'Çözüm sürecinin selameti için Öcalan’ın önünün açılması lazım'

'Çözüm sürecinin selameti için Öcalan’ın önünün açılması lazım'

Zaman gazetesi yazarı Mümtazer Türköne bugünkü yazısında çözüm sürecine ilişkin ortaya atılan PKK ve 'paralel devlet' tartışmaları ile Abdullah Öcalan'ın çözüm sürecindeki rolünü köşesine taşıdı. PKK’nın silah kullanmadan ‘paralel devlet’ olamayacağı görüşünü dile getiren Türköne, örgütün kendi çıkarlarını korumaya çalıştığını savundu. Türköne, köşesinde “Kısa vadeli örgütsel çıkarların dışında duran ve tarihe oynayan tek aktör Öcalan. Sürecin selameti için önünün açılması lâzım. Öcalan şayet bir çekiç ise, paralel devlete değil Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni bu ülke sınırlarına raptedecek çiviler çakacaktır” ifadelerine yer verdi.

Türköne’nin Zaman gazetesinde “Paralel devletin çivisi ve Öcalan çekici” başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:

Manidar bir ortak payda: BDP Eşbaşkanı Demirtaş, AK Parti Hükümeti’ni “paralel devlet ile iç içe olmak”la suçlarken, MHP lideri, Başbakan’ı “PKK paralel devlet yapılanmasının çivilerini çakmakla” itham ediyor.

Demek ki mesele gelip “paralel devlet”te düğümleniyor. Kışkırtıcı, iddialı ve zengin çağrışımları olan bir tabir: Paralel devlet. Bilim kurgucuların “paralel evren”i gibi, demek ki devlet düzeyinde farklı bir boyut var olabiliyor.

Devleti, benzeri bütün kurumlardan ve örgütlerden ayıran bir tek özelliği vardır. Devletin ayırt edici tek özelliği koyduğu kuralları ve iradesini zor kullanarak kabul ettirmesidir. Meşrû şiddet ayrıcalığının, otorite ile bütünleşmediği durumda devlet olmaz; paralel devlet de olmaz. Öyleyse her iki lider de haksızlık ediyor. Devlet iktidarı, Cumhuriyet tarihi boyunca ilk defa bu kadar açık biçimde demokratik iktidarın kontrolüne geçti. Derin devlet, kadroları ve ayrıcalıkları ile birlikte tasfiye edildi. Öbür yandan PKK, şiddete başvurmayacağı sözünde durduğu sürece paralel devlet oluşturamaz. Silah kullanmayan paralel devlet olamaz. Paralel devletin çivisi ancak silahın kabzası ile çakılır.

Türkiye Türk’üyle, Kürt’üyle doğru yolda ilerliyor. Koparılan onca gürültüye rağmen, bütün alternatifleri göz önüne aldığınız zaman bulunduğumuz yer en iyisi değil mi? PKK terörünün, Suriye iç savaşı ile birlikte derinleştiği bir alternatifi gözünüzün önüne getirin ve cevap bulmayı deneyin. Bölgemizde yepyeni bir dünya kuruluyor ve Türkiye kendi iç dengelerini pekiştirerek bu yeni dünyaya vaziyet ediyor. Şayet kamu kurumlarının kuytularına yerleşmiş derin devlet iş başında olsaydı, PKK yaygınlaştırdığı şiddet ile paralel devletinin hükümranlık alanını genişletseydi tarihin bu kritik evresinde elimiz bu kadar güçlü olabilir miydi?

Kürt sorunu ile PKK sorunu, son demokratikleşme paketi ile birbirinden bütünüyle ayrıştı. PKK-BDP cephesi bu paketten sonra Kürt sorununa dair tek bir söz söyleyemez hale geldi. Paket için “içi boş” dedikten sonra eleştiri olarak “neden Alevîler yok” dışında söyleyebildikleri söz yok. Geriye örgütsel çıkarlar kalıyor. PKK, şartları ve gelişmeleri kendi örgütsel çıkarlarını gözeterek etkilemeye çalışıyor. Sahnede kötü polis rolünü üstlenen Cemil Bayık’ın iç savaş tehdidine gerekçe yaptığı “derin ve anlamlı müzakereler” talebi, sadece bu örgütsel çıkarlara dair. Zorluk şurada: örgütsel çıkarlar için başlayacak bir iç savaşa bu saatten sonra PKK’nın kendi tabanını ikna etmesi imkânsız; çünkü bu sefer PKK Kürtler için değil, kendisi için savaşmış olacak.

Barışı savunanların “ne güzel, sekiz aydır iki tarafa da cenaze gelmedi” argümanı yeterli değil. Bu ülkede vatan için hayatını feda edecek aslan sıkıntısı çekilmez. Doğrusu barışın herkesin ve tabii ülkenin bütünlüğünün yararına olması. Süreç Kürt sorununu bütünüyle çözerek bu azamî müştereği yakaladı. Geriye PKK’nın örgütsel çıkarları kaldı. Bayık’ın “derin ve anlamlı müzakere” dediği şey, işte bu örgütsel çıkarlar için yürütülecek.

PKK bir paralel devlet değil ama kurumsal bir güç. İçinden farklı sesler gelse de bireysel değil kurumsal tepkiler veriyor. Hatta biraz fazla kurumsal; ancak örgütün konjonktürel çıkarları temsil ettiği kitlelerin hayatî çıkarlarına da ters düşüyor. Erbil’de Kürt Ulusal Kongresi toplanamıyor. Suriye’de PKK’nın gerçek rakibi ne Nusracılar, ne de El Kaide militanları; doğrudan Barzani’nin KDP’si ile rekabet halinde. Bayık’ın “derin ve anlamlı müzakere” dediği şey bu rekabette avantaj sağlamaktan ibaret.

Bu kısa vadeli örgütsel çıkarların dışında duran ve tarihe oynayan tek aktör Öcalan. Sürecin selameti için önünün açılması lâzım. Öcalan şayet bir çekiç ise, paralel devlete değil Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni bu ülke sınırlarına raptedecek çiviler çakacaktır.