T24 - Cinsiyet ayrımcılığıyla dolu ilköğretim ders kitaplarında iyileşme var. Kadınlar, artık sadece evi temizleyip yemek yapan kişi olarak resmedilmiyor. Eşitliğin anlatıldığı kitaplarda anne ütü yaparken baba evi temizliyor, erkek çocuk toz alıyor, çocukların bakımını baba da üstleniyor; bilim insanları ve sanatçılar tanıtılırken kadınlardan pek çok örnek veriliyor, meslekler anlatılırken kadın itfaiyeci ve doktorlara da yer veriliyor...
Umay Aktaş Salman'ın Radikal gazetesindeki haberine göre; Bilgi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü, ‘Ders kitapları İnceleme Projesi’ kapsamında 1. sınıftan 8. sınıfa kadar Hayat Bilgisi ve Sosyal Bilgiler ders ve çalışma kitapları ile 8. sınıf Vatandaşlık ve Demokrasi Eğitimi ders kitabını taradı. Ayşe Alan, Gonca Aşık, Kenan Çayır, Melike Ergün, Tuğçe Karagöz, Muhsine Önal, Ayşegül Sağcan, Elif Sağır tarafından 14 kitap incelendi. Kitaplarda pek çok ‘iyi örnek’ var. Örneğin Koza Yayınları’nın 1. sınıf Hayat Bilgisi kitabında ‘Benim eşsiz yuvam’ talosunda anne de başarılı bir doktor olarak gösterilmiş. Bu iyi örneklerden bazıları şöyle:
* Bilim ve sanat alanında başarılı olmuş kişiler tanıtılırken kadınlara yer veriliyor. Türkiye’nin ilk kadın heykeltıraşı Sabiha Bengütaş ve ABD Üniversiteler Birliği’nin 2002’de yılın bilim kadını seçtiği Prof. Dr. Sebahat Demir, tiyatro oyuncusu Afife Jale anlatılıyor. Ailedeki iş bölümünün resmedildiği kısım da baba bu kez ‘gazete okumak’ yerine ütü yapıyor. Anne temizlik yapıyor. Erkek çocuk toz alırken kız çocuk da çiçekleri suluyor.
* Kadının uzun yıllar sadece anne olarak resmedildiği kitapların sayısı azaldı. Kitaplarda kadınlar doktor, itfaiyeci, şoför gibi meslekleri yaparken gösteriliyor. Evde işbölümünün eşitliğine vurgu yapılıyor: “Ev işlerini aile bireylerinden biri tek başına yaparsa bu adil olur mu? ”
* Çocuklara evlerindeki görevleri kimlerin üstlendiği sorulurken şu örnek veriliyor : “Biz birbirimize değer veren bir aileyiz. Evimizde herkes sorumluluklarını bilir. Şu anda annem yemek yapıyor, babam sofrayı kuruyor. Ben de odamı topluyorum.” (Hayat Bilgisi 3)
Türkler hâlâ ‘asker doğuyor’
Militarist söylem, 2005 müfredat reformu öncesi kitaplara oranla azalmakla birlikte, yeni kitaplarda da devam ediyor. En yoğun sorun 4, 5 ve 6. sınıf kitaplarında. Kitaplarda öğrencilerde ‘tehdit/düşman’ algısı yaratacak anlatımlar yer alıyor. Askerliğe ve orduya ait tüm değerleri kutsal görme, şiddetin normalleştirilmesi, ölüm ve öldürmenin yüceltilmesi, askerliğin kültürün bir uzantısı olarak yansıtılması var. İşte birkaç örnek:
* “Ancak hızlı gelişme gösteren ülkemizin güçlenmesi bazı devletler tarafından istenilmemektedir. Gelişmekte olan büyük ekonomik güce sahip ülkemizi kendileri için tehdit olarak gören devletler, ülkemizin güç kaybetmesi için çeşitli çalışmalarda bulunmaktadırlar.” (Sosyal Bilgiler 5, Koza Yayınları)
* “Üç çocuk tartışıyor;
Zeynep: Ülkemizde erkekler 20 yaşına geldiğinde askere gidiyor. Yasalara göre kadınlar askere alınmıyor ama Kurtuluş Savaşı’nda bu vatanı hep birlikte kurtardık. Askerlik bu yüzden çok kutsal bir vatan borcu. Bence kadınlar da askere gitmeli.
Okan: Bence kadınların askerlik yapmasına hiç gerek yok. Zaten kadınlar erkekler kadar kuvvetli olmadığı için askerlik yapamazlar.
Ece: Buna katılmak mümkün değil. Kurtuluş Savaşı’nda kadın erkek hep birlikte mücadele ederek bu vatanı kurtardı. Ülkemizin savunma için daima hazırlıklı olması gerekiyor. Bunun için de kadınların da askerlik eğitimi alması mutlaka gerekiyor. (Sosyal Bilgiler 6, MEB Yayınları)
* ‘Asker Millet’ başlığı altında işlenen konuda “ordu millet geleneği halkımızın genel karakteriydi” deniyor. “...Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam bir askere rast gelinmemiştir.” “(...) Asker mert olur. Türk askeri ise mert ve pek civanmert olur.” “Türk ordusunun en önemli üç özelliği: Verilen her türlü emre itaat etme, süratli ve isabetli karar verme, hedefi vurmada tam isabet.” "Askerlik zorunlu olmasına rağmen bütün gençler davullarla zurnalarla, seve seve askere gider...”