5 aydan daha kısa bir süre içerisinde Demokratların Başkan adayı Hillary Clinton, Beyaz Saray'da rahat bir uyku çekiyor olabilir.
Ancak 8 Kasım'daki seçimlere kadar başkanlık hayallerini suya düşürebilecek gelişmeler olup olmayacağını kafasında kurarak yatağında bir sağa bir sola dönmesi daha olası.
Her ne kadar anketlerde az farkla da olsa önde gözükse de, Clinton Cumhuriyetçi Başkan adayı Donald Trump'ın nefesini ensesinde hissetmeye devam ediyor.
8 Kasım'a kadar yaşanacak gelişmelerin bir anda ibreyi Trump'ın lehine çevirmesi ihtimali hâlâ mevcut.
Clinton'ın uykularını kaçırabilecek olan beş temel kâbus senaryosuna göz atalım:
Başkan adaylarının kontrol altında tutabileceği olaylar vardır. Seçim kampanyasının ana mesajı, tonu ve benzeri stratejiler gibi. Bir de kampanya devam ederken meydana gelen ve öngörülmesi neredeyse imkânsız olan gelişmeler vardır.
Tamamen Clinton'ın kontrolünün dışında gelişebilecek olaylar, Demokrat Başkan adayına soğuk terler döktürebilir.
Clinton'ın anket performansı ve ABD ekonomisinin gidişatının doğru orantılı olduğu düşünülürse, olası bir finansal kriz Clinton'ın başkanlık ümitlerini vurabilir.
Bir diğer konuysa ABD'de gerçekleşmesi olası terör saldırıları. Her ne kadar Trump Haziran ayındaki Orlando saldırısının ardından yaptığı açıklamalarla çok puan kaybetmiş olsa da, Kasım 2015'teki Paris saldırıları sonrası söylemi sayesinde ön seçimleri kazanmayı başardı.
Olası bir saldırı, seçmenlerin 'Yeni başkomutan kim olacak?' sorusunu daha sık sormasına yol açabilir.
Korku filmlerinde de olduğu gibi en büyük gerilimi gözle görülemeyen tehditler yaratır. Seçim arifesinde olası bir 'Ekim sürprizi' her siyasi gibi Clinton'ı da düşündürüyordur.
Her ne kadar Clinton güven aşılayan dürüst lider imajı yaratmaya çalışıyor olsa da, seçim kampanyasına dış aktörlerin kaynak sağladığı haberlerinin ortaya çıkması ve Dışişleri Bakanlığı döneminde Clinton'ın özel mail adresinden yaptığı yazışmaların ifşa olması, Demokrat Başkan adayını zora sokmuştu.
Her ne kadar e-posta skandalı şu ana kadar Clinton'ın seçim kampanyasına ölümcül bir darbe indirmemiş olsa da bu tehdit de henüz ortadan kalkmış değil.
Ya en koyu Clinton destekçilerinin bile izah edemeyeceği bir belge sızarsa? FBI'ın elinde Clinton'ın kullandığı sunuculardan alınmış 17 bin e-posta var. Bahsi geçen e-postalarda Dışişleri Bakanı'nın hükümete sunmadığı belgeler de bulunuyor.
Dışişleri Bakanlığı tüm e-postaları inceliyor ve inceleme sonuçlarının Ekim ayında kamuoyu ile paylaşılması bekleniyor.
Bunun üstüne bir de WikiLeaks'in sızdırdığı Demokratlar arasındaki yazışmalar var.
WikiLeaks kurucusu Julian Assange, Clinton'a dair belgelerin seçimden önce kamuoyuyla paylaşılabileceğinin mesajlarını verdi.
Clinton'ın siyasi rakipleri geçtiğimiz 30 yılı aleyhinde delil aramakla geçirdi. Demokrat başkan adayının kariyeri bugüne kadar darbe almadı. Ancak şansının bundan sonra da yaver gidip gitmeyeceğini sadece Clinton'ın kendisi bilebilir.
Demokratların kurultayının ardından Hillary Clinton anketlerde büyük fark atmasa da sağlam bir üstünlük yakalamıştı.
Ancak son zamanlarda açıklanan anketlerin tümü yarışın başa baş hale geldiğini gösteriyor. Bazı anketler Trump'ı küçük farkla da olsa önde dahi gösteriyor.
Tablo bu şekilde devam ederse sandıkta anketlerdeki görüntüden çok daha farklı bir sonuç oluşabilir.
Yarış başa baş gittiği sürece, anketörlerin öngördüğü orandan fazla sayıda beyaz erkeğin oy vermeye gitmesi de daha olası.
Ayrıca Trump'ı desteklediğini söylemekten çekinenlerin de olduğu düşünülüyor.
Bu kitle seçim gecesi dengeleri değiştirebilir.
Son yıllarda dünya genelinde anket şirketlerinin seçim sonuçlarını tahmin etme konusunda çok kötü sınavlar verdiklerine şahit olduk. Kanada'da, İngiltere'de ve ABD'deki bazı ön seçim bölgelerinde anketler fena halde yanıldı. ABD seçimlerinde de benzer bir tablo ortaya çıkarsa büyük bir sürpriz olmaz.
FBI, Demokrat parti yazışmalarını hackleyen korsanların, Illınois ve Arizona eyaletlerindeki seçmen veri tabanlarına da ulaştığını söylüyor.
FBI yetkilileri seçim komisyonlarını arayarak elektronik güvenlik tedbirlerini artırmalarını istedi.
Her ne kadar bilgisayar korsanlarının ABD seçim sonuçlarını etkilemesi son derece zor olsa da, kilit eyaletlerde ortaya çıkabilecek şaibeli bir tablo tüm seçim sonuçlarına gölge düşürebilir.
ABD'nin karmaşık seçim sistemi düşünüldüğünde, tam anlamıyla sağlama alınmış bir güvenlik duvarı düşünmek hayalcilik olur. Ortaya çıkabilecek şaibeli bir sonuç Clinton'ın seçim zaferini bir anda uzun soluklu bir hukuk mücadelesine döndürebilir. Bu sadece Clinton'ın değil tüm ülkenin kâbus senaryosu.
8 Kasım'a kadar Trump ve Clinton 3 kez yüz yüze gelip tüm seçmenler önünde tartışacak.
İlk tartışma programı 26 Eylül'de. Bu programlar Clinton için Trump'tan ne kadar farklı bir aday olduğunu ortaya koyma şansı vermesi açısından altın değerinde.
Ancak aynı tartışmalar faciaya da dönüşebilir.
Trump önceden kestirilemeyecek hamleler yapabilen bir siyasi. Ancak Cumhuriyetçilerin ön seçimleri sürecindeki 11 tartışma programı gösterdi ki, sıkı bir rakip olabiliyor.
Seçimin gündemini oluşturan konuların detayı konusunda Trump tatmin edici çözüm önerileri sunmasa da, hitabeti ve şov dünyasına alışkanlığı sayesinde rakiplerini geride bırakmayı başardı.
Clinton tartışma programlarında kendisini kariyerinin son dönemlerine yaklaşmış bir Mike Tyson gibi hissedebilir. Ringlere alışık, tecrübeli bir boksör gibi. Ancak Trump'ın ne zaman ne yapacağı hiç belli olmuyor.