Cumartesi Anneleri adalet arayışlarının 897. haftasında Veysel Güney için bir araya geldi

Cumartesi Anneleri adalet arayışlarının 897. haftasında Veysel Güney için bir araya geldi

Cumartesi Anneleri, kayıpların akıbetini sormak ve faillerin yargılanması için gerçekleştirdikleri 897’nci basın açıklamasını da pandemi koşulları nedeniyle sosyal medya hesaplarından gerçekleştirdi.Bu haftaki eylemde 10 Haziran 1981 tarihinde Antep E Tipi Cezaevi’nde idam edilen ve cenazesi ailesine verilmeyen Veysel Güney (24) için adalet istendi.

Veysel Güney’in yeğeni Doğan Güney, amcasının avukat tutmasına bile izin verilmeden hukuksuz bir şekilde yargılandığını belirtti. Güney, “Ben amcamı hiç tanımadım. Bunca yıldır sadece arkadaşlarının anlattıklarından, fotoğraflarından biliyorum. Mezarı başına gidip amcamı anamadık. Çünkü bunca yıl geçmiş olmasına rağmen amcamın cenazesini hala bize teslim etmediler. Amcamın mezarından korkan bir sistem mevcut hala” dedi.

Cumartesi Annesi olan Veysel Güney’in annesi Zeynep Güney’in yıllarca oğlunun mezarını aradığını ve mücadele ettiğini  belirten yeğen Güney, “Ömrü oğlunun mezarını bulmaya yetmedi. Bir Cumartesi Annesini yine oğlunun mezarına hasret bir şekilde ölümle yüzleştirdiler. Bu tarif edilebilir bir acı değil. Bizler kayıp yakınları olarak bu üzüntü ile yaşıyoruz sürekli. Ve geçecek bir acı da değil bu. Ancak biz ailesi olarak amcam ve diğer kayıplar bulunana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.

"Yıldırım hızıyla karar verildi"

Güney ailesi avukatlarından Ercan Kanar, 1981 yılında bir çatışmada yaşamını yitiren bir teğmenin intikamını almak için Güney’in hukuk kuralları çiğnenerek yargılandığını ifade etti. Kanar, “Bu yargılamanın hukukun zerresi ile ilgisi yoktu. Şubat’ın 5’inde duruşma günü belli oldu. Bir gün sonra duruşma başladı. 17 Şubat’ta da ikinci duruşma oldu ve karar çıktı. İdam cezası verdiler. Yani bir ay içinde iki duruşma ile  yapılan sözde yargılama ile idam cezasına mahkum oldu. Ve yıldırım hızıyla Askeri Yargıtay, iki ay içinde onayladı. Bu karardan sonra 2 aylık süreçte de askeri konsey infazına karar verdi. 12 Eylül faşist darbesinin nasıl insan haklarına aykırı bir darbe olduğunu anlamak için Veysel Güney’in yargılanış tarzına bakmak yeter” diye belirtti.

"AYM de başvurumuzu reddetti” 

Güney’in 5 ay hücrede tutulduğunu ve ağır işkencelere maruz kaldığını belirten Kanar, bu sürede avukat tutmasına, ailesi ile görüştürülmesine ve mektuplaşmasına izin verilmediğini de aktardı. Kanar, “Ölümünden önceki son sözlerini yazdığı mektup da ailesine verilmedi. 12 Eylül suçlularını koruyan geçici 15’nci madde yürürlükten kaldırıldıktan sonra 2011 yılında hem Veysel Güney için hem de diğer gözaltında kaybettirilenler için cumhuriyet başsavcılığına suç duyurusunda bulunduk. O suç duyurusunda 12 Eylül’de darbe yapanların, askeri komutanların ve emniyet yetkililerinin de tümünün insanlığa karşı suçtan, yaşam hakkını ihlalden, işkence ve kötü muameleden ve adil yargılanma hakkını ihlalden yargılanmalarını istedik. Ne var ki cumhuriyet savcılığı, bu suç duyurumuzu reddetti. İtiraz ettik, itirazımız mahkeme tarafından reddedildi. AYM de başvurumuzu reddetti” dedi.

2016 yılının Haziran ayında dosyayı AİHM’e taşıdıklarını belirten Kanar, “Gerek Veysel Güney için gerekse diğer gözaltında kaybettirilenler için işkencede öldürülenler için devletin yaşamını yitirenlerin yakınlarına bir özür borcu vardır. Aslında halklara bir özür borcu vardır” diye belirtti. 

"Adli Tıp’a gönderilen numunelerin doğru olup olmadığı yönünde derin kuşkular oluştu"

Bu haftaki basın metinini Cumartesi İnsanlarından Leman Yurtsever okudu. Yurtsever, Güney’in idamından 25 yıl sonra onun ilk ifadesini alan ve idamında hazır bulunan savcı Mete Göktürk’ün, “Adaleti Gördünüz mü?” isimli kitabında, Güney’i suçlayacak delillerinin olmadığını, ayrıca yargılamanın tarafsız ve adil bir biçimde yapıldığına dair kuşkuları olduğunu açıkladığını belirtti. 

Yurtsever, şunları söyledi: “Ailesi ve arkadaşları yıllarca Veysel’in mezarını bulmak için mücadele etti. Yapılan araştırmalar sonucunda 2006 yılında Gaziantep Mezarlıklar Müdürlüğü’nün 9 Haziran 1981 gününe ait son kaydında ‘hüviyeti meçhul’ bir kişinin ‘asılarak idam edildiği’ ve 105341 numaralı mezara gömüldüğü bilgisine ulaşıldı. Gaziantep 5. Asliye Ceza Mahkemesi kararı ile söz konusu mezar açıldı. Mezardan alınan kemik numuneleri Ankara Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. Biyoloji İhtisas Dairesi tarafından yapılan kimliklendirme çalışmasında, numuneler ile anne Zeynep ve baba Ali Güney arasında kan bağı kurulamadığı yönünde bir rapor hazırlandı. Kamuoyunda ve Güney Ailesi’nde bu raporun gerçeği yansıtıp yansıtmadığı veya Adli Tıp’a gönderilen numunelerin doğru olup olmadığı yönünde derin kuşkular oluştu.”

Güney’in bedeninin kaybedilmesinin insanlığa karşı bir suç olduğunu belirten Yurtsever, “Kaç yıl geçerse geçsin Veysel Güney için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten; devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 198 haftadır hukuksuz bir biçimde bize kapatılan kayıplarımızla buluşma mekânımız Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz” dedi.