Türkiye, her yıl kanser tedavisine ödediği 2.3 milyar Euro ile Avrupa'da altıncı sırada. Kanser vakaları, dünyaya paralel olarak Türkiye'de de artıyor. Günümüzün en korkulan hastalığı olan kanserden korunmanın en etkili yöntemi ise erken tanı! 30 yıldır ultrasonografiyle iç organlarınızı tarayan;filmlerinizi okuyan;memenizde habis tümör olup olmadığını anlamak için mamografilerinizi değerlendiren Bayındır Tıp Merkezi Radyoloji Sorumlusu Radyolog Hale Önür "Kanserde erken tanı çok önemli" diyor. Kanser konusunda bilmemiz gerekenleri ve yaptığımız yanlışları Radyolog Önür'le konuştuk:
Kanserden çok korkuluyor. Peki, toplumda bu konuda yeterince bilinç var mı?
Aslında yavaş yavaş gelişen bir bilinçten söz edilebilir. Medyanın, özellikle televizyonun burada oldukça önemli bir rolü olduğunu düşünüyorum ben. Bütün hanımlar, sağlık programlarına çok meraklılar ve bize oradaki sorularla geliyorlar. Eskiye göre bir farklılık var ama ama yeterli değil.
Kanser teşhisi koyduğunuzda yaşadıklarınız?
Evresine göre değişiyor.Eğer henüz daha ele gelmeyen, hiçbir bulgu vermeyen bir kanseri görüntüleme yöntemlerini kullanarak tanıdıysam, bu gerçek bir zafer! Hakikaten hastanın bütün hayatı, geleceği, her şeyi olumlu yönde değişiyor. Ama hasta bize geç gelmişse, çevreye metastazları filan olmuşsa, o zaman çokça hüzün duyuyorum. Hastanın yaşı gençse daha da kötü hissedebiliyorsun kendini. Ama bir erken teşhis, bir radyolog için büyük bir mutluluk kaynağı. Örneğin, gencecik bir futbolcu çocuk geldi, takımının tümünü kontrolden geçirmek için hazırlanmış bir paket programla. Bir baktım mesanesinde tümör, hem de henüz dışarıya yayılmamış."İdrarınızda kan görmediniz mi hiç?" diye sorunca, "Gördüm ama önemsemedim" yanıtını aldım. Üstün körü birkaç kontrol yaptırmış ama Ultrasonografi yaptırmamış.Gençlerde böyle yaklaşımı çok görüyorum. "Ya daha bu yaşta ne olacak ki bende?" diyorlar. Oysa, Dünya Kanser Araştırma Fonu (WCRF) son on yılda kanser olgularının yüzde 20 arttığını açıkladı. Ayrıca, eskiye göre, daha genç yaşlarda başlayan daha çok kanser olgusu görmeye başladık. Onun için yaşa bakmaksızın, bu konuda en küçük şüphe halinde hekime başvurmalı.
N'oldu teşhisten sonra?
Çocuk belki farkında değildi ama kurduğu düşlerle, olası geleceği arasında büyük bir uçurum ve bu tümör çok geç farkedilseydi belki de ölüm vardı ve biz bunu değiştirdik.
Yine bir gün Bakırköyde muayenehanemde birkaç arkadaşımla beraber oturuyoruz. Dermatolog arkadaşım "Ya Hale, sen bende yıllar önce ultrasonda bir myom bulmuştun, şuna bir baksana" dedi. Ve ben o gün arkadaşımda çok nadir görülen myomda kötü huylu değişiklikler lehine bulgular buldum. Hatta hiç unutmuyorum, doktoru bana inanmayıp; önce sadece myomu aldı. Sonra patoloji beni doğrulayınca, iki gün sonra rahim ve yumurtalıkları da alması gerekti.
Kanser tanı olanaklarının çok gelişmiş olması, ölümle sonuçlanabilecek kanser seyrini değiştirebiliyor mu?
Tabii ki. Elimizdeki kanser tanı olanakları geçmişe göre çok gelişmiş durumda. Öyle ki hiç şikayeti olmayan insanlara dahi tesadüfen kanser teşhisi koyabiliyoruz ve hayatlarını değiştirebiliyoruz. Mesela, annemin hem meme hem de böbrek kanseri tanısını ben koydum ve çok şükür ki erken tanı ve doğru ve zamanında tedavisi ile 20 küsur yıldır tümüyle sağlıklı.
Şikayeti var mıydı yoksa tesadüfen mi bulundu? Nasıl tepki verdi anneniz?
Tesadüfen...O İzmir'de, ben İstanbul'da yaşıyorum ve İstanbul'a beni ziyarete geldiğinde rutin kontrollerini yapıyorum. Bu arada tanı koyduk işte. Şimdi ameliyatlarının sebebi olarak beni gördüğünden kızgınsa eğer, bana "Jaws gibisin. Ne zaman İstanbul'a gelsem bir parça gidiyor, git gide hafifliyorum" diye söyleniyor. Ama bir keresinde dedi ki: "Evladım, ben seni bir kere doğurdum ama sen beni iki kere doğurdun." Bence bu söz, bir evlat ve bir hekim olarak benim için en büyük hediye. Ve benzer sözleri çok şükür ki meslek hayatım boyunca pek çok insandan pek çok kez duydum. Bu yönden kendimi çok şanslı hissediyorum hekim olduğum için.
Türkiye Kanser Haritası'na göre, kadınlarda ilk sırayı meme kanseri alıyor. Meme kanserinde erken tanının önemini bir örnekle anlatabilir misiniz?
Diyelim ki memenizde ele gelen hiçbir kitle ya da kanseri düşündüren bulgu yok. Ama mammografi filminin bir bölümünde aynen sofraya dökülmüş tuz kristalleri gibi, hiçbiri diğerine benzemeyen kireçlenme odakları görürsek; sadece bu bulguyla bile henüz yeni başlamış; çevreye hiç yayılmamış, milimetrik ya da sadece hücre içinde diye tarif edeceğim bir meme kanseridir bu. Ve dediğim gibi başka hiçbir bulgu yok ortada. Bu durumda çok ince bir rehber tel ile işaretliyoruz onu; çünkü ortada daha cerrahın ameliyatta görebileceği bir kanser kitlesi oluşmamış henüz. Cerrah da tıpkı oltanın ucundaki balığa ulaşır gibi tel boyunca ilerleyip; birkaç milimetre ya da birkaç santimetrelik bir alanı çıkarıyor ve siz memenizi kaybetmiyorsunuz ve büyük bir ihtimalle ne radyoterapi ne kemoterapi gibi çok sıkıntılı tedaviler görüyorsunuz. İş bitiyor böylece.
"Periyodik mammografi çekimleri memeye öyle bir ışın veriyor ki zaten kendisi meme kanserine sebep oluyor" şeklinde inanç var. Doğru mu bu?
Hayır. Burada bilinmesi gereken iki nokta var. Birincisi;X ışını dokuda birikim yapmaz. Bu yüzden sadece çekim anında ışın alırsınız. İkinci ve daha önemlisi ise yeni gelişen ve son 10 yıldır kullandığımız mammografi cihazları, alınan radyasyonu inanılmaz derecede azaltan çok gelişmiş filtreler içeriyor. Bu yanlış inanç ya da fikir, belki bundan 15-20 yıl önce belki bir ölçüde haklılık taşıyabiliyordu ama günümüzde böyle bir olasılıktan korkmaya hiç gerek yok. Hiçbir şikayetleri olmasa da hastalarıma periyodik meme muayenesini öğretmeye çalışıyorum.
Peki, meme kanserinin belirtileri neler?
Meme başından gelen kanlı akıntı varsa, meme başında düzelme olmayacak şekilde içe çöküklük ya da ciltte portakal kabuğu görünümü, kızarıklık;meme ya da koltuk altında ele gelen sertlik varsa, hemen doktora gitmeleri gerekiyor. Ama lütfen şunu bilin ki, bu bulguların hiçbirisi risk faktörleri taşımayan, tümüyle normal bir kadında bile 40 yaşında başlaması gereken ve periyodik yıllık mammografik ve gerekiyorsa ardından sonografik kontrol kadar erken tanıyı sağlamaz. Bu yazıyı okuduktan sonra bir-iki kişi bile bu kontrollere başlasa, ne mutlu bana.
Türkiye'de erkeklerde de en yaygın akciğer kanseri görülüyor. Belirtileri neler?
Geçmeyen öksürük, tekrarlayan uzun süren zatürre atakları, balgamınızda kan gibi bulgular, sizi hekime yönlendirmelidir. Umuyorum ki bu konuda açılan kampanya sigara içenler üzerinde etkili olmuş ve bırakmalarına neden olmuştur. Çünkü sigara içerek sadece kendinizde değil, en yakınlarınızda da ciddi kanser riski oluşturuyorsunuz.
Kadınların korkulu rüyası jinekologlarsa, erkeklerin korkulu rüyası da prostat muayenesi. Çoğu erkek hasta prostat muayenesinden kaçıyor. "Ne zaman sıkıntım olursa, o zaman giderim" diye erteleyip duruyor kontrolünü. Oysa tüm tümörlerde olduğu gibi prostat kanserininde de ne zaman teşhis edildiği çok önemli. Tümör prostat kapsülünü aştıysa, çok daha zor ve uzun bir tedavi gerekiyor. Oysa basit bir muayene, ultrasonografik tetkik ve her yıl tekrarlanacak prostata yönelik birkaç özel kan testi erken tanıyı olanaklı kılıyor. Tanı olanakları bu kadar gelişmişken, kullanmamak yazık doğrusu!
Prostat, kalınbağırsak ve rahim kanserleri, hastaların utandıkları için doktor muayenesinden kaçınması nedeniyle geç teşhis ediliyor, diyebilir miyiz o zaman?
Biraz öyle. Özellikle 40'lı yaşlarda menopoz öncesi ve sonrasında kadınların jinekoloğa gitme konusunda çekingen ve biraz da aldırmaz tavırlarını gözlüyorum yıllardır. Mesela, diyor ki hastam, "Doktor hanım, ben size ultrasona geleyim ama jinekolojik muayene beni rahatsız ediyor." Çok ama çok yanlış bir tutum bu. Çünkü hiçbir tetkik, hekim muayenesinin yerini tutamaz.
Hemoroidin kansere dönüştüğüne dair yaygın bir inanç var. Bu doğru mu?
Yanlış. Mesela, hastanın diyelim ki 10 yıldır makattan kanaması oluyor. Prostat muayenesini engelleyen nedenler, burada da hemen devreye giriyor. Hemoroidi de var ya, kanamayı da buna bağlayıp; geçici merhemvs. ilaçlarla rahatlatıyor kendini. Ama kalınbağırsak kanseri de aynı kanamayı yapar. Ve eğer gerçekten kanama sebebi kanserse, ileri evrede geliyor bize ve kaybediyor savaşı. Ve bir şehir efsanesi doğuyor:"Hemoroid kansere dönüşmüş" diye. Yanlış bu; böyle bir şey yok. Olup biten bizim gereksiz tutuculuğumuzdandır.
Medyatik bazı kişilerin pankreas kanserinden ölmesi üzerine son birkaç yıldır pankreas kanseri korkusu sardı insanları...
Evet. Bu korku nedeniyle sadece pankreasına baktırmak için ultrasona gelenler çoğaldı. Hastalarımdan biri bana "Doktor hanım, pankreas kanseri trafik kazası gibiymiş; başınıza geldi mi götürürmüş." dedi. Oysa kamu hastanelernin ilgili bölümlerinde her iş günü sonunda; o gün hastaneye başvuran, nispeten genç yaşlarda (35-40 gibi) ani başlayan diyabet görülen tüm hastaların, pankreas kanseri erken tanısı açısından tek tek inceleniyori ve gerek görülenlerin hemen görüntüleme yöntemleriyle ileri tetkiki yapılıyor.
Bu arada, hastalık kuruntularıyla habire Tomografi ve MR çektirenler de söz konusu...
Evet. "Ben her yıl çektiririm tomografimi ya da MR'ımı olur, biter" diyenler çoğaldı toplulumuzda. Bu da başka bir yanlış; hem de tehlikeli bir yanlış.
Neden?
Bir kere bilgisayarlı tomografide hastanın aldığı X ışını dozu, normal bir akciğer grafisi sırasında alınan dozun yaklaşık 30 katı. Bu başlı başına bir risk oluşturuyor zaten. Bu konuda fayda-zarar tespitini bir hekimin yapması şart. Diğer taraftan, en gelişmiş görüntüleme cihazı bile arkasında deneyimli ve ilgili bir hekim gözü olmadan hiçbir anlam taşımaz. Önce doğru düzgün bir muayene ve ondan sonra ancak olması gerektiği kadar tetkik ve görüntüleme. Doğrusu budur.
Kanser belirtilerini bilmek çocuklarda çok daha önemli olmalı. Anne-babalar çocuklarında nelere dikkat etmeli?
Örneğin, çocuklarda uzayan, tekrarlayan eklem-bacak ve sırt ağrıları, uzayan tekrarlayan ateş, uzayan tekrarlayan morluklar, adı konamayan cilt döküntüleri, yeni gelişen basma, yürüme bulguları ciddiye alınmalı. Bunlar, hekim kontrolünü gerektiren ipuçlarıdır. Paniklememek ama uzmanına başvurmak gereklidir.
Kuzey yarımküre'de ozon deliğinin beklenenden çok fazla inceldiği, atmosferin dışındaki ozon tabakasında büyük bir delik oluştuğu, bu durumun da önümüzdeki yıllarda Türkiye de dahil Kuzey yarımkürede yer alan ülkelerde, cilt kanserlerinde büyük bir artış oluşturacağı iddia ediliyor. Cilt kanseri nasıl bir kanser?
Benler üzerinden gelişen ve çok tehlikeli kabul ettiğimiz kanser türü. Erken teşhisi için benlerin kontrolü gerekiyor. Açık renkli ve bol benli olan insanların, hiç olmazsa iki senede bir gidip bir kontrol olması gerekiyor. Çok benli insanlara altı ayda bir kendi fotoğraflarını 80 cm.den çekerek benlerini takip etmelerini öneriyoruz. En kolayı bu. Öbür türlü doktorunuz emekli oldu, dermatoskobu bozuldu, kayıtlar silindi gibi sorunlar çıkabilir. Çok fazla deri kanseri var ama bizim çok ciddiye aldığımız benler üzerinden gelişeni. Malign melanom. Kaşınıyor, acıyor, rengi değişti, kenarları düzensizleşti cümleleri çok ciddi ağırlık taşıyor, çok önemli. Büyüterek bakarsak da erken evrede yakalayabiliyoruz.
Bu meslekte hizmet vermekten memnun musunuz?
Bizim mesleğimizi her türlü zorluğuna karşın, vazgeçilmez yapan bu müthiş işe yarama duygusu ve insanların hayatlarında fark yaratabilme ve hatta dahası zaman zaman yaşam-ölüm çizgisinin yerini değiştirebilmek gibi önemli bir misyonumuzdur. Zaten siz bir şekilde hastayı iyileştirdiyseniz ya da erken teşhis ettiğiniz kanser türünden kurtulmasına yardım ettiyseniz, o insan size öyle bir bağlanıyor ki anlatamam. Sanki büyük bir aile oluyorsunuz. Sizi arar, sorar; hele siz kasmadıysanız kendinizi; iki tarafı da çok zenginleştiren bir dostluk kurulabilir aranızda.