Ankara
Adli Bilimciler Derneği işbirliği ile Tokat’ta geçtiğimiz hafta yapılan Çocuk Hakları Sempozyumu’nun yayınlanan sonuç bildirgesinde, Ceza Kanunu’nda, ‘cinsel suçlar, elle, sözle sarkıntılı, teşebbüs gibi,ayrı ayrı ve net olarak tanımlanmalı” dendi.
Adli Bilimciler Derneği’nin iş birliğiyle geçtiğimiz hafta Tokat’ta düzenlenen Çocuk Hakları Sempozyumu’nun sonuç bildirgesi yayınlandı. Ceza Kanunu’nda cinsel suçların net ve ayrı ayrı tanımlanmasının istendiği bildirgede, “Cinsel suçlar “elle - sözle sarkıntılık, teşebbüs v.b” ayrı ayrı ve net olarak tanımlanmalıdır” dendi.
Bildirgede, davaların uzun sürmesi, mağdurun psikolojisini bozan olayı defalarca anlatmak zorunda kalması, mağduriyetin devamlı yaşanması nedeniyle Ceza Kanunu’nun, “ Ruh ve Beden Sağlığı” fıkrasının ceza yasasından tamamen çıkarılması ve bu konuda mahkeme hakimine geniş takdir letkisi verilmesi istendi. Bildirgede, “Böylece mahkemenin her bir olayda olayın özelliği mağdurun yaşı, sosyoekonomik hali,suçtan kaynaklanan mağduriyet durumu,fail sayısı, suçun işlenmesindeki hususiyetleri gözeterek cezanın takdir edilmesi sağlanmalı” yorumu yapıldı.175 kayıtlı dinleyicinin katıldığı sempozyumun sonuç bildirgesi şöyle:
Çocuk gelin dizilerinde evlilik meşrulaştırılmamalı
-Kızların hangi sebeple olursa olsun 18 yaşını doldurmadan evlenmesi doğru değildir.
- Çocuk gelinlerinin işlendiği dizi filmlerde çocuk evliliklerinin meşrulaştırılması sakıncalıdır.
- Küresel nitelikli bir sorun olan çocuk işçiliğinde amaç çocuk işçiliğinin tamamıyla sona erdirilmesi, başta en kötü biçimde çocuk işçiliği olmak üzere zorla çalıştırma ve kölelik gibi yasa dışı işlerde çocukların kullanımı önlemek olmalıdır. Çocuklar her türlü ticari istismara ve sömürüye karşı korunmalıdır.
-Hükümetler başta olmak üzere sendikaların, üniversitelerin, sivil toplum kuruluşlarının, aktif rol almaları özellikle eğitimsel çalışmalar olmak üzere, yoksulluğun giderilmesi ve yeterli mevzuat düzenlemelerinin yapılması için yüksek ölçekle çaba gösterilmeli, uygulamaya dönük önlemlerin alınması, çocukların sağlıklı, güvenli ve ahlaklı bir ortamda gelişimin sağlanması için projelerde çalışılmalı ve projeler üretilmeli, sonuç odaklı ulusal ve nihai amaçlı eylem planları yapılmalıdır.
-Yetiştirme yurtları yerine modernize kategorize edilmiş çocuk evleri kurulmalıdır.
-Her ilde gizlilik ve güvenliği sağlanmış kadın sığınma evleri açılmalıdır.
Örgün eğitimde ‘çocuk hakları’ anlatılmalı
- MEB Çocuk Hakları konusunda daha aktif rol oynamalıdır. Örgün eğitim programında “Çocuk Hakları” konusuna geniş yer verilmelidir. Okullarda çocuk hakları klüpleri kurulmalı
-20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’nde ilk ve orta dereceli tüm eğitim kurumlarında “tüm gün boyunca” etkinlikler düzenlenmelidir.
-Okula başlayan her çocuk okul rehberlik servisince eğitsel ve davranışsal açıdan standardize edilmiş yöntemler kullanılarak düzenli aralıklarla değerlendirilmeli ve elde edilen bulgular oluşturulacak ulusal veritabanına kaydedilmelidir.
- Gebelikte fetus gelişimi ile doğum sonrasında çocuğun 18 yaşını doldurana dek fiziksel ve ruhsal gelişimi düzenli olarak takip edilmelidir.
- Konuyla ilgili sadece uzmanlar değil halk da bilinçlendirilmelidir. Bu yapılırken istismar, ihlal ve ihmallerin ilgisiz kesimlere özellikle de basın-yayın yolu ile tüm kamuoyuna afişe edilmesi yarardan öte örselenmeye sebep olacaktır.
-Cinsel ve fiziksel istismar gibi gözle görülebilen ama arka planda duygusal durumu da sarsan travmaların cezai yaptırımları ile ilgili sürekli hatırlatmalar yapılmalı ve toplumsal farkındalık oluşturulmalıdır.
Reklamlarda çocuk kullanılması zorunlu ise
-Yayınlanan reklamlarda çocukların kullanılması söz konusu ise bu reklamları yayınlamadan önce gerekli mercilerin denetim mekanizmalarının daha efektif olması sağlanmalıdır.
-Tıp ve diğer fakülte öğrencileri bu tip sempozyumların düzenlenmesinde aktif rol oynamalıdır.
-Çocukların korunmasında yasaların yanı sıra aile-okul-hekim-toplum işbirliği sağlanmalı ve önemine yönelik kitle iletişim araçlarından etkin şekilde yararlanılmalıdır.
-Çocuk istismarının önlenmesine yönelik çocuk-aile-toplum düzeyinde eğitim faaliyetleri düzenlenmeli ve yaygınlaştırılmalıdır.
-İstismar ve ihmalin görülme sıklığı kesin bilinememekte ve tespit edilmesinde zorluklar bulunmaktadır. Büyüme gelişme geriliği, kendini ifade etme yetersizliği, eğitim başarısı düşüklüğü olan çocuklarda istismar açısından dikkatli olunmalıdır.
-İhmal ve duygusal istismarın diğer istismar tipleri ile birlikte görülme sıklığı son derece yüksektir.
-Cinsel istismarın fiziksel zararından çok nörobiyolojik vardır. Konunun uzmanı kişilerce yapılacak birden fazla muayene ile ruhsal boşalım sağlanarak travma sonrası stres bozukluğu görülme sıklığı ve etkileri azaltılabilir.
-Geç muayene ile gebelik gecikmiş başlangıçlı travma sonrası stres bozukluğu anal inkontinans gibi bulgular tespit edilerek daha sağlıklı raporlar düzenlenebilir. Cinsel muayenede yalnızca fiziksel bulgular değil ruhsal bulgularda dikkatlice araştırılmalıdır.
-Yaşamın erken döneminde maruz kalınan travmalar ileriki dönemde depresyon, anksiyete, travma sonrası stres bozukluğu gibi rahatsızlıkların ortaya çıkma sıklığı arttırmaktadır.
-Adaletin tek taraflı hareket ederek sadece sanık haklarının değil, mağdur haklarının üzerinde de durması sağlanmalıdır. Sanık ve hükümlünün hukuki haklarına dokunmadan mağdurun korunması esas olmalıdır.
-Travma sonrası stres bozukluğu temaruzu yapılabilecek bir rahatsızlıktır, bu konuda dikkatli olunmalıdır.
Mağdur ile sanık arasında yaş açısından adaletsizlik var
-Yasalarımızda cinsel suç mağduru ile sanığı arasında yaş açısından uygunsuzluk vardır. Çocuk kavramı 0-18 yaş grubu için değerlendirilirken, cinsel suç mağduru olduğu zaman 15-18 yaş arasındakilerin çocuk sayılmaması bu durumun adaletsiz olduğunu ortaya koymaktadır. Bu duruma çözüm bulunmalıdır.
- Çocuklar merak, arkadaşlara uymak, kendini kontrol edebileceğine inanma, bir kereden bir şey olmaz düşüncesi ile madde bağımlısı olmaktadırlar.En etkili çözüm hiç başlamamaktır. Bunun için özellikle gençler bilgilendirilmelidir.
-Madde bağımlılığı olan çocukların tedavilerinin devam ettirecekleri merkezlerin her ilin içerisinde bulunması için gerekli çalışmalar başlatılmalıdır.
Akran şiddetine dikkat edilmeli
-Okulda mobbing ve bullying (akran zorbalığı) konuları üzerinde durulmalıdır
-Okul güvenliği ve okul şiddeti konularında bilimsel çalışmalara destek verilmelidir
- Çocuklara yönelik her türlü şiddet önlenebilir niteliktedir. Çocuk yönelik hiçbir şiddet maruz görülmemelidir.
-Şiddet önemli derecede maddi kayıplara da sebep olmaktadır.Şiddeti önleme stratejileri belirlenmeli, şiddete yönelten etkenler saptanmalı, çevrenin suç işlemeyi kolaylaştırıcı etkisi ortadan kaldırılmalı, yazı ve görsel medyanın şiddet üzerindeki etkisi ortaya çıkarılmalı, çocukları korumak için gerekli yasal tedbirler belirlenmelidir.
-Okul sınırlarındaki güvenlik ve eğitim sorumluluğu rehber öğretmenin olmalıdır.
-Oniki yaşın üzerindeki çocukların internet kafeden rahatlıkla ve kontrolsüz biçimde yararlanabilmeleri çocuk istismarının bir göstergesidir. Bu konuya yönelik çözümler üretilmelidir
-Çocuk hakları konusunda uygun değişiklikler için öncelikle yaş konusunda adilane düzenlemeler yapılmalıdır.