CHP'nin ilahiyatçı milletvekili: Alkol yasağının İslam'da yeri yoktur

CHP'nin ilahiyatçı milletvekili: Alkol yasağının İslam'da yeri yoktur

CHP’nin ilahiyatçı milletvekili Doç Dr. Muhammet Çakmak, AKP’nin alkol yasağına hadislerden örnek vererek karşı çıktı. Çakmak, “Hükümetin hayatın her alanında alkol kullanımını yasaklama çabasını bireylerin özgürlük alanına saldırı olarak görüyorum. Bunun İslam’da yeri yok. İslami referanslar yapılan uygulamayı hiçbir biçimde haklı gösteremez” dedi.

Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Utku Çakırözer, Doç. Dr. Muhammet Çakmak ile alkol yasasını konuştu.

Çakırözer’in “‘Dayatma ve Yasaklar Birey Özgürlüğüne Saldırıdır’” başlığıyla yayımlanan (27 Mayıs 2013) yazısı şöyle:

 

‘Dayatma ve Yasaklar Birey Özgürlüğüne Saldırıdır’ 

 

Alkollü içki satış ve tanıtımına getirilen son yasakların, gerekçe gösterildiği gibi çocukların sağlığını koruma amaçlı olmayıp AKP’nin Türk toplumunu tek tip ‘İslamcı’ kıyafet içine sokma niyetiyle alakalı olduğu kamuoyunda genel kabul görür hale geldi. Ana muhalefet partisi CHP ise ironik biçimde, aynı sebepten, yani işin ucu dini referanslara uzandığı için bu konuda polemikten uzak, çekingen muhalefet yaklaşımı içine girmiş durumda. Oysa ki iktidarın bu tür yasaklayıcı uygulamalarını dini referansları da kullanarak sorgulamanın belki de tam zamanı.

İşte bu düşünceyle CHP’nin grup danışmanı ilahiyatçı Doç. Dr. Muhammet Çakmak’ın görüşlerine başvurma ihtiyacı duyduk. Getirilen son alkol yasaklarıyla AKP’nin diğer konulardaki dayatmacı yaklaşımını ilahiyatçı gözüyle şöyle değerlendirdi:

Özgürlüklere saldırı: Hükümetin hayatın her alanında alkol kullanımını yasaklama çabasını bireylerin özgürlük alanına saldırı olarak görüyorum. Bunun İslam’da yeri yok. İslami referanslar yapılan uygulamayı hiçbir biçimde haklı gösteremez. Kuran-ı Kerim alkolü yasaklamış, ama sonrası tamamen bireylerin kararı. Siz bu emre uyarsınız ya da uymazsınız. İçme ya da içmeme kendi tercihiniz, başka kimseyi ilgilendirmez. Kamu düzenleyicisi buna bir format getiremez. Kuran domuz etini de yasaklıyor. Ona da yasak getiremezsiniz. Yiyen yer. Hükümet ise bireysel yaşamla ilgili bir meseleyi kamusal yasak haline çeviriyor. Bunun ‘herkes içki içmek zorundadır’ anlayışından hiçbir farkı yok. Aynı ilkellik.

İki milyon yurttaş etkileniyor: Öyle Başbakan’ın dediği gibi gece gündüz sarhoş gezen bir Türkiye yok. İçki tüketiminde dünya ortalamasının oldukça altındayız. Merak edip Şarap Üreticileri Derneği Başkanı Serdar Özcan’ı ziyaret ettim. Türkiye’nin şarap üretiminde 2 milyar dolar ihracat yapacak potansiyeli olmasına rağmen sadece 10 milyon dolarlık imkânı kullanabildiğini, bu yasaklarla belki bunun da düşeceğini söyledi. Üreticisini, esnafını ve onların ailelerini topladığınızda yaklaşık 2 milyon kişi bu işten ekmek yiyormuş. Binlerce köylü bu sayede çocuklarını besleyip okula gönderebiliyor. Bu insanları yokluğa mahkûm etmek zulümdür. Ne İslamiyet’te ne de başka bir dinde yeri vardır.

THY yasakları görgüsüzlük: Uçakta, lokantada içkiyi yasaklama gayretinin de din ile alakası olamaz. Olsa olsa görgüsüzlük ve cehalet. Bunu yapan İslam’ın özünü kavrayamamış demektir. Hadislere göre de herkes hayatlarında özgürce hareket eder. Kimse kimsenin yaşamına müdahale edemez. Kimse kimseye zorla içiremez. Kimse kimseye zorla ‘içemezsin’ de diyemez. İşin özü budur. ‘Niye namaz kılmıyorsun’ demek gibi ‘niye içiyorsun’ demek de zulümdür. 

‘Haricilik’ Türkiye’de tutmaz: 4+4+4 yasasında da, son çıkan alkol yasaklarında da hep aynı tutumla karşılaşıyoruz: AKP’nin kendi isteğini toplumun diğer kesimine zorla dayatması. Bunun adı ‘Harici’ dindarlığıdır. İslam dünyasında Peygamberimizin vefatından sonra tüm öteki düşünce ve yorumları reddeden, hatta kendi yorumunu kabul etmeyenlerin öldürülmesini caiz gören ilkel bir anlayış türemişti. İnsanların özel yaşamlarına karışıp tercihlerini kötü göstererek onları köşeye sıkıştıran ve toplumsal kutuplaşmayı derinleştiren bugün ülkemizde karşımıza çıkan uygulamalar, Arap kültüründe olan bu ‘Harici’ refleksinden başka bir şey değildir. AKP’nin bu ‘tek boyutlu insan’ yaratma anlayışı, 90 yıllık Cumhuriyetle birlikte demokrasi ve Batı uygarlığı tecrübesi yaşayan Türkiye’de tutmaz. AKP’nin içinde dahi isyan çıkacaktır.

‘Türkiye dindarı’ AKP’yi yıkacak: Türkiye’de ‘din’ milletin hassas olduğu ve üzerinde asla negatif tartışma yapılmasını istemediği bir alandır. Ama din, ekonomik yaşamla iç içe geçen bir ilişkiye dönüştürüldüğünde bu halkı rahatsız eder. Şu anda Türkiye’nin önemli sorunlarından biri AKP döneminin ‘gösterişli dindarlık’ anlayışıdır. Şatafatlı camiler, Mekke’nin pahalı rezidanslarında umre ziyaretleri, tevazudan uzak lüks iftar sofraları... İslamın özünü kemiren, onun samimiyetinden uzak bir anlayış hâkim. İslam inancını saf ve samimi duygularla, tevazu içinde yaşayan Türkiye dindarlarında, AKP döneminin yarattığı bu yeni orta sınıf gösterişli dindarlık şaşkınlık ve tedirginlikle izlenmekte. AKP’yi bu endişe yıkacaktır.

 

Dini söylemi kılıf yaptılar

 

Çakmak, Başbakan Erdoğan’ın zaman zaman kullandığı ‘teoloji terminolojisinin’ dozunu son günlerde iyice artırdığına da dikkat çekiyor. Erdoğan’ın son olarak Reyhanlı halkına ‘ensar’ diye hitap etmesinin anlamını ve taşıdığı riski de Çakmak şöyle yorumladı:

“Müslümanlara Mekke’den Medine’ye hicretlerinde kucak açanlara ‘ensar’ yani ‘yardım ediciler’ dendi ve Mekke’nin fethinde çok katkıları oldu. Şimdi Başbakan da Reyhanlılılara ‘Siz ensarsınız’ diyerek aynı dini terminolojiyi kullanıyor. 

Esad’ın gidişini, Mekke’nin fethine benzetiyor. Bu tür dini benzetmelerin şöyle bir yanı da var: Arzu edilen hedef gerçekleşmediğinde sorumluluğu da yine dini kaynaklara atma imkânı sağlar. Esad gitmezse Allah’tandır, Reyhanlı bombalaması da kaderdir. Başarısızlığa kılıf yaratıyorlar. Oysaki iktidarın birinci görevi vatandaşının güvenliğini sağlamaktır. Siz bu sorumluluğu yerine getirmeyin, istihbarat zaafınızı sorgulamayın sonra da kaderciliğe sığının. Bunun da dinle uzaktan yakından alakası yoktur.”