Çizer Selçuk Demirel: Bütün bir yaz 'Kara Kitap'la yatıp kalktım, aldığım notlar kitabın iki katıydı!

Çizer Selçuk Demirel: Bütün bir yaz 'Kara Kitap'la yatıp kalktım, aldığım notlar kitabın iki katıydı!

Dünyaca ünlü karikatürist Selçuk Demirel, Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk'un "Kara Kitap"ını resmetttiği kitabı "Sen Surat Okumayı Bilir Misin?" ile ilgili olarak "Kara Kitap' onlarca roman ve hikaye kahramanlarının sadece kendileri olabilmelerinin ne kadar zor olduğundan söz ediyordu. Bu insanlarla benim çizgi insanlarım bir yerlerde buluşabilir miydi? Bütün bir yaz 'Kara Kitap'la yattım kalktım" dedi. Demirel, sözlerinin devamında "Kitap için aldığım notlar, post-it'lerle kitap neredeyse iki misli kalınlaşmıştı" ifadesini kullandı.

Her şeyin Orhan Pamuk'un kendisine "Kara Kitap'ın esrarlı dünyasıyla senin çizgilerin buluşabilir mi?" diye sormasıyla başladığını söyleyen Demirel, şunları kaydetti:

"Kara Kitap' olağanüstü ilginç ve görsellik açısından müthiş zengin bir roman. Birbiriyle ilişkili onlarca hikâye, aynı roman içinde birbirine dokunmadan birlikte yaşamını sürdürebiliyor. Zaman yok. Kitap bütün zamanlarda daha çok da İstanbul'da geçiyor. Yapmak istediğim ne bu kitabı terimlemek ne de kitabın roman kurgusuna bağlı kalmaktı. Okumayı, notlarımı bitirdikten sonra bir ay kitapla hiç uğraşmadım. 2015 Kasım sonu çok kısa bir süre içerisinde 20-30 tane resim yaptım. Ve de bir o kadar irili ufaklı desenler çizdim. Bu resimlere daha önceden altlarını çizdiğim, ilgimi çeken metinleri yakıştırmaya çalıştım. Orhan Pamuk'a gönderdim. Gönderdiklerimi sevinçle karşıladı."

Hürriyet'ten Hakan Gence'ye konuşan Selçuk Demirel'in açıklamaları şöyle:

Orhan Pamuk'la yollarınız nasıl kesişti?

80'li yılların ortalarında yine böyle bir yaz günü Sıraselviler'deki Arif Bar'ın bahçesinde Yaşar Kemal tanıştırdı. 1997'de ise İstanbul Kitap Fuarı dolayısıyla Yapı Kredi Yayınları büyük bir davet vermişti. Gecenin ev sahibi Enis Batur'du. O da beni Orhan Pamuk'la tanıştırdı.

İki kere tanışmış oldunuz yani?

Evet, Orhan da "Biz Selçuk'la çok yıllar önceden tanışıyoruz" diye cevaplamıştı. Üçüncü karşılaşmamız 2009'da Paris'te oldukça kalabalık, yarı resmi, çok sıkıcı bir anma toplantısında... "Merhaba" dedikten sonra oradan nasıl kurtulabileceğimizin yollarını ararken Nilüfer Göle'ye rastladık. Üçümüz gecenin geç vaktine kadar birlikte boş vakit geçirdik. Orhan'la bu tarihten sonra Paris'e her gelişinde görüşmeyi sürdürdük.

Peki, 'Sen Surat Okumayı Bilir misin?' kitabının fikri nasıl ortaya çıktı?

2015 Haziran ayında İstanbul'da ikimizin de yayınevi YKY'nin Galatasaray'daki bürosunda karşılaştık. Yayınevinden Harbiye'ye yürürken bana 'Kara Kitap'ın esrarlı dünyası ile senin çizgilerin buluşabilir mi?" diye sordu. 'Kara Kitap' onlarca roman ve hikaye kahramanlarının sadece kendileri olabilmelerinin ne kadar zor olduğundan söz ediyordu. Bu insanlarla benim çizgi insanlarım bir yerlerde buluşabilir miydi? Bütün bir yaz 'Kara Kitap'la yattım kalktım. Kitap için aldığım notlar, post-it'lerle kitap neredeyse iki misli kalınlaşmıştı.

Çizimlere başlarken aklınızda ne vardı?

'Kara Kitap' olağanüstü ilginç ve görsellik açısından müthiş zengin bir roman. Birbiriyle ilişkili onlarca hikâye, aynı roman içinde birbirine dokunmadan birlikte yaşamını sürdürebiliyor. Zaman yok. Kitap bütün zamanlarda daha çok da İstanbul'da geçiyor. Yapmak istediğim ne bu kitabı terimlemek ne de kitabın roman kurgusuna bağlı kalmaktı. Okumayı, notlarımı bitirdikten sonra bir ay kitapla hiç uğraşmadım. 2015 Kasım sonu çok kısa bir süre içerisinde 20-30 tane resim yaptım. Ve de bir o kadar irili ufaklı desenler çizdim. Bu resimlere daha önceden altlarını çizdiğim, ilgimi çeken metinleri yakıştırmaya çalıştım. Orhan Pamuk'a gönderdim. Gönderdiklerimi sevinçle karşıladı. Mart ayında Paris'e geldiğinde buluştuk, bu arada kitap biraz daha ete kemiğe bürünmeye başlamıştı. Ortada birçok malzeme vardı, resim, yazı... Ama henüz kitap yoktu

Lütfen bir oturuşta okuyun bu kitabı 

Bu noktada mı kitapta kullandığınız Orhan Pamuk'un elyazmaları devreye girdi?

Evet. Orhan, kitabın elyazmalarından söz etti. İstanbul dönüşünde benim verdiğim sayfa numaralarıyla ilgili el yazmaları bana gönderildi. Hem görsel hem de yazından bir katkı olarak kitabı zenginleştirdiğini düşünüyordum. Haziran ayından kitap benim için bitmişti. Ön maketi Orhan'a gösterdim, büyük bir beğeniyle karşıladı. Paris dönüşümde bana gösterdiği mesajında ve kitabın önsözünde belirttiği gibi; "Kitap birlikte yapıp geliştirdiğimiz bir şeyden çok, yavaş Selçuk'un kitabı oluyordu. Öyleyse bana da bu kitabın üzerine adımı koymak değil, ona bir önsöz yazmak düşer diye düşünmeye böyle başladım. Acaba önsözde ne yazacaktım? Şunu söylemek istedim: Lütfen bir oturuşta okuyun bu kitabı. Kelimelerin ve resimlerin ruhunun aynı olduğuna inanan ve yazdıkları ve çizdikleri birbirine kardeş olan biri yazar diğeri ressam iki kişinin kaleminden, fırçasından çıktı her şey." 

Kitabınız "İnsanın yalnızca kendisi olabilmesinin bir yolu var mıdır acaba?" sorusuyla başlıyor. Sizin bu soruya cevabınız ne?

Çok uzun bir yol olmakla birlikte insanın yalnızca kendisi olabilmesinin bir yolu var. Önce o yolu bulmalı. İster Nietzsche'nin anlatmaya çalıştığı 'üstün insan'da olsun ister tasavvufçu (sufi) düşüncede olsun, ister Marx'ın düşüncesinde, ister jean Paul Sartre'ın varoluşçu felsefesinde, hepsi aynı şeyden söz eder... Mutlu olmanın yolu sevmeyi öğrenmekten geçer. Ancak o zaman insanın sadece kendisi olması mümkün olabilir. İnsanın kendisi olabilmesi, acıyı da sevgiyi de hissedebilmesidir.

Orhan Pamuk kitabın önsözünde "Keşke bende ressam olsaydım; yazıyla değil çizgiyle, boyalarla ifade etseydim kendimi" diyor. Sizinde bazen kendinizi yazıyla ifade etmek istediğiniz oluyor mu?

Orhan Pamuki John Berger gibi ressam olmak için yola çıkıp yazar olmuş bir dostum. Bu biraz Orhan'ın ilk gençlik aşkı gibi hep içinde çizme, boyama arzusu canlı duruyor. Bunu azen elyazmalarının satır aralarına, sayfa kenarlarına sıkıştırdığı küçük karalamarının satır aralarına, sayfa kenarlarına sıkıştırdığı küçük karamaların yanı sıra, sadece çizgilerini sakladığı raflar dolusu defterlerini de gördüm. Birkaçına dikkatle bakınca bu işi gerçekten tutku ve sevinçle yaptığını anladım. Yolda izdeyken de ceplerini bu defterlerle dolu yazarak çizerek yapılan bir günlük gibi.

Ben sizi merak ettim...

Kelimelerin, sözcüklerin anlamları okuyana göre değiştiği için yazının yaptığı etki çok boyutlu olabilir. Bu müzik içinde geçerli. Bir ölçüde resim içinde böyle bir şey söylenebilir. Yine de en azından benim için yazının, edebiyatın, şiirin etkisi her zaman çok daha etkili. Bu anlamda yazar olmayı düşünmüş olabilirim. Bunu çizerek, boyayarak yapmakta olduğumu söyleyenler de oldu ama yazının dili başka bir şey. Çizginin de...

Sen Surat Okumayı Bilir Misin hakkında...

Demirel'in, Pamuk'un "Kara Kitap"ını resmettiği kitabı "Sen Surat Okumayı Bilir Misin" Yapı Kredi Yayınları tarafından basıldı. 132 sayfalık kitapta, Demirel'in çizgileri ve Pamuk'un el yazısı roman sayfaları birbiriyle harmanlandı.