T24 - Hürriyet gazetesi yazarı Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, ünlü İngiliz eski başbakanı Sir Winston Churchill'in bol alkol ve puro içmesine rağmen neden kanser olmadığını yazdı.
İşte Müftüoğlu'nun "Churchill neden kanser olmadı?" başlığıyla yayımlanan (25 Temmuz 2011) yazısı şöyle:
Churchill neden kanser olmadı?
Ünlü İngiliz devlet adamı Sir Winston Churchill, şişman biriydi. Bırakın egzersiz yapmayı, yürümekten bile hoşlanmazdı.
Siyasetle savaşın iç içe geçtiği stresli ve gergin bir hayatı oldu. Alkol kullanırdı. Viskiye ileri yaşlarda bile “hayır” demedi ve dudaklarından hiç düşürmediği purosu ile de adeta sigara-puro reklamı oyuncusu gibiydi. Peki, nasıl oldu da bütün bu “kötü” alışkanlıklarına rağmen 90 yıla yakın bir ömür sürebildi?
Sık gündeme getirilen bu sorunun bir cevabı olmalı... Stres, alkol, kilo ve hareketsizlik konusunun uzun yaşamla ilişkisini daha sonra tartışacağım. Sigara-puro ile ilgili bölümünü geçen hafta moleküler tıp çalışmalarını ilgiyle izlediğim değerli bir meslektaşıma, Dr. Nezih Hekim’e sordum. İşte Dr. Hekim’in yanıtı...
“Hiçbirimiz birbirimizin aynısı değiliz.” Bunu anlamak çok da zor değil; parmak izlerimiz, Adli Tıp’ta kullanılan genetik imzamız, göz dibindeki retina haritamız. Her birimizinki diğerinden farklı. Kısacası her birimiz “bir tek”, “kendimize has” ve “özel”iz... Doğanın kuralı da bu zaten. Adeta tüm olasılıkları kullanırcasına olağanüstü bir çeşitlilik elde etmek! Ve doğa durmaksızın yeni, farklı, şaşırtıcı ama daha iyi seçenekleri denemeye, aramaya hala devam ediyor. Bıkmadan, usanmadan.
Hastalık yoktur, hasta vardır
Erkeğin testislerinde anne ile babadan gelen genler milyarlarca yeni birleşim ve düzenleme yapmak üzere öylesinde değişiyor ki spermlerin hiçbiri diğerine benzemiyor. Aynı şeyler kadının yumurtalığında olgunlaşan yumurta hücresinde de oluyor.
Değişme, bağdaşma, birleşme, uygun olan tüm olasılıkları bir araya getirme...
Kadın ve erkek olarak iki ayrı cinsiyetin varlığı sayesinde, iki yeni bileşenin bir araya gelmesi ile oluşan yavrunun eşey hücrelerinde (erkek ya da dişi olmasına bağlı olarak testis ya da yumurtalık hücrelerinde) yeni olasılıkların ortaya çıkışı ile bu değişim ve çeşitliliğin devamı sağlanmakta.
Hiçbiri diğerinin aynısı olmayan insanların sağlık durumları, sorunları hastalıkları da birbirinin aynısı olmayabilir. Geleneksel tıbbın o ünlü deyişi bugün de geçerlidir: Hastalık yoktur, hasta vardır!
Her tiryaki kanser olmaz
Evet, bu doğru, kesin, kanıtlanmış bir bilgidir. Sigara içmeyenlere oranla sigara içenlerin akciğer kanseri olma riski en az 20 defa daha yüksektir. Ancak orada şu bilgi de doğrudur: Sigara içen herkes akciğer kanseri olmayabilir. Churchill de, sigara ya da puro içmesine rağmen kanser olmayan bir kişi. Uzun yıllar İngiltere’de başbakanlık yapmış olan Sir Winston Churchill, savaş sırasında esir düşüp kaçan, ileri yaşlarına kadar devlet adamlığının yoğun stresi altında yaşayan, aşırı şişman, sık ve bol alkol akan, sürekli olarak puro içen bir devlet adamı, yönetici, politikacı. Churchill kanserden değil, 90 yaşındayken, beyin damarlarının tıkanması sonucunda inme indiği için öldü.
Churchill’in ‘zırhı’ mı vardı?
Peki, Churchill’i akciğer kanseri olmaktan koruyan neydi? Bir zırh, bir doğal avantajı mı vardı?
Bu soruların muhtemel yanıtı şu olabilir:
Sigaranın kansere neden olması, yanan tütün bitkisindeki doğal maddelerin nitrozoaminlere ve benzopiren gibi yanma ürünlerine dönüşmesindendir. İşte tam bu noktada bir incelik var. Benzopiren bir karsinojen (kanser yapıcı) değil, bir pro-karsinojendir. İnsan vücudundaki sitokrom P450 adlı enzimler eğer benzopiren üzerinde bir değişikliğe sebep olursa, işte o zaman benzopiren tehlikeli bir kanser yapıcıya (karsinojen) dönüşüyor. Churchill’in enzim sistemleri belki de benzopireni parçalamıyor, benzopiren karsinojen metabolitlere dönüşemiyordu.
Kaderiniz geninizde yazılı
Gene aynı enzim ailesinden bir başka sitokrom olan P450, nikotini farklı insanlarda farklı hızlarda parçalayarak alışkanlığa yol açıyor. Bu nedenle de sigara içen herkes sigara bağımlısı olmuyor, sigara içen birisi ondan daha kolay veya daha zor kurtulabiliyor.
Sonuç olarak, sizin sigara bağımlısı olup olmayacağınızı ya da sigaradan ötürü akciğer kanserine yakalanıp yakalanmayacağınızı size ait size özel genler yani “genetik kodlarınız” belirler. Bu gen Churchill’deki ile aynısı ise belki sigaraya bağlı akciğer kanseri olmayacaksınız, ama Churchill gibi felç olarak da ölebilirsiniz.”
Dr. Hekim’in aktardığı bilgileri, “Genetik mirasım belki beni de koruyabilir!” deyip sigara içmeye devam etmek şeklinde değil de, “Genetik miras özel ve önemli bir ayrıcalık ya da ciddi bir şanssızlık nedeni olabiliyor, onu araştırıp öğrenmekte fayda var” diye yorumlamanızı tavsiye ederim!
D vitamini kanseri önlüyor
Kanser sorununun bu kadar yaygınlaşmasında D vitamini noksanlığının yaygınlaşmasının da rolü olabilir. Yeterli D vitamini alanlarda meme, prostat ve kolon kanserlerinin seyrek görüldüğü, D vitamininin aslında her türlü kanserden korumada önemli bir fonksiyon gördüğü anlaşılıyor. Yeterli miktarda D vitamini üretilmesi için cildimizi güneşle temas haline getirmek de biyolojik bir zorunluluk. Eğer imkân varsa zaman zaman D vitamini ölçümleri yaptırmak ve gerektiğinde D vitamini desteklerinden faydalanmak doğru bir düşünce olabilir.