Kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle sürdürdükleri eylemlerinin 736. haftasında Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelmek isteyen Cumartesi Anneleri, bir kez daha polis tarafından engellendi. Cumartesi Anneleri, polis engeli üzerine İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nin bulunduğu sokakta eylemlerini gerçekleştirdi. Bu haftaki eylemlede, 4 Mayıs 1992’de İstanbul’da gözaltına alınarak kaybedilen üniversite öğrencileri Hüsamettin Yaman ve Soner Gül’ün akıbeti soruldu. 19 Aralık 2011 tarihinde özel harekât polisi Ayhan Çarkın’ın infazlar ve kayıplarla ilgili itirafları yayınlamasına rağmen, Ankara-İstanbul arası gidip gelen dosyada bugüne kadar bir ilerleme sağlanmadı
Sendika.org'un haberine göre Açıklamayı okuyan Fehmi Tosun’un kızı Besna Tosun, Galatasaray Meydanı’nın eylemlere kapatılmasına ve hapishane önlerinde açlık grevlerindeki evlatları için nöbet tutan ailelerin engellenmesine şu sözlerle tepki gösterdi:
"Askerî diktatör Videla rejiminde anneler, kaybedilen evlatları için cunta merkezinin önündeki Plaza de Mayo Meydanı’nda gösteri yaparak Arjantin’den seslerini dünyaya duyurdular. Askerî diktatör Pinochet rejiminde anneler, kaybedilen evlatları için gösteri yaparak seslerini Şili’den dünyaya duyurdular. Erdoğan rejiminde Cumartesi Anneleri’nin kaybedilen evlatları için Galatasaray’dan seslerini duyurmaları engelleniyor. Askerî diktatör Evren rejiminde anneler, açlık grevindeki evlatları için askerî hapishaneler önünde gösteri yaparak seslerini Türkiye’den dünyaya duyurdular. Erdoğan rejiminde, açlık grevindeki evlatları ölmesin diye hapishaneler önünde buluşarak seslerini duyurmaya çalışan anneler engelleniyor."
Tosun, iktidarın herkesin gösteri yapma hakkını güvence altına almak yükümlü olduğunu hatırlatarak iktidara şöyle seslendi:
"Anneleri engellemek, onların toplantı ve gösteri düzenleme haklarının ihlalidir. Anayasal haklarını kullanmak isteyen yaşlı annelere uyguladığınız şiddet hukuken, vicdanen, ahlaken gayrimeşrudur. Engellemelere ve şiddete derhal son verin; sürdürdüğünüz antidemokratik siyasetin sonucu olarak evlat acısı yaşayan tüm annelerin hukuki taleplerini yerine getirin."
Tosun sözlerinin devamında 27 yıl önce gözaltında kaybedilen üniversite öğrencileri Hüsamettin Yaman ve Soner Gül’ün dosyasını şöyle aktardı:
"22 yaşındaki Hüsamettin Yaman İstanbul Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu öğrencisiydi. Pankart taşımak suçlamasıyla 15 gün kadar cezaevinde kaldı ve 6 Eylül 1990 tarihinde tahliye oldu. 21 yaşındaki Mehmet Soner Gül, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğrencisiydi. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Öğrenci Derneği üyesiydi. Bu nedenle gözaltına alındı, ağır işkence gördü ve ölümle tehdit edildi. İçişleri Bakanlığı’nın iddiasına göre 10 Mart 1991 tarihinde Malatya’da yakalanan A.N. isimli şahsın sorgudaki ifadesinde ismi geçtiği için polis tarafından aranıyordu. Hüsamettin Yaman, 2 Mayıs 1992 Cumartesi günü evden çıktı. 4 Mayıs Pazartesi günü ağabeyi Feyyaz Yaman’ı işyeri telefonundan arayan bir kişi ‘Hüsamettin, Soner Gül ile birlikte Fındıkzade’de gözaltına alındı. Hayatlarından endişe ediyoruz. Bir an önce emniyete başvurun’ dedi. İnsan Hakları Derneği ve Af Örgütü girişimlerde bulundu. Ancak Hüsamettin ve Soner’in gözaltına alındığı kabul edilmedi. Girişimlerini sürdüren Yaman Ailesi, 2 yıl boyunca polis takibinde tutuldu. 19 Aralık 2011 tarihinde özel harekât polisi Ayhan Çarkın’ın infazlar ve kayıplarla ilgili itirafları yayınlandı. Çarkın, itiraflarında Hüsamettin Yaman ve Soner Gül’ü gözaltına aldıktan sonra ormanlık bir alanda sorguladıklarını ve infaz ettiklerini açıkladı. Onların son sözlerinin ‘İnsanlık onuru işkenceyi yenecek!’ olduğunu söyledi. Bu beyanların ardından Yaman Ailesi yeniden suç duyurusunda bulunarak, dosyanın tekrar açılmasını istedi. Ayhan Çarkın’ın ifadesine rağmen Ankara-İstanbul arası gidip gelen dosyada bugüne kadar bir ilerleme sağlanmadı."
Tosun, savcılara seslenerek, “Hüsamettin Yaman ve Soner Gül’ün gözaltında kaybedilmesi ile ilgili olarak adil, tarafsız ve etkin bir soruşturma başlatmak için göreve çağırıyoruz” dedi.
Hüsamettin Yaman’ın abisi Feyyaz Yaman konuşmasında Galatasaray Meydanı’nın kendilerine kapatılmasına şu sözlerle tepki gösterdi:
"Galatasaray Meydanı bizim ölenlerimizi sahiplenmemizin, bu konudaki tüm taleplerimizin cevapsız kalmasından hukukun ve adaletin boşluğa düşmesinden sonra arayışlarımızı sembolik anlamda sürdürdüğümüz bir mekandı. Sembolik anlamda bile bir ölüm üzerinden hak adalet arayışına imkan verilmeyen bir coğrafyadan konuşuyoruz. Ama bizim için benim için ailem için önemli olan ölenlerimizin varlığı onların ardında kalan kimliklerine sahip çıkmak değil, esas olan devletin bu anlamda boşalttığı adaletsizlik hukuksuzluk ve umarsızlıktır. Bizi kardeşimi elimizden alarak eksik bıraktılar. Ama bu eksilme bizim kendi iç dünyamızın eksikliği değil sadece devletin ve aklın eksikliği. Kanunun eksikliği. Eğer yaşam ölenler üzerinden savunulabilecekse bu coğrafyada biz bunu sonuna kadar sürdüreceğiz. Ortaya çıkan bu umarsızlık bütün toplumun ortasına saplanmış bir bıçak gibi boş duruyor. Bir başka boşluk daha var. Galatasaray Meydanı’nda ölenlerimizin mezarını temsil eden alanın da bugün barikatlarla çevrilmiş olan boşluğu. Ne ile kapatılmaya çalışılırsa çalışılsın annelerin ve ailelerin arayışı sonuna kadar devam edecektir."
Cumartesi Anneleri, dün (3 Mayıs) Dünya Basın Özgürlüğü günü sebebiyle kayıpları için taşıdıkları karanfilleri basın emekçilerine verdi.