Hülya Karabağlı / ANKARA
CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran, TBMM’de biber gazı ve polisin orantısız şiddet uygulamasıyla ilgili konuşurken, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’a ABD’de hediye edilen “Diktatörlüğün Psikolojisi” isimli kitabı göstererek, “Burada anlayana bir mesaj var. Bu mesaj açık, artık bunu bana söyletmeyin” dedi.
AKP’lilerin sataşmaları arasında konuşan Umut Oran, “Biz laik, demokratik sosyal hukuk devletini korumak için yemin ettik. Sizler de bu yemini ettiniz. CHP olarak biz bu ülkeyi umudun ve özgürlüğün ülkesi yapmak, herkesin bu ülkede adil, özgür, eşit bir şekilde yaşamasını sağlamak için de kararlıyız. Gerekirse bunu size karşı da yapacağız. Sandıksa sandık, sokaksa sokak, direnişse direniş. Bu ülkeyi diktaya teslim etmeyeceğiz” diye konuştu.
CHP İstanbul Milletvekili Umut Oran, hazırladığı araştırma önergesinin Genel Kurul’da görüşülmesi amacıyla getirilen CHP önerisinin lehinde şu konuşmayı yaptı:
"Orantısız şiddetle mücadele konusunda artık inisiyatif alma ve olaya el koyma zamanı geldi. Daha fazla beklemeyelim. Daha ne kadar seyirci kalacağız. 3 yıl önce biber gazı yüzünden Artvin’de Metin Lokumcu hayatını kaybetti. Yalova’da astım hastası genç Çayan Birben, biber gazından hayatını kaybetti; yetmedi hastanede yaslı ailesine de biber gazı sıkıldı. İstanbul’da 14 yaşındaki çocuğumuz Berkin Elvan ekmek almak için evden çıktı. Hala komada. Ona da aynı şey oldu. Annesi babası acılarını dile getirmek istediler, onlar da biber gazından cop ve şiddetten nasibini aldı. Barış Hakan Yaman, tesadüfen yoldan geçerken, polis şiddeti gördü. Öldüresiye dövüldü, kafası parçalandı, gözünü kaybetti. Aylarca komada kaldı. 3 ameliyat geçirdi, daha 6 ameliyat geçirecek... İşsiz, sigortasız. geleceği karartıldı.
Bu ülkede sevincini ifade etmeye çalışanlar da artık biber gazı yiyor. 29 Ekim’de Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamak istedin, biber gazı; 1 Mayıs’ta işçi bayramını kutlamak istedin, biber gazı. Tıp bayramında doktorlar, öğretmenler gününde öğretmenler sokakta dayak yedi. Sopa yedi.
Bakın bir kişinin inadı yüzünden, Başbakan Erdoğan’ın inadı yüzünden bir ilçenin sorunu - bir şehrin sorunu, bir şehrin sorunu Türkiye’nin sorunu Türkiye’nin sorunu da dünyanın sorunu oldu.
Gezi olaylarında tam 7 kişi öldü, 3 değil 5 değil 11 kişi gözünü kaybetti, 8000’den fazla insan yaralandı. Camiye biber gazı atıldı. Cenazeye biber gazı atıldı. Adliyelerde avukatlar darp edildi. Hipokrat yemini eden doktorların hayat kurtarması engellendi. İmam hatip lisesi mezunu, gezi eylemlerine de katılmış bir arkadaş diyor ki: Savaşta bile revirlere saldırılmaz, burada saldırıldı. Eskişehir’de, Antakya’da, Mersin’de, her yerde çocuklarımız orantısız güce maruz kaldı.
Demokrasi sadece sandık demek değildir. Unutmayın Hitler de, Mussolini de sandıktan çıktı. Sandıktan çıktı da ne oldu? Basın özgürlüğünü yok ettiler. Düşünce özgürlüğünü yok ettiler. Toplantı ve gösteri hakkını yasakladılar. Kuvvetler ayrılığı ilkesini yok ettiler. Karma eğitimi yasakladılar. Üç çocuk kampanyası yaptılar, kadınları eve tıktılar. Oy karşılığı kömür yardımı kampanyası yaptılar. Aynı bizim Silivri’deki gibi toplama kampları kurdular, insanları da oraya gönderdiler. Bu arada hatırlatayım Hitler bile toplama kampı içinde mahkeme kurmadı.”