Cumartesi Anneleri 910. hafta açıklaması: "Ne kayıplar mücadelesinden ne de haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz"

Cumartesi Anneleri 910. hafta açıklaması: "Ne kayıplar mücadelesinden ne de haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz"

Cumartesi Anneleri/İnsanları 910. haftasında “30 Ağustos Uluslararası Zorla Kaybedilenler Günü” nedeniyle Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’nda  yapılan eyleme polisin şiddet kullanmasını kınadı.

İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nde yapılan açıklamada konuşan gözaltında işkenceyle öldürülen Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak yaptı.

Açıklamada şunlar kaydedildi:

“BM tarafından 21 Aralık 2010 tarihinde ilan edilen 30 Ağustos Uluslararası Zorla Kaybedilenler Günü nedeniyle kayıplar sorununa dikkat çekmek amacıyla dünyanın dört bir yanında etkinlikler düzenleniyor. Zorla kaybetmelerin sorumlularının yargılanması için devletlere çağrılar yapılıyor.

Biz de kayıp yakınları ve insan hakları savunucuları olarak bu kapsamda 30 Ağustos günü Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı önünde bir basın açıklaması yapmak, ardından da kimsesiz mezarlara karanfil bırakmak istedik. Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’nı seçme nedenimiz 1995 yılında gözaltında kaybedilen Hasan Ocak ve Rıdvan Karakoç’un işkence izleri taşıyan bedenlerine aylar sonra burada ulaşmış olmamızdı. 90’lı yıllarda İstanbul’da gözaltında kaybedilenlerin tıpkı Hasan ve Rıdvan gibi “kimliği meçhul” kişi olarak Altınşehir’e defnedilmiş olma ihtimalleriydi.

30 Ağustos sabah saatlerinde gittiğimiz Altınşehir’de tüm bölgeyi kapsayan polis ablukası vardı. Ağır silahlı bir polis ordusu, çok sayıda toma, gözaltı aracı bize basın açıklaması yaptırmamak üzere konuşlandırılmışlardı. Bu orantısız güç yığılması ile ellerinde yalnızca karanfil bulunan kayıp yakınlarına ve hak savunucularına karşı İstanbul Emniyet Müdürlüğü adeta gövde gösterisi yapmıştı.

Mezarlık girişine yöneldiğimizde, bizleri bir polis ordusu karşıladı ve ablukaya aldı. Kayıp yakınlarına müdahale eden kolluk güçlerinin başında, daha önce çok sayıda barışçıl gösteri hakkı kullanımı sırasında provokatif tavırları ve görev sınırlarını aşan müdahaleleriyle bilinen İstanbul Güvenlik Şube Müdürü Hanifi Zengin bulunuyordu. Hanifi Zengin, Kaymakamlık tarafından etkinliğimizin yasaklandığını söyledi ve açıklamaya izin vermeyeceklerini belirtti. Yapılan müzakere sonuç vermeyince; içimizde yaşlı, açık kalp ameliyatlı, yüksek tansiyon hastası, geçirdikleri operasyonlar nedeniyle kol ve omuzları sargılı arkadaşlarımızın da bulunduğunu, gaz ve şiddete maruz kalınması durumunda ağır sonuçlar doğabileceğini değerlendirerek açıklamamızı başka bir yerde yapmak üzere dağılmaya karar verdik. Dağılma kararımızı kendisine açıkladığımız halde, Hanifi Zengin keyfi olarak gözaltı kararı verdi. Ayrıca basın mensupları polis tarafından olay yerinden zorla uzaklaştırıldığı için polis rahatça bir yandan “dağılın” anonsu yaparken bir yandan da ablukayı kaldırmayarak dağılmamızı engelledi. Dağılması engellenen 14 kişi  “Niye dağılmadınız” suçlamasıyla kelepçelenerek gözaltına alınıp, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube’ye götürüldük.

Bu arada ailelerimize ve avukatlarımıza ulaşma hakkımız engellendi. Hukuki destek vermek üzere Emniyet Müdürlüğü’ne gelen avukatlarımızdan ikisi “fazla avukat var” denilerek ifadeye alınmadı. İfadeler alındıktan sonra bizlere ve avukatlarımıza  “hastane kontrolünden sonra serbest bırakılma kararı var” dendi ancak, hastaneye götürülmek üzere bindirildiğimiz ve dışarıdaki yoğun sıcağa rağmen iklimlendirme imkânı olmayan araçta iki saat tutulduk ve bu arada hiçbir açıklama yapılmadı. 

Biz emniyet bahçesinde araç içinde, avukatlarımız ve ailelerimiz dışarıda serbest bırakılacağımızı beklerken, iki saat sonra üst araması için tekrar emniyete götürüleceğimiz söylendi ve araçtan indirilerek emniyet binasına geri götürüldük. Rutin gözaltı işlemleri yapılarak hiçbir açıklama yapılmadan nezarete konulduk. Bu hukuksuz gözaltı İHD’nin, siyasi partilerin, milletvekillerin girişimleri sonucunda saat 22.00’de son buldu. Tam 10 saat boyunca süren bu hukuksuz gözaltı hiç şüphe yok ki yıldırma ve gözdağı vermeyi amaçlıyordu.

30 Ağustos Uluslararası Zorla Kaybedilenler Günü’nde basın açıklamamızı yasaklama kararı veren Küçükçekmece Kaymakamlığı, basın açıklaması yapmamızı şiddet yoluyla engelleyen kolluk güçleri ve ortada bir suç yokken iki kez gözaltı kararı veren Küçükçekmece Cumhuriyet Savcısı görevlerinin gereklerine aykırı davranarak hukuka aykırı işlem tesis etti ve görevlerini kötüye kullandı.

Toplantı ve gösteri hakkının kullanımını sağlamak ve kolaylaştırmak devletin yükümlülüğüdür. Kamu görevlilerinin başlıca görevi bu hakkın güvenli bir şekilde kullanılması için gerekli önlemleri almak ve görevlerini insan hakları yaklaşımı içinde yapmaktır. Ancak bizim Anayasal hakkımızı kullanmamız, Küçükçekmece Kaymakamlığı, İstanbul Güvenlik Şube Müdürlüğü ve Küçükçekmece Cumhuriyet Savcılığı tarafından engellendi. Bu yüzden yasal haklarımızı kullanarak haklarında suç duyurusunda bulunacağız.

Gözaltında kaybedilenlerin yakınlarını susturmak isteyen iktidara sesleniyoruz: Anayasal hakkını kullananların engellenmesi, gözaltına alınması hukuku ve Anayasa’yı yok saymaktır. Ülkeyi anayasasızlaştırmak SUÇTUR!

Ne kayıplar mücadelesinden ne de haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz!"