CHP'li Umut Oran: Yeni anayasa için ziyaret girişimi samimi değil

CHP'li Umut Oran: Yeni anayasa için ziyaret girişimi samimi değil

CHP Genel Başkanlığı'na adaylığını açıklayan eski milletvekili Umut Oran,  Başbakan Ahmet Davutoğlu ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bugün yeni Anayasa, iç tüzük, reformlar ve kalıcı bütçe konularında gerçekleştireceği görüşme öncesi yaptığı açıklamada, “’Yeni anayasa’ adı altında başlayan muhalefet partilerini ziyaret etme girişimi asla “samimi bir çaba” olarak görülmemelidir. AKP, uzlaşmanın değil “dayatmaların” arayışındadır” dedi.

Oran yaptığı açıklamada, CHP’nin AKP gibi bir partiyle “uzlaşmak” zorunda olmadığını söyleyerek, “AKP’yle herhangi bir masaya oturmak, gericiliği bir nebze de olsa meşrulaştırmak, diktatörlük heveslilerine prim vermek ve bunca zulümden sonra AKP’yi normalleştirmek anlamlarına gelecektir” ifadelerini kullandı.  CHP’nin “başkanlık sistemini” dayatmak olan tüm anayasa değişikliği tekliflerini reddetmesi gerektiğini savunan Oran, “AKP’nin başkanlık hayaline karşı CHP nasıl bir Türkiye kurguluyor? Nasıl bir Anayasa, Siyasi Partiler Yasası, Seçim Kanunu uygulayacağız” diye sorarak, “Bunları somutlaştırıp ortaya koymamız gerekmektedir” şeklinde görüşünü açıkladı.

Umut Oran’ın görüşmeye ilişkin yazılı açıklaması şöyle:

Türkiye; AKP iktidarıyla beraber tüm kuralların yerle bir edildiği, her kavramın içinin boşaltıldığı, fikri derinliğin yerini vasata bıraktığı karanlık bir dönem yaşamaktadır. AKP, devletin tüm olanaklarını adeta gasp edip kullanarak, neredeyse sınırsız ekonomik kaynaklarla tüm topluma kendi doğrularını “dayatırken” muhalefet partilerine de türlü yollarla açık müdahalelerde bulunmayı alışkanlık haline getirmiştir.

 

“AKP için doğru ya da yanlış yok, fayda var”

 

Kendi küçük dünyalarını büyük sözlerle bezemeyi marifet sanan AKP zihniyeti için doğru ya da yanlış yoktur. Onlar için tek doğru; kendilerine “fayda” getiren şey, yanlış ise “faydalanamadıkları” şeylerdir. Bu bakış açısı sebebiyle dün söyledikleriyle bugün söyledikleri ve yarın söyleyecekleri arasında bir uyum, tutarlılık ya da ilke birliği yoktur; olmayacaktır.

Fakat AKP’nin asla şaşmayan, sürekli tekrarlanan yöntemleri de mevcuttur. Örneğin, her önemli dönemeçte, uzun yıllar işbirliği yaptığı yapıları kendilerini “kandırmakla” suçlamak gibi bir özellikleri vardır. On dört yıldır hükümet olmalarına rağmen hiçbir olumsuzluğun sorumluluğunu üzerlerine almamak gibi bir alışkanlıkları da mevcuttur.

AKP zihniyetinin bir diğer alışkanlığıysa halkı yanıltmaya yönelik psikolojik operasyonlardan önce demokrat pozlarına girip muhalefet partilerini ziyaret etmektir. Bugüne kadar hiçbir kararını muhalefet partilerinin görüşlerini dikkate alarak vermeyen AKP’nin ajandasında “uzlaşma ya da empati kurma” kavramları yoktur.

AKP, 14 yıllık uygulamaları sebebiyle gericilik, zulüm, kibir, otoriterlik, çoğunlukçuluk, adaletsizlik, hukuksuzluk, kavga vb kavramlarla anılabilse de asla uzlaşma ya da aklıselim kavramlarıyla anılamaz.

Bu anlamda “yeni anayasa” adı altında başlayan muhalefet partilerini ziyaret etme girişimi asla “samimi bir çaba” olarak görülmemelidir. AKP, uzlaşmanın değil “dayatmaların” arayışındadır.

Ayrıca, AKP’yle herhangi bir masaya oturmak, gericiliği bir nebze de olsa meşrulaştırmak, diktatörlük heveslilerine prim vermek ve bunca zulümden sonra AKP’yi normalleştirmek anlamlarına gelecektir.

CHP, AKP gibi bir partiyle “uzlaşmak” zorunda değildir. Muhalefet partilerinin iktidar partilerine yardım etmek, destek vermek, onay vermek gibi görevleri yoktur. Muhalefetin görevi; AKP’nin tüm yanlışlarını teşhir etmek ve kendi özgün hikâyesini ortaya koymak, toplumsal muhalefeti her alanda örgütlemektir.

 

“AKP’nin tüm anayasa değişikliği teklifleri reddedilmeli”

 

Bu itibarla, “istikşafi” adı verilen “oyalama” görüşmelerinin bir yenisinin “Yeni Anayasa görüşmeleri” şeklinde tekrar sahnelenmesine izin verilmemelidir. Türkiye’nin, koalisyon teklifi dahi getirilmeyen, 34 güne yayılan, içi boş hayallerle dolu görüşememe silsilesi ile değerli zamanını bir daha harcama lüksü yoktur! Ayrıca daha önce kurulmuş olan ve farklı gerekçelerle rafa kaldırılan “uzlaşma komisyonlarının” ortaya koyduğu görüşlerin de bağlayıcılığı artık yoktur.

CHP, halkımızın geleneksel misafirperverliğine uygun olarak AKP heyetini ağırlamalı ancak “Yeni” kılıfıyla pazarlanan ve tek amacı halkımızı kandırarak “başkanlık sistemini” dayatmak olan tüm anayasa değişikliği tekliflerini reddetmelidir. Gericilikle ve bölücülükle uzlaşarak değil ancak ilerici bir alternatif yaratılarak mücadele edilebilir.

Sürekli AKP’nin çerçevesini çizdiği oyun sahasında bulunmanın, sürekli savunma pozisyonunda kalmanın CHP’ye ve Türkiye’ye faydası yoktur. Artık silkinme ve AKP’nin tüm oyunlarını bozmak için atağa geçme zamanıdır. CHP Lideri, AKP iktidarının 2010 yılından bu yana uyguladığı ve sonuç aldığı taktiklere karşı artık yeni strateji ve yöntem geliştirmeli. Aynı şeyi yaparak farklı sonuç alınamayacağı artık görülmeli. Türkiye’nin ihtiyacı olan şey CHP’nin yeniden oyun kurucu olması ve AKP’nin takipçiliğini reddederek halkımıza mutluluk getirecek politikaları kendi kadrolarıyla oluşturmasıdır. Çünkü sürekli savunmada kalınarak, aynı şeyleri söylemek partimizi ile taşımıyor. Anayasanın ilk 4 maddesinin kırmızı çizgimiz olduğu ve başkanlığı asla kabul etmeyeceğimizi artık herkes biliyor. Peki ama AKP’nin başkanlık hayaline karşı CHP nasıl bir Türkiye kurguluyor, Cumhuriyetimizi 1. sınıf demokrasi ile nasıl taçlandıracağız, nasıl bir Anayasa, Siyasi Partiler Yasası, Seçim Kanunu uygulayacağız… Bunları somutlaştırıp ortaya koymamız gerekmektedir.

Mevlana’nın dediği gibi “düne ait ne varsa dünle beraber dünde kaldı, artık yeni şeyler söyleme zamanı”. CHP; örgütüne, seçmenlerine ve halkımıza güvenmeli, denenmiş ve başarı sağlanamamış yöntemleri acilen terk ederek yepyeni bir durum yaratmalıdır. Gün, yeni bir iddia ortaya koyma günüdür.  Yeni yıla, yeni umutlarla girmek için fırsatlar vardır. Tarih, bir kez daha umutlu yarınlar için risk alacak, halkı örgütleyecek, mücadele edecek olan CHP’yi beklemektedir. CHP tabanı da AKP’nin tezgâhlarını, kumpaslarını bozan anlayışın her daim arkasında olacaktı