Mardin 1. İdare Mahkemesi, geçtiğimiz hafta, sokağa çıkma yasakları ile ilgili olarak çok önemli bir karara imza attı. Mahkeme, Cizre'de, 4-12 Eylül 2015'te ilan edilen ilk sokağa çıkma yasağı döneminden hemen sonra, patlayıcı nedeniyle sağ eli ve sol bacağını kaybeden 13 yaşındaki Yusuf Şık'a 555 bin maddi, 40 bin lira manevi tazminat ödenmesine karar verdi. Mahkeme, Şık'ın anne, baba ve kardeşlerine de 60 bin lira manevi tazminat ödenmesini kararlaştırdı. Karar, sokağa çıkma yasakları döneminde yaşanan çatışmalarda yaşamını yitiren ya da yaralanan ve zarar görenler için de emsal niteliği taşıyor.
Mahkeme, buna karşılık, sokağa çıkma yasağı bittikten sonra sokağa çıkan Yusuf Şık'ın ailesini yüzde 50 kusurlu bularak yeni bir tartışma başlattı. El yapımı patlayıcı ve mayınlar temizlenmeden ve halk uyarılmadan yasağın bitirilmesinden idarenin sorumlu tutulması gerekirken, mahkeme, Yusuf Şık'ın yasak kalktıktan birkaç saat sonra sokağa çıkmasını kusur saydı ve 1 milyon 111 bin lira yerine, yarısının tazminat olarak ödenmesine kararlaştırdı. Sadece Cizre'deki ilk sokağa çıkma yasakları sırasında yaşamını kaybeden, 22 kişi ile yaralanan 9 kişi için hangi yargısal işlemlerin yapıldığı, açılan soruşturmaların nasıl sonuçlandırıldığı, tazminat istemlerine neden yanıt verilmediği de hâlâ belirsiz.
Cizre'de ilk sokağa çıkma yasağı 4 Eylül 2015'te başladı ve 12 Eylül'e kadar sürdü. Yusuf Şık, anne, babası ve dört kardeşi ile yasak süresince komşularının evinde kalmışlardı. 12 Eylül sabahı 07.00'de biten yasaktan birkaç saat sonra 13 yaşındaki Yusuf Şık, arkadaşına ödünç verdiği ayakkabısını geri almak için evden çıktı. Yusuf Şık, dışarı çıktığında, yol kenarında bulunan bir araba lastiğinin üzerine oturdu. Ancak oturur oturmaz büyük bir patlama meydana geldi. Şiddetli patlamanın etkisiyle birkaç metre havaya fırladı ve ağır biçimde yaralandı. Sağ eli bilekten, sol ayağı ise diz altından kopan Şık'ın vücuduna onlarca metal parça saplandı.
Avukat Neşet Girasun, aylarca tedavi gören Şık adına tazminat talebinde bulundu. Bu talep idare tarafından yanıtsız bırakıldı. Girasun, bunun üzerine Mardin İdare Mahkemesi'nde dava açtı. Mahkeme, geçen hafta karara bağladığı davada, çarpıcı yorumlara imza attı.
Kararda, "terör olayları" olarak nitelenen eylemlerin, devlete yönelik olduğu, anayasal düzeni yıkmayı amaçladığı, bu tür olaylarda zarar gören kişi ve kuruluşlara karşı kişisel husumetten kaynaklanmadığı vurgulandı. Buna karşılık, olaylar nedeniyle zarara uğrayan kişilerin de kendi kusur ve eylemleri sonucu değil, toplumun bir bireyi olmaları nedeniyle zarar gördükleri ifade edildi. Kararda, şöyle devam edildi:
"Belirtilen şekilde ortaya çıkan zararların ise, özel ve olağandışı nitelikleri dikkate alınıp, terör olaylarını önlemekle yükümlü olduğu halde önleyemeyen idarece, yukarıda açıklanan sosyal risk ilkesine göre, topluma pay edilmesi suretiyle tazmini hakkaniyet gereği olup, sosyal devlet ilkesine de uygun düşecektir."
Bu nedenle, devletin, sosyal risk ilkesi gereğince olaydan sorumlu olduğunun altı çizildi.
Kararda, devletle birlikte, zorunlu bir neden bulunmaksızın, çocuğun riskli ortamda dışarı çıkmasına izin veren ailesinin de olayda yüzde 50 oranında kusurlu oldukları ifade edildi.
Bilirkişi incelemesi sonucunda, yüzde 75 oranında maluliyeti bulunan Yusuf Şık'ın 1 milyon 111 bin lira maddi kaybının olduğu hesaplandı. Bu rakamın yüzde 50'sine denk gelen 555 bin lirasının devlet tarafından ödenmesi gerektiği vurgulandı.
İçişleri Bakanlığı'nın bilirkişi raporuna itiraz ettiğinin belirtildiği kararda, buna rağmen, raporun hükme esas alındığını da altı çizildi.
Kararda, Yusuf Şık'a 555 bin 824 lira maddi tazminatın idare tarafından ödeneceği belirtildi. Kararda, yaşanan olayın manevi boyutunun da bulunduğu belirtilerek, Yusuf Şık'a 40 bin, anne ve babasına 20'şer, dört kardeşinin her birine de 5'er bin lira tazminat ödenmesi hüküm altına alındı.
Karara Şık'ın avukatı Girasun itiraz etti. Girasun, Şık'ın sokağa çıkma yasağı bittikten sonra sokağa çıktığını belirterek, ailenin bu nedenle sorumlu tutulamayacağını bildirdi. Girasun, dilekçesinde, devletin, sokaklara el yapımı patlayıcı ve mayın döşenmesinden, hendekler kazılmasından da sorumlu olduğunun altını çizdi. Sokağa çıkma yasağının, sokaklar patlayıcılardan temizlenmeden kaldırıldığını, bu konuda halka uyarıda da bulunulmadığını belirten Girasun, Şık'ın ailesinin, yasak kalktıktan sonra yüzlerce kişi sokağa çıkmışken çocuğun sokağa çıkmasından dolayı yüzde 50 kusurlu sayılmasının anlaşılır olmadığını vurguladı. Yetersiz ve geç kamu hizmeti verilmesi ve gerekli önlemlerin alınmaması nedeniyle devletin sosyal risk ilkesi gereğince değil sorumluluğundan dolayı asli kusurlu olduğunun altını çizdi.
Şık ile ilgili karar, akıllara aynı dönemde ve sonrasında, sadece o ilçede veya kentte yaşıyor olmaları nedeniyle yaralanan, yaşamını yitirenlerin durumunu getirdi.
Sadece Cizre'de, ilk sokağa çıkma yasağı döneminde 22 kişi öldü, 9 kişi yaralandı. Ölenlerin 9'u, hastaneye götürülemedikleri için yaşamını yitirdi. 10 yaşındaki Cemile Çağırga gibi birçok kişi, ateşli silahla, evinin önünde ya da içerisinde vuruldu. Çağırga, hastaneye götürülemedi, cenazesi defnedilemedi. Bu nedenle ailesi, günlerce çocuklarının bedenini buzdolabında saklamak zorunda kaldı.
Ölen ve yaralananların büyük bölümü için bugüne kadar hangi yargısal işlemlerin yapıldığı, sorumluların tespit edilemediği, haklarında yargısal bir başvuru olup olmadığı belirsiz. Tazminat istemlerinin neden yanıtsız bırakıldığı, sorumluluğun neden üstlenilmediğinin belirsiz olduğu gibi…
Şık davası, kesinleşmesi halinde, aynı dönemde yaşanan tüm olaylar için emsal olabilecek nitelikte. Buna karşılık, birçok olayda herhangi bir yargı sürecinin başlatılıp başlatılmadığı bile belirsizliğini koruyor.