Aile ve Evlilik terapisti Doktor Obengül Ejder, çocukarın cinsel istismarı konusunda doğru bilinen yanlışları anllattı. Çocukların cinsel istismar anlatılarını hayal güçleriyle uyduramayacaklarına dikkat çeken Ejder, "Parklar, genel tuvaletler, ıssız sokaklar, karanlık sokaklar, karanlık yerler, boş inşaat sahaları tehlikeli bölgelerdir" kanısının aksine çocukların en çok istismara maruz kaldığı alanların ev ve okul gibi çocukların yakın çevresi olduğunu belirtti. "Cinsel istismar vakalarının yüzde 80-95’inde fail 20–45 yaşları arasında, kurban tarafından tanınan, evli ve çocuklu erkeklerdir" verisini paylaşan Ejder, anne babaların, çocukların eğitimindeki rolüne vurgu yaptı.
"Cinsel eğitime başlamak için en uygun zaman soru sormaya başladıkları 3-4 yaş dönemleridir" diyen Ejder, "Anne babalar çocuğa iyi ve kötü dokunuşu ayırt etmeyi öğretmeli, ergenlik döneminde uygun cinsel davranışın sınırlarını belirlemeli, çocuğu doğru cinsel bilgiyle donatmalılar" uyarısında bulundu.
Obengül Ejder'in Hürriyet'ten Duygu Sedefoğlu'nun sorularına verdiği yanıtların bir bölümü şöyle:
Herkesin şu aralar “idam idam” diye tutturduğu, “kimyasal hadım istiyoruz” dediği günlerde sizin yorumunuz nedir? Bence çözüm değil… Daha da korkutuyor beni kimyasal hadım. Zaten suça eğimli insanlar. Başka nasıl bir yol izlenebilir?
Pedofili cinsel sapkınlıklar kategorisine giren psikiyatrik bir hastalıktır, aynı zamanda da insan hakkını en derinden yaralayan ihlal eden çok ağır bir suçtur.
Eğer bir hastalıksa nasıl tedavi edilmeli? Ne yazık ki kesin bir tedavisi var demek çok zor. Çünkü kişinin kişilik yapılanmasında derin yaraların olduğu, kendi ailesinden sevgi, güven, değer görmeden büyümüş, muhtemelen kendisi de ihmal ve istismara uğramış kişilerin yaşadığı bir psikopatoljik durum. Bu nedenle çok uzun süren psikiyatrik ve psikoterapotik tedavinin yanı sıra “kimyasal kastrasyon” veya “ idam cezası” gibi caydırıcı cezalar da hukukçuların ve kanun yapıcıların tartışması gereken bir başka seçenektir. Ancak bizce bu çözüm değildir, çünkü nasıl ki sivrisineklerden kurtulmak için havayı ilaçlamak yetmiyor, bataklığı kurutmak gerekiyorsa, bu sorunun da üstesinden yeni suçluların ortaya çıkmasını önleyici ciddi ve güçlü bir eğitim politikası geliştirerek gelebiliriz.
Sizce eğitim kurtarır mı?
Elbette kurtarır, en azından anne ve babalar hayatın çeşitli zorlukları karşısında yaşadıkları problemleri çözerken çocuklarını kurban etmezler. Ancak Maslowun ” İhtiyaçlar Hiyerarşisi’’ kuramında insanın yaşam motivasyonunu oluşturan güdülerinin kendi içerisinde bir sistemi olduğunu ve dışardan alınan ödül ve cezanın etkisiyle değil kendi içindeki bu hiyerarşik yapının doyumuyla ilişkili olduğundan bahseder. Maslowa göre bu hiyerarşinin birinci basamağında beslenme, barınma gibi en temel fizyolojik ihtiyaçlar yatar, ardından güvenlik ihtiyacı, ait olma ve sevgi ihtiyacı, saygı ihtiyacı ve en üst düzeyde kendini gerçekleştirme ihtiyacı gelir. Bir kişi alt düzeydeki ihtiyacını belirli düzeyde karşıladıktan sonra üst düzeydeki ihtiyacın gereksinimini algılayacak ve gidermek isteyecektir. O halde eğer bir ebeveyn çocuklarının daha en temel ihtiyaçlarını karşılayamıyorsa diğerlerini karşılayabilmesi beklenemez.
Cinsel istismar konusunda doğru sanılan yanlışlar var mı?
Hem de o kadar çok ki. Örneğin,
YANLIŞ; Çocuklar cinsel istismarı hayal güçlerinin genişliği ile uydururlar.
DOĞRU; Cinsel istismar konusunda hikaye uyduran çocuk sayısı çok azdır. Eğer bir çocuk cinsel olarak istismar edildiğine ilişkin bilgi veriyorsa temel yaklaşım çocuğa inanmak olmalıdır.
YANLIŞ; İlgi çekmeye çalışan şirin kız çocukları, evden kaçan çocuklar, ihmal edilmiş çocuklar potansiyel mağdurlardır.
DOĞRU. Mağdurlar her sosyo-ekonomik ve her sosyo-kültürel gruptan gelen kız ve erkek çocuklardır.
YANLIŞ; Parklar, genel tuvaletler, ıssız sokaklar, karanlık sokaklar, karanlık yerler, boş inşaat sahaları tehlikeli bölgelerdir.
DOĞRU; Olayın olduğu yer genellikle ev, okul, ev ile okul arasındaki yol gibi çocuğun içinde bulunduğu yakın çevredir.
YANLIŞ; İstismarcılar genellikle yaşlı ve yabancı erkekler ile sokakta yaşayan hırpani görünüşlü serserilerdir.
DOĞRU; Olguların % 80-95’inde fail 20–45 yaşları arasında, kurban tarafından tanınan, evli ve çocuklu erkeklerdir.
YANLIŞ; Yalnızca kız çocukları cinsel istismara uğrar.
DOĞRU; Sadece kız çocukları değil, erkek çocukları da cinsel istismara uğrar.
YANLIŞ; Cinsel istismar kuşkusuyla olayın üzerine gidilmesi, çocuğa daha fazla travma yaşatır.
DOĞRU; Yerinde ve uygun bir müdahale istismarı sonlandırır ve çocuğun yaşadığı travmayı atlatabilmesi için destek almasını sağlar
Cinsel eğitimin olmadığı yerde cinselliğin konuşmadığı ülkelerde bu kaçınılmaz diyorsunuz da, liste başında Güney Afrika, Bangladeş, Türkiye, İngiltere, ABD, Rusya, Avustralya listede var… Rusya’da, Amerika’da cinselliğin konuşulmadığını söyleyemeyiz sanırım?
Konu sadece cinselliğin konuşulabilmesi ve cinsel eğitimin verilmesi değil elbette, biraz önce de bahsettiğim anne ve babanın veya bakım verenin psikolojik sağlık durumu, anne- bebek arasında sağlıklı bağlanmanın kurulabilmesi, çocuklarına sevgilerini sözel, görsel ya da dokunsal hissettirebilmeleri, çocuğun empati yeteneği ile vicdan duygusunun gelişmesi de son derece hayati öneme sahip. Burada ülkelerin, dinlerin, ırkların çok da bir önemi yok. Nerde yaşarsa yaşasın, eğer bir çocuk sürekli bir şekilde özellikle en yakınları, en güvendiği kişiler olan anne babası veya birinci derece bakım verenleri tarafından ihanete uğrarsa, fiziksel , psikolojik ya da cinsel travma yaşarsa içinde sürekli büyüyen öfkesi ile başkalarına da acımasız davranacaktır.
“Bakanlıklar biz uzmanların görüşünü alarak yeni politikalar geliştirmelidir…” açıklamasında bulundunuz. Kısa kısa fikirlerinizden bahseder misiniz, ne gibi politikalar mesela? “Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği” olarak bizlerin kamuoyuna ilan ettiğimiz deklarasyonumuzda; Anaokulundan başlayarak Cinsel Eğitim yasal olarak şart olmalıdır. Ergenlik Öncesi Cinsel Danışmanlık ve Rehberlik Hizmetleri yasal olarak şart olmalıdır. Evlilik Öncesi Cinsel Danışmanlık ve Rehberlik Hizmetleri yasal olarak şart olmalıdır. Evlilik Öncesi Anne, Baba ve Eş Eğitimleri yasal olarak şart olmalıdır. Cinsel sağlık bilimine üniversitelerimizde Seksoloji Ana Bilim Dalı adı altında ayrı bir bilim dalı "" olarak yer verilmelidir. Cinsel sağlık bilimi için "multi-disipliner bir yaklaşım" şart olmalıdır demiştik.
Cinsel eğitimlerin en doğru zamanı, en doğru yaş dönemi ne zaman?
Cinsel eğitim doğumdan başlayan ergenlik dönemini de içine alan uzunca bir süreçtir. Anne baba tarafından verilecek cinsel eğitim, çocukların veya ergenin başka kaynaklara yönelmesini engelleyecektir. Ancak anne babalar çocuklarıyla konuşmaktan utandıkları için bu konuda konuşmayı sürekli ertelerler. Çocuklar ise tüm masumiyet ve saflıkları ile öğrenmeye ve meraklarını gidermeye yönelik sorular sorarlar.
Çoğu anne baba bu sorulara hazırlıksız yakalanırlar ve beklenmedik anda gelen bu sorular kaygı yaratır. Kaygı da hata yapma olasılıklarını arttırır.
Cinsel eğitime başlamak için en uygun zaman soru sormaya başladıkları 3-4 yaş dönemleridir. İşte bu dönemde sade bir dille, rahat, utanmadan ve bilimsel kaynaklardan yararlanarak verilen cevaplar çocuğu rahatlatacaktır. Anne babalar çocuğa iyi ve kötü dokunuşu ayırt etmeyi öğretmeli, ergenlik döneminde uygun cinsel davranışın sınırlarını belirlemeli, çocuğu doğru cinsel bilgiyle donatmalılar.
Ergenlik döneminde anne baba ile paylaşım yapan çocuklardaki fark nedir? Ergenlik döneminde babası ile konuşabilen onun tarafından kabul gören ve aşağılanmayan, çocukluğundan itibaren baba oğul kaliteli zaman geçiren bir erkek ergenin cinsel kimlik bulma süreci sağlıklı geçecektir. Aynı şekilde annesi ile hiç korkmadan, yalan söyleme ihtiyacı duymadan konuşabilen kız çocuğu da merak ettiği tüm bilgiyi annesinden alabildiğinde yanlış bilgilerle donanmayacak, sınırlarını bilecek ve ileride kendi cinsel kimliği ile barışık, sağlıklı bir cinsellik yaşayabilecektir.
Cinsel eğitimde verilecek en önemli mesaj nedir?
Gençlere verilecek cinsel eğitimde en önemli mesaj, cinselliğin sadece kadın erkek arasındaki fiziksel bir ilişki olmadığı, aynı zamanda duygusal, sevgiye ve saygıya dayalı bir ilişki olduğudur.