"Çiftlikbank'a tam 77 bin 843 kişi para yatırdı; ittifak yasasına göre, bir milletvekili çıkaracak kadar çoklar"

"Çiftlikbank'a tam 77 bin 843 kişi para yatırdı; ittifak yasasına göre, bir milletvekili çıkaracak kadar çoklar"

16.000 kişiyi dolandırdığı iddiasıyla 10 yıl cezaevinde yatan 'Titan Saadet Zinciri'nin kurucusu Kenan Şeranoğlu'nun bile “Böylesini görmedim” yorumunda bulunduğu Çiftlikbank, Türkiye'nin son saadet zinciri mağduriyeti oldu. Olayla ilgili yaşananları değerlendiren Yeniçağ yazarı Arslan Bulut, "Çiftlikbank'a tam 77 bin 843 kişi para yatırdı; ittifak yasasına göre, bir milletvekili çıkaracak kadar çoklar" yorumunu yaptı. 

Bulut'un "Bütün ülke Çiftlikbank!" başlığıyla (17 Mart 2018) yayımlanan yazısı şöyle:

Tombul çocuk, İnternet'te sanal bir çiftlik kurdu ve 200 bin lira yatırana aylık 50 bin lira kazanç vaadiyle sanal çiftlik hayvanları satmaya başladı. Yatırım yapanlar, bir yıl boyunca sanal tavuk, inek, koyun ve keçi sahibi oluyordu. Yıl sonunda yatırdığı parayı fazlasıyla kazanmış olduğundan, yeniden yatırım yapması isteniyordu. Sonradan üye olanların yatırdığı paranın üçte ikisini öncekilere dağıtan tombul çocuk, üçte birini de kendisine ayırıyordu. Kurduğu sistemin hiçbir yasal dayanağı yoktu. Zaten bir şirket bile değil, İnternet sitesiydi; adı bankaydı!

***

Peki bu sisteme para yatıran kaç kişi var? Tam 77 bin 843 kişi! İttifak yasasına göre örgütlenseler, bir milletvekili çıkaracak kadar çoklar!

Çiftlik Bank sitesinde verilen Mehmet Aydın'ın Kıbrıs'taki hesabına yatan para, 511 milyon lira! 62 bin yatırımcıya ödenen para 393 milyon lira. Mehmet Aydın, işler karışınca, 113 milyon lirayı başka hesaba aktararak Uruguay'a kaçtı.

"Su nerede? İnek içti. İnek nerede? Dağa kaçtı. Dağ nerede? Yandı, bitti, kül oldu..." diye tekerleme anlatmıyoruz. Yaşananlar gerçek!

Şimdi para yatırıp da henüz kâr payı alamayanlar, Fenerbahçeli Lugano'dan sonra şu anda Türkiye'deki en ünlü Uruguaylı olan Galatasaray kalecisi Muslera'ya başvurup, Mehmet Aydın'ın yakalanması için ülkesinin adli makamları nezdinde girişimde bulunmasını  isteyeceklermiş.

Bu arada Titan saadet zincirini kurup bir süre krallar gibi yaşayan sonra da 10 sene hapis yatan Kenan Şeranoğlu'nun Mehmet Aydın'ı kıskandığı ve "Ben bile böylesini görmedim. Vallahi çıldıracağım. Beni durup dururken hapse atmasalardı, Titan 120 yıl giderdi..." dediği bildiriliyor.

***

Mehmet Aydın, aslında arıcılık yapıyormuş. Arıların kovanı balla doldurma sistemi her arının çalışmasına bağlı. Çalışmadan üretmeden servet elde etmek isteyen hiçbir arı yoktur.

Besicilik ise hayvanları üreme yoluyla çoğaltıp satmaya dayalıdır. Fakat bunun için de hayvanlara iyi bakmak gerekir. Bir salgın hastalık yüzünden çoğunu kaybedebilirsiniz.

Mehmet Aydın'ın kullandığı saadet zinciri sistemi, hayvan üretmeye değil, aslında hiç olmayan sanal hayvana para yatıran kitleyi çoğaltmaya dayalı. Kimse karışmazsa, masaüstünde hiçbir üretim yapmadan milyonlarla oynamaya başlıyorsunuz!

***

Aslında Türkiye de bir süredir Çiftlik Bank gibi yönetiliyor. Yıllarca uygulanan IMF ve Dünya Bankası politikaları bitti mi? Hayır, Türkiye hâlâ Kemal Derviş programı ile yönetiliyor. Bu da üretimi artırmaya değil durdurmaya dayalıdır. "15 günde 15 yasa" denilerek, Meclis'ten geçirilen yasalarla buğday, pancar ve tütün ekim alanları sınırlandırıldı. Sigara fabrikaları kapatıldı. Bunun karşılığında ekmeyen üreticiye para dağıtıldı. Bu akılsız oyuna çiftçi de sesini çıkarmadı! Sonuçta Türkiye'deki sigara piyasası ABD'nin eline geçti.

Et Balık Kurumu kapatılınca hayvancılık da geriledi. Şimdi Türkiye, canlı hayvan veya et ithal ediyor. Etler hastalıklı çıkıyor...

Buğday üretiminde de durum aynı. Ekim sınırlandırılınca, Türkiye buğday ithal etmeye başladı.

Pancar üretimini Amerikan başkanlarının dayatmasıyla azaltan Türkiye şimdi de şeker fabrikalarını satmaya ve beş yıl içinde kapatmaya çalışıyor. Peki, pancar şekerini kim üretecek. Hayvanlara küspeyi kim verecek? Ne önemi var? Fakirlere nasılsa yardım dağıtılıyor. AKP'ye oy verdiğini ispat edene küçük ölçekte de olsa yardım ediliyor, çocuğuna iş bulunuyor, bu yetmez mi?

Sonra "dindar cumhurbaşkanı" seçeceğiz denilerek, Ergenekon ve Balyoz sürecini başlatarak Türk ordusuna operasyon yaptıran adamı da Cumhurbaşkanı seçersiniz, onun süresi bitince de bir diğerini... Bu da bir çeşit saadet zinciri değil mi?