Sözcü yazarı Soner Yalçın, dinci yapılardaki tecavüz vakalarını gündeme getirdi. Yazar, "Dün mahkeme kararıyla çocuk müridine tecavüz ettiği kesinleşen bir “efendi hazretleri”, bugün mahkemeye başvurarak ilgili haberleri çıkarttırıyor! Yetmiyor bizden şikayetçi oluyor!" dedi.
Bugün suçlanan tarikatlerin yarın övgü alabileceğine dikkat çeken Yalçın, Ticani tarikatının Türkiye başı Kemal Pilavoğlu'nun fiili livata suçundan tutuklanma sürecini, tutanaklarda yer alan ifadelere dayandırarak yazdı. Öte yandan Soner Yalçın söz konusu tarikat başı hakkında yayımlanan bir makaleden bilgilere yer verdiği yazısında ,"İyi gününde, kötü gününde, sağlığında ve hastalığında sadık müritleri etrafından asla ayrılmadı. Pilavoğlu'nun fırtınalı hareketli, dolu dolu yaşanan hayatı vefatına kadar öylece sürdü" ifadeleri yer aldı.
Yazarın "Efendi hazretleri" başlığıyla Sözcü'de yayımlanan yazısı şu şekilde:
"Kaymakam Kutlu Aktaş ilçenin önde gelenleriyle makamında sohbet ederken kapısı çalındı:
“Etrafı yüksek duvarla çevrili evde müritleriyle yaşayan, dışarıdan hiç kimseyle temas kurmayan Ticani tarikatının Türkiye başı Kemal Pilavoğlu'nun şoförü Kazım Efendi içeri girdi. Fısıltıyla önemli bir konuda bilgi vereceğini söyledi. Merak ettim. Oturduğumuz yerden ayrı bir köşeye geçtik. Bana; ‘karısının Kemal Pilavoğlu'dan uzun süredir şüphelendiğini; birkaç gün önce fırının üst katındaki kütüphanenin kapısının kilitli olduğunu gördüklerini, karısıyla beraberce kırıp açtıklarında gördükleri manzaranın korkunç olduğunu; Efendi Hazretleri'nin üç erkek çocuğunu çırılçıplak yatırarak üstlerine abandığını gördüklerini; karısının rezaletin duyulmasından korktuğu için adayı terk ettiğini ihbar etti. Kemal Pilavoğlu bu olay üzerine lüks aracıyla, Ankara Aydınlıkevler semtindeki evine gitmişti.İhbarı Savcı Vedat Akpolat, Jandarma Komutanı Yüzbaşı Ahmet Arın ve Dr. Turan Kaypakoğlu ile soruşturmaya başladık… Anlatılanlar doğruydu. 65 yaşlarında ve hasta olan Kemal Pilavoğlu'nun cinsel tecavüzde bulunamayacağını düşünmüştük. Ancak doktor raporunda tecavüzün elle yapıldığı kesinlik kazandı. Kemal Pilavoğlu fiili livata suçundan tutuklandı. Bursa'da yargılaması sürerken 5 ay sonra da öldü….” Bu olayın mahkeme tutanaklarını detaya girmeden yazayım…
Tarih: 24 Haziran 1974. Mağdurların ifadeleri şöyle: “Askere 4.7.1972 tarihinde gittim. Askere gitmeden 5 veya 6 sene evvel sanığın yanında kâtip olarak çalışmaya gitmiştim. Askere gidinceye kadar yanında kaldım. Irza geçme hadisesi de bu tarihlerde oldu. O zaman küçüktüm, 14-15 yaşlarında idim. Babam beni Kemal Pilavoğlu'nun Bozcaada'da bulunan yazıhanesinde kâtip olarak çalışmam için sanığın yanına bıraktı. Aradan bir sene kadar geçti. Sanık yanında boğaz tokluğuna çalışıyordum. Sanık, anüs yoluyla yanında kaldığım 3-4 sene zarfında birçok defa evinin yanında bulunan yazıhanesinde ırzıma geçti. Tehditte bulunmadı, elbise, saat gibi hediyeler vererek, çocukluğumdan istifade etmek suretiyle kandırdı. Her defasında kimseye söylememem gerektiğini bildirdi. Kimseye şikâyet etmedim. Benden sonra yanına aldığı katiplere de aynı şeyi yapmış ve suç ortaya çıkınca her nasılsa bana yaptıkları da meydana çıkmış. Sanık hakkında şimdi şikâyetçiyim, cezalandırılmasını isterim… “ – “Kemal Pilavoğlu'nun yanına 1963 yılında çalışmaya Bozcaada'ya gittim ve kâtip olarak çalışmaya başladım. Bir gün ‘bende bel soğukluğu var, bunu tedavi edeceğim' dedi ve bilahare beni soydu. ‘Ben sizin babanızım' diye bizi öper ve her tarafımızı okşardı. Fakat benim ırzıma geçmedi. Sarıldı ve okşadı. Bunlardan zevk alırdı. Bir gün benim ırzıma geçmek istedi. Ben müsaade etmedim…” – “4-5 sene evvel Kemal Pilavoğlu'nun Bozcaada'daki çiftliğine eski yazı okumak ve dini bilgiler öğrenmek üzere talebe olarak yanına gitmiştim. Sanık beni yanına kâtip olarak aldı. Yazıhanesinde bana, ‘benim dediklerimi yapacaksın, seni ben cennete koyacağım, Resulullah'ın yolundan gideceksin' diye sözlerde bulundu ve yazıhanesinin penceresinin perdelerini örttü. Yazıhanenin aşağı ve yukarı kapılarını kapattı. Benim ırzıma geçti. Ve bu durumu 7-8 ay devam ettirdi…” Yeter! İnsanın midesi bulanıyor! Bu pisliği şu nedenle hatırlattım
Bugünlerde gündem: – Fethullahçılar… – Adnan Hocacılar… – Başka hangi dinci yapılara operasyon yapılacağına dair spekülasyonlar… – Dinci yapılardaki tecavüz vakaları… Buna rağmen… Dün mahkeme kararıyla çocuk müridine tecavüz ettiği kesinleşen bir “efendi hazretleri”, bugün mahkemeye başvurarak ilgili haberleri çıkarttırıyor! Yetmiyor bizden şikayetçi oluyor! Bu sebeple derim ki: Kimilerinin bugün suçladıkları tarikatlara-cemaatlere yarın ne övgüler dizeceklerini tahmin edemezsiniz. Örneğin… Kemal Pilavoğlu hakkında şöyle makale var: “Hayatı hapishanelerle, sürgünlerle, onu yakından tanıyan çoğu insana göre iftiralarla geçmiş birisi. (…) Bozcaada'ya sürgüne gönderilmiş 1958 yılından 1974 yılına kadar burada yaşamıştır. Adada boş durmayıp yazılarına devam ediyor. Bu eserler yazılırken Pilavoğlu'nun yanında birçok katipler bulunmuş. Bu katiplerin Pilavoğlu ile çalışmaları hakkında anlattıkları çok hatıraları vardır. Bütün katiplerin anlattığına göre, saatler süren bu yazım işinde Pilavoğlu'nun söylediği cümleleri kaleme almakta güçlük çektiklerinden şikayet ediyorlar yazmaya yetiştiremiyorlar. (…) İyi gününde, kötü gününde, sağlığında ve hastalığında sadık müritleri etrafından asla ayrılmadı. Onlarla beraber yaşadı, onlarla beraber güldü, onlarla beraber çileler çekti. Pilavoğlu'nun fırtınalı hareketli, dolu dolu yaşanan hayatı vefatına kadar öylece sürdü. 2 Ocak 1977 yılında Ankara'da vefat etti. Başta ailesinin, sevenlerinin, ihvanlarının tekbir ve tehlilleri ile Cebeci Asri-i Mezarlığı'nda toprağa verildi…” Evet… Burası hafızası olmayanların ülkesi…"