KCK'nın Avrupa sorumlularından Zübeyir Aydar, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın geçmiş başbakanlardan epey farklı girişimleri olduğunu ancak 'bir çözüm projesi' olmadığını söyledi. "Devletle yürütülen müzakerede başmüzakereci Abdullah Öcalan'dır diyen Aydar, "Veto hakkına da o sahiptir" ifadesini kullandı.
Vatan gazetesi yazarı Hüseyin Yayman’a konuşan Aydar, "Biz sürece silahları susturalım diye girdik" diyen Aydar, "Gelinen noktada hala geri dönülmez noktadayız diyemiyoruz. Keşke bunu söyleyebilseydik" dedi. Cumhurbaşkanlığı seöimlerine de değinen Aydar, Başbakan Erdoğan'ın aday olması halinde desteklenip desteklenilmeyeceğine ilişkin, "Bu hareket diyalog ve müzakereye açıktır. Bu nasıl olur, şartlar nasıl gelişir, bunu zaman gösterecek" diye belirtti.
Zübeyir Aydar’ın Hüseyin Yayman'a verdiği söyleşiden ilgili kısımlar şöyle:
Türkiye’ye ne zaman dönüyorsunuz?
Keşke bu soruya ‘çok yakındır’ cevabını verebilseydim. Malesef halen belirsizlik devam ediyor.
Dönmek istiyor musunuz?
Biz burada misafiriz ve misafirler her zaman evine dönmek ister. Seçimdeki argümanlar, özellikle Kürt cenahının kullandığı kavramlar, Newroz’da verilen mesajlar, sloganlar, fotoğraflar bizim buralarda kalışımızı anlamsızlaştırıyor.
Kalışınız neden anlamsızlaştı?
Dönmenin fiili alt yapısı var, hukuki altyapısında sorunlar sürüyor
Size göre Erdoğan bu sorunu çözmek istiyor mu, çözebilir mi?
Erdoğan’ın geçmiş başbakanlardan farklı pratikleri, epey farklı girişimleri var. İmralı süreci başta olmak üzere büyük bir inisiyatif aldı. Kişisel olarak gördüğüm Erdoğan’da bir çözüm projesi yok. Hükümetin, çalışılıp hazırlanmış, belli bir sonuca bağlanmış, muhataplarıyla tartışılmış, ortaklaşılmış bir projesi yok.
Nasıl bir proje, açar mısınız?
Öcalan’ın hükümete verilmiş yol haritası var. Başa dönersek Erdoğan çözmek, bu sorundan kurtulmak istiyor ancak halen bir projesini görmedik. Heyetlere bu konuları müzakere yetkisi verilmedi.
Atılan adımlar yok mu?
Hiçbir şey yapılmadı demiyoruz. Bir inisiyatif, diyalog süreci var. Bir yılı aşan bir süredir ateşkes sürüyor ve cenazeler gelmiyor. Bu çok değerlidir. Bu süreç şimdiye kadar kimseye kaybettirmedi. Seçim sonuçları da bunu teyit ediyor. Savaşta biri kazanır, diğeri kaybeder. Ancak barış, iki tarafa da kazandırır.
Çatışma yeniden başlar mı?
Keşke diyalogdan müzakereye geçebilseydik. Biz bu sürece bir süre silahları susturalım, hazırlık yapalım, sonra yeniden başlarız diye girmedik. Samimiyetle girdik. Siyaset yolunu açarak, bir daha silahların konuşmayacağı bir ortam yaratmak amacıyla girdik. Ancak hala geri dönülmez noktadayız diyemiyoruz. Keşke bunu söyleyebilseydik.
Siz Suriye’deki Rojava’daki durumu nasıl görüyorsunuz?
Öyle görünüyor ki Suriye’de kaos durumu epey sürecek.
Bölgede bir Türk-Kürt ittifakının ayak seslerinden bahsediyorlar, böyle bir gelişme görüyor musunuz?
Türkiye yüzyıl önce o bölgelerden çıkarıldı. Bu kendi inisiyatifiyle bir çıkış değildi. Türkiye çıkarken bölgede çok çelişkili yapılar oluşturuldu. Lozan’da ve Ankara Anlaşması’nda Türkiye’ye sen buralara ilişmeyeceksin denildi. Türkiye uzun süre kendi içinde yaşadığı sorunlardan dolayı bu bölgeyle bağını kopardı, sırtını döndü. Fakat bu Türkiye’nin ve Anadolu’nun gerçeklerine aykırıdır. Hititler’den bu yana kim Anadolu’da hüküm sürdüyse bir gözü o bölgeyle baktı ve bölgenin sorunlarıyla ilgilendi. Anadolu’nun bölge üzerinde hakimiyeti Doğu Roma ile kurumsallaştı. Osmanlı ile büyük ölçüde devam etti ve kökleşti. Yanlış anlaşılmasın. Osmanlı’daki gibi bu bölgeler bizim hakimiyetimizde olsun demiyorum. Bu bölgeyle ilgili ve ilişkili olalım diyorum. Son iki yüz yılda buraya Batılı güçler gelip yerleşti. Bölge halkı olmayan ve bölge halkları lehine bir çözümü olmayan, ‘böl-parçala-yönet’ mantığıyla hereket eden yapılar geldi.
Türkiye bölgeyle neden ve nasıl ilgilenmeli?
Türkiye Suriye’de şimdiye kadar sürdürdüğü Kürtleri görmeme politikasından vazgeçmeli. Geçmişte Irak Kürtleriyle kırmızı çizgiler vardı. Şimdi onlar aşıldı. Bu Rojava için de geçerli olmalıdır. Kürtler’le barış Türkiye’yi büyütür, ufkunu açar.
Peki bu konuda ne yapılmalı?
Kürt barışı, Türkler’le Kürtler’in yeniden demokratik ittifakı bölgedeki sorunların çözümüne büyük katkı sağlar. Bu ittifak diplomatik, siyasi, idari, ekonomik olarak Türkiye’nin önünü açar.
Peki size göre bu demokratik ittifak nasıl gerçekleşecek?
Irak Kürdü’yle dost olup, kendi Kürdüyle kavgalı bir Türkiye bunu yapamaz. Rojava’yı düşman görerek bunu başaramaz. Türkiye önce Türkçe bilen Kürtler’le anlaşmak zorundadır. Şimdi Türkçe bilmeyenlerle barışıyor ama Türkçe bilen Kürtler’le de barışmalı.
Yani sınırlar kalkmalı mı ?
Oratadoğu’daki sınırlar kağıt üzerinde kalabilmeli. En azından AB sınırları gibi sembolik düzeye düşebilmeli. Bu bölge, on beş bin yıl medeniyet anlamında dünyaya liderlik yaptı. Şimdi bu duruma düşmesi hepimiz açısından tirajiktir.
Gülen Hareketinin Kandil’e mektup yazdığı iddia ediliyor size de bir diyalog arayışı ulaştı mı?
Bize yansıyan bir mesaj yok. Diğer arkadaşlardan da bu konuda herhangi bir mesaj gelmedi.
Öcalan’dan, Kandil’den, Avrupa’dan farklı mesajlar geliyor şeklinde bir algı var, ne diyorsunuz?
Bunlar örgüt içinde ikilik yaratmaya yönelik hamlelerdir. Abdullah Öcalan’la, Kandil ve bizim aramızda ayrı bir durum yoktur. Abdullah Öcalan bu hareketin kurucu lideri ve önderidir. Veto hakkına sahiptir. Devletle yürütülen müzakerede başmüzakereci odur.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kürt siyasi hareketi kimi destekleyecek?
Öncelikle adaylar henüz netleşmemiş. Bu iki turlu bir seçimdir. Parlamentoda dört grup var. Öyle görünüyor ki ilk tur için herkes gücünü denemek için bir aday gösterecek. İkinci tura iki aday kalır. Bu benim kişisel düşüncemdir. BDP -HDP cenahı da kendi Devletle projesini anlatabilmek için birinci turda kendi adayını çıkartabilmeli. Alternatif olduğunu topluma göstermelidir. BDP-HDP bloğu müzakerelere, pazarlıklara, ittifaklara ve diyaloglara açık olmalılar. Bugünden şu desteklenecek, bu desteklenecek demek için henüz erken.
Bu şu derken Erdoğan’ı mı kast ediyorsunuz?
Bu hareket diyalog ve müzakereye açıktır. Bu nasıl olur, şartlar nasıl gelişir, bunu zaman gösterecek.