Çin-Amerika ticaret savaşının kazananı kim olur?

Çin-Amerika ticaret savaşının kazananı kim olur?

Pekin yönetimi hafta başında en üst düzey ekonomi yetkilisi Liu He'yi, Amerikan Hazine Bakanı Steven Mnuchin ile beş gün sürecek ticaret görüşmeleri için Washington'a yolladı.

Görüşmelerden beklenti, Çin'in Amerikan şirketlerinin kendi pazarına girişini kolaylaştırması, buna karşılık ABD'nin de Çin şirketlerine baskıyı azaltması yönünde.

ABD Başkanı Donald Trump Twitter hesabından, Çin telekom şirketi ZTE'nin yeniden faaliyet gösterebilmesi konusunda Çin Devlet Başkanı Şi Jinping ile birlikte çalıştıklarını yazdı.

Halbuki haftalar önce Washington, İran'a uyguladığı ambargoyu kırarak bu ülkeye Amerikan malları sattığı gerekçesiyle, Çin telekom şirketi ZTE'nin ürettiği parçaların ABD şirketleri tarafından satışına 7 yıl yasak getirmişti.

İlişkilerdeki gelgitler ister istemez kafaları karıştırdı. .

Geçen ay ABD Başkanı Donald Trump, yine Twitter'dan ülkesinin Çin ile bir ticaret savaşı içinde olmadığını yazmış ama hemen ardından yetkililerine Çin ürünlerine uygulanan 50 milyar dolarlık gümrük vergisine bir 100 milyar dolar daha eklenmesini değerlendirmeleri için talimat vereceğini söylemişti.

ABD'nin sadece geçen yıl Çin'den 500 milyar doların üzerinde ithalat yaptığını hatırlatalım.

Bu arada Çin Devlet Başkanı Xi Jinping de ticaret savaşı istemediğini ısrarla vurguluyor. Ama Çin de ABD'den aldığı 106 temel ürüne vergi koyma tehdidinde bulundu ve Ticaret Bakanlığı yetkilileri Çin'in çıkarlarını korumak için "hiç bir bedelden kaçınmayacağı" yolunda uyarılar yaptılar.

İki ülke arasındaki ticaret rakamlarına hızla göz atıldığında, tahminen yaklaşık 15 trilyon dolarlık ekonomisiyle Çin'in, kısa vadede daha kötü etkileneceği görülüyor.

Eski bir IMF ekonomisti olup şu anda Standard Chartered Bank'ın Çin baş danışmanı olan Shuang Ding, iki ülkenin ekonomilerinin gerçek manada birbirine bağımlı olduğunu söylüyor.

ABD Ticaret yetkililerince verilen 2016 yılı rakamlarına göre Çin'in ABD ile ithalat ve ihracatı içeren toplam dış ticaret hacmi 578,2 milyar dolar. Yani ABD Çin'in en çok ticaret yaptığı ülke.

Bu miktarın 115,6 milyar doları ABD'nin Çin'e sattığı ürünler, 462,6 milyar doları ise Çin'den aldığı ürünler. Bu da ABD'nin Çin ile 347 milyar dolarlık bir dış ticaret açığı olduğunu ortaya koyuyor.

Ding bu açığa rağmen Çin ekonomisinin yine de ABD'ye daha çok bağımlı olduğunu, buna karşılık eğilim olarak ABD'nin Çin'e bağımlılığının arttığını, Çin'in ABD'ye bağımlılık düzeyinin ise zamanla azalmakta olduğunu söylüyor

Bu karmaşık bağımlılık ilişkileri içinde Ding'e göre, bir ticaret savaşının kazananı olmaz. Doğru soru daha ziyade "Kim daha çok kaybedecek?" olmalı.

Çin'in zor duruma düşmesinin ABD açısından ilk aşamada bir Pirus zaferi olabileceğini ama bu savaşın iki tarafa da büyük zarar vereceğini düşünüyor.

Çin uzmanı iktisatçı, ABD açısından özellikle tarım, motorlu araçlar, enerji ve bankacılık piyasasının ciddi şekilde etkileneceğini düşünüyor.

ABD Başkanı Trump bir dizi hasmane tweet atarak Çin'in ticaret kısıtlamalarının kaldırılması gerektiğini savunmuş ve mevcut durumu "aptalca bir ticaret" diye nitelemişti.

Trump ABD otomotiv üreticileri yüzde 25 gümrük vergisi öderken aynı işi yapan Çin firmalarının sadece yüzde 2,5 vergi ödediğinden yakınmıştı.

Fakat ticaret anlaşmaları öyle bir kaç günde kolayca varılabilen uzlaşmalar değil.

BBC Ekonomi muhabiri Andrew Walker mevcut küresel gümrük vergisi yapısının onlarca yıl süren çok taraflı pazarlıklarla oluştuğunu hatırlatıyor.

Genel olarak ülkeler lehlerine olan gümrük düzenlemelerinde değişikliğe gidilmesini, çekici bir teşvik paketi içermiyorsa pek kolay kabul etmiyorlar.

Geçtiğimiz bir kaç hafta karşılıklı açıklamalarda bir sertleşme görüldü ama gerçekte iki ülke arasındaki ticari ilişkilerde pek bir değişiklik yaşanmadı.

İki taraf da gümrük vergilerini artıracaklarını söyledikleri ürünlerin listelerini yayınladılar ama henüz bir şey yapılmış değil.

Dahası iki ülke de geri adım atan taraf olarak görünmek istemiyor.

Çin lideri Xi Jinping ekonomide bir "reform" vaadetmişti ama bunu ABD'ye ödün veriyor gibi görünmeden yapması gerekiyor.

Ekonomist Ding, "Bir bakıma bu ikili görüşmeler sonunda Çin uzun vadeli reform planıyla uyumlu bazı taahhütlerde bulunabilir. Hizmet sektörünü dışarıya açmak, ithalat vergilerini düşürmek ve fikri mülkiyet haklarını daha iyi koruyacak düzenlemeler yapmak bunlar arasında sayılabilir" diyor.

Teknoloji ve Yapay Zeka söz konusu olduunda ABD geleneksel olarak büyük farkla rekabet avantajını elinde bulunduruyor.

Çin ise "Çin Malı 2025" projesiyle Çin sanayiinin bütün sektörlerinde teknolojiyi güncelleyerek bu uçurumu kapatmaya kararlı.

Çin'in teknoloji yarışında mesafeyi kapatması ihtimali ABD'de kaygıları artıran bir konu ve BBC'nin ekonomi muhabiri Andrew Walker, yaşanan ticaret çekişmesinin bilhassa Başkan Trump açısından önemli bir boyutunun da bu kaygı olduğuna dikkat çekiyor.

Sonuçta eğer ticaret çekişmesi ticaret savaşına doğru tırmanırsa, konacak yeni gümrük vergileri ve yasaklar her iki ülke ekonomisine de zarar verecek.

Başlangıçta ABD ve Çin'de alış veriş yapan, fiyatı yükselen malları alan tüketici etkilenecek, diğer ülkelerdeki tüketiciler bu dalganın kendilerini de vurmamasını umarak kaygılanacak.

Bunda çok da haksız olmayacaklar çünkü iki ülke arasındaki mesele, ekonomik ilişkilerin giriftliği gözönüne alındığında ister istemez küresel etkide bulunma riski de taşıyacak.

Bir çok malın üretimine katılan unsurlar bilhassa teknoloji sektörü dikkate alındığında küresil piyasalarda da bir belirsizlik ve risk durumu ortaya çıkacaktır ki bu da ticareti olumsuz etkileme potansiyeline sahip bir durum.

Örneğin bugün çok az telefon ya da tablet tamamen tek bir ülkede üretiliyor. Daha ziyade dünyanın çeşitli yerinde üretilmiş parçalar, uzun mesafelerden getirtilerek birleştiriliyor ve nihai ürün bambaşka bir yerde ortaya çıkabiliyor.

Bu küresel arz zinciri mesela Çin malı bileşenler birden bire pahalandığı takdirde başka yollar bulmak zorunda kalacak.

Örneğin bir telefon üreticisi, telefon pillerini Çin'de ürettiriyorsa, bunu başka bir yere taşımak zorunda kalabilir, bu da yer değiştirme, nakil ve iş gücü maliyetlerini artıracak.

Maliyetler sonuçta ürünlerin fiyatlarını etkileyecek bu da tüketiciye yansıyacak.