Başbakan Yardımcısı ve Terörle Mücadele Kurulu Başkanı Cemil Çiçek, PKK'nın dağdan indirilmesi için ne gibi kararlar alınabileceği sorusuna, Dağdakilerin, özellikle Kandil bölgesindeki teröristlerin yüzde 90'ının Türk Ceza Kanunu'nun 221. maddesinden yararlanabileceğini söyledi. Fikret Bila'nın Milliyet gazetesindeki (17.09.2009) yazısı
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, MGK üyesi bakanlarla ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’la görüştükten sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e de çıktı. Erdoğan, ABD’ye gidecek. Başbakan’ın ABD ziyaretinden sonra açılım süreciyle ilgili bir “paket” açıklaması beklentisi var. Bu beklentiye ilişkin olarak bazı kararların alındığı veya alınacağı yönünde haberler de kamuoyuna yansıyor.Hükümet bir paket hazırladı mı? Hazırladıysa bu pakette neler var?
‘Şapkadan tavşan beklemeyin’
Bu soruyu, dün Başbakan Yardımcısı ve Terörle Mücadele Kurulu Başkanı Cemil Çiçek’e yönelttim. Çiçek, önce bir düzeltme yapma gereğini duyduğunu vurgulayarak şöyle dedi:
“Kimse şapkadan bir tavşan çıkaracağımızı beklemesin. Öyle şapkadan bir paket çıkacak ve bugünden yarına bu sorun çözülecek beklentisine girmesin. Çünkü bu doğru değil. Biz başından beri bir paket beklenmesin, diyoruz. Çünkü olaya bir paket olarak yaklaştığınızda hemen istismar ediliyor. Biz bu bir süreçtir dedik. Bu süreç boyunca da bazı kararlar alınır ve devreye girer, demiştik. Nitekim de öyle oldu ve öyle olacak.”
Üç örnek
Çiçek, bu kararlarla ilgili üç örneğe işaret etti:
“Bu süreçte Anayasa’nın ilk üç maddesi çerçevesinde her kurum kendi alanında bazı kararlar aldı. Örneğin, RTÜK bir çalışma içinde. TRT’nin yaptığı gibi, özel televizyonların da kesintisiz Kürtçe yayın yapabilmesi için çalışıyor.
Bir diğer örnek olarak bir savcımızın verdiği karar gösterilebilir. Siyasi propagandanın Türkçe yapılması gerekir. Kürtçe yapıldı diye açılan soruşturmada bir savcımız TRT 6’nın 24 saat Kürtçe yayın yaptığı günümüzde bu yasağın içeriği boşalmıştır yaklaşımıyla dava açmaya gerek görmedi.
Bu da bir uygulamadır. Keza YÖK’ün aldığı karar bir diğer örnektir. Yaşayan Diller Enstitüsü kurulmasını kararlaştırdı. Bütün bunlar süreç içinde alınan kararlardır. Bunların mutlaka bir paket diye numaralandırılıp açıklanması gerekmez. Sürece böyle bakılması gerekir.”
‘Kandil’den inebilirler’
Çiçek’e, PKK’nın dağdan indirilmesi için ne gibi kararlar alınabileceğini sordum. Çiçek, bu soruma şu yanıtı verdi:
“Şimdi dağdakilerin durumunu incelediğimizde, özellikle Kandil için konuşuyorum, şöyle bir tablo çıkıyor: Bunların üçte biri yabancı uyruklu. Suriyeli var, İranlı var, Avrupa ülkelerinden katılanlar var. Eğer dağda 4500 kişi varsa 1500 Türk vatandaşı değil. Geriye kalanların yüzde 90’ı hatta daha da fazlası ise Türk Ceza Kanunu’nun 221. maddesinden yararlanmaya uygun durumda.
Terör örgütü üyesi olmak dışında bir eyleme katılmamışlar. Bu durumda olup da teslim olanlar serbest bırakılıyor. Geçtiğimiz günlerde 13 kişi teslim oldu ve durumu uygun olan 10’u serbest bırakıldı. 221. madde, daha önceki deneyimlerimiz göz önünde tutularak hazırlandı. Buradaki sorun dağdaki insanın bu maddeyi ve getirdiği olanağı bilmemesi. Dağda radyo, televizyon dinleyemiyor.
Bu maddeyi bilmiyor. Ayrıca örgütün baskısı altında. Bu olanağın dağdakilere iletilmesi lazım. Bunu kim yapabilir? Bence öncelikle Kuzey Irak’takiler yapabilir ve onlarla ilişki içinde olan başkaları yapabilir.”
Sınır ötesi yetkisi
Çiçek’e, hükümetin sınır ötesi harekât iznini uzatmak için TBMM’ye başvurmayacağı, alfabeye q, w, x harflerinin ekleneceği, Mahmur’un dağıtılacağı, Kürtçenin seçmeli ders olacağı haberlerini sorduğumda ise şu yanıtı verdi:
“Bu haberleri ben de okudum. Bunlar bizden çıkmış haberler değil. Oturup bu konularda karar almış değiliz. Bunlar ya tahminen yazılıyor veya sorumluluğu olmayan bazı kişilerden alınan bilgilerle yazılıyor. Bu doğru değil. Kamuoyu yanlış bilgilendiriliyor ve aşırı beklentilere neden oluyor. Örneğin, sınır ötesi izin tezkeresiyle ilgili olarak yazılanlara bakalım.
Bu iznin süresi 17 Ekim’de bitiyor. Biz bir karar vermedik. Öncesinde ayın 29’unda Bakanlar Kurulu var. Orada oturup değerlendiririz. Kaldı ki, bu işin en kolay yönü. İhtiyaç duyulduğunda bu izin her zaman alınır. Ama biz böyle bir karar almışız gibi yazılmış. Diğer konular da öyle. İçişleri Bakanımız Sayın Beşir Atalay her kesimden görüşler topluyor. Tasnif ediyor.
Ama bunlar henüz ayıklanıp, değerlendirilip bir karara bağlanmış değildir. Tabii hükümetin çalışmaları var. ‘Yola boş heybeyle çıkmış da muhalefet bunu doldursun’ demiyor. Biz, belki sizin görüşleriniz katkı sağlayabilir, belki daha doğru önerileriniz var’ diye görüşmek istiyoruz. Ama karşılık yok. Muhalefete gitmesek, ‘niye gelmedin’ diye eleştiriliyoruz; gitmek isteyince de ‘gelme, niye geliyorsunuz’ deniliyor.
Oysa bu konu, hükümetler üstüdür. Buna bizim çözüm bulmamız gerekiyor. Her politikayı denedik. ‘Kökü kazınacak, bitti, bitiyor’ denildi, ama bitmedi. Artık bu üslubu terk etmemiz lazım. Ortada bir sorun var ve biz bu sorunu başkalarına ciro edemeyiz. Edersek onlar kendi lehlerine çözerler. Bu nedenle bizim çözmemiz gerekiyor.”