Cumartesi Anneleri, 30 yıl önce kaybedilen Adnan Bağça için adalet istedi

Cumartesi Anneleri, 30 yıl önce kaybedilen Adnan Bağça için adalet istedi

Cumartesi Anneleri Koronavirüs nedeniyle internetten gerçekleştirdikleri 795. hafta açıklamasında 199s senesinde kaybedilen Adnan Bağça için adalet talep etti. Bağça'nın kaybedilmesinin eski özel hareket polislerinden Ayhan Çarkın'ın itiraflarında da yer aldığını hatırlatan Cumartesi Anneleri, tüm başvurulara rağmen Bağça'nın dosyasında etkin soruşturma yürütülmediğini kaydetti. Cumartesi Anneleri, etkin bir soruşturma için makamları göreve çağırırken, Bağça'nın kardeşi Mustafa Bağça da "Biz devletten bir şey beklemiyoruz. Bize kemiklermizi versinler. Biz kendimize bir mezar hazırlayalım" dedi.

Cumartesi Anneleri gözaltında kaybedilişinin 30. yılında Adnan Bağça'nın akıbetini sordu.

 

Adnan Bağça'nın kardeşi Mustafa Bağça yaptığı açıklamada "Başvurduğumuz davalar zaman aşımına uğradı. AİHM'den de herhangi bir sonuç çıkmadı. Biz devletten bir şey beklemiyoruz. Bize kemiklermizi versinler. Biz kendimize bir mezar hazırlayalım" dedi. Davanın avukatlarından Bağça'nın yeğeni Sevgi Bağça da "30 yılı aşkın süredir devam eden hukuki süreç aile olarak bizlerin ayıbı değildir" şeklinde konuştu.

Cumartesi Anneleri'nin açıklaması şu şekilde:

"30 yıllık inkâr ve cezasızlık son bulsun; Adnan Bağça’nın akıbeti açıklansın, failleri yargılansın.

Covid-19 salgını nedeniyle sağlık meslek örgütlerinin tavsiyeleri doğrultusunda bu haftada basın açıklamamızı sosyal medya üzerinden gerçekleştiriyoruz.

795 haftadır, belge ve delilleri yok ederek sorumlulara yargısal bağışıklık sağlamayı, korku salarak toplumu sindirmeyi, kaybedilenleri isimsiz, mezarsız bırakarak bir dönemi belleklerden silmeyi amaçlayan gözaltında kaybetmelere karşı hakikat ve adalet talebimizde ısrar ediyoruz.

795 haftadır ısrarla söylüyoruz: kamuoyunun yargıya olan güvenini korumak, yasa dışı eylemlere karşı her türlü hoşgörü izleniminden kaçınmak adli makamların öncelikli görevidir. Kaybedilen sevdiklerimizin dosyalarındaki cezasızlık uygulamasına son verilmesi hukukun ve demokrasinin gereğidir.

795. haftamızda iktidarların ve yargı makamlarının hukuku yok sayarak 30 yıldır cezasız bıraktığı Adnan Bağça dosyası ile kamuoyu karşısındayız.

32 yaşındaki 4 çocuk babası Adnan Bağça Siverek’te taksicilik yapıyordu. 11 Haziran 1990 tarihinde kendisini yolcu olarak tanıtan bir kişiyi 56 DA 423 plakalı otomobili ile götürmek üzere taksi durağından ayrıldı.

Akşam eve dönmeyince ailesi her yerde onu aradı. Siverek Emniyet Müdürlüğü’ne başvuran ağabeyine “Kardeşin elimizde, başka bir şey sorma” denildi. Ertesi gün tekrar gittiğinde ise “Sana yanlış bilgi verilmiş. Kardeşinin akıbeti hakkında bilgimiz yok” denildi.

Aile, İçişleri ve Adalet Bakanlığı başta olmak üzere ilgili tüm kurumlara başvurularda bulundu. Dönemin Urfa Milletvekili ve Devlet Bakanı olan Cenap

Gülpınar’la görüşen aileye Gülpınar: “Bazı kurumlar bizi de aşıyor. Devlet içinde devlet mi var diyeceksiniz ama maalesef öyle.” dedi.

Israrlı arayışını sürdüren aile, kamu görevlileri tarafından “Bu olayı araştırmaktan vazgeçmezseniz başınıza geleceklerden kendiniz sorumlusunuz.” diye tehdit edildi. Evlatlarından bir iz bulamaya çalışan Bağça Ailesi olaydan 1,5 yıl sonra Adnan’ın otomobiline Batman’da ulaştı. Otomobil sahte evrakla bir kişiye satılmıştı. Satışı yapan kişileri tespit eden aile savcılığa suç duyurusunda bulundu ve olayla ilgili 4 kişi gözaltına alındı. Ancak araya JİTEM komutanı Cem Ersever girince bu kişiler serbest bırakıldı. Otomobil ise aileye teslim edilmedi.

2011 yılında Eski Özel Harekât polislerden Ayhan Çarkın’ın itirafları basına yansıdı. Çarkın, içerisinde yer aldığı ekibin bölgede görev yaptığı dönemde gerçekleşen katliamlar ve cinayetler hakkında açıklamalarda bulundu. Açıklamalarında Adnan Bağça’nın kaybedilmesi de vardı.

Tüm başvurulara rağmen Adnan Bağça dosyasında bugüne kadar etkin bir soruşturma yürütülmedi. Sürüncemede bırakılan dosya zaman aşımı devreye sokularak kapatıldı. İç hukuktan sonuç alamayan aile, 2011 yılında AİHM’e başvurdu.

Gözaltında kaybedilen kişinin akıbetine ilişkin belirsizlik devam ettiği sürece devletin bu suçla ilgili sorumluluğu da devam eder. Devlet zaman aşımını gerekçe göstererek bu yükümlülükten kaçınamaz.

Gözaltında kaybedilişinin 30. yılında Adnan Bağça dosyasında maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasını ve suçun faillerinin hakkaniyete uygun cezalandırılmasını istiyoruz. Etkin bir soruşturma başlatılması için adli makamları göreve çağırıyoruz.

Adnan Bağça için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz! 96 haftadır hukuksuz bir biçimde bize kapatılan kayıplarımızla buluşma mekânımız olan Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz."