CMK 102 ve 252. madde ile ilgili meclis tutanakları

 

  

“BAŞKAN - 1 adet önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Ceza Muhakemesi Kanunu Tasarısının kabul edilen önergeyle değiştirilen 252. maddesine aşağıdaki ikinci fıkranın eklenmesi arz ve teklif olunur.

Eyüp Fatsa Cüneyit Karabıyık Mehmet Asım Kulak

Ordu Van Bartın

Nihat Eri Mücahit Daloğlu Bekir Bozdağ

Mardin Erzurum Yozgat

Hakkı Köylü

Kastamonu

(2) 250 nci maddenin birinci fıkrasının (c) bendinde öngörülen suçlar bakımından, Kanunda öngörülen tutuklama süresi iki kat olarak uygulanır.

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI KÖKSAL TOPTAN (Zonguldak) - Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?..

ADALET BAKANI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Gerekçe mi okunsun söz mü istiyorsunuz?

SADULLAH ERGİN (Hatay) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Örgütlü suçlarda duruşmanın kısa sürede bitirilememesi sebebiyle düzenleme yapılmıştır.

BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bu önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.”

Görüldüğü gibi ne olduğu anlaşılmayan bir cümlelik gerekçeye sahip bir fıkra tartışılmadan maddeye eklenip yasalaşmıştır.

Ayrıca, gösterilen  gerekçe de yerinde değil ve nasıl alelacele önerge verildiğini ortaya koyuyor. Gerekçe olarak  örgütlü suçlar gösterilmiş,  ancak bu maddelerdeki  suçların hepsi örgütlü suç değil ve bazılarının alt/üst sınırlarının son olarak Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin kabul ettiği on yılla da ilgisi yok. Örneğin; Türk Ceza Kanunu 327, 329, 334, 336, 339 uncu maddeleri.

Bütün bunları 4.1.2011 de Avrasya TV de anlatmaya çalıştım. Sayın Sedat Ergin de Hürriyet Gazetesindeki köşesinde  5.1.2011 tarihinde “CMK değişikliklerini nasıl atladık” başlıklı yazısında belirtti. Aynı günün akşamı Sayın Emre Kongar da “Yorum Farkı” programında Sedat Ergin’in yazısına atıf yaptı.

Aslında atlayan yok, atlatılanlar var;  başta AB olmak üzere hepimiz.

-BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Malatya Milletvekili Sayın Muharrem Kılıç; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUHARREM KILIÇ (Malatya) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; konuşan arkadaşım tasarının hazırlanmasında çeşitli çevrelerin katkısı olduğunu söyledi. Bunların, tasarının hazırlanmasında katkısı olduğunu kabul ediyoruz. Ancak, şu anda görüştüğümüz tasarı hükümet tasarısı mı acaba? (AK Parti sıralarından "herhalde" sesi)

Tabiî, herhalde, mutlaka hükümet tasarısı da...

Hükümetten gelen ilk tasarı altkomisyona gönderildi, altkomisyonda 12 gün görüşüldü ve pek çok maddesi altüst oldu; o haliyle komisyona geldi, komisyonda da 335 madde 5 günde görüşüldü, pek çok değişiklik de komisyonda yapıldı; yani, tasarının ilk gelen haliyle, şimdi görüştüğümüz hali arasında pek çok konuda birlik yok. Tasarının ilk halindeki maddeleri ile şu anki maddeler birbirini tutmuyor; şu anki maddeler ile ilk halindeki maddeleri -gerekçesine bakacak olursak- birbirini karşılamıyor. Biz, komisyon çalışmaları bittikten sonra, Sayın Başkanım, Sayın Bakanım, biz bu tasarıyı büyük ölçüde değiştirdik, bu halinden sonra akademi çevrelerine, üniversitelere, cumhuriyet savcılarımıza, hâkimlere, barolara yeniden gönderelim, süre kısa da olsa değerlendirmelerini alalım, ondan sonra Meclise sevk edelim dedik; ancak, "hayır, önümüzde kısa bir AB takvimi var, bu yüzden bu kısa süre içerisinde mutlaka bunu geçirmeliyiz" denildi. Dün, Ersönmez Yarbay arkadaşımız yakınıyordu "bu kanun bize dün geldi" diyordu; bir gün oldu gerçekten. Bu kanun, 335 maddelik bir temel kanun, milletvekili odalarına, bu kanunun görüşmelerine başlanılmasından bir gün önce gönderildi. Yani, bunu, milletvekili arkadaşlarımızın okuyup incelemesi veya kendi uzmanlık alanı değilse bile, kendi yakın çevresine, danışmanlarına inceleterek değerlendirmesi mümkün müydü; mümkün değildi. Şu anda ne yapıyoruz, gecenin bu saatinde

saat 20.30, belki 24.00'e kadar, belki daha geç saatlere kadar çalışacağız- bu sıkışık takvim içinde, böylesi çok önemli bir kanunu geçirmeye çalışacağız.

Geçmişte, Ceza Kanununu çıkarırken çok aceleye geldi demiştik; ama, Ceza Muhakemesi Kanununun yapılış tarzı ile Ceza Kanununu karşılaştırdığımızda, Ceza Kanununa, gerçekten çok geniş zaman ayırmışız diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, ben, 250, 251 inci maddeyle ilgili Grubum adına söz almış bulunmaktayım. Bu tasarının 250, 251 ve 252 nci maddelerinin bölüm başlığı "Bazı suçlara ilişkin muhakeme". Yani, bazı suçlara ilişkin muhakeme derken, genel muhakemeden ayrılıyoruz denilmek isteniyor. Genel muhakemeden hangi konularda ayrılıyormuşuz; devletin güvenliğine karşı suçlar... Yani, iş yine geldi, bireyin hukuku mu devletin hukuku mu?..

Değerli arkadaşlar, biz, daha bu sene, 2004 yılı içinde çok önemli değişiklikler yaptık, Anayasamızın 143 üncü maddesini değiştirdik. Anayasamızın 143 üncü maddesinde, devlet güvenlik mahkemelerinin kurulmasına ilişkin hükümler vardı. Hep beraber, gerek Adalet ve Kalkınma Partisi gerekse Cumhuriyet Halk Partisi, ülkemizin demokratikleşmesi için, çağdaş hukuk ilkelerine ulaşması için bunun değişmesi gerekiyor dedik, elbirliğiyle değiştirdik. Anayasaya dayanılarak çıkarılmış bulunan devlet güvenlik mahkemelerinin kuruluşuna ilişkin kanunu da iptal ettik; çünkü, Anayasadan 143 üncü maddeyi çıkarınca, onun bir dayanağı kalmamıştı.

Şimdi, tüm bu düzenlemelerden sonra, bu getirdiğimiz bu düzenlemelerle, acaba, biz kimi kandırmaya çalışıyoruz?! Yani, kendi halkımızı, kendi insanımızı mı kandırıyoruz, AB'yi mi kandırıyoruz?! Yani "efendim, o düzenlemeleri AB istedi diye yapmıştık; ama, Türkiye'nin şartları şimdi bunu gerektiriyor, sırf onların dediği olsun diye DGM'leri Anayasadan çıkardık, DGM'lerle ilgili kanunu da iptal ettik; ancak, bizim devlet güvenlik mahkemelerine benzer mahkemelere ihtiyacımız var" mı diyorsunuz? Bunu ağzımızda gevelemeyelim, öyle bir şey ise, gelin, açık açık söyleyin "devlet güvenlik mahkemelerini yeniden kuruyoruz" deyin, "doğal yargıç ilkesinden ayrılıyoruz" deyin. Çünkü, normal mahkemelerdeki hâkim ve savcıların yetkileri ile kurulacak bu mahkemelerdeki hâkim ve savcıların yetkileri farklı. Doğal mahkemelerdeki gözaltı süreleri ile bu mahkemelerdeki gözaltı süreleri iki katı kadar farklı. Bunları niye getiriyoruz?.. Üstü kapalı madde yapmayalım, üstü kapalı tasarı getirmeyelim. Adı neyse koyalım; adı, devlet güvenlik mahkemesi ise, onu koyalım. Onları, bir taraftan Anayasadan çıkarıyoruz, kanunlardan çıkarıyoruz, bir taraftan da yeni düzenlemeler getiriyoruz.

Değerli arkadaşlar, devletin güvenliği bunu gerektiriyor olabilir, bazı suçlara birtakım mahkemelerin bakması gerekebilir. Örneğin, çocukların davalarına çocuk mahkemeleri bakıyor, aile davalarına aile mahkemeleri bakıyor. Bunlarla da ilgili belki bir ihtisas mahkemesi olabilir; ama, özel mahkeme olmaz, doğal yargıç ilkesinden ayrılmak olmaz. Denilebilir ki: Şu, şu davalara, o ildeki 1 nolu ağır ceza mahkemesi bakar; ama, oradaki hâkimin, savcının yetkisi de aynı olur, değişmez. Oradaki gözetim süreleri, oradaki ceza usul uygulamaları birbirinden farklılık göstermez.

Bu nedenle, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, getirilen bu düzenlemedeki her üç maddeyi de, Türkiye'nin gerçeklerine aykırı görüyoruz; çünkü, Türkiye'de, devlet güvenlik mahkemesi uygulamalarından insanlarımız çok çekti. Ben, yirmi sene avukatlık yaptım. O mahkemelerde, hangi koşullarda yargılama yapıldığını çok iyi gördüm. Çok büyük acılara şahit oldum. Bu acılara şahit olduktan sonra, o özel uygulamalara şahit olduktan sonra, buna benzer yeni bir düzenlemeyi, gerçekten...

Efendim, biz, Türkiye'nin ufkunu açacağız, Türkiye'yi yeni ufuklara taşıyacağız, Türkiye'yi daha demokratik bir ülke haline getireceğiz diyoruz. Gerçekten, kamuoyu da, şimdiye kadar, Adalet ve Kalkınma Partililer her ne kadar muhafazakârız deseler de, uygulamaları ilerici, demokratik düzenlemeler getiriyorlar diyor. Ama, bu yapılan düzenlemeler ile uygulaması birbirine uymuyor. Bir taraftan kaldırıyoruz, başka bir taraftan yeniden getiriyoruz; yani, bunu anlamakta güçlük çekiyoruz.

Değerli arkadaşlarım, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde belirtildiği şekilde, herkesin bağımsız ve yansız bir mahkemede, doğal hâkimlerce yargılanma hakkı vardır. Lütfen, ceza usulündeki doğal ilkelerden, doğal yargılama ilkesinden vazgeçmeyelim. Henüz zaman geçmiş değil.

250 nci madde, Adalet ve Kalkınma Partili sayın arkadaşların oylarıyla kabul edildi. Şu anda 2 madde var; 251 ve 252 nci maddeler. Bunları reddedebiliriz. 250 nci maddeyi, bu tasarının görüşülmesi bittikten sonra tekriri müzakereyle ele alarak yeniden görüşebiliriz ve onu da reddedebiliriz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, toparlayın.

MUHARREM KILIÇ (Devamla) - Türkiyemizi, insanlarımızın layık olduğu hukuk sistemiyle karşı karşıya getiririz ve şunu da göstermiş oluruz: Biz, bu yasal düzenlemeleri, her ne kadar AB için yapıyorsak da -çünkü, AB'yi biz de önemsiyoruz; Cumhuriyet Halk Partisi olarak, AB'ye girmeyi çok önemsiyoruz- AB'ye gireceğiz diye pek çok yasal düzenleme yapıyorsak da, bu yasal düzenlemeleri hem AB'ye gireceğiz diye hem de insanlarımızın çıkarı gerektirdiği için yapıyoruz. Sadece AB'yi hedef alarak yapıyorsak, kendi insanlarımızı düşünmüyorsak, yanlış yapıyoruz. Bunun kıstası da, şu anda önümüzde. Daha bu sene Anayasayı değiştirdik DGM'lerle ilgili; daha bu sene, devlet güvenlik mahkemelerini tümüyle ortadan kaldırdık.

Aynı uygulamaları devam ettirmeyelim diye düşünüyorum, görüşümü bu şekilde belirtiyorum. Biz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, her üç maddeye de karşıyız.

Her üç maddeye de olumsuz oy vereceğimizi bildiriyor, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan, kürsü sizin.