36. Olağan Kurultay öncesi bir manifesto kaleme alarak 'Sınıf temelli, emekten yana sol siyaset' çağrısı yapan CHP milletvekilleri Selin Sayek Böke ve İlhan Cihaner, kurultayın hem CHP hem de Türkiye için bir fırsat olduğunu söyledi.
Cihaner, manifestoda yer alan "Meclis çalışmalarından çekilme, benzeri demokratik araçlar parti kurullarında değerlendirilmeli” sözleriyle ilgili olarak " Parlamento’da yasa yapma hakkı, kanun yapma tekeli tamamen ortadan kaldırılmış durumda. İktidar gücünü Saray kullanıyor...Parlamentonun fonksiyonu ortadan kalkmış durumda. Soru önergeleri, TBMM soruşturmaları… Bunların tamamının içeriği boşaltılmış durumda" dedi.
Manifestonun zamanlaması için, CHP’nin kendi siyasetini, özünü ve değerlerini yeniden tartışması ve burada kendisinin ne olduğunu açıkça tarif etmesi için önemli olduğunu söyleyen Böke, "Kurultay bir son değil. Çağrımız bilakis Kurultay’ı bir başlangıç yapma çağrısı. Türkiye’nin ve CHP’nin önünde durduğu tarihi fırsatı bir umuta çevirecek bir siyaset için bu Kurultay bir araç, bir adım sadece. Biz siyasetimizi ve bu ilkeleri gerçeğe dönüştürmek için mücadeleyi sürdüreceğiz" dedi.
Birgün'de yer alan İlhan Cihaner ve Selin Sayek Böke söyleşisi şöyle:
Kurultaya kısa bir süre kala yaptığınız çağrıda Türkiye ve CHP için “tarihi fırsat” vurgusu var. Bunu açar mısınız?
•Selin Sayek Böke- Kurultay hem CHP hem Türkiye için bir fırsat. Türkiye çok olağanüstü bir dönemden geçiyor. Siyasetini bununla örtüştüren bir yere taşıması CHP'nin aynı zamanda sorumluluğu da. Çünkü CHP toplumsal muhalefetin örgütlenmesinde öncü olabilme kapasitesine sahip, en büyük örgütlü güce sahip. Bize düşen görev ve sorumluluk siyaseti buraya taşımak ve ülkede olağanüstü koşulları değiştirmek için olağanüstü muhalefeti örgütlemek ve kurmak. Onun için bu çağrı Türkiye açısından da çok önemli.
• İlhan Cihaner- Şu anda başta MYK olmak üzere parti karar mekanizmalarıyla partinin tabanı ve ülke gerçekleri arasında bir makas var. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun aday gösterilmesi, dokunulmazlık meselesinde bu net bir şekilde görüldü. Şu anda ülkedeki olağanüstülüğün yeterince kavranılmadığını görülüyoruz. Bu tabloda parlamentoda tarihe not düşmek adına güzel sözlerle eleştiride bulunmanın artık sonuç alıcı olmadığını görmemiz lazım. Tarihte örneği çok bu durumun. Örneğin Alman toplumunun Nazi rejimine geçişteki duyarsızlığı… Türkiye'de benzer bir gidişin sinyalleri olduğu halde biz de o dönemin diğer partileri gibi tırnak içerisinde "parlamentoculuk" oynayarak refleks veremeyiz. Sağın aynasında, sağın değerleriyle kendimizi değerlendiriyoruz. Troller "Hain, gayrimilli" diyecek diye yoksul halk çocuklarının savaşa sürülmesini sorgulamadan nasıl alkışlayabiliriz. AKP de bu konudaki hassasiyetimizi fark etti. Afrin operasyonuna neredeyse AKP'yi geçecek bir şekilde destek açıkladığı halde -ki yanlış o tutum- cumhurbaşkanı çıkıp “Bay Kemal, Bay Kemal” diye açıklama yayıyor. Bay Kemal daha ne desin, “Koşulsuz arkasındayız” demiş. Bizim kendine güvenen, sol değerleri esas alan, güncellenmiş bir politik hatta ihtiyacımız var.
» Ülkedeki olağanüstü süreci aşmaya yönelik neler öneriyorsunuz?
• Selin Sayek Böke- Saray’ın dayattığı olağanüstü rejimin ortaya çıkardığı sonuçlara palyatif çözümler üretmek değil yapısal olarak bu sonuca yol açan şeyleri değiştirmek için mücadele etmek zorundayız. Bugün siyasal İslam, onun dayattığı toplumsal yapı ve neoliberal ekonomik düzenin ortaya çıkarttığı sonuçlarla mücadele için partinin siyaset yapma biçimini ve siyaset dilini değiştirmek gerekiyor. Sağı memnun etmek için sağ değerlerle konuşan değil Türkiye’yi kapsayacak sol değerleri özgüvenle ortaya koyan bir siyasetle ancak neoliberal düzeni değiştirmeyi ve siyasal İslamın dayattığı tek tipçi, baskıcı ortamı yıkmayı becerebilirsiniz . Bu yüzden de ideolojik netlik gerekiyor. CHP’de değişim esasında temel hedefimiz olan Türkiye’deki değişim için bir önemli araç haline dönüşmüş oluyor. Temel mücadelemiz Saray rejiminin dayattığı koşullara yönelik. Biz okumayı farklı yerden yaptığımız için ürettiğimiz çareler de farklı oluyor o yüzden net bir sol duruşa ihtiyaç olduğunu söylüyoruz.
• İlhan Cihaner - Ülkede özgürlükleri boğan, iyiye dair ne varsa hepsini gerileten bir iklim sürekli hale geldi. Bunu görmemiz lazım. OHAL’in kaldırılması, Cumhurbaşkanlığı seçiminde yüzde 40 oy alınması, fabrika aylarlarına dönmek… Bunlar bir iktidar perspektifini ortaya koyan tarzlar değil. İktidar perspektifiyle umut olabilecek, bir siyasi programla bütünleşmiş, bütünlükçü bir harekete ihtiyaç var. Konunun Erdoğan yandaşlığı ya da karşıtlığına indirgenmemesi lazım. Onunla somutlaşmış siyaset Türkiye toplumu için bir risktir ve o siyasetin geriletilmesi lazım. Ona karşı çıkan herkesi, Türkiye’nin başına geçmişte daha büyük belalar açmış siyasetleri içinize alırsanız onlar virüs gibi sizi ele geçirip başka bir yere oturtmaya çalışırlar. Bizim bunlara hiç ihtiyacımız yok. Kirli ittifaklara, yanlış isimlere hiç gerek yok. Geçmişimize utanacağımız bir şey de yok. Kuşkusuz eleştireceğimiz şeyler var ama takipçisi olduğumuz gelenekler Türkiye’nin temel kavşaklarında çok daha az hata yaptı. Şimdi kalkmışlar bize emperyalizm üzeriden laf söylüyorlar. Olacak şey mi?
• Selin Sayek Böke- Bir şey ekleyebilir miyim ben. Mesele sadece OHAL’i kaldırma talebi meselesi değil. Mesele sadece bir soruna bir çare üretme meselesi değil. Çünkü ortaya çıkan sonuç, yapısal olarak inşa edilmiş saray rejiminin sonuçlarıdır. Biz o saray rejimini bitirecek bir siyaset ortaya koymalıyız. Onun için de talep artık bütüncül bir siyaseti ortaya koymaktan geçiyor ve o bütüncül siyasetin temellerinin ne olduğunu açıkça tarif etmekten geçiyor. Türkiye’de son dönemde tartışılan bir çatı siyaset kavramı mevcut. Bana sorarsanız zaten İlhan’ın da itiraz ettiği o. Kendi çizgisi net bir siyasi partinin içerisine tabii ki herkes girebilir.
Mesele partinin kendi görüşünü netleştirmek olmalı. Başka unsurları bir araya getiren, bir ortak zemin kurma yükümlülüğü yok bir siyasi partinin. Kendi siyasetini netlikle tarif eden, onun arkasında cesaret ve öz güvenle duran bir siyasi parti, zaten kendisi, çatısı güçlü olduğu için doğal bir çatı haline gelecektir ve o iradeyi Türkiye’ye taşıyabilir bir güce dönüşecektir.
» Çağrı metnindeki “Meclis çalışmalarından çekilme, benzeri demokratik araçlar parti kurullarında değerlendirilmeli” ifadesi dikkati çekti…
• İlhan Cihaner- Parlamento ona atfedilen fonksiyonlarından uzaklaştırılmışsa siz var gibi devam edemezsiniz. Parlamento’da yasa yapma hakkı, kanun yapma tekeli tamamen ortadan kaldırılmış durumda. İktidar gücünü Saray kullanıyor. Saray’ın danışmanları kullanıyor, Cumhurbaşkanı kullanıyor. Parlamentonun fonksiyonu ortadan kalkmış durumda. Soru önergeleri, TBMM soruşturmaları… Bunların tamamının içeriği boşaltılmış durumda. Böyle bir şey varken, parlamentoda her şey normalmiş gibi itirazda bulunmanın bir karşılığı yok. Bir refleks üretmek lazım. Bu çekilmek mi olur, istifa etmek mi olur farklı bir şey mi olur. Ama yapılmayacak tek şeyi yapıyoruz biz, hiçbir şey olmamış gibi devam ediyoruz. Biz Ankara’da, Anıtpark’ı, İstanbul’da Yoğurtcu Parkı’nı parlamentoya çevirelim mesela. Orada tartışalım yurttaşlarımızla. Çok daha faydalı olur. İktidar sıkıştığı her alanda “Yüce Meclis karar verdi” diyor. Yüce Meclis falan karar vermedi. Parlamento çoğunluğu da karar vermedi. Bunu parlamenter sisteme getirilen teorik eleştirilerden bağımsız olarak söylüyorum. Orada da kuşkusuz sıkıntılar var ama bu görünür meşruiyet bile ortada yokken bizim bu tartışmayı mutlaka yapıp tüketmemiz lazım.
• Selin Sayek Böke- Cesaretle, özgüvenle bu olağanüstü koşullar karşısında bize dayatılan gayrimeşruluğu meşrulaştırmamak adına ne gerekiyorsa yapacağız diyen bir siyasi anlayışa ve gerekirse faaliyetleri Meclis dışına taşımak konusunda tereddüt etmeyeceğiz diyen bir anlayışa çok ihtiyacımız var. İlhan’ın söylediği gibi Meclis içerisindeki faaliyetleri olağan yasama faaliyeti gibi sürdürmeden meclis içerisinde kalmak da mümkün. Siz Meclis içerisinde farklı eylemliliklerle yine Meclis faaliyetlerinin önemine atıfta bulunarak siyasetinize devam edebilirsiniz. Ama olağan yasama faaliyeti yapılıyormuş gibi iş yapmaya devam ettiğiniz sürece bu olağanüstü durumu olağanlaştıran bir aktöre dönüşüyorsunuz. Meclis dışına taşıma da illa en ekstrem formu ile yapılmak zorunda değil. Mesele siyaseti dört duvar arasına sıkıştıran bu anlayışın dışına taşıyan, toplumsallaştıran bir eylemlilikten geçiyor. Bunu Adalet Yürüyüşü’nde, “Hayır” iradesinde, Gezi’de gördük. Toplum zaten o dört duvar arasına sıkışmamayı talep ediyor bizden. Onun için bize düşen de parlamentoya hak ettiği değeri ileride kazandırmak adına orada da mücadeleye devam etmek ama o mücadeleyi de olağan yasal faaliyetleri ile sınırlı göstermeyecek bir cesareti ortaya koymak ama bunu mutlaka ve mutlaka Meclis’in dört duvarı dışına Meclis’i taşıyacak, siyaseti taşıyacak araçlarla ve özgüvenle yapacağımız yeni bir siyaseti inşa etmemizden geçiyor.
***
» Bu çıkışın devamında ne planlıyorsunuz?
• İlhan Cihaner- Biz bir tartışma çağrısı yaptık. Bu çağrı metni iktidar perspektifi ortaya koyan bir metin ile karıştırılmamalıdır. Biz bir parti içerisindeyiz. Tabii ki örgütlü yapı içerisinde bulunduğunuz zaman belli öncelikleriniz, sınırlarınız ama güncel sorunlara dair söyleyeceğimizi de cesaretle söylüyoruz, konjonktürel gerekçelerle çekiniyor değiliz. Değerlerle siyaset yapılsın diyoruz
• Selin Sayek Böke-Kurultay bir son değil. Çağrımız bilakis Kurultay’ı bir başlangıç yapma çağrısı. Türkiye’nin ve CHP’nin önünde durduğu tarihi fırsatı bir umuta çevirecek bir siyaset için bu Kurultay bir araç, bir adım sadece. Biz siyasetimizi ve bu ilkeleri gerçeğe dönüştürmek için mücadeleyi sürdüreceğiz. Bizim için bu kurultay bir adımdır. Bu bir başlangıcın fırsatı, o başlangıç ne kadar güçlü yapılırsa gerisi de o kadar güçlü gelecektir.
***
» Geçmişteki kritik eşiklerden söz ettiniz. O dönemde değil de neden şimdi böyle bir çıkış yaptınız?
• Selin Sayek Böke- Bugün CHP’nin kendi siyasetini özünü ve değerlerini yeniden tartışması ve burada kendisinin ne olduğunu açıkça tarif etmesi büyüyebilmemiz için çok önem taşıyor. O nedenle şimdi. Bir ikincisi de bugün zamanın ruhu da zaten bütün dünyada evrensel sol değerleri çağırıyor. Bu açıdan da CHP'nin sol siyasetin temel çatısı olduğunu anımsaması gerekiyor. Biz kendi içimizde bize seçimle verilen görevleri yaparken itirazlarımızı her zaman dile getirdik. İtirazımız yeni değil. Benim parti sözcülüğü ve MYK’dan dan istifam bu itirazların birikiminin sonucuydu. Geçmişteki itirazlarımızı ortaklaştıran ve bir alternatif siyaset ihtiyacını ortaya koyan bir manifestoyla ortaya çıkmak için doğru zaman şimdi, çünkü kurultay var. Kurultay partinin kendi siyasi yönünü çizeceği bir dönemeç.
• İlhan Cihaner- Parti içinden de “zamanlama manidar” diyenler var. Bu çağrı CHP'nin içine dönük bir çağrı. Bu çağrının realize edileceği yer de kurultay. Bu düşünceleri her aşamada tekrar ettiğimizde bazı semptomlar ortaya çıkıyor, CHP geleneğini yanlış okuyanların yönlendirdiği bir “hizip” suçlaması gündeme geliyor. “Birlik ve beraberliğe ihtiyacımız varken CHP’de neden bu tartışma yapılıyor” deniliyor. Biz bunları daha önce parti içinde dile getirdik. Üstelik tek başımıza da söylemiyoruz. Partinin zorlandığı tüm başlıklarda itirazlarımız oldu arkadaşlarımızla. Eğer siz fikrinizin üstelik doğruluğu test edilmiş, partide ana akım olduğu halde karar mekanizmalarına yansımadığını görüyorsanız yapacağınız şeyler bellidir. Elinizdeki potansiyelin farkındasınız uyuyan bir dev var, yapabileceklerinin sınırına bile yaklaşmadığını görüyorsunuz. O zaman en uygun platform olan kurultayda mücadele verirsiniz. Bu o mücadele için yapılmış bir çağrı
» Kurultay’da PM için bir liste mi çıkaracaksınız?
• İlhan Cihaner- 35’inci kurultayda bir irade ortaya çıktı. 20’nin üzerinde arkadaşımız genel başkanın listesinde yer almadığı halde PM’ye girdi. Ancak bu irade karar mekanizmasına yansımadı. Maalesef danışmanlarla iş götürülmeye çalışıldı. Kurultayın iradesinin parti politikalarına yansıması lazım. Arkadaşlarımızla kritik edip sadece parti içine değil Türkiye’ye umut verecek mesaj verecek bir PM oluşmasına katkı sunmak üzere bir liste hazırlayacağız yüksek olasılıkla. Ancak mesele 15-20 ya da 40 kişinin PM’ye taşınması değil, birdüşüncenin, anlayışın oraya yansıması önemli. PM siyasetin önünü açan, cesaret verici pozisyonlar üstlenmeli. PM herkesin bir şekilde sırasını beklediği bir MYK deposu olarak ele alınamaz. Danışma değil, karar mekanizmasıdır.
• Selin Sayek Böke- Bunlar teknik detaylar. Biz meseleyi kişilere, genel başkanlığa indirgeyen bir siyasi anlayışa da itiraz ediyoruz. Partinin yönetim anlayışına yansıyan şey de zaten o merkeziyetçi anlayışla çok örtüşüyor. Biz tabandan gelen hareketin o tabanı temsil eden bir kurulunun orada egemen olmasını önemsiyoruz.