T24 - 12 Eylül’e dair bugüne dek, gece yarısı evlerinden alınan, işkence gören, yıllarca hapis yatan mağdurların hikâyelerini dinlendi. A Haber’de yayınlanan “Bi Sormak Lazım programında darbeyİ cezaevlerinde parmaklığın diğer tarafından deneyimleyen bir tanık konuk oldu: Kamil Atliman. 1980 askeri darbesinden sonra Mamak Cezaevi’nde askerliğini yapan Atliman, “coplanarak coplamayı öğrendim” dedi.'Coplanarak coplamayı öğrendim'
''Ben kendim işkence yapmadım, buna işkence denirse, ben işkenceciyim, askerde üç manga var, sayım, havalandırma ve avukat mangası. Bunlardan üçünden birinde görevlisiniz. Ben üçünde de görev yaptım. Sayım mangası sayım yapar, tutuklular koğuştan dışarı çıkar, askeri düzende, tören adımlarıyla ve dizilirler, sağdan sayılır. Sayma sırasında sesi çıkmayan kişiler öne çıkartılır, sonra bunlara önce sağ ellerine sonra sol ellerine cop vurulur. Talimat buydu. Yüzünüze bakmazlar, bu yasaktır. Acı olan buydu. Yine aynı şekilde devam ediyorsa bu sefer yere eğilir ve arkasına vurulur. Yine yapılmıyorsa bu kez ayaklarının altına vurulur. Bunun sürekli yapılması istenir. Elektrik verme, Filistin askısı yoktu. Kafes şudur, dünyayla ilişkilerinin kesildiğinin anlamaları için kullanılan bir yer kafes. Dövme her zaman vardı. Dayak her zaman vardı, bize de vardı, ben çok yedim. Ben cop vurmasını cop yiyerek öğrendim.Karışma gelen insanlar benim yaşımda insanlardı, Bu insanlar çok kötü durum dalardı. Nasıl söyleyeyim, aynı zamanda okula gittiğimiz insanlar ve bu insanların eline cop vurmamızı istediler, copu kaldırıp vurmak istediğimde ıska geçtim, ikincisinde ıska geçmeyeyim diye baktım, karşımdakinin el olduğunu hissettim, bu arada ben uyarıldım, üçüncüsünde vurmak ile vurmamak arasında. Çıkarken komutan yanıma geldim, gözledim, acemisin, kolay değil dedi. Çok basit aslında dedi, elini şöyle tuttuğun zaman böyle duruyor ya ver copunu derken elime vurdu, ben yere düştüm, kalk kalk kalk yine vurdu, ondan sonra tabi vurmayı öğreniyorsunuz çünkü siz coplanıyorsunuz. Ben askere gitmeden önce hayatımda kimseye vurmadım, askerden sonra da kimseye vurmadım. Copla vurmak işkence ise polisler, bankadaki güvenlik uzmanları cop taşıyor, o zaman hepsi işkenceci, işkence aleti taşıyor. Bu abartma, başka mecraya gidiyor iş. Benim anladığım işkence tutukluların DAL’a götürülmesi ve oradan dönüşleri. İşkence odur asıl. Benim bir komutanım beni dövdüğü için çenem kırıldı, kırıldığı gece beni revire yollamadılar. Ben de askerim yani. Dayak atmakla görevliysem dayak attım. Raci Tetik, cezaevinin müdürü, tüm bunların baş sorumlusu. Ben de onun yargılanmasını istiyorum. Kenan Evren’den önce yargılansın, birebir bu işlerin içindedir.'' '4 kişiyi 15 gün 1 metrekarelik yerde tuttuk' Tutuklulara Türkiye Cumhuriyeti Tarihi zorla okutulurdu. Havalandırmada asker düzeninde baskıyla marş söyletilirdi. Bu da işkence aslında. Spor yapmak isterler, öldüresiye mekik çektirilir, eziyet çektirilir. Yemek ayrı bir eziyettir. Kesin cop yiyeceğim, bunu bilirler. Herkes dayaktan nasibini alır. 1 metrekarelik tabutluk denen yere 4 kişi koyduk biz oraya. Düşündüm ne yapacaklar burada diye. 4 kişi bir metre kare yerde, bir tuvalet kabı var, dışkınızı gramla ayarlamalısınız, taşmasın ve 15 gün kaldılar orada. İşte bu işkence. Çıktıkları gün gittik biz, oradan çıkan insanların yüzlerini hala unutamıyorum. Çok loş bir yere çıktıkları halde, müthiş bir güneş ışığına çıkmış gibiydiler ve iki büklüm çıktılar. 'Mamak'ta Emekçiyan'a ayrımcılık yapıldı' 'Ben Mamak’ta Asala hükümlüsü Levon Ekmekçiyan’ın sorumlusuydum, ona hizmet ettim, kahvesini getirip götürdüm, dışarı çıktığı zaman yanında koruma olarak bulunduğumuz biriydi. O dönem bizi çok etkilemiştir. O idam edildi, o dönemde ben içeride yatan tutuklularla ona gösterilen ayrıcalığa isyan ederdim, o bıyıklıydı, saçlıydı, mevsimsiz meyve isterdi. Ufacık bir şeyde copu yiyen diğer tutuklulardı. Ekmekçiyan geldiğinde elinde yazı ile gelmişti, “dokunulmayacaktır” diye. Ben döndükten sonra kendime gelemedim. Psikolojim bozuldu, uykum bölündü. Diğer askerlerin de yaşadıklarını anlatmaları gerekiyor.'