HÜLYA KARABAĞLI T24/ANKARADul ya da evlenemeyen erkeklerle para karşılığında evlendirilen ‘çocuk gelinler’ gittikleri koca evinde de şiddette boğuşuyor. Evden kaçırtan dayak, koca evinde aile içi şiddete dönüşüyor. Minik dünyalar, cinsel ilişkiye zorlanıyor. Ev içinde cinsel istismara maruz kalıyor.
Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği, Sabancı Vakfı'nın desteğiyle yürütülen “Çocuk Gelinler: Yıkıcı Gelenekler ve Ataerkil Sosyal Mirasın Mağdurları" Proje Koordinatörü Selen Doğan, küçük yaş evliliklerin şiddetle ilişkisinin paradoksal olduğunu söylüyor. Proje kapsamında 54 ilde yapılan saha çalışmasından çıkar çarpıcı sonuç şöyle: 20 bine yakın kadın ve kız çocuk, küçük yaşta evlendirmelerin sebepleri arasında “ev içi şiddeti” gösteriyor. Şiddetten kaçmak için evlenirken farklı biçimde karşılarına çıkan şiddet arasında sıkışıp kalıyorlar.
Çocuk Gelinler Projesi’nin saha çalışmasından çıkan ilk sonuçlarla kamuoyunun gündemine damgasını vuruyor. Yapılan çalışmalarda her 3 evlilikten birinin erken yaşta yapıldığı ve evli kadınların yüzde 33'ünün "çocuk gelin" olduğu ortaya çıktı. Çocuk yaşta evlilik şiddete davetiye çıkarıyor. Selen Doğan, erken yaş evlilikleri ve şiddet arasındaki kaçınılmaz bağı T24’e değerlendirdi:
EVLENİP EVDEN KURTULMAK: Kızlar için evlenmek aileden kaçmak, kurtulmak anlamına geliyor. Doğrudan fiziksel şiddet yaşamayanlar psikolojik şiddet döngüsünün içinde kalabiliyor. Kurtuluşu, daha iyi olduğunu zannettikleri ikinci bir evde, yani evlilikte ve eşte arıyorlar. Değersizleştirilmeleri, düşüncelerini özgürce ifade edememeleri, hayallerini gerçekleştirememeleri gibi bir dizi şiddet örüntüsü içinde çocukluktan gençliğe geçmeye çalışıyorlar.
BABANIN DÖVDÜĞÜ, SÖVDÜĞÜ KIZLAR: Kızlar, kendi yaşamlarına yön verebilmenin yolunu evlilikte arıyor. Babasının sürekli dövdüğü, sövdüğü kız çocuklar bundan kurtulmak için bir an önce evlenmek istiyor. Bu baskı ve şiddet ortamının dayatması sonucu yapılan evlilikler, rızayla yapılıyor olsa bile zorla evlilik kapsamında değerlendirilmeli.
KÜÇÜK YAŞ EVLİLİĞİNDE ŞİDDET RİSKİ YÜKSEK: Küçük yaşta yapılan evliliklerde kadınların ev içinde şiddete maruz kalma riski her zaman yüksektir. Özellikle, kalabalık bir evde (eşin ailesi ve yakın akrabalarla birlikte) yaşanıyorsa, hem yaşı küçük olduğundan hem de ‘gelin’ konumu gereği; ezilme, ötelenme, yalnızlaştırılma, aşağılanma, küçük düşürülme, dövülme, itilip kakılma, dışarı çıkmasına izin verilmeme, kıyafetlerine müdahale, ailesiyle görüşmesine izin verilmeme, sosyalleşmesinin engellenmesi, erkek çocuk doğurma baskısı, evlenir evlenmez çocuk sahibi olma baskısı gibi pek çok psikolojik ve fiziksel şiddete uğruyor kadınlar.
ÇOCUK GELİNE BİR DE KUMA: Bazı yerlerde ikinci eş alımı (kumalık) da ekleniyor. Kaynanaların eril sisteme ister istemez entegre olmalarından kaynaklı tutum ve davranışlarını da unutmayalım. Hatta bütün bunlara, rızası dışında cinsel ilişkiye zorlanmayı da ekleyelim. Küçük yaşta evlilik gibi hukuki bağlayıcılığı olan bir yapıya dahil edilmiş, ancak, haklarını bilmeyen, kendini nasıl koruyacağına dair en ufak bir fikri olmayan, olsa da (korkutulduğu veya tehdit edildiği için) buna cesaret edemeyen kadınlar çok uzun yıllar ev-eş-çocuk üçgeninde bu şiddet biçimlerine maruz kalıyorlar. Çocuk gelinlerin ev içinde cinsel istismara uğrama riski de yüksek; bu da travma ve sonrasında ruhsal bazı rahatsızlıkların oluşması demek.
ZORLA EVLİLİK YASAK AMA: Çocuk yaşta evliliklerin kendisi bir şiddet türü. Birleşmiş Milletler de zorla evlilik, 2000 yılından beri kadınlara karşı şiddetin bir türü olarak kabul ediliyor ve bu yönde kararlara imza atılıyor. Türkiye’de de güya yasak, ama sadece gazete haberlerine bakarak bile, yasak koyan kanunların ne kadar işe yaradığını görebiliriz! İkinci eş alımı, yaşı tutmayan çocukların dini törenle evlilik adı altında birlikte yaşamaya zorlanması, resmi nikah olmaksızın sadece dini törenle evlendirilme, başlık parası. Bunların hepsi suç ama bu suçları da meşrulaştıran bir düzen var.