TBMM Başkanı Cemil Çiçek, 27 Nisan bildirisinin yayınlandığı gecenin ‘kabus’ olduğunu söyledi. Çiçek, bildiri kadar üzücü açıklamaların olduğunu belirtti. Çiçek, "Türkiye'de ne zaman cumhurbaşkanlığı seçimi olsa Türkiye'de müzmin bir karın ağrısı başlıyor. Bu defaki 1,5 yıl önce başladı. Benzer bir süreci şimdi görmüyorum" dedi.
TBMM Başkanı Çiçek, CNN Türk’te Hande Fırat’ın programında 27 Nisan’ın yıl dönümünde soruları yanıtladı.
Cemil Çiçek'in açıklamalarından satır başları:
O gecenin bir kabus olduğunu söyleyebilirim. Kim o gün, o gece nerede duruyordu, bunun da ortaya çıkması lazım. Kim ne dedi, ne demedi bunun ortaya çıkması lazım. 28 sabahından itibaren basını bir tanıyın. 27 Nisan'dan sonraki ilk bir kaç gün önemli. O bildiri kadar üzücü açıklamalar olmuştur.
Evvela sürece bir müdahaledir. Orada Meclis’in yaptığı yanlış bir iş yoktu. Adayda aranacak nitelikler belli. 82 anayasası yapılırken en ayrıntılı düzenleme cumhurbaşkanlığının seçimi ile ilgilidir. Adayda aranacak nitelikler yazılıdır. Süreç açısından yanlışlık yapılmadı.
Geriye dönük açıklamalara baktığınızda başörtüsü falan işin bahanesidir. Şundan bir vazgeçmek lazım. Bir yerde bir terazi var, vatanseverliğimizi bir yerden onaylatmak gibi bir yöntem demokrasilerde olamaz.
28 Nisan'da o yanıtı vermeseydik bugün olanların hiçbiri olmazdı. Bugün yanlış yolda ilerlemeye devam ederdik.
Ben o gün yoldan geldim gece 23.15 gibi. Bir meslektaşınız aradı o da sizden. 'Böyle böyle bir durum var' dedi. 'Ben yoldan geldim, şimdi içeri girdim, yeterli bilgi sahibi değilim' dedim. Ama TV'ler altyazı geçiyor. Bu altyazı işleriniz iyi oluyor. Yetkili makamda olan bir arkadaşımızı aradık. Gece yarısı böyle bir bildiri. Anında kafamda 40-50 soru belirdi. Doğrusu bunu birlikte bir değerlendirme söz konusu oldu. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bir kaç arkadaşla beraber ve telefonla sabaha kadar değerlendirme yaptık. Bu sadece bir bildiriden ibaret değil.
Yapılmama noktasında bir şey olmadı. Mutlaka bir açıklama yapılması lazımdı. Açıklama yapılmazsa bir hükümetin var olup olmadığı nereden belli olacak.
Bir kısım alametler oluyor bu türlü dönemlerde. Türkiye'de ne zaman cumhurbaşkanlığı seçimi olsa Türkiye'de müzmin bir karın ağrısı başlıyor. Bu defaki 1,5 yıl önce başladı. Benzer bir süreci şimdi görmüyorum. Şimdiki yöntem farklı. Artık halk karar verecek.
Bu müdahaleler ve daha sonrasında Meclis'te çoğunluğunuz var ama Anayasa'nın verdiği yetkileri kullanamıyorsunuz. O zaman seçim niye var? Böyle bir demokrasi olabilir mi? Demokratik dünyada yerimizi almışız. ama buna rağmen uygulamada Anayasa'ya uysanız da sıkıntı, uymasanız da sıkıntı. 27 Nisan'ın çok yönlü değerlendirilmesi lazım. 5-6 kişilik bir grup olarak buna bir cevap verilmesi gerektiğidir. Birlikte çıkar cevap verme fikri. Sade vatandaş gibi değilsiniz. Hükümet olmak gibi bir zorunluluk var. Cevap verme konusunda tereddüt yok. Bu işleri kişiselleştirmemek lazım.
Uykusuz ertesi güne kadar devam ettik. Tatsız bir gecedir. Demokrasiyi kazanmak da kolay olmuyor. Ümit ederim ki bu son tecrübedir. 28-29-30 Nisan sürecini bir tarayıverin. Olumsuzluk varsa tek kişinin inisiyatifi ile olmuyor. O noktaya kadar ray döşeyenlere bir bakın. Yazılanlara bir bakın. Gerekçe icat edenlere de bir bakın. Müdahalelerin hepsinde bu vardır. Sivillerin katkısı vardır. Aktif siyasette olanlar var, meslek kuruluşları var, sizin mesleğinizin mensuplarından var.
Türkiye demokrasi ve cumhuriyetin kıymetini iyi bilmeli. Geçen yüzyıl milletimiz adına acıların yüzyılıdır. En önemli iki kazanım ise demokrasi ve cumhuriyet.
Bir işlemin sonlanması için birden çok faktör ve aktör varsa faktörler ve aktörler konusunda uzlaşma bir noktaya varmamışsa kamuoyuyla paylaşmak yanlıştır. Cezaevindeki insanların dışarıdaki yakınlarının beklentilerinin ne anlama geldiğini bilirim. Sonuç almadan açıklama yapmam. Kamuoyu oradan buradan derleme bilgilerle bir sonuca varmasın diye yazılı yaptık açıklamayı. 3 siyasi partinin grup başkanvekilleriyle toplantı yaptım. Ortada bir sorun var. Kendi kendimize bilerek çıkardığımız bir sorun. Çözüm için ise tek bir kişinin adım atması sonucu elde etmeye yetmez. Tutuklu vekiller 3 siyasi partiden. Evvela 3 partinin bir araya gelmesi lazım. Bu konu siyasi istismara uğramamalı.
Her işi kendi bağlamı dışına çıkarıp onun üzerinden suçlamak bu yeni değil. Türkiye'de siyasetin ana aktörü suçlamak. 3 siyasi parti belli bir yaklaşım içinde. Onu tespit ettik. Bir hukuki düzenleme yapılacaksa evvela yaklaşımları tespit etmek sonra bunu sağlam bir hukuki zemine oturtmak gerekir.
Partilerin yaklaşımı üzerinden bir çalışma yapılması lazım. Yoksa ben 100. maddeden falan bahsetmedim. Bana atfen bir tek kişi bir şey söylerse gereğini yaparım. Ne bu problemi ben çıkardım, ne de şu an bu soruların sorulmasına neden olacak tabloyu ben yarattım. Olup bitenleri biraz sorunlu görüyorum.
Keşke bu sorular bana hiç sorulmamış olsa. Problem çıkaracak noktaları siyasetin gündemine getirmemeliyiz. Bu sorunu biz çıkardık. Yargılama süreci niye uzadı tartışmasına da girmem ben. Hukuki bir konu bu. Aradan geçen şeye nazaran sonlanmadı. Bir tek mahkeme bu yargılamayı yapmıyor. 8 ayrı vekille ilgili 4 ayrı mahkemede yargılama var. Yargılama süreci hepsi aynı anda safhada değil. Bazısında kovuşturma yeni bitti, birinde mütalaa yeni verildi.