bir de tabii ondan sonra Barış Güler’in konuşması var Reza Zarrab’la “Attırdık” diyor. Bir tane şahsın gönderilmesi var ve “Onu hallettik.” diyor. “İsmini vermediğiniz bir tane daha var, o da gidecek ama esas başındaki adam sürüldü.” diyor. Şunu da açığa kavuşturmak lazım Orhan İnce’ye ilgili olarak: Sizin söylediğiniz davada -sahtecilik davası bu- Orhan İnce ilk celsede beraat etti. Yani Orhan İnce sürüldüğü zaman aslında ilk celsede beraat ettiği bir sahtecilik davası vardı. Yani buna dayanarak Orhan İnce’nin sürülmesi tabii ki kabul edilebilir bir şey değildir. Yani herhâlde sürülme sebebi bu değil. İlk celsede beraat ettiği dava değii herhâlde. Tabii bunun karşılığında yani Reza Zarrab’ın istediği pek çok şey var. Yani mesela birtakım polisleri sürdürtüyor. Onun yanında 21/7/2013’teki kayıtlardan çıkıyor ki 2 polis memurunun da yerinde kalması isteniyor. Onlar da yerinde kalıyorlar. Bu arada, mesela Reza Zarrab yani sizinle ilgili olmayan başka şeyieri de sizden istiyor. Mesela 9/9/2014’te “Bir rica etsem, şu Millî Eğitim Bakanlığı beyefendiye aracı olsanız İstanbul’a atasak.” diyor

MUAMMER GÜLER (Mardin) - Kaçta efendim, hangi tarihte?

RIZA TÜRMEN (İzmir) - 9/9/2014 tarihli iletişim kaydında.

MUAMMER GÜLER (Mardin) - 9/9/2014...

MUAMMER GÜLER (Mardin) - Sayın Türmen, diğer sorularınız bir yana da, o başta sorduğunuz soruyu keşke siz sormasaydımz. Ben sizi çok değerli bir yargıç olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesindeki çalışmalarınızdan, temel hak ve özgürleri, hukuka aykırı deliller konusundaki tavrınızı bildiğim için de yakından takip ediyorum ama. Yani bir hâkim karar verdi, bir dinleme yapıldı, biz ona bakarız. Aman efendim siz böyle eğer Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde bu tip kararlar verseydiniz Türkiye yanmış gitmişti. Böyle bir şey olabilir mi Sayın Türmen? Yani özel kanunlarda Anayasa’da özel soruşturma usulleri belirtilmiş, nasıl elde edileceği kanunda açıkça yazılı ve istisnaları da kanunda açıkça gösterilmiş konularda “Madem bunu hâkim dinledi, bir kere alınmış biz bunu...” Bu, çok, son derece bana ilginç geldi. Ben de hukukçuyum ama bu sorunuzu lütfederseniz yani buna verilecek hiçbir cevap yok. Buna verilecek cevap Anayasa’dır, buna verilecek cevap Ceza Muhakemesi Kanunu’dur, buna verilecek cevap dinlemelere ilişkin mevzuattır, buna verilecek cevap bakanlar hakkındaki soruşturma usulünün yani bir hâkimin bir bakan hakkında “138’inci maddeyi, 135’inci maddeyi, oğluyla görüşmeyi nasıl biz bunu esas alacağız?” demek, doğrusu ben bunu hayretle karşıladım. Onun için, buna hiç bile cevap vermiyorum ama bu kadarını söylemekle yetiniyorum.

 

‘Kaan Çağlayan’ın evine götürülüyor’

 

RIZA TÜRMEN (Zafer Çağlayan)  - Peki Sayın Bakan, bir de dikkatimi çeken şu var, 2 milyon dolar, 2 milyon euro ve 1,5 milyon Türk lirasının götürülmesi var. İşte, o da Abdullah Happani ve Rastgar Shıshehgarkhaneh arasında konuşuluyor önce, yani Rıza Sarraf söylüyor bunu. Arkasından, “Efendim, nasıl götürülecek? Diyor ki: “Rastgar Shıshehgarkhaneh götürecek.” "Ayakkabı kutusu olmaz, valizle gitmem lazım.” “Kaç tane ayakkabı kutusuna koyacağız?” filan. Ondan sonra, 30/8/2013 tarihli kayıtta, Rıza Sarraf: “Eurolar şeydir, Zafer Bayramıdır. Euro koydun mu?” diyor Mohammadsadegh Rastgar Shıshehgarkhaneh’e "Tamam, tamam.” diyor Mohammadsadegh Rastgar Shıshehgarkhaneh ve bunlar efendim Kaan Çağlayan’ın evine götürülüyor.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Bunu siz mi diyorsunuz, öyle iddia mı ediliyor?

RIZA TÜRMEN (İzmir) - Bu şeyde var, kayıtlarda var.

BAŞKAN - İddia böyle.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Ha iddia, siz demiyorsunuz değil mi?

BAŞKAN - Kayıtlarda böyle.

RIZA TÜRMEN (İzmir) - İfadesi var bizde de “Ona satıyorum.” dedi.

RIZA TÜRMEN (İzmir) - Tamam o zaman.

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Bizimle hiç alakası yok ve soruşturma önergesiyle de ilgisi yok bunun, kayıtlara geçsin diye söylüyorum.

RIZA TÜRMEN (İzmir) - Sayın Bakan, bir şey var burada, telefon konuşmalarında ilginç bir konuşma var. Abdullah Happani’yle Rıza Sarraf arasında yapılan konuşma. Bu 6/04/2013 tarihinde başlıyor ve Rıza Sarraf: “Tamam mı, euro olarak? Aldıklarımızda bir 10 kâğıt fark var.” diyor. Abdullah Happani: “10 kâğıt fark olur mu ağabey yani mümkün mü?” “işte ağabey, sizin yazdığınızdan, ben 10 daha aşağıya aldım.” diyor Rıza Sarraf.

 

‘Bu paralar nedir Sayın Bakan, bir bilginiz var mı?’

 

Ondan sonra aramaya başlıyorlar bu 10 milyonluk fark nereden kaynaklanıyor? Rıza Sarraf: "Şöyle var mesela Süleyman’a vermişiz belki ona geçmişizdir.” filan, ondan sonra Abdullah Happani: "Saatçi Yusuf filan olmasın?” diyor. “Yok, yok, onu çıkardım ben.” “Ağabeyhangi    tarihte adama   ne göndermişiz bunu biliyoruz.” diyor. "Kimle gönderdik: İşte Ümit’le gönderdik.” deniyor. “Ümit’in götürdüğü iki tane 700 bin para var.” diyor, ondan sonra Ümit’le konuşuyorlar, Abdullah Happani konuşuyor Ümit’le: “Kaç defa gittiğini hatırlıyor musun Ankara’ya?” Ümit: “Ben dört defa gittim, miktarlar ilk baş 500.” diyor. “Evet.” “Bir 800 vardı, iki tanesini hatırlıyorum, gerisini hatırlamıyorum yani gerisinde çünkü şey vardı, işte karışık paralar da vardı, 550 miydi, 300 küsur muydu, böyle bir şeyler daha vardı.” diyor filan. Bu paralar nedir Sayın Bakan, bir bilginiz var mı?

MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Mersin) - Sayın Türmen, ben sizi Sanayi Odası Başkanlığımdan tanırım. Siz, çok yüce bir kurumda görev yaptınız, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde. Ben, sizinle zannediyorum çok fazla görüşmedik, bir iki kere karşılaşmışadır. Sizi o zaman da saygıyla hep takip etmişimdir. Dolayısıyla, siz, zatıaliniz, Türkiye’nin meselelerini yurt dışında, Avrupa insan Hakları Mahkemesinde savunma görevini üstlenmiş olan bir yargı mensubusunuz.