'Çözüm sürecinin AKP seçim beyannamesinde yer almamasının sebebi baskı hatasıymış!

'Çözüm sürecinin AKP seçim beyannamesinde yer almamasının sebebi baskı hatasıymış!

Başbakan Ahmet Davutoğlu, partisinin seçim bildirgesini anlatmaya yönelik olarak bir grup gazeteci ile sohbet toplantısı düzenledi. Papa'nın açıklamaları ve Avrupa Parlamentosu'nun "Ermeni soykırımı" taslağını kabul etmesinin ardından alevlenen 1915 tartışmalarıyla ilgili konuşan Başbakan Davutoğlu, "çözüm süreci"nin beyannamede olmamasıyla iligli de açıklamalar yaptı. Davutoğlu, bunun sebebinin baskıda yaşanan bir hata olduğunu söyleyerek, "Dijital ortamda metin baskıya gönderilirken bazı kaymalar olmuş, bir iki sayfa düşmüş. Onlar eklenerek beyanname tekrar baskıya gönderilecek" dedi.

Hürriyet'ten Cansu Çamlıbel'in haberine göre Davutoğlu, bir grup gazeteci ile sohbet toplantısı düzenledi. Davutoğlu bu toplantıda soruları yanıtladı. Toplantıdan dikkat çeken başlıklar şöyle:

AK Parti, Alevilerin sorunları konusunda ne yapacak? Alevi aday var mı?

Ben bu konunun seçim yatırımı olarak görülmesini istemiyorum. Bunu seçimden önce gündeme getirmeyi Alevi vatandaşlarımıza karşı da bir saygısızlık olarak görüyorum. Seçimden hemen sonra zihnimde bu konuda olgunlaşmış olan hususlarda adım atacağız. Benim zihnimde olan unsurların çoğunu kendileriyle de test ettim. Ben kadın adaylara ‘Sadece kadın olduğunuz için burada değilsiniz’ dedim. Alevi meselesinde de bir grup Alevi olsun diye yapılan tercihleri doğru görmüyorum. Listelerimizde çok sayıda Alevi de var ama ben şimdi onları Alevi diye size tanıtmayı ve isimlerinin o şekilde çıkmasını doğru görmüyorum. Ama şunu söyleyebilirim; gelecek meclis muhtemelen bugüne kadar Alevilerin toplam temsilde en fazla temsil edildiği meclis olacak.

Geçen sene Tayyip Erdoğan 23 Nisan’da Osmanlı Ermenileri için bir taziye mesajı yayınladı. Türkiye’nin bu yıl pozisyonu değişti mi, geriye gidiş var mı?

Hiçbir değişiklik yok. Bu yıl Hrant Dink’in vefat yıldönümünde yayınladığım açıklama, geçen seneki taziye mesajının bir adım ötesidir. Bu noktada tutumumuzda bir değişiklik yok. Biz acıyı paylaşırız, herkesle her şeyi konuşmaya hazırız. Ama Batı insanının kibrini yakından biliriz. Eşit düzeyde konuşmaya hazırız. Kim isterse göz mesafesinde konuşuruz ama bize kimse tepeden konuşamaz, kim olursa olsun. Bakın 1.5 sene önce Erivan’a giderken çok açık bir biçimde "Bu bir katliamdır" diye ifade ettim. O zaman hatta dünyada olay oldu, her yerde haber oldu. Türkiye burada çok mesafe kat etti. Yarın gelsinler ‘adil hafıza’ diye aynı üslupla konuşurum. Ama bir grup Avrupa Parlamentosu’nda tarihi yaralayacak biz de ‘A ne iyi etmişsiniz, öyle olmuştur’ diyeceğiz! Kusura bakmasınlar. Bir karış dahi yukarıdan bakana ‘Önce şu göz mesafesine in sonra seninle konuşuruz’ derim.

2015’te Türkiye ‘ortak acılar’ üzerinden daha ileri bir söylem geliştirecek beklentisi vardı. Papa’nın açıklamasının ve AP kararının ardından bu beklenti tamamen rafa mı kalktı? Önümüzdeki günlerde de bir adım ötede bir açıklama olabilir mi?

Olabilir ama bunu ne Avrupa Parlamentosu kararı ne de Papa belirler, bunu bizim irademiz belirler. Türklerin Ermenilerle görüşmesi için herhangi bir üçüncü tarafa ihtiyaç yok. Bu tür açıklamalar aslında ortamı zehirleyerek daha ileri adım atılmasını engelliyor. Biz bu tür kibirli konuşmaların karşısında alttan alan bir konuşma yapamayız. Şu ortamda biz yine kendi inandığımız şeyleri söyleriz. Ama baskıyla bir şey yapıyor görüntüsü vermeyiz.

Bu sene Bilgi Üniversitesi’nin benzer bir konferansa ev sahipliği yapması bekleniyordu. Vazgeçtiler. Boğaziçi’nde yapılacak. Sizin hükümet olarak yapılmasına hiçbir itirazınız var mı?

Hayır, yok. Ben hiçbirinden rahatsızlık duymam, yeter ki şiddete dönüşmesin.

Çözüm süreci seçim beyannamesinde neden yok?

Dijital ortamda metin baskıya gönderilirken bazı kaymalar olmuş, bir iki sayfa düşmüş. Onlar eklenerek beyanname tekrar baskıya gönderilecek.

Türklük kavramı ‘Yeni Türkiye Sözleşmesi’nde neden yok? Bu metin yeni anayasanın ipucu mu?

Azıcık etimoloji bilgisine sahip olan zaten Türkiye kavramı içinde hangi kimliğin bulunduğunu bilir. Bir vatandaşlık tanımı yapılırken o ülkeye ait olmakla ilgili bir tanım yapılır. ‘Stratejik Derinlik’ten sonra ‘Tarihi Derinlik’ diye birkitap yazmayı düşünüyordum, yazamadım. Bir bölümünü yazmıştım ama sonra ‘AK Parti’ye ve Sayın Başbakanımıza zarar verir’ düşüncesiyle bıraktım. Benim ‘tarihi derinlik’ dediğim kimlik unsurlarıyla çağdaş bir anayasa arasında hissi bir bağ kurmak ve bunu modern, demokratik bir hukuk devletinin içine yerleştirmek. O yüzden dikkat ederseniz metinde kullandığım ifadeler arasında Türk yok ama Kürt de yok; Sünni yok ama Alevi de yok. Çözüm sürecini de özellikle yazmadım. Çözüm süreci konjonktürel bir şey, çözdüğünüzde biter. Bu metin istedim ki 100 sene sonra da tarihi bir referans olsun. Doğru, yanlış o metnin bir kalıcılığı olması lazım. Dikkat edin NATO’yu da kullanmadım, ‘ittifak ilişkileri ve ahde vefa’ dedim. AB’yi kullandım ama onun dışında tek bir ülke adı geçirmedim. İslam dünyasıyla ilgili sorumluluğumuzdan bahsettim ama tek tek ülkelerden bahsetmedim.