'Çözüm sürecinde çetin mücadele ‘statü’ talebinde yaşanacak'

'Çözüm sürecinde çetin mücadele ‘statü’ talebinde yaşanacak'

İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, Akil İnsanlar Heyeti toplantısında AKP kanadından daha fazla güvenlikçi politika izlediğini ifade etti.

Akil İnsanlar Heyeti'ndeki isimlerden biri olan İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, 19 Ekim 2014 tarihinde çözüm sürecinin hızlandırılması ve barış adımlarının sağlamlaştırılması noktasında Dolmabahçe’de 10 saat süren hükümet ve heyet arasındaki toplantıyı T24’e değerlendirdi.  

Öztürk, Türkdoğan’ın Dolmabahçe toplantısındaki izlenimleri ve değerlendirmeleri şöyle:

 

‘İnsan hakları çözümünde sorun çıkmaz’

 

Toplantının başlangıcında Başbakan Davutoğlu’nun konuşmasında ifade ettiği etnik ve inanç çeşitliliğinin kabulüne dayalı ancak kapitalist modernite anlayışı çerçevesinde yeni Ortadoğu tahayyülü ile PKK lideri Abdullah Öcalan’ın demokratik sosyalizm eksenli ancak daha çok kendine özgü ekolojik-demokratik toplum modeline dayalı etnik ve inanç çeşitliliğinin bir arada yaşayabileceğine ilişkin görüşleri arasındaki paralelliklerin ve tabii ki çelişkilerin öne çıktığını belirtmek isterim.

 

‘Yönetme-statü bakış açısındaki farklılık’

 

Bu gözlemim şunu göstermektedir ki, Kürt sorununun insan hakları temelinde çözümü önünde her iki taraftan doğru engel çıkmayacağı ancak siyasal bakış açılarındaki farklılık nedeni(yönetme-statü gibi) ile çetin ve sert bir mücadelenin yaşanacağını belirtebilirim.

 

‘AKP tabanı soruna daha fazla güvenlikçi yaklaşıyor’

 

Toplantıda öne çıkan bir diğer husus ise hükümetin ve AKP tabanının soruna daha fazla güvenlikçi yaklaştığı, önce güvenlik sonra özgürlük yaklaşımını esas aldığı biçiminde idi. Nitekim bölgede 30 yıldır 00devam eden iç iktidar kavgasının yani bölgeye hakim olmak için devletin ve PKK’nin uyguladığı yöntemlerin sanki son 2 yıla özgü yöntemlermiş gibi sunulup hükümet üzerinde daha fazla güvenlikçi politika uygulanmasını isteyen AKP’lilere hayretle yaklaştım.

 

‘Hükümeti Ekim ayında uyarmıştım’

 

Bölgede yeteri kadar güvenlik aygıtı olmasına rağmen bu kesimler daha fazla güvenlik isteyerek olası bir OHAL ve sıkıyönetime giden sürecin zeminini oluşturduklarının farkında değiller. Bu hususta özel olarak hükümeti uyardığımı, Ekim ayı başında yaşanan gelişmelerle bölgede her türlü paramiriter yapının tekrar canlandığını, yoğunluklu provakasyonlar yaşandığını ve daha fazla güvenlikçi politikalar uygulanmasının zemininin oluşturulmaya çalışıldığını, hükümetin bu tuzağa düşmemesi gerektiğini ifade etmeye çalıştım.

 

‘Hüda-Par taraftarlarının sıklıkla öldürülmesini ifade ettiler’

 

Son olaylarda adeta askerin kendine mecbur hissettirdiğini belirterek hükümetin dikkatli olması gerektiğini ifade etmeye çalıştım. Toplantıda AKP’ye yakın Akil İnsanlar Heyeti’nde yer alan insanların 6-8 Ekim olaylarında Diyarbakır’da Hüda Par taraftarlarının öldürülmesini sıklıkla ifade edip, öldürülen diğer insanlarla ilgili hiçbir hususa değinmemeleri ve sürekli Kürt siyasal hareketini ve HDP’yi suçlamalarını yoğun bir ideolojik saldırı olarak algıladım. Bu husus toplantıda eleştirildi.

 

Türkiye’nin Kobane kuşatmasındaki tutumu

 

Toplantıda Kürt siyasal hareketinin soruna bakış açısı ile hükümetin soruna bakışı arasındaki farklara değinildi ve Kobanê kuşatmasında Türkiye’nin tutumu sıklıkla konuşuldu. Hükümetin eski çizgisini sürdürdüğü, PYD’nin ÖSO ile işbirliği halinde Esat rejimine karşı açıktan savaşmaması gerekçe gösterilerek adeta bu hususun cezalandırıldığı izlenimi edindim. Bu durum Türkiye’nin uyguladığı dış politika hatalarının iç politikaya kötü bir yansıması olarak tezahür etti.

‘Başbakan dış politikada ‘sünnicilik’ uygulamadıklarını söyledi’

 Başbakan Davutoğlu dış politikada kesinlikle “sunnicilik” uygulamadıklarını, bunun yaratılmış aleyhte bir propaganda olduğunu belirterek özellikle kendini savunma ihtiyacı duydu. Kürtlerin soruna artık “4 parçada Kürdistan” sorunu olarak gördüklerini bu nedenle hangi parçada olursa olsun Kürtlere yapılan saldırıların tüm Kürtlerde infial uyandırdığını özellikle belirttim.

 

‘Hükümet bir çoğumuzda hayal kırıklığı yarattı’

 

IŞID isimli cihatçı soykırımcı çete yapılanmasının Ezidi Kürtlere yönelik uyguladığı soykırımın şahsım dahil tüm Kürtlerde infial uyandırdığını, Ezidi kadınların Musul pazarında satılmasının hiçbir şekilde izah edilemeyeceğini, bu örgütün Kobanê’ye yönelik saldırısında Türkiye’nin pasif kalarak aktif tutum almayarak Kürtlerde olumsuz bir noktada algılandığını ifade ettim. Hükümetin ısrarla soruna politik yaklaştığını hissettirmesi esasında birçoğumuzda hayal kırıklığı yarattı.

 

‘Öcalan’dan önce ‘kamu düzeni’

 

Barış ve çözüm sürecinde devam eden diyalogun müzakere aşamasına geçmesi gerektiği bu nedenle Abdullah Öcalan’ın koşullarının düzeltilerek talep ettiği sekreteryanın kurulması, dış dünya ile iletişiminin sağlanması ve süreci izleyecek gerektiğinde arabuluculuk yapacak sivil bir izleme kurulunun oluşturulması gerektiği konularında genel bir görüş birliği oluştu. Hükümet bu hususta atılacak adımları gündemine aldığını ancak önce kamu düzenini sağlayacağını daha sonra bu konularda adım atacağını ifade etti.

 

Akil İnsanlar Heyeti’nin esasen misyonunu tamamlandığı ancak herkesin topluma karşı kişisel sorumlulukları olduğu, bundan sonraki süreçte oluşturulacak sivil izleme kurulunda yada çeşitli çalışma gruplarında akil insanların yer alabileceği, hükümete görüş ve önerilerini her zaman sunabilecekleri konusunda genel bir görüş birliğine varıldı.

 

‘Bu süreçte Öcalan’ın rolü iyice belirginleşti’

 

 Söylenebilecek çok husus var ancak belirtmek gerekir ki, çözüm sürecinde hükümetin kararlı olduğu, sürecin ilerletilmesi noktasında her türlü görüş ayrılığına rağmen ısrarcı olunacağı, sivil mekanizmaların daha fazla devrede olması gerektiği ve Abdullah Öcalan’ın bu süreçte rolünün iyice belirginleştiği ve bu konuda hükümetin adım atacağı kanaatinde olduğumu belirtmek isterim.