Fundanur Öztürk
Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası'nın (Eğitim-Sen) son raporuna göre geçtiğimiz hafta Türkiye'de 32 il, 127 ilçe ve 24 köyde Covid-19 salgını sebebiyle 798 sınıf kapandı; 580 öğretmen, 2 bin 493 öğrenci ve 24 personel pozitif ya da temaslı oldu.
Eğitim-Sen Genel Yükseköğretim ve Eğitim Sekreteri Sinan Muşlu, "Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) okullardaki Covid-19 verileri, kamuoyuna açık değil. Biz kendi şubelerimiz ve üyelerimiz üzerinden bu bilgileri toplamaya çalışıyoruz" dedi.
Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer ise bugün Akşam gazetesinde yayımlanan röportajında, Türkiye'de 57 bin 108'i devlet okulu olmak üzere toplam 71 bin 320 tane okul ve 850 bin sınıf olduğunu, Cuma itibarıyla Covid-19'dan dolayı toplamda 2 bin 225 sınıfın kapandığını söyledi.
Türkiye'de devlet okullarında yüz yüze eğitim 6 Eylül'de yeniden başladı.
Eğitim-Sen, 13 Eylül'den bu yana her hafta okullarda öğretmen, öğrenci ve personel arasında yeni görülen Covid-19 vakalarının sayısını paylaşan bir rapor yayımlıyor.
Haftalık raporlarında ortalama 30 ilden toplanan verileri yayımlayan sendika, bu rakamların tüm Türkiye'deki okulları değil, sadece çeşitli illerdeki şubeleri ve üyeleri üzerinden topladıkları verileri yansıttığını belirtiyor.
Son raporda, "Kapanan sınıf sayıları istikrarlı bir şekilde her hafta aynı düzeylerde devam etmektedir. Kaldı ki tüm illerin verileri paylaşıldığında sayıların bizim paylaştığımız sayıların çok çok üzerinde olduğu ortaya çıkacaktır" ifadelerine yer veriliyor.
Türkiye'deki tüm okullarda görülen Covid-19 vaka sayılarını edinebilmek için ulaştığımız Milli Eğitim Bakanlığı ise bu verilerin paylaşılmadığını açıkladı.
Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer ise Akşam gazetesine yaptığı açıklamada "Sınıf bazlı alınan tedbirler olumlu sonuç veriyor. Altı haftayı geride bıraktık ve okul değil, sınıf ve vaka bazlı bir sistem geliştirdik. Herhangi bir sınıfta vaka olduğu zaman başlangıçta 14 gün, daha sonra Sağlık Bakanlığı'nın önerileri doğrultusunda 10 günlük yüz yüze eğitime ara verdik. Şu an endişe edici hiçbir durum yok" dedi.
Özer, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Tedbirler merkezden planlanmayacak. Tedbirler tümüyle okul bazlı ve yerel yöneticilerin inisiyatifinde olacak. Sınıflar kalabalıksa ikili eğitim olabilecek, havaların kararmasıyla birlikte okul açılış ve kapanış saatlerini vali ve kaymakamlar belirleyebilecek. Yine yerel yönetimler inisiyatif kullanarak okullardaki temizlik ve tedbir koşullarına ilişkin ilave kararlar alabilecek."
Eğitim-Sen'in 13 Eylül'den bu yana yayımladığı raporlarda, okullardaki Covid-19 vaka sayılarına dair bilgi alınan şehir sayılarının haftadan haftaya farklılık gösterdiği görülüyor.
BBC Türkçe'ye konuşan Eğitim-Sen Genel Yükseköğretim ve Eğitim Sekreteri Sinan Muşlu, raporların sadece sendika şubeleri üzerinden edinilen bilgileri yansıttığını söyleyerek, özellikle son iki haftadır yerel idarecilerin bilgi paylaşan sendika üyelerine baskı yaptığını iddia ediyor:
"Okullarda yaşanan vakalar ve kapanan sınıflarla ilgili bilgilerin paylaşılmaması için okul yöneticileri ve eğitim emekçileri, il ve ilçe milli eğitim müdürlükleri tarafından uyarılıyor. Bu baskıları ispatlayan bazı WhatsApp yazışmaları da mevcut."
Muşlu, haftalardır okul isimlerini de içeren detaylı vaka tabloları sebebiyle bazı üyelerden gelen talep üzerine, bu hafta okul ya da şehir isimlerini belirtmeyen bir rapor hazırlamak zorunda kaldıklarını söylüyor.
Sendikaya göre MEB bu süreci şeffaf yürütmüyor ve okullarda yaşanan sorunları gizli tutmaya çalışıyor:
"Raporumuzun il il, okul okul detaylı tablosunu okul yöneticileri ve eğitim emekçileri üzerinde bir baskı oluşmaması için bu hafta yayınlamayacağız. Detayı elimizde bulunan bu verilerin sadece toplam sayılarını paylaşacağız.
"MEB, okullarımızdaki bilgilere ulaşmayı engelleyici tedbirleri almaktaki çabasını bir kenara bırakarak şeffaf olmalı ve doğru verilerle kamuoyunu bilgilendirmelidir.
"Vakaların ve kapanan sınıf sayılarının bilgisini doğru paylaşmamak ve kamuoyunun bu bilgilere ulaşmasını engellemek sorunları ortadan kaldırmadığı gibi tedbirlerin alınmasını da geciktirmektedir."
Sendikanın bu iddialarını sorduğumuz MEB, haber yayımlanana dek herhangi bir açıklamada bulunmadı.
Türk Tabipleri Birliği Okul Çalışma Grubu üyesi Dr. Gülgün Kıran ise okullarda artan vaka sayılarının Türkiye genelinde yaşanan durumdan farklı olmadığını belirterek, toplumdaki aşılama oranının artırılması gerektiğini söylüyor:
"Ülke genelinde rakamlar bu kadar artmışken, PCR pozitiflikleri bu kadar yüksekken, elbette okullardaki vaka sayılarında da artış görülüyor. Okullarda aşırı yüksek bir vaka artışı yok. Alınmayan tedbirlere ve sağlanamayan toplumsal bağışıklığa bağlı olarak beklenen düzeyde seyrediyor.
"Halen yeterince havalandırılmayan sınıflar, öğretmen istihdamı yapılmayan okullar, temizlikçisi olmayan ve hijyen koşulları sağlanamayan okullar var. Veli-Der raporlarına baktığımızda, hala kalabalık sınıfların seyreltilmediğini ve 40-50 kişilik sınıflar olduğunu görüyoruz."
Esas sorunun toplumsal bağışıklığın sağlanamamasından kaynaklandığını savunan Kıran hem erişkin hem de çocuk nüfusta yeterli aşılama yapılmasını gerektiğini hatırlatıyor.
Her okulun gerekli sosyal mesafe ve hijyen koşullarını sağlayabilmek için ayırdığı bütçenin, velilerden toplanan bağış miktarına bağlı olarak birbirinden farklılık gösterdiği ifade ediliyor.
Muşlu, pandemi sürecinde gerekli ihtiyaçların velilerden toplanan bağışlarla karşılandığını ve velilerin ekonomik durumuna bağlı olarak bazı okulların daha avantajlı olduğunu anlatıyor:
"Okullara yeterli ödenek ayrılmadığını biliyoruz. Çünkü okul yönetimleri, okulun eksik kalan ihtiyaçlarını karşılayabilmek için velilerden bağış alma yolunu seçiyor. Bu aslında üstü örtülen ama bilinen bir gerçek.
"Dolayısıyla pandemi sürecinde de ekonomik durumu daha iyi olan ailelerimizin yaşamış olduğu semtlerdeki okulların donanımları daha iyi."
Öte yandan özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra fiziki olanakları güçlü okulların genellikle imam hatip liselerine çevrildiğini söyleyen Muşlu, kontenjanı dolmayan bu okulların özellikle pandemi sürecinde daha etkili kullanılması gerektiğini savunuyor:
"İmam hatibe dönüştürülen okullara yeterli düzeyde ilgi yok. Hatta bazılarında fazla boş sınıflar bulunuyor. Biz bu konuda Millî Eğitim Bakanlığı'na yazı yazdık ve özellikle Pandemi döneminde, ihtiyaç fazlası imam hatip okullarının ivedilikle akademik okullara dönüştürülmesini talep ettik.
"Birbirine yakın imam hatip okullarının da birleştirilerek diğer yoğun okulların mevcudunun seyreltilmesini istedik. Bu yazımıza herhangi bir yanıt verilmedi. Ama son dönemde liseler arası geçiş başvurularının yeniden açılması söz konusu oldu."
Türkiye genelinde yaklaşık 1400 özel okulun üye olduğu Türkiye Özel Okullar Derneği Başkanı Zafer Öztürk, pozitif vakalar sebebiyle kapanan sınıflar olduğunu ancak henüz hiçbir okulun tamamen eğitime ara verecek duruma gelmediğini söylüyor.
Özel okulların, devlet okullarından farklı olarak 16 Ağustos itibarıyla yüz yüze eğitime başladığını söyleyen Öztürk'e göre, bu ay itibarıyla okullardaki vaka sayılarında artış yaşanmaya başladı:
"Mevsim itibariyle gribal enfeksiyonların da artmasıyla okullarımızdaki vaka sayılarında da bir artış var. Ama yine de ikinci ay itibariyle de gayet iyi gittiğimizi söyleyebilirim.
"Özel okullarımızda sınıf kapasitesi maksimum yirmi dörttür. Dolayısıyla özel okullar sınıflarda mesafe uygulamasını çok rahat yapabiliyorlar.
"Temiz okul belgesi aldılar, hijyen koşullarını gerçekleştirdiler. Ayrıca okullarımızdaki hem öğretmen hem de personelin aşılanma oranının yüzde 95'in üzerinde olduğuna eminiz."
BBC Türkçe'nin edindiği bilgiye göre, Ankara'daki bazı özel okullarda, pozitif çıkan bir öğretmenden "durumu çok ciddi olmadıkça" evinde uzaktan eğitime devam etmesi talep ediliyor.
Özel okullarda çalışan öğretmenlerin pozitif olması durumunda nasıl bir protokol izlediklerini sorduğumuz Öztürk ise koronavirüse yakalanan bir öğretmenin, hastalığı nasıl atlatıyorsa atlatsın uzaktan ya da yüz yüze eğitim veremeyeceğini söylüyor:
"Öğrenciler arasında vaka görülen ve 10 gün süreyle kapatılan sınıflarda uzaktan eğitimin devam etmesi çok doğru bir karar. Ancak pozitif bir öğretmeni uzaktan bile olsa çalıştırmak, söz konusu dahi olamaz."
Eğitim-Sen'e göre okullarda artan vaka sayılarına karşı acilen ek öğretmen atamalarının gerçekleşmesi ve sınıf mevcutlarının seyreltilmesi gerekiyor.
Sayıştay raporlarına göre Türkiye'de eğitim öğretim sektöründe en az 150 bin öğretmen açığı olduğunu söyleyen Muşlu, ek atama yapılmasının pandemi sürecinde özellikle önemli olduğunu anlatıyor:
"Şu anda illerimizin çoğunda sınıflar 35-40 kişilik öğrencilerden oluşuyor. Pandemi koşullarında sosyal mesafe kuralına uygun eğitim verilebilmesi için sınıfların seyreltilmesi ve buradan doğacak öğretmen açığının kapatılması gerekiyor."
Sendika, 40 dakika olan ders sürelerinin 30 dakikaya düşürülmesi ve okullarda yeterli sayıda yardımcı personel görevlendirilmesi gerektiğini belirtiyor.
Okullardaki temizlik malzemelerinin yeterince sağlanmadığını ve bu ortamların temizliğinin düzenli bir şekilde yürütülmediğini belirten Eğitim-Sen'e göre, MEB'in okullardaki tuvalet ve lavabo sayılarını da artırması gerekiyor.