‘Çözüm süreci ve demokratik yapılanma bir bütün’

‘Çözüm süreci ve demokratik yapılanma bir bütün’

7 Haziran seçimlerinin ardından pek çok uzmana göre, seçmenin ortaya koyduğu tablo bir koalisyon hükümetini işaret ediyor. Partilerin uzlaşmasını gerektiren bu tabloda, öncelikli konulardan birini de çözüm süreci oluşturuyor. İstanbul Politikalar Merkezi Direktörü ve Sabancı Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Fuat Keyman, gerek objektif gerek rakamsal olarak seçimlerin en başarılı partisinin Halkların Demokratik Partisi HDP olduğunu ifade ediyor.

Bu başarının HDP'nin yürüttüğü ikili bir stratejiden kaynaklandığını belirten Keyman, partinin kendisine oy vermeyen muhafazakâr Kürtlerin oyunu kazandığını ve Kürt sorununun yegâne muhatabı haline geldiğini söylüyor. Uzman ayrıca HDP'nin bir Türkiye partisine dönüşerek, ülkenin genel demokratikleşmesi ve Kürt sorununu birleştirmeyi başardığına dikkat çekiyor. Keyman seçim sonrası oluşan uzlaşı ve demokrasi beklentisinin ise sadece HDP ile değil, tüm partilerin çabası ile gerçekleşebileceğini aktarıyor.

“En az HDP'liler kadar diğer partilerin de seçim sonuçlarını doğru okumaları gerekiyor. Dolayısıyla HDP'nin Türkiyelileşme sürecine katkı vermeleri ve ama bu katkıyı verirken de HDP'nin seçim başarısının anahtarı olan Türkiye'nin demokratikleşmesi yolunda çalışmaları gerekiyor" diyen uzman, demokratikleşme ve çözüm sürecinin bir bütün olarak ilerleyebileceğinin altını çiziyor : "Aslında HDP'ye birebir katkı vermek değil, Türkiye'nin demokratikleşmesi üzerine çalışırlarsa, kutuplaşma yerine Türkiye'nin sorunlarını çözecek ortak zeminleri yaratabilirlerse bu HDP'ye de katkı vermek anlamına gelecektir. O yüzden de tüm aktörlerin bu sorumluluğu üstlenmeleri gerekiyor.”

‘Özgürlükler artık birbirine bağlı algılanıyor'

Berlin Hür Üniversitesi öğretim üyesi, siyaset bilimi uzmanı Dr. Bilgin Ayata da geçmişte sadece terör sorunu olarak algılanan Kürt sorununun artık bir demokratikleşme sorunu olarak görüldüğünü ve bu çerçevede diğer bütün özgürlüklerin birbirine bağlı bir şekilde algılandığını belirtiyor. Ayata bu algıda HDP'nin yürüttüğü çoğulcu politikaların etkili olduğunu şu sözlerle savunuyor:

“Mesele, çözüm süreci için spesifik bir sorun olmaktan çıkmıştır. Devlet şiddetinden, ayrımcılıktan, ırkçılıktan, cinsiyetçilikten mağdur olan çok geniş bir çevre artık ortak bir paydadan hareket ediyor. Buna şu an, HDP'nin aldığı yüzde 13'lük bir puan olarak bakabiliriz. Ama bu, çok kısa vadeli bir bakış olur. Bence seçimlerle birlikte gelişen kırılma yeni bir siyaset düzenine işaret ediyor. Bunu önümüzdeki seçimlerde çok daha net göreceğiz.”

‘HDP, stratejik olarak AKP-CHP Koalisyonun destekler'

Profesör Keyman, çözüm süreci ve demokratikleşmenin yürütülebilmesi için ya AKP-HDP ya da AKP-CHP koalisyonuna ihtiyaç duyulduğunu söylüyor. Uzman, HDP'nin AKP ile bir koalisyon kurmak yerine seçim öncesi stratejisini gözeterek, AKP-CHP koalisyonuna destek vereceğini öngörüyor.

„Burada HDP'nin tercihi aslında doğru oluyor. Çünkü çözüm sürecinin devam etmesi için, beraberinde hem Kürt sorununun hem de Türkiye'nin partisi olduğu savını sürdürebilmesi için AKP-CHP koalisyonu HDP'ye yardımcı olabilir” şeklinde konuşan Keyman sözlerini şöyle sürdürüyor:”Tabii, öyle bir koalisyon eğer kurulabilirse sayısal anlamda da Türkiye'nin anayasasını yapabilecek bir koalisyon olacaktır. Ayrıca söz konusu koalisyona bir anlamda muhafazakâr modernleşme de diyebiliriz. Zira seküler ve muhafazakâr iki modernleşme stilinin koalisyonu Türkiye'nin kutuplaşma sorunlarını çözebilir, birlikte yaşamayı güçlendirebilir.”

‘Çözüm sürecinin tek adresi HDP’

Dr. Bilgin Ayata ise HDP'nin Meclis'e girmiş olmasını bile başlı başına çözüm süreci olarak niteliyor. Uzman, bu konuda beklenen dönüşümün yegâne adresinin HDP olduğunu savunuyor. Bu bağlamda koalisyon hesaplarının hiçbirinde çözüm sürecinin yeterince yer bulamayacağını ileri sürüyor. Ayata söz konusu iddiasını şöyle gerekçelendiriyor:

“MHP'nin buradaki tutumu çok net; CHP'nin biraz daha esnek. Ancak gerçekçi baktığımızda zaten içerik olarak çözüm süreci aktif işleyen bir süreç değil. Sadece bir duraksama yaratabiliyor. Bu da önemli, çünkü şu an bölgenin her tarafında savaş var. Yani Türkiye'deki çatışmaların durmuş olması ve Kürt sorununu demokrasi çerçevesinde konuşabiliyor olmamız bile çok ciddi bir kazanımdır. Ama buna karşın hiçbir siyasi partide dönüştürücü, sorunu gerçekten çözüme götürecek kadar keskin bir biçimde ne idari ne de niyet olarak herhangi bir yaklaşım görüyorum.”