Birçok anne çocuk ve gençlerin son yıllarda eskisinden daha sık hastalandığından yakınıyor. Prof. Dr. Osman Müftüoğlu Hürriyet gazetesindeki yazısında (16.02.09), çocukların daha sık hastalanmasının sebeplerinin başında çevre kirlenmesinin ve hormonlu gıdaların geldiğini söylüyor. Müftüoğlu’nun yazısı şöyle: “Birçok anne çocuk ve gençlerin son yıllarda eskisinden daha sık hastalandığından yakınıyor. Çocuk ve gençlerde enfeksiyon hastalıkları, alerjik reaksiyonlar, hormonal bozukluklar, şişmanlık gibi problemler eskiye oranla daha çok görülüyor. Kısacası çocukların sağlıklı kalmasının zorlaştığı bir dönemden geçiyoruz. Geçen hafta gördüğüm obez bir gencin annesi, dokuz yaşındaki kızının da hızla kilo alıp şişmanladığını ve daha o yaşta âdet görmeye başladığını söyleyince vakit geçirmeden bir çocuk endokrinolojisi uzmanına müracaat etmesini önerdim. Çocuk ve gençlerin eskisinden daha sık hastalanmasının birçok nedeni var ama bunların en başında çevre kirlenmesi geliyor. Çevremiz kirlendikçe yalnız hava, su ve toprak değil, yiyip içtiklerimiz de kirleniyor. Yiyecek ve içeceklerimize bol bol böcek öldürücü, hormon, sentetik gübre vb kimyasallar karışıyor. Gıda katkılarına dikkat Bu kirlenme yetmezmiş gibi gıda üreticilerinin besinlere renk, tat, koku eklemek amacıyla ya da raf ömürleri uzasın diye ilave ettikleri birçok katkı maddesi (E102, E110, sodyum benzoat gibi) de yiyip içtiklerimizi neredeyse birer kimyasal çöplük haline getiriyor. Yeni çalışmalar bu katkı maddelerinin çocuklarda alerjik reaksiyonları sıklaştırdığını, dikkat bozukluğu, hiperaktivite, konsantrasyon yetersizliği gibi sorunlara yol açtığını gösteriyor. Ayrıca yiyeceklerdeki kimyasal kirlenmenin çocuk ve gençlerde kilo sorununu tetiklediği de düşünülüyor. Aynı kimyasalların bağışıklık sistemini çökme noktasına getirdiği, çocuk ve gençlerde tekrarlayan üst solunum yolu ve akciğer enfeksiyonlarının sayısı arttırdığı da biliniyor. Pişirme yöntemi de önemli Bütün bunlar yetmezmiş gibi son yıllarda basınımızda ismi sıkça geçen Magnesol XL gibi kimyasallarla yiyeceklerin pişirilme sürecine de müdahale ediliyor. Söz konusu kimyasalların kanserojen olabilecekleri bilinmesine rağmen suiistimal edildikleri, örneğin magnesolün yağların rengini açarak tekrar tekrar kullanılmasını sağlayabildiği ve bu amaçla da bazı fastfood zincirleri tarafından kullanıldığı söyleniyor. Aynı maddeyi yemek pişirme fabrikalarının da kullanabileceğinden kuşkulananlar var. Kimyasal bir çöplük olduk! Kısacası çocuk ve gençler –ve tabii ki hepimiz- yiyip içtiklerimizden kaynaklanan ciddi bir kimyasal kirlenme tehdidi altındayız. Yiyecek içeceklerin kimyasal çöplük haline gelmeleri, bir süre sonra vücudumuzun da bir kimyasal çöplüğe dönüşmesine yol açıyor. Çocuklarınızın eskiye oranla daha sık hastalanmasının, daha 10 yaşına varmadan ergenlik belirtilerinin ortaya çıkmasının, alerjik reaksiyonların, enfeksiyonların sıklaşmasının, dikkat bozukluğu, uyumsuzluk, ruhsal sorunlar ve öğrenme bozukluklarının sıklaşmasının arkasında da işte bu kimyasal kirlenme yatıyor. Sizi üzmek istemeyiz ama orta yaşlarda eskiye oranla daha çok kanser, hipertansiyon, damar sertliği, şeker hastalığı, şişmanlık gibi problemlerle karşılaşmamızın arka planında da aynı sorun var. Lütfen çocuklarınızın okulda, sokakta ve evde neleri yiyip içtiğine dikkat edin. Menopoza girerken egzersiz Egzersizi günlük yaşamın bir parçası haline getirmek birçok yönden faydalı olur. Menopozda kilo almayı engeller. Daha çok enerji verir Stresi azaltır. Adale gücü ve elastikiyeti arttırır. Daha iyi uyku sağlar. Dolaşımı düzenler. Kan basıncını düşürür. Aerobik egzersizleri kalp ve şeker hastalığına karşı koruyucudur. Ağırlıkla yapılan egzersizler ise kemik erimesine karşı korur. Kardio çalışılırken kendi hedef kalp hızınıza ulaşınca 30 dakika yeterli olacaktır. Günümüzde menopozda önerilen, rekreasyonel aktivitelerdir, bunlar genellikle açık havada yapılan hobi çalışmaları ve her türlü açık hava sporudur. Ne kadar yağ kullanmalıyız? Günlük enerji ihtiyacımızın en fazla yüzde 30'unu yağlardan kazanmamız gerekiyor. Uzmanlar bu yüzde 30'luk değerin de yüzde 8-10'unu doymuş yağlardan (hayvansal yağlardan), yüzde 15-20'sini tekli doymamış yağlardan (zeytinyağı), yüzde 3-4'ünü Omega-6, yüzde1-2'sini Omega-3 yağ asitlerinden alınmasını tavsiye ediyor. Günlük enerji ihtiyacı 1800 kalori olan birinin bunun en fazla yüzde 30'unu yağlardan kazanması gerekiyor. "