Cihaner belgede sahtecilik suçlamasıyla tutuklanmış

Cihaner belgede sahtecilik suçlamasıyla tutuklanmış

T24- Erzincan-Erzurum hattında yaşanan krizle bütün Türkiye’yi etkileyen İsmailağa cemaati soruşturmasının bilinen ve bilinmeyen yönleri, belgeleriyle kitap oldu. Cumhuriyet Gazetesi muhabiri İlhan Taşcı’nın kaleme aldığı kitap Hükümet-Cemaat Kuşatması/CÜPPELİ ADALET adıyla Cumhuriyet Kitapları’ndan çıktı.

Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in İsmailağa cemaatine yönelik soruşturmaya başlamasının ardından yaşanan sürecin ilk belge ve bilgilerini haberleştirmesi nedeniyle Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından 2009 yılı siyasi haber dalında gazetecilik başarı ödülüne değer görülen İlhan Taşcı kitabı yazma nedenini şöyle anlattı:

“Yaşananları herkes kendi istediği gibi görmeye ve yorumlamaya devam ediyordu; ediyor...Bir gazeteci olarak olabildiğince yansız bir biçimde, ulaşabildiğim belgeler ve edindiğim bilgiler ışığında, yaşananların bütün boyutlarını tarafsız bir gözle ortaya koymaya çalıştım. Çünkü gazetecinin işi, yaşananları yalnızca kenardan izlemek değildir. Topluma ve tarihe karşı vicdan borçlarımız ve sorumluluklarımız da göz ardı edilemez. Çalışma da bu görev bilinci içinde, cemaatleri özellikle siyasal ve parasal yönüyle soruşturmak isteyen Cumhuriyet savcıları ile onları destekleyenler arasındaki sert savaşımın belgelerle anlatılmasıdır.”

Cemaatin lideri cinayette suçlandı

Kitap, Erzincan-Erzurum arasında yaşanan süreçteki tartışmaların odağında yer alan İsmailağa’nın geçmişten bugüne kadar anıldığı soruşturma ve dosyalardan örneklerle başlıyor. İsmailağa kitapta “kriminal” bir cemaat olarak ele alınıyor. Cemaatin adının karıştığı ilk cinayet olan Üsküdar Müftüsü Hasan Ali Ünal’ın beş kurşunla öldürülmesi olayı irdeleniyor. 1982 yılında müftünün öldürülmesinin hemen ardından cemaatin lideri Ustaosmanoğlu da gözaltına alınıyor.  Çünkü Ustaosmanoğlu, daha önce de Üsküdar Müftüsü hakkında dövülmesi için “fetva” vermekle suçlanıyor. Müftü Hasan Ali Ünal, eski AKP Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın da akrabasıydı. Dava sonucunda Ustaosmanoğlu beraat etti.

İlhan Taşcı kitabında bu cinayetin ilk olmadığını, bunun dışında birçok bıçaklı yaralama olayını anlatırken, son olarak 3 Eylül 2006’da Mahmut Ustaosmanoğlu’nun sağ kolu olarak bilinen Bayram Ali Öztürk’ün sabah namazında cemaatin gözleri önünde bıçaklanması üzerinde duruyor.

Cemaatin önde gelen bazı isimlerinin Salih Mirzabeyoğlu liderliğindeki İBDA-C ile birlikte hareket etmesinin grubun radikalleşme potansiyelinin bir kanıtı olarak değerlendirildiğini anlatan Taşcı, Mirzabeyoğlu ile birlikte yargılanan ve 18 yıl ceza alan Sadettin Ustaosmanoğlu'nun, Mahmut Ustaosmanoğlu’nun yeğeni olduğu notunu düşüyor.

Tarikat-Ticaretin ilk kavgası

Taşcı Cüppeli Adalet kitabında,  ilk tarikat-ticaret kavgasına da yer verdi. Mahmut Ustaosmanoğlu’nun amcasının oğlu Yeşil Cami İmamı Abdullah Ustaosmanoğlu hakkında, 2000 yılında haksız mal edindiği iddiasıyla dava açılmıştı. İddiaya göre, Abdullah Ustaosmanoğlu’nun, topladığı paralarla İstanbul Taşoluk’ta 6 bin metrekarelik alana külliye yaptırdığı ve son 5 yılda servetine servet kattığı ileri sürüldü. Olay Bayrampaşa Yeşil Cami Kur’an Kursu’nun yatılı 60 öğrencisinin 2 Haziran 2000’de akşam yemeğinden zehirlenmesiyle patlak vermişti.

Kitapta, cemaatin ilkokul öncesi çocuklara yönelik olarak yaptığı eğitimin Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından resen incelenmeye başlandığı 2 Kasım 2007 tarihinden İlhan Cihaner’in tutuklanarak cezaevine konulmasına kadar yaşanan gelişmeler belgeler ve yazışmalar ışığında anlatıyor.

Taşçı, 23 Şubat 2009 tarihinde ilk gözaltı emirleri verilip 29 kişinin gözaltına alındığı gün Erzincan Başsavcısı’nı Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in aramasını yürütülmekte olan soruşturmanın hedefinin nerelere kadar ulaşabileceğinin göstergesi olarak değerlendiriyor. İlhan Taşcı, cemaatin Başbakanlık düzeyinde ilgi görmesinin nedeninin yalnızca siyaset ile tarikat ilişkisi olmadığını, asıl öne çıkanın “parasal ilişkiler ve dengeler”  olduğu görüşünde. 

İlk gözaltıların hemen ardından daha sorgular başlamadan Cemil Çiçek’in başsavcılığı aramasına ilişkin olarak yapılan savunmanın belgelerle doğrulanmadığı da kitapta anlatılıyor. Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek operasyonlarda 50-60 çocuğun gözaltına alınması nedeniyle başsavcıyı aradığı savunmasına karşın, kitapta,  gözaltı/sorgu belgeleri ışığında gözaltına alınanların toplam sayısının 29 olduğu, bunlar arasında 8 yaşından küçük hiç kimsenin olmadığı bilgisine yer veriliyor.

Cemil Çiçek’in ricasının yerine getirilmemesinin üzerinden henüz iki hafta geçmişken devreye 10 Mart 2009 tarihli yazıyla Erzurum Özel Yetkili Savcılığı'nın girişini, her iki savcılık arasındaki yazışmalar eşliğinde yaşanan çatışma kitapta gün gün aktarılıyor.

Gülen cemaatinin para hareketlerini izledi

Kitapta, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in İsmailağa cemaatine ilişkin girişimlerinin sürdüğü günlerde Fethullah Gülen cemaatine yönelik soruşturmaya da başladığı, bu soruşturma sürecinde atılan kimi adımların başsavcının cezaevine gidiş sürecini de hızlandırdığı anlatılıyor. Kitapta anlatılanlara göre, İlhan Cihaner, Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan daha önce karara bağlanmış Fethullah Gülen dosyasını; Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığı’ndan da Kayseri’de ordudaki Gülen taraftarlarına yönelik Işıkevleri dosyasını istedi. Ardından Türkiye’de faaliyet yürüten bankalara 26 Mayıs 2009 tarihinde bir yazı yazarak, Fethullah Gülen cemaatine yakın isimler listesini iletip bu kişilerin son 5 yıllık hesap hareketlerini istedi. Cihaner: Demek ki büyük bir çarka çomak sokmuşuz'  

Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı, kitabın yazarı Taşcı’ya, yürüttüğü soruşturmaların önemli isimlere yönelerek genişlemesi üzerine kendisini hedef alan saldırıların başladığını anlatıyor. Faili meçhulleri soruştururken bile yapılmayan saldırıların kat be katının cemaat soruşturmaları nedeniyle niçin yapıldığı sorusuna Cihaner’in "Demek ki bu sefer, tabiri caiz ise daha büyük bir çarka çomak sokmuşuz!” yanıtını verdiği aktarılıyor.

Arama kararını yanlış çıkarttılar

Kitapta dikkat çeken bir başka belgeden aktarılan olay ise özel yetkili savcı Osman Şanal’ın 16 Şubat sabahı elinde taşıdığı arama ve gözaltı kararının aslında ilk önce yanlış çıkartıldığı...  Başsavcı Cihaner ile ilgili arama kararı 15 Şubat günü çıkartılmak istenmiş, ancak mahkeme kararına da yansıyan bilgilere göre yapılan maddi hatalar nedeniyle ilk arama kararı iptal edilmişti. Çünkü karar yanlış çıkarılmıştı. Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi kararında bu durum şöyle anlatıldı:

“Erzurum C. Başsavcılığı’nın 15/02/201 tarih ve 2010/976 soruşturma sayılı yazısına istinaden mahkememizce verilen 15/02/2010 tarih ve 2010/140 değişik iş nolu arama ve el koyma kararı verildiği, ancak maddi hatalar yapıldığı ve C. savcılığınca da taleplerinde sehven hata yapıldığının belirtilerek kararın iptali ile talep doğrultusunda tekrar karar verilmesi talebi üzerine yapılan inceleme sonucunda aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.”

Hem savcılığın, hem de mahkemenin yaptığı maddi hatalar nedeniyle arama ve el koyma kararları yenilendi. Yanlışlar içeren kararı iptal eden mahkeme, yerine 2010/141 sayılı yeni bir karar verdi.

Arama kararında, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in makam arabası da kapsamda yer alıyordu. Ancak aranması istenen resmi araç o hafta, başka bir soruşturma nedeniyle bölgede bulunan bir Adalet Başmüfettişi tarafından kullanılıyordu.

Arama terörden, tutuklama sahtecilikten

Erzincan Başsavcısı hakkındaki arama ve gözaltı kararlarındaki suçlamalar, “Ergenekon terör örgütüne üye olmak, resmi evrakta sahtecilik, iftira ve tehdit” idi.

Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 17 Şubat’ta tutuklama kararı verilen İlhan Cihaner’in durumuyla ilgili bugüne kadar yayınlanmayan olay da belgesiyle birlikte İlhan Taşcı’nın Cüppeli Adalet kitabında yer aldı. Bu durum, kitapta şöyle anlatıldı:

“Başsavcı İlhan Cihaner için 2010/10, 17 Şubat 2010 tarihli tutuklama müzekkeresi düzenlendi.  Erzincan Cumhuriyet başsavcısına yönelik suçlamaların başında 'Ergenekon terör örgütüne üye olma' ilk sırada yer almıştı. Ancak tutuklama müzekkeresi dikkatle incelendiğinde günlerce terör örgütüne üye olma suçundan tutuklandığı dillendirilen İlhan Cihaner’in aslında 'resmi belgede sahtecilik' suçlamasıyla tutuklandığı anlaşıldı. Görünen oydu ki, terör örgütü suçlaması, başsavcılık makamına yapılacak baskının maymuncuğu edilmiş, sonrasında ise başsavcı başka bir suçlamayla tutuklanmıştı!”

T24'e düzeltme uyarısı (T24'ün uzman bir hukukçu okuru, İlhan Taşçı'nın bu iddiasına şu yanıtı gönderdi: Haberler konusundaki hassasiyetinizi biliyorum. O nedenle, Cihaner "sadece resmi belgede sahtecilik suçlamasından tutuklanmış" başlıklı haberiniz konusunda bir düzeltme yapmak isterim. Taşçı'nın kitabında yer verdiği bu husus, üzgünüm ama doğru değil. Zira mahkeme, silahlı terör örgütü üyesi olmak, birden fazla kişi ile baskı ve tehdit ile iftira suçlarından tutuklamaya karar vermiş olup, her bir suçlama ile ilgili ayrı ayrı tutuklama müzekkeresi çıkarmıştır. Haliyle İ.TAŞÇI, bu müzekkerelerden sadece birini okumak suretiyle böyle bir sonuca varmış olup, verili durumla uyuşmayan bir tespit söz konusudur. Bilgilerinize sunarım).

Ergenekon terör örgütüne üyelik suçlamasıyla tutuklanan Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’e sorgusunda yöneltilen 26 soru ve bunların yanıtları ile sorguda tansiyonun yükselmesine neden olan tartışmalar da kitapta yer aldı.

Mahkeme tanıdık çıktı

Tutuklanan Cihaner’in avukatları bu karara itiraz etti. Cihaner hakkındaki arama ve tutuklama kararını veren kişi de, tutukluluğa yapılan itirazları reddeden kişi de İsmail Şahin idi... Hâkim Şahin’in dikkat çeken ancak bugüne kadar bilinmeyen bir kararı da kitapta anlatıldı.

Ankara / Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği karar uyarınca Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nda yapılacak yasadışı telefon dinlemeye ilişkin inceleme ile ilgili olarak Erzurum’dan dinlemenin merkezi olan TİB’den veri alınamayacağı, hatta mahkeme kararının yerine getirilmemesi yolunda kararı veren de Erzurum Ağır Ceza Hâkimi İsmail Şahin idi.

Kitapta yer alan bilgilere göre, Erzincan Başsavcısı'nın odasını basan savcıların başındaki Osman Şanal, İlhan Cihaner’in yürüttüğü bir soruşturmanın şüphelisiydi. Şanal bu aramalar sırasında, isteğine karşın devretmediği Fethullah Gülen cemaatiyle ilgili evraka da aramalarda el koydu. Cihaner’in soruşturma belgeleri arasında, Kayseri’de orduya sızma iddiasını kapsayan Işıkevleri Davası’na ilişkin belgeler de yer aldı.

Kitapta cumhuriyet tarihinde yaşanan 'ilk'ler de geniş bir bölümü oluşturuyor. Cumhuriyetin “ilk”ler tarihine düşülen notlardan bazıları: Adalet Bakanı'nın “emriyle” bir savcı, ilk kez bir Cumhuriyet başsavcısının makamını basıp kendisini gözaltına aldı. Polis ve jandarmaya bir başsavcının emirlerine uyulmaması talimatı verildi... Cemaatleri soruşturan Cumhuriyet Başsavcısı, soruşturduğu bu kesimlere “tuzak” kurmakla, cemaatler hakkında istihbarat toplayan MİT elemanları da cemaat üyelerini “fişlemekle” suçlandı. Savcının emriyle cemaat soruşturmasında yer alan askerler hakkında da “terör örgütü üyesi” oldukları gerekçesiyle dava açıldı.

KİTAPTAN BAZI BÖLÜMLER ŞÖYLE  2007 yılında İsmailağa Cemaati soruşturmasına ardından Fethullah Gülen Cemaati’ne ilişkin soruşturmada düğmeye basan Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner, hem Adalet Bakanlığı’na hem de Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na hukuk adına yaşanan ve yaşanması olası sorunları pek çok kez aktarmıştı. En son “gizli/acele” koduyla gönderdiği yazının üzerinden henüz bir ay geçmişti ki, makam odası ve konutu basıldı!

Osman Şanal, sabahın erken saatlerinde üç Cumhuriyet savcısı ile birlikte Erzurum’dan Erzincan’a geldi. Elinde Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin arama ve el koyma kararı vardı. Karardaki imza ise yargıç İsmail Şahin’e aitti. Mahkeme kararı bilinmeyen bir durumu da ortaya koyuyordu. Aslında Cumhuriyet Başsavcısı Cihaner ile ilgili arama kararı 15 Şubat günü çıkartılmak istenmiş, ancak mahkeme kararına da yansıyan bilgilere göre yapılan maddi hatalar nedeniyle ilk arama kararı iptal edilmişti. Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi kararında bu durum şöyle anlatıldı:

“Erzurum C. Başsavcılığı’nın 15/02/201 tarih ve 2010/976 soruşturma sayılı yazısına istinaden mahkememizce verilen 15/02/2010 tarih ve 2010/140 değişik iş nolu arama ve el koyma kararı verildiği, ancak maddi hatalar yapıldığı ve C. savcılığınca da taleplerinde sehven hata yapıldığının belirtilerek kararın iptali ile talep doğrultusunda tekrar karar verilmesi talebi üzerine yapılan inceleme sonucunda aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.”

Hem savcılığın hem de mahkemenin yaptığı maddi hatalar nedeniyle arama ve el koyma kararları yenilendi. Yanlışlar içeren kararı iptal eden mahkeme, yerine 2010/141 sayılı yeni bir karar verdi.

İsmail Şahin’in imzasını taşıyan kararda, yapılacak işlemler şöyle sıralandı:

“Adliye lojmanları, lojmanın bodrum katındaki iki depo, Erzincan Adliyesi Cumhuriyet Başsavcısı Odası ve müştemilatı, 06 .... plakalı Ford marka araç ve Cumhuriyet başsavcısına tahsisli makam aracı... Yukarıda açık adresleri yazılı bulunan evde, müştemilatında, şüphelinin ve evde oturan kişilerin üzerleri, varsa araçları ve işyerinde kendisine tahsisli odalarda, sekreter odasında (Özel Kalem Odası), müştemilatında suç delillerinin elde edilebileceğine ilişkin makul şüphe bulunduğu anlaşıldığından 16/02/2010 günü saat 09.00’dan itibaren arama yapılmasına, arama sonucunda elde edilecek suç ve suç unsurlarına el konulmasına...”

TERÖR SUÇLAMASI BASKININ MAYMUNCUĞU

 

  Gözaltına alınan Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner, Erzurum’a götürüldü. Cihaner’in savcılarca sorgusu 17 Şubat sabahı, saat 06.00’ya kadar sürdü. Cihaner, sorgusunun ardından tutuklanması istemiyle Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne sevk edildi.

Mahkemeye sevk edilmesinden yaklaşık 2.5 saat sonra Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Cihaner’in gözaltına alınmasıyla ilgili görev ve yetki konusunu açıklığa kavuşturmak üzere (bir önceki günkü kararı uyarınca) olağanüstü toplandı.

Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi saat 10.00’da Cihaner’in tutuklanmasına karar verdi. Başsavcı İlhan Cihaner için 2010/10, 17 Şubat 2010 tarihli “tutuklama müzekkeresi” düzenlendi. Erzincan Cumhuriyet başsavcısına yönelik suçlamaların başında gözaltı ve aramalarda “Ergenekon terör örgütüne üye olma” ilk sırada yer almıştı. Ancak tutuklama müzekkeresi dikkatle incelendiğinde günlerce terör örgütüne üye olma suçundan tutuklandığı dillendirilen İlhan Cihaner’in aslında “resmi belgede sahtecilik” suçlamasıyla tutuklandığı anlaşıldı. Görünen oydu ki, terör örgütü suçlaması, başsavcılık makamına yapılacak baskının maymuncuğu edilmiş, sonrasında ise başsavcı başka bir suçlamayla tutuklanmıştı! Çünkü başsavcı bir yana  belgede sahtecilik suçuyla sade bir yurttaş bile gözaltına alınamazdı....

 

….

 TİB Kararı Erzurum’dan Gelir

Yargı ile hükümet arasındaki krizin doruğa çıktığı günlerde ve HSYK’nin Cihaner’in makamını basıp gözaltına alan özel yetkili savcıların yetkilerini aştıkları gerekçesiyle yetkilerini kaldırmasından hemen sonra Erzincan başsavcısının avukatları, tutukluluğa itiraz ettiler. İtirazı aynı gün içerisinde değerlendiren Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi tahliye talebini reddetti.

Burada tahliye istemini görüşerek reddeden mahkemeye ilişkin bir ayraç açmakta yarar var. CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, 23 Aralık 2009’da düzenlediği basın toplantısında, Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği bir arama kararının fotokopisini dağıttı. Kılıçdaroğlu’nun iddiasına göre, yasa uyarınca “aramanın nedeni, aranacak kişi ve arama yapılacak evler ve diğer adresler” gibi zorunlu bilgilerin yer almadığı kararda, aranacak kişi ve adres kısmı boştu!

  Kılıçdaroğlu’nun “hamiline çek gibi bir mahkeme kararı söz konusudur” sözleriyle değerlendirdiği kararı veren üye hâkim İsmail Şahin’di. Adalet müfettişleri bu iddialar üzerine inceleme başlatmış ve İsmail Şahin hakkında işleme yer olmadığına karar vermişti. Cihaner hakkındaki arama kararını, tutuklama kararını veren kişi de, tutukluluğa yapılan itirazları reddeden kişi de İsmail Şahin idi! Ayrıca (Ankara) Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği karar uyarınca Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nda yapılacak yasadışı telefon dinlemeye ilişkin inceleme ile ilgili olarak, taa Erzurum’dan dinlemenin merkezi olan TİB’den veri alınamayacağı, hatta mahkeme kararının yerine getirilmemesi yolunda kararı veren de İsmail Şahin’den başkası değildi....

 ….

 Şanal’a Soruşturma

Erzincan başsavcısının yürüttüğü yeni soruşturmanın (Fethullah Gülen) şüphelileri arasında Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal da vardı! İsmailağa Cemaati’ne ilişkin soruşturma evrakını görevsizlik kararıyla Erzurum’a gönderen Cihaner, bu kez de Fethullah Gülen Cemaati’ne yönelik soruşturma için düğmeye basmıştı. İsmailağa Cemaati’nde olduğu gibi yeniden sıkıntılar yaşamaya başladı. Cihaner, Adalet Bakanlığı ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na (HSYK) Gizli/Acele kaşesiyle gönderilen 14 Ocak 2010 tarihli yazıda, yürüttüğü soruşturmada Şanal’ın da yer aldığını şöyle aktardı:

“Başsavcılığımızın yürüttüğü soruşturmada kendi adı da (Osman Şanal) geçtiği halde (kişisel olarak muhbirin anlattığı konumda olduğuna da inanmamaktayım) etik olarak çekilmesi gerektiği halde bunu yapmayarak, bilgi paylaşma ve eşgüdüm taleplerimizi yerine getirmeyerek tam tersi anlamsız gözaltı ve müdahalelerle ordu mensuplarına/tarafıma yönelik olduğu anlaşılan bir komployu açığa çıkaracak soruşturmayı bu hale getirmeleri acemilik, kişisel uyuşmazlık gibi gerekçelerle dahi açıklanamayacak hususlardır.”

  Şanal soruşturma belgesini aldı

Erzincan başsavcısının odasını basan savcıların başındaki Osman Şanal, İlhan Cihaner’in yürüttüğü bir soruşturmanın şüphelisiydi. Baskın ve alınan belgelerle bir anlamda şüphelisi olduğu dosyanın tüm bilgi ve belgelerine ulaşmış olabilirdi!

Elbette yalnızca bunlar değildi el konulan belgeler. İlhan Cihaner’in, Şanal’ın isteğine karşın devretmediği Fethullah Gülen tarikatıyla ilgili evraka aramalarda el konuldu! Cihaner’in soruşturma belgeleri arasında, Kayseri’de orduya sızma iddiasını kapsayan Işıkevleri Davası’na ilişkin belgeler de yer aldı. ...

>  Gülen cemaatinin para hareketlerine takip

 

 

Cihaner, Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan, daha önce karara bağlanmış Fethullah Gülen dosyasını; Hava Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Savcılığı’ndan ise Kayseri’de ordudaki Fethullah Gülen taraftarlarına yönelik Işıkevleri dosyasını istedi.

Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı 26 Mayıs 2009’da bankalarla yazışarak, Gülen Cemaati’ne yakın isimlerin beş yıllık para akışını sordu.

Burada bir parantez açmakta yarar var. Erzurum Özel Yetkili Savcılığı’nın, İlhan Cihaner’den Gülen soruşturma evrakını istediği günlerde 8 Nisan 2009’da uzunca süredir hiç sesi çıkmayan ve ABD’de yaşayan emekli vaiz Fethullah Gülen kendilerine yakın www.herkul.org adresinde bir ilginç açıklama yaptı. Gülen’e göre, “...Yarın Tahşiye diye bir şey icat edebilirler! Allah korusun. Kitap okuyan Müslümanlarla, okudukları kitaplarla ayakta durmaya çalışanların içine sokmaya çalışabilirler. Kitapların sahibi zatın posterlerini evlerine asabilirler. Ellerine de Kaleşnikofları verirler. İki yerde eylem yaptırıp demek ki fırsat bulunca bunlar da silaha sarılabilir derler. Çuvaldızı bile olmayan insanlara terörist damgası vurmak isteyebilirler”di. Zaten Gülen’in bu açıklamasından yalnızca iki ay sonra Taraf gazetesi 12 Haziran 2009’da “AKP ve Gülen’i bitirme planı”nı duyurdu. Daha da ilginç olan ise Taraf gazetesi, yayımladığı belgenin tarihinin Nisan 2009 olduğunu okurlarına aktardı. Yani tam da Gülen’in “çuvaldızı bile olmayanlara terörist damgası vurulabileceği”ni söylediği günler...

Bu hatırlatmanın ardından devam edelim. İsmailağa dosyasında olduğu gibi, 1 Haziran 2009’da Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı’na bir ihbar mektubu daha ulaştı! Bu mektuba göre, Gülen Cemaati de aynı İsmailağa Cemaati gibi “şeriat devletini amaçlıyor ve silahlı bir ayaklanmaya” hazırlanıyordu! Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner ise cemaatin silahlı olmadığı görüşüyle dosyayı Erzurum’a göndermedi. Cihaner’in Fethullah Gülen dosyasını Osman Şanal’a göndermemesi de suç sayıldı.

Adalet Bakanlığı müfettişlerinin Cihaner hakkında yürüttükleri soruşturmada, İsmailağa yanında Fethullah Gülen Cemaati soruşturma evrakını Erzurum Özel Yetkili Savcılığı’na göndermemek suçlaması da vardı! Onun için de Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna gönderdiği savunmasında Cihaner, müfettişler hakkında “adeta Gülen grubuna bir dokunulmazlık atfetmektedirler” değerlendirmesini yaptı.

 

 

….

 

  Gülen’e Komplo mu Kuruyorsunuz!

Ergenekon terör örgütüne üyelik suçlamasıyla tutuklanan Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’e sorgusunda 26 soru yöneltildi. Sorulara ilişkin hiç yorum yapmadan bazılarını sıralayalım:

 

c   Dursun Çiçek ile ne gibi bir ilişkiniz vardır? İrticayla Mücadele Eylem Planı konusunda görev yaptığınız kurumda ve/veya Erzincan’da aynı ya da benzer bir çalışma yaptınız mı?

c   Dursun Çiçek bu zamana kadar Erzincan’a geldi mi? Geldiyse ne tür bir görev icabı gelmiştir. Görev için geldiyse görevi nedir? Gizli tanık beyanına göre Erzincan Orduevi’nde birlikte kahval-tıda buluştuğunuz tespit edilmiştir. Bu kahvaltıda neleri değerlendirdiniz? Kahvaltıya sizin dışınızda kimler katılmıştır?

c   Gizli tanık Munzur’un beyanına göre Dursun Çiçek, Ocak/Şubat 2009’da helikopterle gelmiş, havalimanı yolunda kendisini bekleyen özel bir araç ile şehre gelmiş, 3. Ordu Komutanlığı nizamiyeye bıraktıkları, bırakır bırakmaz da bekleyenlerce alınıp içeriye götürüldüğünü gördüğünü beyan etmiştir. Sizin de Erzincan’da görüştüğünüz dikkate alındığında, Çiçek Erzincan’a ne amaçla gelmiştir? İrticayla Mücadele Eylem Planı konusunda aranızda herhangi bir görüşme geçti mi? Bu konuda kendisi size bir değerlendirme yaptı mı?

c   Erzincan Alay Komutanı Recep Gençoğlu ve Ali Tapan ile protokol dışında görüşmeniz oluyor muydu? Kırsal alanda elektrik gerilim hatlarının altında cep telefonlarının bataryaları çıkarılmış vaziyette vs. Bu görüşmelerinizde neler konuşuyorsunuz? Yaptığınız gerek İsmailağa soruşturması ve gerekse Gülen grubu soruşturmasının kararlarını mı aldınız? Ya da sonuçlarını mı değerlendirdiniz?

c   27 Ekim 2009’da Çatalarmut Barajı’nda bulunan mühimmatların kim tarafından atıldığını biliyor musunuz?

c   Gizli tanığın ifadesinde, “Bu mühimmatları oraya Emniyet attırdı” şeklinde konuşmasını istedikleri tespit olunmuştur. Sizin de bilginiz dahilinde birisinin attığı bilindiği halde, Emniyet tarafından atıldığı yönünde yalancı tanık bulma girişiminiz de bilinmektedir. Bu girişimlerden bu şüphelilerin Erzincan Emniyeti’ne komplo planladıkları, dolayısıyla Ergenekon kapsamında bulunan tüm mühimmatların Emniyetçe konulduğu iddiası gündeme getirilecek... Tutuklu istihbaratçı askerlere böyle bir komplo düzeni içinde bulunduklarına ilişkin bilginiz var mı? Bildiklerinizi anlatın.

c   İl Jandarma İstihbarat’taki toplantıları kim düzenlemektedir? Gülen grubunun bir suç örgütü olduğu, bunun için delil yaratılacağı, illegal amaçlı kararlar alındığı tespit edilmiştir. Bu emirleri bizzat siz mi verdiniz? Böyle bir emrin ayrıntılarında neler bulunmaktadır.

c   Planın icra edileceği yer olarak neden Erzincan seçilmiştir? Bu planın hayata geçirilmesi için 3. Ordu Komutanı Saldıray Berk’le birlikte çalışma yaptınız mı?

c   Saldıray Berk tarafından toplantıda 29 Mart seçimleri öncesi/sonrası darbe yapmak, bu yapılamazsa askeri rütbeliler ile Gülen Cemaati’nin ilişkisini ortaya koyarak bu cemaatin TSK’de planlı kadrolaştığı izlenimi yaratacak tarzda haberler yayarak Gülen Cemaati’ni kıskaç altına almak, 2011 seçimlerinden önce yapılacak anketlerde hâlâ AKP’nin önde olduğu gibi sonuçlar ortaya çıkarsa askeri müdahaleyi gerçekleştirmek şeklinde kararlar alındığı tespit edilmiştir. Cemaatler soruşturmasını bu amaçla mı başlattınız?

c   Tanık Efe ve tanık Munzur’un beyanlarına göre: Gülen Cemaati’ne yönelik uydurma delil yaratılmak istendiği, Recep Gençoğlu ve sizin talimatınızla şüpheli Şenol Bozkurt’un öğrenci evleri tuttuğu, bu konuda tanık Munzur’un görevlendirildiği, öğrencilerin cemaatin evlerine, yurtlarına gidip gelmelerinin sağlanacağı, evlere silah koydurulacağı, eşzamanlı operasyon yapılacağı, cemaatin terör örgütü kapsamına aldırılacağı gibi illegal amaç güdülmüştür. Bu çalışmanız ile Çiçek’e ait olduğu anlaşılan planının örtüştüğü anlaşılmaktadır. Savunmalarınız nelerdir?

 

 

….

 

 

Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner hakkında inceleme başlatan müfettişler, adalet bakanının da oluruyla soruşturmaya başladılar. 18 Haziran 2009’da Adalet Bakanlığı Başmüfettişi Ali Eryılmaz imzasıyla Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’e soruşturma tebliğ edildi. Soruşturmayı yürüten Adalet Bakanlığı müfettişleri, Başsavcı Cihaner’e yöneltilen “suçlamaları” şöyle sıraladılar:

 

1- Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün genelgeleri gereğince örgütlü suçların soruşturulmasına başlandığında genelge ekindeki formun eksiksiz bir şekilde doldurularak derhal bildirilmesi gerekirken 2007/6526 sayılı (İsmailağa Cemaati) soruşturma evrakını yaklaşık iki yıl sonra bildirdiğiniz, 2009/138 sayılıda da benzer şekilde davrandığınız,

2- Erzurum Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazdığınız 22.05.2009 tarih 2009/138 soruşturma sayılı yazıda, kamu kurumları arasındaki yazışmalara gösterilmesi gereken titizliği göstermediğiniz gibi, muhatabınızı küçük düşürücü tarzda kaleme aldığınız,

3- Erzincan Valilik makamına yazdığınız 26.5.2009 tarihli yazıda da benzer şekilde hareket ettiğiniz,

4- 7.2.2009, 08.05.2009, 22.09.2008, 14.12.2008, 23.12.2008 tarihlerinde izinli olmadığınız halde görev yerini terk ettiğiniz,

5- Bizzat yürüttüğünüz 2007/6526 (İsmailağa Cemaati soruşturması) sayılı soruşturmada doğru ve tarafsız davranmadığınız.

Temel olarak yöneltilen suçlamalar müfettişliğin yazısında bu şekildeydi. Yani İsmailağa Cemaati’ne karşı doğru ve tarafsız davranılmamış, resmi yazışmalarda “küçük düşürücü” ifadeler kullanılmıştı. Ancak yazının ayrıntıları incelendiğinde, bu suçlamaların asıl dayanağının ne olduğu da ortaya çıkıyordu. Adalet Bakanlığı müfettişlerinin yazısındaki uzunca bir cümleye bakalım:

“İsmailağa Cemaati’nin merkezi İstanbul olduğu açıkça belli olduğu halde ve Jandarma tarafından yapılan şüphelilerin sorgusunda, sorduğu sorularda Erzincan’ın Erzurum’a bağlı olduğu da belirtilmesine rağmen, yetkinizi aşarak, cemaatin merkezi Erzincan’mış gibi yetkiniz dışındaki Erzurum, Van, Kelkit, Iğdır, Bayburt, Doğubeyazıt, Kars, Aşkale, Sarıkamış, Gümüşhane gibi birçok yere talimat yazarak saptanan şüpheli şahısların evlerinde arama yapılarak mevcutlu olarak Erzincan’a getirilmelerini istediğiniz...”

Belki de yazının özü, bir başsavcılığın yapacağı operasyonda gözaltına alınacak kişilerle ilgili hazırlığı nedeniyle suçlanmasıydı. Bu tartışmalı bölümü de başmüfettişliğin yazısından alalım: “Yine, İstanbul ilinde Mahmut Ustaosmanoğlu (İsmailağa Cemaati’nin lideri) başta olmak üzere 32 kişi, Erzurum ilinde 9 kişi, Gümüşhane ilinde 4 kişi, Kars’ta 3 kişi, Bayburt, kayseri, Van, Trabzon, Bursa, Çankırı, Sakarya, Konya, Ağrı, Iğdır, Tokat, Ordu illerinde ise toplam 21 kişinin yapılacak operasyonlarla gözaltına alınması için liste halinde isim ve adres tespiti yaparak hazırlık yaptığınız...” Açıkça, operasyon yapmasanız olmaz mıydı denir gibiydi!

….

 

 

Rahatsızlık yaratan inceleme

 

 

 

Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner imzasıyla Erzurum’a gönderilen görevsizlik kararının altında dikkat çeken, belki de yaşananların nedeni konusunda bize ipuçları verecek olan bir “not” vardı...

Not diyoruz, ancak hayli ayrıntılı bir irdeleme... O notun bir yerinde, yaşanan olaylar nedeniyle soruşturması tamamlanamayan konular sıralandı.

“Soruşturma sırasında örgütle bağlantısı tespit edilen ve tüzel kişilikleri bulunduğu anlaşılan” diyerek, çok sayıda dernek ve vakfın ismine yer verildi. Sonra da araştırılması ve incelenmesi gereken olaylar sıraya konuldu:

 

-   Örgüt yöneticilerinin ve yakınlarının mal varlığı ve hesap hareketlerinin araştırılması,

-  Yurtdışı (özellikle Çeçenistan, Rusya, Kıbrıs ve Suriye) ilişkileri, para trafiği;

- Örgütün değişik adlar altında topladığı (Filistin’e yardım, cami ve medreselere yardım) paraların akıbeti, olası kara para aklama suçu,

- Örgüt mensupları ve birtakım yakınlarına sahte olarak diploma hazırlanması suçunun araştırılması,

-  Diyanet İşleri Başkanlığı (örgütün belirlediği camilere örgütün istediği imamların atanması),

-  Milli Eğitim Bakanlığı (özellikle İstanbul ve aktif olan yerlerde okul çağına geldiği halde okula gönderilmeyen kız çocukları ile ilgili işlem yapılmaması, işlem yapmak isteyenlerin pasifize edilmesi),

>- Bazı Emniyet müdürlükleri gibi kamu kurumları hakkında inceleme; emniyeti suiistimal ve zimmet suçları, muhtelif cinsel istismar suçları,

 

>-  Bazı belediye başkanlıklarının doğrudan (İstanbul Büyükşehir Belediyesi), bazılarının ise imara aykırı uygulamalara göz yumma (Fatih, Çavuşbaşı vs) gibi dolaylı yardımları.

 

>Notta yalnızca bunlar yazılmamıştı. Listede araştırma ve soruşturma konusu edilmesi gerektiği belirtilen daha pek çok konu vardı.

 

> ….

 

İddianamede Berk çatlağı

> Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi, iddianameyi değerlendirmeye aldı. Mahkeme başkan ve üyeleri iddianamenin değerlendirme kararına da yansıyan, dikkat çekici bir görüş ayrılığına düştüler.

 

>Özel Yetkili Başsavcıvekili Taner Aksakal’ın imzasını taşıyan iddianameyi inceleyen üye yargıçlardan Ali Kaya, iddianamenin kabul edilmemesi yönünde oy kullandı. Yargıç Ali Kaya, iddianamenin savcılara iade edilmesi gerektiğini şu hukuki gerekçeye dayandırdı:

 

>“Her ne kadar iddianamede şüpheli İlhan Cihaner’in 2802 sayılı (Hâkimler ve Savcılar Kanunu) yasaya tabii kişilerden olması nedeni ile yargılama açısından acele işlerden sayılması göz önünde bulundurularak şüpheli Saldıray Berk’in ifadesi alınmadan kamu davası açıldığı belirtilmiş ise de, şüpheli Saldıray Berk’in hazırlık aşamasında ifadesinin tespit edilmemiş olması, dosyada mevcut delillerle örgüt liderliği suçu açısından yüklenen suç ile mevcut delillerin yeterince ilişkilendirilmediği, bu nedenlerle iddianamenin iadesine karar verilmesi gerektiği kanaatiyle sayın çoğunluğun iddianamenin kabulü yönündeki görüşüne katılmıyorum.”

 

>Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Mustafa Karatay ile Cihaner’in tutuklanması kararına da, tutukluluğuna yapılan itirazın reddine de imza atan İsmail Şahin ise Saldıray Berk’in iki kez ifadeye çağrılmasına karşın gelmediği ve eldeki delillerin atılı suçla ilişkilendirildiği gerekçesiyle iddianamenin kabulü yönünde oy kullandılar. Karatay ve Şahin, iddianame değerlendirme kararında, şu değerlendirmeyi yaptılar:

 

>“...sanıkların aleyhlerine ve lehlerine olan hususların ileri sürüldüğü, işlenen suçlar dolayısıyla ilgili kanunda öngörülen ceza ve güvenlik tedbirlerinden hangilerine hükmedilmesi istendiği;

 

>Her ne kadar sanık Saldıray Berk’in soruşturma aşamasında ifadesi alınmadan dava açılmış ise de Cumhuriyet savcılığınca usulüne uygun iki defa davetiyeyle davet edilmesine rağmen gelmemesi ve dosyadaki sanıkların çoğunun tutuklu oluşu, mevcut delillerin sanığın üzerine atılı suçla ilişkilendirildiği bir bütün olarak değerlendirildiğinde sanık hakkında dava açılmasında CMK’nin 170. maddesinde aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından CMK’nin 175. maddesine göre iddianamenin kabulüne oy çokluğu karar verildi.” İLHAN TAŞÇI KİMDİR?

 

İlhan Taşcı, Konya-Cihanbeyli'de doğdu. Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü'nü bitirdi. Gazeteciliğe 1996 yılında Cumhuriyet'te başladı. Mesleğini yargı muhabiri olarak halen Cumhuriyet Gazetesi'nin Ankara Bürosu'nda sürdürüyor.

Newyork'ta 11 Eylül 2001 tarihindeki İkiz Kuleler saldırısını düzenlediği ileri sürülen El Kaide'nin Türkiye'deki parasal kaynak ve bağlantılarına ilişkin haberleriyle 2001 yılında Çağdaş Gazeteciler Derneği "Gazetecilik Başarı" ödülüne değer görüldü.

AKP kurucusu olan Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarı'nın karıştığı milyonlarca dolarlık akaryakıt kaçakçılığına ilişkin haberleriyle de 2005 Bülent Dikmener Jüri Özel Ödülü'nü kazandı.

İlhan Taşcı, Türkiye'nin geniş bir alanında istihbarat çalışması yapmak üzere kurulması öngörülen gizli bir örgütün kurulma hazırlığı ve örgütün harcamalarının örtülü ödenekten karşılanması planlarına ilişkin “Kaçakçılıkta Özel İstihbarat Örgütü” haberleriyle de 2005 yılında Çağdaş Gazeteciler Derneği tarafından başarılı gazeteci ödülüne değer görüldü.

İlhan Taşcı, İsmailağa ve Fethullah Gülen cemaatlerine yönelik soruşturmaların siyasi baskılarla durdurularak, dosyaların sümenaltı edilişine ilişkin “Cemaate dokunulamadı” haberleriyle de Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nce düzenlenen 2009 yılı Geleneksel Türkiye Gazetecilik Başarı ödülüne siyasi haber dalında layık görüldü.

İnceleme ve araştırma kitapları arasında; Af Dağının Ardındaki AKP (2. Basım, 2005), Bir AKP Belge'seli: Maskesiz Soygun (13. Basım, 2009), Babam Sağ Olsun (4. Basım, 2009),  Telekulağın Duydukları/Kulak Misafiri (2009) bulunmaktadır.

Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı tarafından gerçekleştirilen "Araştırmacı Gazetecilik" kursunda eğitmen olarak görev aldı. TRT Ankara Radyosu'nda yayımlanan Gündem isimli programda haftalık yorumlar da yapıyor. İlhan Taşcı, Türkiye Gazeteciler Sendikası üyesi ve Çağdaş Gazeteciler Derneği Yönetim Kurulu Üyesidir.