T24- NTV'nin Yazı İşleri programına konuk olan Özgün Duruş dergisi Genel Yayın Yönetmeni Nevzat Çiçek, Hizbullah'ın yardım dernekleri, hukuk dernekleri kurarak halkla ilgilenmeye başladığını ve son on yılda örgtün sivilleştiğini söyledi. Çiçek, tabanını genişleten Hizbullah'ın yakında televizyon kanalı açacağını söyledi.
NTV'de Ruşen Çakır'ın sunduğu Yazı İşleri'nde bugün özel bir "Hizbullah" dosyasına yer verildi.
Programın konuğu Özgün Duruş dergisi Genel Yayın Yönetmeni Nevzat Çiçek, Hizbullah'ı Ruşen Çakır'la değerlendirdi.
Taraf Gazetesi'nin kuruluşunda yer alan, ardından Sabah Gazetesi özel haber biriminde çalışan Nevzat Çiçek, Suriye, Kazakistan, Pakistan, İran, Irak ve Doğu-Güneydoğu Anadolu'da uzun süre İslami Cemaatler ve tarikatları izledi. Çalışmalarını Kürt Sorunu, PKK, Yakın Siyasi Tarih, Nakşibendilik, Kürt Medreseleri, Ergenekon Soruşturması ve askeri darbeler üzerine yoğunlaştırdı.
Nevzat Çiçek, şunları söyledi:
"Hizbullah üzerine çalışmak kolay değil, kamuoyundaki algı nedeniyle değil en başta. Kaynak noktasındaki ilişkiler üzerinde en ufak bir kelime bile yanlış anlaşılmaya müsaitse, bu size ters olarak dönebiliyor. Ciddi bir baskı oluşuyor. Bu konuyla ilgili bir şey yazdığınızda, sürekli en iyi arşivlerden biri oluyor. İyi de yazsanız, kötü de yazsanız sürekli karşınıza çıkıyor. Hizbullah meselesinde yoğun çalışıyorsanız, bazı konularda size bir ünlem işareti de konuluyor.
Bundan 10 yıl önce Hizbullah'tan kimseyle görüşemezdiniz, ciddi anlamda bir kapalı kutuydu. Bir kaynağa ulaşmak için araya belki 10 kişi koyuyordunuz, ilk görüştüğünüz kişinin asıl kaynak olduğunu ise sonra öğreniyordunuz. Yayınlarına baktığınızda 2000 yılından sonra cemaatten çıktı, Hizbullah açık açık kullanılmaya başlandı. Bu tahliyelerle birlikte internet sitelerine baktığınızda açık açık 'Hizbullahiler serbest bırakıldı' manşetleri atıldı.
Ruşen Çakır: Geçmişteki dönüm noktası Hüseyin Velioğlu'nun öldürülmesi ve bir yıl sonra örgüt tarafından gerçekleştirilen Gaffar Okkan misillemesidir. Örgüt önce bir kabuğuna çekildi, sonra yeniden ortaya çıktı, daha önce hiç görmediğimiz şekilde yeni bir stratejiyle ortaya çıktı, yasal faaliyetler...
Nevzat Çiçek: Sivilleşme diyebiliriz. 5'e veya 6'ya ayırabiliriz. İlk dönem İlim-Menzil grubuyla birlikte Mekke dönemi diye adlandırdıkları bir dönemdi, irşat faaliyetleriyle geçen bir dönemdi. İlim ve Menzil grubu arasındaki çatışmanın olduğu ve Medine dönemi diye adlandırdıkları tebliğden çıkıp artık ciddi anlamda savaşmaya gidilen bir dönemdi.
Sonra 90'lı yıllarda PKK-Hizbullah çatışmasının yoğun yaşandığı bir dönemdi.
1999'da Öcalan'ın yakalanması ve bir yıl sonra Hüseyin Velioğlu'nun öldürülmesiyle örgüt kabuğuna çekildi. Sonrasında sivilleşen bir yapı ve yeni bir dönem... Bu dönemde AB uyum yasalarıyla birlikte örgütlerin üzerinden çok ciddi anlamda yasak kalktı. Doğu ve Güneydoğu başta olmak üzere birçok vakıf ve dernek kuruldu. Diyarbakır'a baktığımızda sadece Cumhuriyet tarihi kadar vakıf ve dernek sadece 5 yılda kuruldu. Sivil bir şekilde örgütlenme başladı. Sadece Hizbullah'a ait bir şey değildi, PKK'sı da bunu yaptı, diğerleri de...
Ruşen Çakır: Şöyle toparlayalım... Yıllar önce Diyarbakır'da bir Nevruz izlerken Bağlar bölgesinde, bir takım gençlerin Hizbullah'a yakın işyerlerinde güvenlik önlemi aldığını görmüştüm. Gençlerin içinde Güneydoğulu olmadıkları kılık kıyafetinden belli olanlar da vardı. Hizbullah kendini çok ifade etmese bile bir Kürt örgütü olmak değil, tüm Türkiye'ye yayılmak istiyordu. Ancak sonuç olarak İslamcı bir Kürt örgütüyle karşı karşıyayız...
Nevzat Çiçek: Basın yayında son günlerde hedef olarak İslami bir Kürt devletinin kurulması gösteriliyor ancak ortaya çıkışıyla öyle değil. 'Kendi Dilinden Hizbullah' kitabında anlatılan da öyle değil, ümmeti bir yapıya sahip örgüt olma şiarındaydı. Bölge dışında çok faaliyet gösterememesi Hizbullah'ı bir Kürt örgütü haline getirdi ancak kuruluş felsefesi bu değildi. Fiilen şu anda böyle... Yani bu sivilleşmeyi baz almazsak, eski Hizbullah'ı baz alırsak Güneydoğu'ya sıkışmış ve bir Kürt örgütü...
Ruşen Çakır: Hizbullah deyince insanların aklına dehşet geliyor, bunların hepsi sergilendi... Kendi örgüt üyelerini öldüren bir örgüt, aynı zamanda kendine uzak olan Konca Kuriş ve İzzettin Yıldırım gibi isimleri hunharca katletti. Bütün bu dehşet tablolarına rağmen bu örgüt tabanını koruyor ve giderek de güçleniyor. Bu meseleyi örgüt nasıl çözüyor? Tabanda bunlar tartışılmıyor mu, taban yapılanları doğru mu görüyor?
Nevzat Çiçek: Hizbullah'ın bir sosyal tabanı var, geçmişten bugüne taban çözülmedi tam tersi artış gösterdi. Şöyle bir tablo var karşımızda: Birincisi Hizbullah'ın bu dönemle ilgili şu ana kadar bir özeleştirisi yok. Bütün İslami grupların ve kamuoyunun beklediği bir özeleştiri yok. Konuştukları şey şu, o dönem konjoktürel olarak bu gerekliydi ve biz bunları yaptık. Dolayısıyla bu sorgulanmıyor. PKK da bile sorgulamalar var ama Hizbullah'da bu sorgulamalar yok.
İkincisi Hüseyin Velioğlu'nun öldürülmesinden sonra lider kadrodan birçoğunun cezaevine girmesi ve ardından Rahşan affıyla birlikte dışarı çıkmalarıyla birlikte örgüt yeniden dizayn edildi. Sivil yapılar üzerinden tekrar güçlenince, bu sefer şu başladı, biz istediğimiz insanlara ulaşabiliyoruz. Hatta Silvan'da bir Hizbullah sempatizanı şöyle demişti: Biz geçmiş dönemde eylem yaptığımız kardeşlerimizi tanımıyorduk. Şimdi ise onbinlerle veya yüzbinlerle ifade edilen insanları meydanlara topluyoruz. Ve herkesi tanımaya başladık. Bu aynı zamanda ciddi anlamda bir sivilleşme getirdi, daha önce Hizbullahçı mı değil mi diye korktuğunuz insan farklı bir yerde, bir yardım derneğinde, bir sosyal dernekte...
Ruşen Çakır: Ancak soru hala ortada duruyor. Edip Gümüş çıktı, Cemal Tutar çıktı, Hacı İnan çıktı, örgütün tüm önemli isimleri dışarı çıktı veya çıkmak üzereler.. Bu insanlar cezaevine nasıl girdilerse öyle çıktılar. Yani çıkıp da geçmişe yönelik bir muhasebe yapmayacaklar...
Nevzat Çiçek: Özeleştiri yok, ne internet sitelerinde, ne yayın organlarında ne de başka bir alanda özeleştiriye rastlamadım...
Ruşen Çakır: O zaman bu dehşet algısını silmeden veya silemeden... Belki de şöyle düşünüyorlar, ne kadar özeleştiri yaparsak yapalım bu imajı silemeyiz... O zaman şu soru akıllara geliyor: Bunca şeye rağmen hala insanlar nasıl bu örgütün peşinden gidebiliyor?
Nevzat Çiçek: Kendi yayın organlarında şöyle diyorlar: O dönemi üçe ayırıyorlar... İlki içlerine sızdırılan ajanlar... Birçok cinayeti içlerine sızdırılan ajanların işlediğine inanıyorlar. Mesela Ergenekon soruşturması çıktığında kendi içlerindeki Ergenekon'u kendi internet sitelerinde deşifre ettiler. Tabana bunu çok iyi anlatabiliyorlar. Şunu söylediler, biz mustazafız. Birçok yaptığımız eylem aslında bizim değil, taban da buna inandı. Niye inandı? Tabanın gidebileceği üçüncü bir güç yok bölgede...
Ruşen Çakır: Bu kişiler cezaevinden çıktılar ancak cezaevindeyken örgüt üzerinde epey etkiliydiler. Ama çıkmaları durumu daha da değiştiriyor. Eskiden cezaevindeyken avukatlar veya pusulalar aracılığıyla yapılan yönetime bizzat kendileri dahil oluyor. Sen ne düşünüyorsun örgütün geleceğiyle ilgili, silahı bıraktıklarını asla dile getirmediler?
Nevzat Çiçek: Silahı gömdük dediler, 2000 yılından bu yana bir silahlı eylemleri yok.
Ruşen Çakır: Ama gömülmüş silahlar tekrar kazılıp ortaya çıkarılabilir.
Nevzat Çiçek: Temel sıkıntı zaten bu... Sorgulanan da bu... Bu sivilleşme üzerinde silahın tahakkümü olacak mı olmayacak mı? Ben şunu düşünüyorum, konjoktürel olarak bu olmayacak. Sebep olarak şunu söyleyebilirim, çünkü o dönem Hizbullah'ın model aldığı bir Lübnan Hizbullah'ı ve Filistin'deki Hamas vardı. Hizbullah nasıl sivilleşti? Yardım dernekleri, hukuk dernekleri kurdu. Böylece bölge halkıyla daha çok ilgilenmeye başladı, tabanını genişleştti. Bu anlamda bütün provokasyonlara rağmen silah kullanmadı. 2000'li yıllarda Hizbullah'a yakın olan bürolara molotofkokteyli atıldı, buna rağmen silah kullanmadılar. Çünkü şunu görüyorlar, bölgede şiddetin artık karşılığı yok.
Ruşen Çakır: Ortada şöyle bir realite de var. Kürt nüfusun yaşadığı bölgelerde, sadece Güneydoğu'da değil Mersin'de, Adana'da, İstanbul'da PKK'ya rakip olabilen, PKK'ya rağmen varolabilen tek güç Hizbullah. İkinci büyük güç... Dolayısıyla PKK'yla sorunu olan veya PKK'yı tökezletmek için üçüncü güçler, dış güçler için Hizbullah her zaman kullanılacak potansiyel güç oluyor.
Nevzat Çiçek: Hizbullah bu özeleştiriyi yapmadan, böyle bir adımı tekrar atarsa kendi tabanında da çok ciddi kopuşlar olur, örgüt bunun farkında. İkincisi konjoktürel durum değişti. PKK ve Hizbullah arasındaki en son ateşkes anlaşması 1996 veya 1997'deydi. O günden bu yana ciddi bir çatışma yok. Hatta şunu yakınen biliyorum, işyerleri molotoflandığında diyalog yolunu çok iyi geliştirdiler. Gidip bölgedeki PKK'nın en ileri gelenlerine 'Ya artık biz provokasyona gelmek istemiyoruz, birileri bizi kullanmak istiyor, siz buna alet olmayın' diyebildiler. Bunu niye diyorlar? Şu an zaten sivil yoldan istedikleri mesajı verebiliyorlar, istedikleri tabana ulaşıyorlar. Diyarbakır'da onbinleri Hizbullah ne zaman toplayabildi? Sivilleşmeyle topladı...
Ruşen Çakır: Şimdi çıkan kişilerden bazıları sivilleşmeyi rahatsız edici bulabilir, bu kadarı da fazla diyebilir. Geçmişi tekrar diriltmek isteyebilir...
Nevzat Çiçek: Benim aldığım izlenim şu, siz de iyi biliyorsunuz Hizbullah bir şura ile yönetiliyor. Şura kararları olmadan ne sivilleşme olabilirdi ne de başka bir adım atılabilirdi. Dolayısıyla böyle bir istek olunca, özellikle bu son dönemde üniversite gençlerle eski kadro arasında bir kopuş olabilir mi, herkes bunu bekledi. Eski kadro silahı tekrar kullandırtabilir mi? 10 yıldır görünen şey sivilleşme olgusunun çok ağır bastığı... Burada bir özeleştiri tabi ki olabilir.. Yani bir provokasyon olursa... Örneğin herhangi birine bir şey olursa, ciddi anlamda güçle karşılık verirler mi vermezler mi? Eskiden durum buydu. Benim izlenimim, ciddi anlamda bunun Hizbullah tarafından benimsendiği...
Meydana inmemesi için Hizbullah'a bir set çekilirse tekrar eski arayışlar başlayabilir. Şu an ortaya çıkan şeye baktığımızda Hizbullah üç beş kişinin kurduğu bir örgütten çıkıp bugün artık gazetesi ve haber ajansı olan bir yapıya büründü. Yakında televizyonu açılacak. Dergisi var, ciddi bir sosyal tabanı var. Hizbullah'ın ana gövdesinden kopmuş ve yabancıların operasyonel olarak kullanabilecekleri küçük gruplar olabilir, bu mümkün. Hizbullah'ın yapısı ise böyle bir şeye izin vermiyor.