'Çocukları yargılarken ağlardım...'

Yıllardır çocuk mahkemelerinde çocukları yargılayan Ağır Ceza Mahkemesi Yargıcı Umran Sölez Tan bu çocukların öykülerini bir kısa filmde topladı. Kendi imkânlarıyla çektiği filmde onları aslında suç işlemeye iten çocuk mahkemelerini sorguluyor. Hedefi ise Adalet Bakanlığı’nı harekete geçirmek. 30 yılı aşkın süredir hakimlik yapan Tan, Milliyet gazetesine verdiği röportajda 1990-2001 yılları arasındaki dönemi, yani çocuk mahkemelerinde hakim olarak geçirdiği 11 yılı unutamadığını söylüyor. Çocukları çok seviyor. Öyle ki sakız çalan bir çocuğa “cezasını” verirken gözleri doluyor. Çünkü biliyor ki verdiği ceza bir işe yaramayacak, o çocuk tekrar aynı suç ortamına geri dönerek aynı suçu tekrar işleyecek. 11 yıldır çocukları sadece “cezalandırmış”; onları mahkemelerin altyapı eksikliğinden dolayı bir türlü yetiştirme yurdu gibi kurumlara sevk ederek topluma kazandıramamış. Ancak artık yıllardır tek başına seyrettiği “bu filmi” herkesle paylaşmaya hazırlanıyor. Yargıladığı çocukların sıkıntılarına ve çocuk mahkemelerindeki eksikliklere dikkat çekmek amacıyla 10 dakikalık bir film çeken Umran Sölez Tan bu filmle başta Adalet Bakanlığı’nı harekete geçirmeyi amaçlıyor. İstanbul Gülhane Çocuk Mahkemeleri’nde geçen “Gülhane’de Bir Yer” adlı kısa filmdeki oyuncular ise Kapalıçarşı’daki esnaf çocuklar ve kendi çevresinden bir araya getirdiği eşi dostu... Yargıladığınız çocukları film yapmayı hep düşünüyor muydunuz? Evet. Emekli olacağım, gözüm arkada kalmasın istedim. Bu benim son görevim. Arkada bıraktığım bir sürü çocuk var. Onlar kurtulmadı. Onların sorunlarını gözler önüne sermeden gitmek istemedim. Anadolu’ya 1977’de tayin olduğumda şeker çalıp korkudan dükkanın içinde kalan çocuklara sık rastlardım. Onlar beni çok etkilemişti. Bunun üzerine bakana başvurdum ve “Bana izin verin, burada hükümlü olmayan fakat geçici olarak tutuklu olan çocuklarla ilgileneyim” dedim. Tamam dediler ve cezaevine gidip onlara çeşitli kitaplar okumaya, onlarla sohbet etmeye başladım. Çocuklara karşı kendimi hep sorumlu hissettim. Çocuk mahkemeleri kurulalı 20 yıl oldu, bir 20 yıl daha böyle geçmemeli. 11 yıl tanık olduğum öyküleri bu filmle kamuoyuna anlatıyorum. “Kameraman da oyuncular da yakın çevremden insanlar” Çocuk mahkemelerinde ne gibi sorunlar var? Çocuklar mahkemeye geliyorlar ve biz birtakım cezalar verip onları tekrar aynı ortamlarına yolluyoruz. Çocuklar o suç ortamında sürekli aynı suçları işleyip sürekli mahkemeye gidip geliyorlar. Bir kısır döngü içerisinde yaşıyorlar. Büyüdükten sonra da bu çocuklar yetişkinler mahkemesinde yargılanmaya devam ediyor. Çocuk mahkemelerinin iyileştirme yurtları, yatılı okullar, çıraklık yurtları ve atölyeleri, iş edindirme yurtları, terapi yurtları gibi altyapı kurumları olmalı. Ve hakim bu çocukların bir daha aynı suça düşmemeleri için onları bu kurumlara sevk edebilmeli. Maalesef bizde bu tür kurumlar yok. Ne işe yarıyor peki çocuk mahkemeleri? Maalesef bir yararları olamıyor. Bu çocukları birtakım kurumlara sevk edememek, ceza verip göz göre göre onları tekrar aynı suç ortamına geri yollamak zorunda kalmak beni hep üzdü. Sadece adam öldürenler islah evlerine yollanabiliyor. Bunun dışında başka bir kurum yok. Çekimlerde ünlü isimlerle çalıştınız mı? Hayır, herkes kendi çevremden insanlar. Kızım bana bir kameraman buldu, tek başıma çektim filmi. Kuzenimin liseye giden çocuğu arkadaşlarıyla birlikte çekimlere katıldı. Kapalıçarşı’dan esnaf çocukları topladım. Onların küçük yaşta çalışarak hayata tutunmaya çalışmaları beni hep duygulandırmıştır. Bir arkadaşımı hakim yaptım. Mahkeme koridorundaki çocukların yanında anne-babalar olmalı. Bana eve yardıma gelen bayana ve eşine de bu rolü verdim. Çok güzel bir film oldu. Görenler çok çarpıcı olduğunu söylüyor. Filmde neler oluyor? Film bir çocukla başlıyor bir çocukla bitiyor. Belgeselde suçlu çocukların hiçbirinin acıklı öykülerine yer vermiyorum. Duygu sömürüsü yok. Ama ortada bir dram olduğunu vurguluyorum. Çocuk mahkemelerini sorguluyorum. Anlatımlarım var. Topluma sorular soruyorum. Çocuk mahkemeleri görevini yerine getirebiliyor mu? Suçlu kim? Çocuklar mı, aileler mi, devlet mi? Devlet mi çıkıyor? Devletin çıkması gerekiyor değil mi? Ben de o sorumluluğu hissediyorum zaten. “Çocuklar genellikle suçlarını kabul ederler, yalan bilmezler” Genellikle kaç yaşındaki çocukları yargılıyordunuz? 11-15 yaş arası çocukları. Şimdi 18 yaşına kadar çocuk sayılıyorlar. Hepsi aynı mahkemede yargılanıyor. Çok yanlış. Çünkü 11-15 yaş arası benim yargıladığım çocuklar genelde kurtarılması çok kolay çocuklar oluyor. Onların elinden tutup istediğiniz yere götürebilirsiniz. Ama 15-18 yaş grubu çocuklar biraz daha zor oluyor. Bu nedenle bu iki grubu ayrı yargılamak, farklı yöntemlerle onları topluma kazandırmamız gerekiyor. Mahkemeye düşen bir çocuğun suçu ne olabilir? Çocuk mahkemelerine mesela evinden bir-iki günlüğüne kaçmış, o sırada da arkadaşlarıyla bir hırsızlık olayına karışmış çocuklar geliyor. Araba çalıp gezmeye çıkanlar, arkadaşının iftirasına uğradığını söyleyenler, tabanca taşıyanlar, bir kamyondan birkaç koli meyve suyu çalanlar ya da bir bakkalın kasasından 3-4 YTL çalanlar mahkemeye düşüyor. Bu çocuklar genellikle erkek. Bu suçlara mahkeme nasıl cezalar veriyor peki? Cinayet ya da gasp olmadığı sürece tutuklanmıyorlar. Hafif cezalar veriliyor. Kamu hizmeti yapabiliyorlar veya “Şuraya, buraya gitme” deniyor. Mahkemelerde dosya sayısı sürekli artıyor. En sık işlenen suçlar da hırsızlık, basit yaralamalar ve cinsel suç. Tecavüz değil de taciz gibi olaylar. Bir çocuk hakim karşısında nasıl durur? Çoğu umursamaz bir tavır alıyor, işin ciddiyetinin farkında olmuyor. Ancak genellikle çocuklar işledikleri suçu kabul ederler. Yalan bilmezler. Filmde de bunu vurguladım. Çocuklar bir tek cinsel suçları reddederler. “30 yıl o kürsüde put gibi oturunca insan soğuk oluyor” Sakız çalmış bir çocuğa ceza verirken ne hissediyorsunuz? Çocukların karşısına mahkemede gözlerim hep dolu dolu çıkardım. Bazen bana dertlerini anlattıklarında ben onlardan önce ağlardım. Çünkü ne ceza alacaklarını bilir, onların dramını onlardan daha çok hissederdim. Beni bu çocuklar çok etkiledi. Onları hâlâ unutamıyorum. Özellikle de yapılabilecek şeyler varken yapamamak beni çok üzdü. Hemen yapabileceğinize inandığınız bir şeyi yapamamak çok acıklı. Bu duyguları tekrar tekrar yaşamak çok korkunçtu. Her gün mahkemeye gitmek için arabama bindiğimde direksiyonu tutarken ellerim kabarıyordu sıkıntıdan. Hep aynı üzüntüleri yaşamak beni çok yıprattı. Son yıllarda gerçekten çok kötüydüm. Değişik bir hakimsiniz. “Mahkeme duvarı suratlı” lafı size hiç uymuyor... Aslında beni soğuk bulan arkadaşlarım var. Çok ciddi dans ettiğimi söylerler mesela. Ama ne yapayım? 30 yıl o kürsüde put gibi oturunca biraz öyle oluyor belki de insan. Rahat olamıyorsunuz her zaman.