Şırnak’ın Cizre ilçesinde YDG-H ile Hüda-Par arasında yaşandığı belirtilen ve 3 kişinin hayatını kaybetti sokak çatışmalarıyla ilgili olarak DTK Eşbaşkanı Hatip Dicle, “Cizre’deki olaylar kesinlikle PKK ile HÜDA-PAR çatışması değil, bunu böyle okumak çok yanlış olur. Hükümet de bunu iki örgütün çatışması olarak yorumlamamalı” dedi.
Star gazetesinden Fadime Özkan’a konuşan Dicle, olaylarla ilgili üçüncü gücün kim olduğuna ilişkin olarak ise “Dış güçler de olabilir, devlet içindeki bazı birimler de olabilir. Paralel yapı olarak tanımlanan yapılanma devreye girmiş olabilir. Paralel yapının polis içindeki, diğer güvenlik birimleri içindeki güçleri olabilir. Bingöl olayı buna örnektir. Hükümetin elindeki bilgilere sahip değilim ama Başbakan da çözüm sürecini baltalamak amacıyla dışarıdan sızma olabileceğini -Cizre sınırdır- paralel yapının da dâhil olabileceğini söyledi” diye konuştu.
Hüdar-Par Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu ise çatışmalarla ilgili olarak “Önce kendi gençlerini kendileri provoke ediyor, bizi hedef gösteriyorlar. Üzerimize saldırtıyorlar. Daha sonra ‘bu bir provokasyondur’ diyorlar. Provokatör dedikleri kişiler yakalandıkları zaman da onlara siyasi hukuki her türlü desteği veriyorlar” dedi.
Fadime Özkan’ın Star gazetesinin bugünkü (30 Aralık 2014) nüshasında yayımlanan, “Cizre olayları hakkında taraflar ne diyor?” başlıklı söyleşisi şöyle:
- Cizre olaylarını provokasyon olarak nitelediniz. Böyle olduğuna dair ne tür bilgiye bulguya sahipsiniz?
DTK Eşbaşkanı Hatip Dicle: Bir kere zamanlama çok dikkat çekici. Bir gün öncesinde YDG-H kongresinde bütün YDG-H’lıları bağlayacak bir karar alınıyor. Bundan böyle çözüm sürecine yardımcı olmak için kanal kazılmayacak, kepenk kapatılmayacak, kimse yüzünü örtmeyecek diye. İkincisi ise tarafların masa başında görüşüp birbirilerini dinledikleri ve uzlaşma konusunda ileri bir noktaya geldikleri günün gecesinde bu korkunç olayların olması. İki önemli gelişmenin hemen ardından derin bir gücün, üçüncü bir elin devreye ustaca girdiği anlaşılıyor.
- Üçüncü bir el girse de iki taraf çatıştı ama?
Cizre’deki olaylar kesinlikle PKK ile HÜDA-PAR çatışması değil, bunu böyle okumak çok yanlış olur. Hükümet de bunu iki örgütün çatışması olarak yorumlamamalı.
- Kim peki derin güç?
Dış güçler de olabilir, devlet içindeki bazı birimler de olabilir. Paralel yapı olarak tanımlanan yapılanma devreye girmiş olabilir. Paralel yapının polis içindeki, diğer güvenlik birimleri içindeki güçleri olabilir. Bingöl olayı buna örnektir. Hükümetin elindeki bilgilere sahip değilim ama Başbakan da çözüm sürecini baltalamak amacıyla dışarıdan sızma olabileceğini -Cizre sınırdır- paralel yapının da dâhil olabileceğini söyledi. Cizre’deki yangın söndürüldü. Şimdi herkes kendi içinde soruşturma yapmalı, çözmeli. Her iki taraf da Hükümet de çözüm sürecine yardımcı olmak için çalışmalı.
Hükümet-devlet Türkiye kamuoyunu çeşitli vasıtalarla çözüm sürecine hazırlarken PKK-HDP siyasi hattının kendi tabanını ve örgütünü sürece hazırlamadığı yönünde eleştiriler var?
Bu izlenimler doğru değil. Bizim bütün legal kurumlarımızda çözüm sürecinin en iyi şekilde yürümesi için çalışmalar yürütülüyor. Bu görüşmeler Avrupa’da da sürüyor, Türkiye’de yerelde de.
- Sokaklara eylem için çıkan YDG-H’lı gençlerle ilgili olarak bugüne dek hep aynı savunma yapıldı: “Bu gençler çatışma ortamına doğdu, şiddetten başka şey görmediler, dolayısıyla biz bunları kontrol edemiyoruz?” Bu gençler hep böyle şiddet üretecek ve önü alınamayacak mı?
Bakın, şimdiye kadar kongre kararı olmadığı için gençler hakkında yapılan o yorumlar doğruydu, YDGH kimseyi dinlemiyordu. Ama artık YDGH ile ilgili bir kongre kararı var. Eylemlerde yüz kapatmayı, halkın malına canına zarar vermeyi, otobüs yakmayı, kepenk kapattırmayı reddettiler. Üstelik bunu yapanlar bizden değildir, sömürgeci güçlerin ajanlarıdır diye ilan ettiler. Bundan sonra buna uymak zorundalar.
- Cizre’deki olaylar size göre de provokasyon mu?
HÜDA-PAR Gn.Bşk: Zekeriye Yapıcıoğlu: Evet ortada bir provokatör var ve PKK’yı provoke ediyor. Hatip Dicle’nin, başkalarının beyanları var: KCK’dan çok sayıda isim tutuklanınca yapıda boşluklar oluştu ve bu boşluklar başkalarınca doldurdu. Hatta bu operasyonların amacı oraları boşaltıp başkalarını yerleştirmekti, diye.
- KCK operasyonlarını paralel yapının emniyet-yargı güçlerince yapıldığını biliyoruz. O amaç da onlara ait gibi bir anlam çıkıyor?
Bunu söylemek bana düşmez.
- Provokatör varsa bile bir yabancının taraflar arasına sızması mümkün mü?
İki tarafa da sızma oldu, dedi Demirtaş. Biz HÜDA PAR olarak içimize sızma olmadığını iyi biliyoruz. Merkezde ve yerelde görevli tüm arkadaşlarımızı tanıyoruz. Kendi içlerinde sızmalar olduğunu biliyorlarsa onlara düşen deşifre edip ayıklamalarıdır.
- Cizre’de olaylar HÜDA-PAR’lı iki kişinin YDG-H’nın ‘nöbet çadırı’na girmeye kalkmasıyla başladı deniyor. Öyle mi gerçekten?
Hayır. HÜDA-PAR’dan çadıra giden olmadı. Bu külliyen yalan, yanlış, asılsız. Birileri çadıra sızmaya çalıştı mı bilmiyorum ama eğer öyleyse de HÜDA-Par ile kesinlikle ilgisi yok. Medyada HÜDA-PAR ile YDG-H arasında çatışma var gibi gösteriyorlar. Halbuki bir tarafta illegal ve saldırgan bir yapı, diğer tarafta bir siyasi parti var. Bugün gazetesi “Korkulan oldu, onlar da silahlandı” şeklinde bir haber yapmış. Güya HÜDA-PAR silahlı birlikler kurmuş. Olayları körüklemek ve HÜDA-PAR’ı illegal bir örgüt gibi gösterme çabası bu. HÜDA-PAR bir siyasi partidir. Silahlı bir yapı değildir. Silahlı bir yapılanma kurmuş da değildir. Sosyal medyada Şeyh Sait Seriyeleri diye bir yapının misilleme yapacağı yönünde paylaşımlar var. Böyle bir yapı varsa HÜDA-PAR’la ilgisi yoktur. Hizbullah’la ilgisini de bilmiyoruz.
- Hatip Bey HÜDA-PAR ile HDP-DTK’lıların masaya oturduğunu ve uzlaşma aşamasına geldiğini söyledi?
Hayır. Hatip Bey’in beyanına göre PKK’nın Avrupa kanadı Hizbullah’ın Avrupa temsilcileriyle konuşmuş. Türkiye’de HDP ile HÜDA-PAR arasında bir görüşme yoktur. Cizre’de olaydan önce HDP ilçe başkanı HÜDA-PAR ilçe başkanını ziyaret etmiş. Hatip Bey genel başkan yardılcımızı arayarak tansiyonu düşüreceklerini söyledi. Bu konuşma iki kez oldu. Ama hemen ardından Kamuran Yüksek’ten ve Kandil’den zehir zemberek açıklamalar geldi.
- YDG-H eylem biçimlerini değiştirme kararı aldı?
Biz başından beri şunu söylüyoruz: Önce kendi gençlerini kendileri provoke ediyor, bizi hedef gösteriyorlar. Üzerimize saldırtıyorlar. Daha sonra “bu bir provokasyondur” diyorlar. Provokatör dedikleri kişiler yakalandıkları zaman da onlara siyasi hukuki her türlü desteği veriyorlar. Olaylarda ölen olursa yine kitlesel cenaze törenleriyle işi sahipleniyorlar. Bunu bir taktik haline getirmişler. Dolayısıyla biz bu yönlü beyanların samimi olduğuna inanamıyoruz. Keşke samimi olsalar.