"CHP'ye vurmakla işler düzelseydi, şimdi dikensiz gül bahçesinde yaşıyor olurduk"

"CHP'ye vurmakla işler düzelseydi, şimdi dikensiz gül bahçesinde yaşıyor olurduk"

Hürriyet yazarı Murat Yetkin, AKP Genel Sekreteri Abdülhamit Gül'ün "Teröre destek verenlerle Kartal mitinglerine katılan Kılıçdaroğlu ulusal güvenlik sorunu haline gelmiştir. Türkiye'de milli güvenlik sorunu olarak Kemal Kılıçdaroğlu sorunu yaşanmaktadır. HDP eş başkanları cezaevindeler ama Kılıçdaroğlu HDP eş başkanı gibi siyaset yapmaktadır" ifadesiyle ilgili olarak "Andy-Ar anketi Gül'ü pek doğrulamıyor. Buna göre, katılanların yüzde 75'i son gelişmelerin Türkiye'yi AB'den uzaklaştırdığına inanıyor ve yüzde 47si de bunu olumsuz yani Türkiye'nin çıkarlarına karşı buluyor, olumlu bulanlar yüzde 44" dedi. "Ankara'da da, AB başkentlerinde de herkesin biraz daha sakin olması, akılcılığı duygusallığın önüne çıkarmasında yarar var" diyen Yetkin "Yoksa her eleştiri karşısında muhalefete, CHP'ye vurmakla işler düzelseydi, şimdi dikensiz gül bahçesinde yaşıyor olurduk" ifadesini kullandı.

Murat Yetkin'in "CHP'ye vurmakla AB işleri düzelse..." başlığıyla yayımlanan (28 Kasım 2016) yazısı şöyle:

Kemal Kılıçdaroğlu Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye ile ilişkileri kesme oylamasını eleştirirken önemli bir şey söyledi.

"Bir kişiye, bir kişinin söylemlerine kızıp 80 milyonluk bir ülkeye yaptırım uygulamayınız" dedi.

Sen misin söyleyen?

Kendi iş endişelerinden telaşa kapılıp, gemileri batmadan göze girip kapağı Sabah gazetesine atmak isteyen kalem erbabını hiç saymayacağım.

Onlar artık işi iyice hakarete döktü.

Ama söyleyen AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Abdülhamit Gül olunca iş değişiyor. Kendisi MHP ile yürütülen başkanlık sistemi hedefli, idam cezasının geri getirilmesine göz kırpan anayasa görüşmelerinin de aktörlerinden.

Gül'e göre ana muhalefet lideri Kılıçdaroğlu bu sözleri nedeniyle HDP'lilerin yerine talip olmakla kalmıyor, bir de "milli güvenlik tehdidi" sayılıyor.

İnsan bu yorum karşısında ne diyeceğini şaşırıyor doğrusu.

Son seçimlerde AK Parti'nin zaferini tahmin eden şirketlerden Andy-Ar anketi Gül'ü pek doğrulamıyor.

Buna göre, katılanların yüzde 75'i son gelişmelerin Türkiye'yi AB'den uzaklaştırdığına inanıyor ve yüzde 47si de bunu olumsuz yani Türkiye'nin çıkarlarına karşı buluyor, olumlu bulanlar yüzde 44.

Oysa anketlere göre AB'ye üyelik desteği (ve inancı) yüzde 30'lara düşmüş durumda. Demek ki insanlar her şeye rağmen AB ile ilişkilerin kesilmesini istemiyor.

Aslında hükümetin içinde de harareti düşürme çabaları var.

Örneğin liranın değer kaybıyla sarsılan ekonominin dümenindeki Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, AB'nin hiç de öyle dökülmekte olan bir kurum olmadığını, demokratik değerleri temsil ettiğini vurgulayan mesajlar veriyor. Türkiye'nin katma değer üreten ihracatının yarısı AB ülkelerine.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, geçenlerde Beyoğlu Belediye Başkanı Misbah Demircan'ın yabancı diplomat ve şirketlere verdiği bir yemekte, idam cezasının geri getirileceğini sanmadığını bir soru üzerine söylüyor. Bu konu 15 Temmuz darbe girişiminden bu yana, özellikle MHP ile anayasa görüşmeleri sürecinde önde tutuluyor ama Çavuşoğlu bunun Türkiye'nin (sadece AB nezdinde değil) Türkiye'ye lig düşürteceğini en iyi bilenlerden. Çavuşoğlu'nun Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi başkanlığı yaptığını unutmayalım.

Avrupa Parlamentosu'nun siyasi miyopluk örneği, önyargılı kararına rağmen Avrupalı siyasi liderler arasında (önümüzdeki hafta seçimlerin yapılacağı Avusturya dışında) açıkça 'Türkiye gitsin' diyen yok.

Almanya Başbakanı Angela Merkel "Türkiyesiz bir B-planımız yok" dedi.

Bunu yalnızca Cumhurbaşkanının "Kapıları açarız" çıkışına bağlamak doğru değil. Avrupa'da vizyon sahibi her siyasetçi, Türkiye'nin içinde olduğu bir AB'nin, olmadığı bir AB'den  daha güçlü olacağını görebilir; ama Bugünkü haliyle, 15 Temmuz travması içinde demokrasisi ve ekonomisi güç kaybeden Türkiye ile değil. Daha demokratik, zengin ve adil bir Türkiye'nin yolu ise onu dışlamaya çalışmaktan değil, demokratik dayanışma içinde olumlu eleştiriden geçiyor.

Dostlar zor günlerde belli olur.

Ankara'da da, AB başkentlerinde de herkesin biraz daha sakin olması, akılcılığı duygusallığın önüne çıkarmasında yarar var.

Yoksa her eleştiri karşısında muhalefete, CHP'ye vurmakla işler düzelseydi, şimdi dikensiz gül bahçesinde yaşıyor olurduk.