Kömür, dünyada karbon oranı en yoğun fosil yakıt. İklim değişikliği ile mücadele için kampanya yürütenler ve endüstri kaynaklı kirlilikten en fazla etkilenen kesimler, kömür kullanımının azaltılması için yoğun kampanya yürütüyor.
Son yıllarda, Dünya Bankası, Amerikan Ülkeleri Arası Kalkınma Bankası ve Avrupa Yatırım Bankası da dahil olmak üzere en az 100 büyük banka, kömür madenciliği veya kömürle çalışan santrallere yaptıkları finansmandan vazgeçti.
Ancak finans kurumları kömürden uzaklaştıkça; Çin, Güney Kore ve Japonya gibi bazı ülkeler boşluğu doldurmak için kolları sıvadı. Özellikle Çin, bu alanda büyük bir rol oynadı. Ülke, 2013 ve 2018 yılları arasında yurt dışı kamu finansmanının yarısını kömür santrallerine sağladı.
Kömüre yaptığı devasa yabancı yatırımlar Çin'e, ekonomik büyümeyi hızlandırmak için enerji kapasitesini artırmaya istekli birçok Afrika ve Asya ülkesi nazarında, son kredi mercii olarak ün kazandırdı. Ancak Çin'e bağımlı gelişmekte olan ülkeler, artık enerji politikalarının tamamen değiştiğini görebilirler. Çin Devlet Başkanı Şi Jinping, Eylül ayında Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada yurt dışında yeni kömür santralleri inşa etmekten vazgeçme planlarını açıkladı.
Duyuru, Çin'in yurt dışına yaptığı kömür finansmanının "ölüm fermanı" olarak görüldü ve sonuçları da çok büyük olabilir.
Kar amacı gütmeyen bir izleme kuruluşu olan Global Energy Monitor'ün kömür program yöneticisi Christine Shearer, Eylül ayı itibarıyla Çin'in 20 ülkede 44 yeni yurt dışı kömür santralini finanse etmeyi düşündüğünü söylüyor.
Bu, dünyanın planlanan ama henüz inşa edilmemiş kömür santrallerinin yaklaşık üçte birini oluşturuyor. Buna ek olarak, Shearer'ın Enerji Ekonomisi ve Finansal Analiz Enstitüsü (IEEFA) ile ortaklaşa yazdığı 2019 raporuna göre, Çin'in devlete ait elektrik ve mühendislik şirketleri, Çin dışında doğrudan toplam 30 gigawatt (30 milyar watt) projeye sahip. Bu, Polonya'nın tüm kömür santrali kapasitesine eşdeğer bir miktar.
Hükümet, şimdiye kadar söz konusu politikanın ne zaman devreye gireceği konusunda herhangi bir ayrıntı vermedi ve tam olarak neyi kapsadığı da belli değil.
İklim düşünce kuruluşu E3G'de Çin ile ilgili kıdemli politika danışmanı Byford Tsang, "Duyurunun belirsizliği de olayın başka bir güzelliği. Çinli bir finansör herhangi bir yeni yatırım yapmadan önce iki kez düşünecek" diyor.
Pek çok insan ise duyurunun etkisinin göstermeye başladığını düşünüyor. Şi'nin konuşmasından birkaç gün sonra, Çin Merkez Bankası 1 Ekim'den itibaren kömür projelerine fon sağlamayacağını duyurdu.
Greenpeace Çin'in kıdemli iklim ve enerji politikası yetkilisi Li Shuo, "Açıklığa kavuşturulması gereken çok şey var" diyor ve şöyle devam ediyor:
"Bununla birlikte, bu üst düzey söylemlerin önemli aktörlerin çoğunu kapsayacağını düşünüyorum."
Li, örneğin, kömür finansmanının desteklenmesinin bir Çin devlet bankasının CEO'su için artık büyük bir kariyer hamlesi olmayacağı görüşünde.
Çin'in yurt dışı kömür santrallerini büyük ölçüde fonlamayacak olmasının yaratacağı etki hakkında mübalağa yapmak zor.
IEEFA raporuna göre, Çin'in kalkınma finansmanı kurumları ve devlet kontrolündeki bankaları, 2018 yılında geliştirilmekte olan 102 gigawatt'lık yeni kömür santrali projeleri için 36 milyar dolar taahhütte bulundu. Bu büyüklük, o esnada Çin dışında geliştirilen tüm kömür santrallerinin dörtte birini kapsıyordu. Bu yatırımlar 27 ülkede yapılırken, en büyükleri ise Bangladeş, Vietnam, Güney Afrika, Pakistan ve Endonezya'da gerçekleşti.
Enerji ve Temiz Hava Araştırmaları Merkezi isimli araştırma kuruluşunda analist olan Isabella Suarez, kömür için finansmana kolay erişimin birçok ülkenin enerji politikası üzerinde büyük bir etkisi olduğunu ve bu ülkelerin başka türlü sahip olamayacakları kömür santralleri inşa etmelerine olanak tanıdığını söylüyor.
Suarez, Vietnam'daki Çin destekli kömür santrallerinin her yıl yaklaşık 51 milyon ton (kabaca Portekiz'in yıllık emisyonu), Endonezya'daki tesislerin ise 80 milyon ton karbondioksit, (Şili'nin yıllık emisyonu kadar) saldığını söylüyor ve ekliyor:
"[Gelişmekte olan ülkeler] kömür teknolojisini ikiye katladı. İhtiyaç duyduklarından çok daha fazlasını inşa ettiler. Bu yüzden de enerji ihtiyaçlarının büyük kısmını kömürden elde eden birçok gelişmekte olan ülke var."
Çin'ee ait işletmeler tarafından desteklenen ve en tartışmalı projeler arasında gösterilen bir proje, Kenya'da planlanan Lamu kömür santrali idi. Söz konusu santral, ülkenin kuzey kıyısında Dünya Mirası Listesi'nde yer alan Lamu Eski Kenti'nden sadece 20 km uzaklıkta yapılacak 2 milyar dolarlık bir projeydi.
Proje, devlete ait bir Çin inşaat şirketi olan Power China tarafından tasarlanacak, inşa edilecek ve işletilecekti. Sivil toplum kuruluşu DeCOALonize'ın BM Çevre Programı için hazırladığı raporda; tesisin, yakınlardaki mangrovlara (bir ağaç türü) zarar vereceği ve işletmenin 40 yıllık ömrü boyunca oluşacak hava kirliliğinin yaklaşık bin 600 erken ölüme yol açacağı ifade edildi.
Ayrıca santral, Kenya'nın karbon emisyonlarını 2030 yılına kadar yüzde 30 düşürme taahhüdünü yerine getirmesini de zorlaştıracaktı. DeCOALonize'a göre tesisin, Kenya'nın enerji sektörü emisyonlarını ikiye katlayarak ve ulusal emisyonları da yüzde 10 yükselterek, yılda yaklaşık 9 milyon ton karbondioksit salması bekleniyordu.
Ancak Kasım 2020'de Kenya hükümeti, Kenya Ulusal Çevre Mahkemesi'nin, yetkililerin kapsamlı bir çevresel değerlendirme yapmadığı gerekçesiyle verdiği aleyhte kararın ardından projenin fişini çekti.
Çevre hukuku grubu Client Earth'ün Çin Ofisi Başkanı Dimitri de Boer, davanın Çinli kamu finansörlerinin kömür arayışında karşılaştıkları finansal riskleri ve potansiyel zararı gösterdiğini söylüyor.
De Boer, "İptal edilmesi iyi bir şey. Ama iptal kararı, Çin istemediği için alınmadı. Bu yerel muhalefetin ve mahkemenin zaferiydi" diyor.
Bununla birlikte, Çin'in açıklamasından önce de, ülkeden yurt dışı kömür finansmanına ilişkin bakış açısının değiştiğine dair bazı işaretler vardı. 2017-2021 yılları arasında rafa kaldırılan veya iptal edilen Çin'in yurt dışı destekli kömür projelerinin kapasitesinin, aynı dönemde inşaatına başlanan miktarın 4,5 katı olması, bu ülkelerde kömüre olan ilginin azaldığına dair ipuçları veriyor.
Japonya ve Güney Kore ise bu yılın başlarında yurt dışı kömür finansmanından çekildi. Ancak de Boer'e göre Çin hükümetinin yeni kömürlü termik santrallere yatırım yapmama kararı Eylül'e kadar kamuya açıklanmasa da, aslında 2021'in başında alındı.
Yeşil Finans ve Geliştirme Merkezi tarafından yapılan analize göre Çin, 2021'in ilk altı ayında herhangi bir yeni yabancı kömür santraline yatırım yapmadı.
Çin'in en büyük bankası durumundaki Çin Sanayi ve Ticaret Bankası, Haziran ayında Zimbabve'nin kuzeyindeki 3 milyar dolarlık kömürle çalışan bir elektrik santralini finanse etme planını rafa kaldırdı. Analistler, bu hareketin bir Çin bankasının tedbirli olarak bir kömür santrali projesinden ilk kez çekildiği anlamına geldiğine inanıyor.
E3G'den Tsang, Çin'in yatırım yaptığı birçok gelişmekte olan ülkenin artık, iç muhalefetine ve temiz enerjiye geçme yönündeki daha geniş küresel eğilime yanıt verdiğine inanıyor.
Tsang, "Bu durumun değişime katkıda bulunduğunu düşünüyorum. Artık talep değişiyor. Bence Çin'in değişme sebebi de tam olarak bu" diyor.
E3G'ye göre, Çin'in kömür finansmanından aşamalı olarak çekilmesiyle birlikte birkaç ülke, BM Genel Sekreteri António Guterres'in Ağustos ayında 2021'den sonra yeni kömür santrali inşa edilmemesi yönünde yaptığı çağrıyı taahhüt etme konumuna gelebilir.
Bu durum, planan kömür santralleri açısından dünyada altıncı sırada yer alan ve büyük ölçüde Çin finansmanına bağlı olan Bangladeş'i de içeriyor. Bangladeş biri hariç tüm kömür santrallerinde Çin'e bağlı. GEM'e göre, hem Bangladeş hem de Moğolistan, kömür boru hatlarının yüzde 90'ının Çin finansmanı olmadan kesildiğini görebilir.
Pek çok insan ise, Çin'in ülke içindeki kendi kömür tüketimine ve finansmanına dokunulmamış olmasına dikkat çekti. Çin şu anda dünyadaki kömürün yarısından fazlasını tüketiyor ve yalnızca 2020'de üç milyar ton yaktı. GEM'e göre Çin, mevcut 1100 gigawatt gücündeki kömür santrallerine ek olarak, yapım aşamasındaki yaklaşık 97 gigawatt ve planlanan 163 gigawatt'lık santrallerle beraber, bugüne kadar öngörülen en büyük kömür kapasitesine sahip.
Eylül 2020'de Çin, 2060'tan önce "karbon nötr" olma hedefini ilan etti. Nisan 2021'de ise kömür üretimindeki artışı 2025'e kadar sınırlama ve bundan sonra kademeli olarak da bırakma taahhüdü geldi. Öte yandan, ülkedeki enerji kıtlığı, hükümetin kömür madenciliği üretimini artırmasına ve bu yıl rekor düzeyde yüksek üretim yapmasına neden oldu.
Çin'in iklim konusunda lider olmadığını ifade eden Tsang, "Bunu söyleyebilmek için, Çin'in yerli kömürü aşamalı olarak kaldırması konusunda net bir zaman çizelgesine sahip olması gerek" diyor.
Çin, emisyonları azaltmaya yönelik en güncel ulusal stratejisini BM'nin Glasgow'daki İklim Konferansı'nın (COP26) hemen öncesinde yayımladı. Araştırma kuruluşu Climate Action Tracker'a (CAT) göre, ülkenin hedefleri Aralık 2020'deki vaatlerle aynıydı. CAT o zaman için de taahhütleri, küresel ısınmada 1.5C sınırını karşılamak için "son derece yetersiz" olarak sınıflandırmıştı.
https://www.youtube.com/watch?v=Qyq_WDAoI_Q
Kömür finansmanı desteğini sona erdirmenin yanı sıra Çin, gelişmekte olan ülkelerde yeşil ve düşük karbonlu enerjiye desteğini artırma sözü de verdi.
Çin halihazırda rüzgar ve güneş enerjisi için en büyük küresel pazar. Greenpeace Çin'den Li, bunun ülkenin yurtdışı enerji finansmanlarını kömürden yenilenebilir enerjiye kaydırmak için iyi bir sebep olduğunu söylüyor.
"İyi haber şu ki, Çin'in ekipmanı, uzmanlığı, üretim kapasitesi ve ekonomik teşvikinin olduğunu biliyoruz. Bir değişiklik yapmak için gerçek bir fırsat var ve son açıklamalar umarım bu geçişi güçlendirecektir."
Ancak Li, Çin'in taahhüdünün, Çin'in desteğini alan ülkelerdeki politika değişikliklerine de yansıtılması gerektiğini düşünüyor:
"Çinli şirketler bir ülkedeki güneş ve rüzgar projelerinden para kazanabilirlerse oraya gidecekler. Bugüne kadar bunu yapmadılarsa, bunun nedeni ülkelerin kendi pazarlarını yenilenebilir enerjiye daha uygun hale getirmek için sahip olduğu ekonomik koşulları ve politikaları."
'Bir Kuşak, Bir Yol' projesi ve potansiyel etkileri
Çin'in tek yurt dışı yatırım ilgisi enerji altyapıları değil. Ülke, ağırlıklı olarak Asya'da olmak üzere yaklaşık 120 gelişmekte olan ülkede ticaret ve ekonomik büyümeyi artırmayı amaçlayan Modern İpek Yolu girişimi olarak da nitelenen "Bir Kuşak, Bir Yol" adlı projesi aracılığıyla büyük miktarlardaki sermayeyi de harekete geçiriyor.
Ekonomi analiz kurumu Vivid Economics'in aktardığına göre, Çin'in bu projelerle birlikte yaptığı altyapı yatırımları, 2030 yılına kadar 17 ana alıcı ülkede 652 milyar dolara kadar çıkabilir.
Söz konusu girişimlerin bir parçası olarak inşa edilen yeni limanlar, demiryolları ve karayolları, o ülkelerin karbon emisyonları üzerinde büyük bir etkiye sahip olacak.
Vivid Economics'e göre, Bir Kuşak, Bir Yol Projesi'ne katılan 126 ülkeden kaynaklanan küresel emisyonların payı, 2050 yılına kadar yüzde 28'den yüzde 66'ya yükselebilir. Bu, dünyanın geri kalanı karbondan arındırılsa dahi, yıllık küresel emisyonların, bilim insanlarının küresel sıcaklık artışını 2 derecenin altında tutmak için gerekli olduğunu söyledikleri miktarın neredeyse iki katı olabileceği anlamına geliyor.
Ayrıca, Çin'in yurt dışı işlerinde çevre standartlarını artırma niyetinde olduğuna dair de işaretler var.
Massachusetts'teki Tufts Üniversitesi'nden araştırmacılar tarafından 2021 yılında yapılan bir analize göre; yakın bir zaman öncesine kadar Çin'in yurt dışı yatırımları, 2013'te uygulamaya konulan hükümet politikası rehberlik ediyordu. Bu politika, o sırada Çin yatırımlarını yönetenlerin sahip olduğundan çok daha zayıf çevresel standartlara sahipti. Sera gazı emisyonlarını sınırlamak için de herhangi bir hedef içermiyordu.
Ancak Çin hükümeti, Temmuz 2021'e gelindiğinde karbon emisyonlarını azaltmak ve yatırımlara ev sahipliği yapan ülkelerde kullanılanlardan daha yüksek çevresel standartlar belirlemek de dahil olmak üzere yeşil kalkınmaya teşvike yönelik daha güçlü bir kılavuz yayımladı.
2021'de yapılan analizin yazarı Tufts Üniversitesi'nde enerji ve çevre politikası profesörü olan Kelly Gallagher, yeni kılavuzun önceki versiyona kıyasla bir "evrim" olduğunu söylüyor:
"Önceki politika, firmaların uyması zorunlu çok yüksek bir çıta koymuyordu. Artık açıkça daha yüksek bir uygulama standardı teşvik ediliyor."
De Boer, bunun bir yasa olmayıp, yalnızca bir rehber olmasına rağmen, şirketlerin bu rehberi 2013'tekinden çok daha fazla ciddiye aldığını ifade ediyor:
"Fark şu ki, çok daha fazla çalışma ve katılım dahil oldu. Hükümette de yüksek düzeyde buna daha fazla bağlılık var."
De Boer, Çin'deki (ve dünyanın en büyük) en güçlü finans kurumlarından bazılarının, şu anda son kılavuzu anlamlandırmak ve yeşil kalkınmaya ne tür standartlar uygulayacağını tasarlamak için çok uğraştığını söylüyor. De Boer'a göre şirketler böylelikle iç prosedürlerini değiştirebilecekler.
https://www.youtube.com/watch?v=aULxdJfDxRg
Suarez, Çin'in son açıklamalarını COP26'daki BM iklim görüşmelerindeki müzakere pozisyonunu göz önünde bulundurarak yaptığına inanıyor ve "Belki de bu, onlara müzakere etmek istedikleri konuda biraz serbestlik verebilmek adınadır" diye konuşuyor.
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping görüşmelere katılmasa da, üst düzey yetkililer Glasgow'da. Suarez, "Diğer ülkeler Çin'in yerel kömür kullanımı konusunda taahhütler arayacak olsa da, ülkenin devam eden enerji krizi bu tür taahhütleri daha az olası hale getirebilir" diyor.
Li ise Çin'in iklim değişikliği meselesinde sahip olduğu duruşunda, gerçek çözümler sunmaya yönelik yeni bir aşamaya geçtiğine inanıyor:
"Yurtdışında kömür üzerinde çalışan birçok kuruluşun artık gelişmekte olan ülkelerde yenilenebilir enerji geliştirmeye geçtiğini göreceksiniz. Bu alan daha az politik veya daha pratik olacak, ki ihtiyaç duyulan şey de bu."
Çin'in politika değişikliğinin önemi küçümsenemez. Tıpkı gelişmekte olan dünyanın kömür finansmanı için "son kredi mercii" olarak ün kazanması gibi Çin; dünyanın umutsuzca ihtiyaç duyduğu temiz ve yeşil enerji için de ün kazanabilir.