"'Cübbeli Bülo' olmak, saklanarak Abdullah kalmaktan iyidir"

"'Cübbeli Bülo' olmak, saklanarak Abdullah kalmaktan iyidir"

Cumhuriyet gazetesinde kulis bilgiler paylaşan Mustafa Halif mahlaslı yazar, CNN Türk'te Taha Akyol'un sunduğu Eğrisi Doğrusu programında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve hükümete yönelik eleştiriler yönelten eski Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç'ın iktidara yakın çevreler ve medya organları tarafından ağır ifadelerle eleştirilmesini değerlendirdi. Arınç'ın Gülen cemaatine yönelik 'paralel yapı' operasyonlarını eleştirirken sarf ettiği "Üstüme cübbeyi tekrar geçirmeyi arzu ediyorum" sözlerini "Cübbeli Bülo" başlığıyla manşetine taşıyan Güneş gazetesini hatırlatan Halif,  "Arınç'ın geç de olsa, derinlemesine eleştirmese de attığı adım başlangıç olarak önemli. Üstelik bir dönem Türkiye’nin bir bölümünün 'demokrat' diye umut bağladığı Abdullah Gül’ün tüm bu yaşananlara sessiz kaldığı dönemde saygıdeğer. Açık, net söyleyeyim. Demokrasinin rafa kaldırıldığı bu dönemde bir cümle bile olsa doğruyu söyleyerek Bülo olmak, saklanarak Abdullah kalmaktan daha iyidir" ifadelerini kullandı.

Mustafa Halif'in Cumhuriyet gazetesinin bugünkü (1 Şubat 2016) nüshasında "Bülo olmak, Abdullah kalmaktan iyidir" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:

Muhtemelen bekliyordu. Ne de olsa eski “ahbapları” idi. Çaplarını, haklı-haksız, doğruyanlış, “Reis”leri bir vurduğunda onların nasıl “bin” vurduğunu en iyi bilenlerden, üstelik o günler “beraber yürüdükleri için aynı yollarda” sessiz kalanlardan biriydi. 5 ay önce “ağabey” iken bugün ona en ağır kelimelerle vuracaklarını tahmin etmiş olabilir mi bilmiyorum, ama hayat işte. “Erdemliler” diye başlattıkları hareketin bir gün Erdoğan çizgisinin dışına çıkan kim olursa olsun, isterse partinin kurucusu olsun “hedef alınmalı, itibarsızlaştırılmalı, yok edilmeli” diye şekillenen bir yapıya dönüştüğünü sadece “görmüş” değil “yaşamış” olmak acaba ona ne hissettirdi?

Bülent Arınç’tan bahsediyorum, CNN Türk’te “bir konuşup” yandaşlardan “bin hakaret işiten” isimden. Ne “Lawrence”lığı kaldı ne “siyasi cenazeliği” ne “menfaatı bitince sırtını dönmesi”...

İşin “kreşendosu” tabii ki “aşk adamı” Ethem Sancak’ın gazetelerinden geldi. Ortayı grubun Star’ı yaptı “Maske düştü, Arınç göründü”; fileleri medyanın “Güneş”i havalandırdı: Cübbeli Bülo...

Peki, ne dedi Arınç da bu kadar saldırdılar?

“Dolmabahçe Mutabakatı’ndan Tayyip Erdoğan’ın haberi vardı, buzdolabına kaldırılan çözüm sürecine geri dönülmeli, Can Dündar ve Erdem Gül yöneltilen suçlamalardan tutuklanamaz, hatta dava açılamaz, hamasetle dış politika yürütülemez..”

Yani kimsenin söylemediği, bilmediği, çok içeriden, “yakıcı”, özeleştiri içeren bir konuşma değildi. Ama bu kadarı bile liderlerinin sözünü neredeyse “kutsal” sayacak ekip için yeterli oldu

Lider barışı “buzdolabına” koymuştu bir kere, orada kalmalıydı. Laf olarak değil fiili olarak da. Sokağa çıkma yasağı sırasında öldürülen bebekler milyonların “kayıtsız bakışları altında” “buzlukta” bekletilmemiş miydi?

Gazeteci Can Dündar yaptığı haberden dolayı, Arınç’ın “troliçe” diye andığı “yandaş Kaplan”ın da katıldığı programda “öyle bırakmam onu” diye Erdoğan tarafından savcılara, tüm Türkiye’nin önünde hedef gösterilmemiş miydi?

İç savaş yaşayan komşusundaki taraflara TIR’larla silah taşırken yakalanan, son dönemde Rusya gibi sert kayaya çarptığı için “burnunu” Suriye’nin içine bir karış bile “sokamayan” iktidarın dış politikasının iflas ettiğine tüm dünya şahit değil miydi?

Etrafındaki küçük ekibin “yere göğe” koyamadığı “liderlik” her türlü eleştiriden muaf olmalıydı. Eleştirenin, muhalifin sonu ise belliydi: Hedef gösterme, iftira, işsiz bırakma, Silivri..

Arınç’ı Silivri’ye yollayacak halleri yok tabii... Şimdilik sadece bir daha “konuşamayacak” hale getirmek istiyorlar. Arınç bir daha konuşur mu bilmem, ama bildiğim bir şey var.

Geç de olsa, derinlemesine eleştirmese de attığı adım başlangıç olarak önemli. Üstelik bir dönem Türkiye’nin bir bölümünün “demokrat” diye umut bağladığı Abdullah Gül’ün tüm bu yaşananlara sessiz kaldığı dönemde saygıdeğer. Açık, net söyleyeyim. Demokrasinin rafa kaldırıldığı bu dönemde bir cümle bile olsa doğruyu söyleyerek Bülo olmak, saklanarak Abdullah kalmaktan daha iyidir.