Cumartesi Anneleri’nin 700. Hafta oturmasında gözaltına alınmaya çalışılan 82 yaşındaki Emine Ocak, “Bize neden bunu yaptılar, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Süleyman Soylu bana bunun cevabını versin. Hangi gün bir karıncanın canını incittik” diye sordu.
21 Mart 1995'te Gazi Mahallesi Olayları sonrası gözaltına alındıktan sonra kaybolan ve 15 Mayıs'ta 1995’te işkence edilmiş cesedi Beykoz’da kimsesizler mezarlığında bulunan Hasan Ocak’ın annesi, Cumartesi Anneleri eyleminin sembol ismi Emine Ocak, eylemin 700. haftasında tıpkı 15 Ağustos 1998’de Cumartesi Anneleri’nin 170. Haftasında başlayan ve 30 hafta boyunca devam eden müdahale silsilesinde olduğu gibi bir kez daha gözaltına alınmaya çalışıldı.
Cumhuriyet’ten Zehra Özdilek’e konuşan Ocak, geçen cumartesi gözaltına alınmaya çalışıldığı anı şöyle anlattı:
“Polis beni iteleyerek götürdü. Araca bindirecekken bir sivil polis ‘yaşlı kadını almayın’ dedi. ‘Bunların hepsi benim çocuklarım, bunların hepsini götürüyorsanız ben de geleceğim’ dedim. Sonra polisler beni zorla aşağıya indirdi. Polisler çekiştirdiğinde canım acıdı ama çocuklarımı yerde dövülürken gördüğümde yüreğim yandı. O an etrafıma baktığımda ‘bir Hasan kaybettim bin Hasan’ kazandım dedim.”
Emine Ocak, sözlerine şöyle devam etti:
“Bir gazeteci bize Galatasaray Meydanı’na kimseyi bırakmadıklarını söyledi. Ben de çocuklarımın, arkadaşlarımın yanına gittim. Gittiğimde polisler çocuklarımla tartışıyordu. Ben de onların yanına gittim. ‘Ne yapıyorsunuz, durun yapmayın’ demeye kalmadan polis beni iteleyerek götürdü. Araca bindirecekken bir sivil polis ‘yaşlı kadını almayın’ dedi. Bunların hepsi benim çocuklarım, bunları götürüyorsanız ben de geleceğim dedim. Sonra polisler beni zorla aşağıya indirdi. Ben ‘çocuklarımı bırakmayacağım’ dedim. Ama beni indirdiler. CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve oğlum Hüseyin beni aldı. ‘Derdiniz nedir’ diye sordum. Kimse cevaplamadı. Biz kimseye bir şey yapmadık, zarar vermedik. 23 sene adalet aramaktan başka bir şey yapmadım. Bize bunu niye yapıyorlar? Beni daha öncesinden dövdüler, cezaevine koydular. Ben onlara bir şey söylemedim.
Sadece Hasan için oraya gitmedim. Anneler için, babalar için, mezarı olmayan gençler için, halkım için, halklar için oraya gittim. Bir Hasan kaybettim, bin Hasan kazandım. Beni götürürlerken gençler görür üzülür diye, sesimi çıkarmadım. Onlara zarar gelmesin istedim. Kadın polisler kollarımdan çekiştirdikleri için acıdı. Ama çocuklarımı aldıklarında yüreğim yandı. Elimde baston vardı. Yaşlı ve zor yürüyen bir kadınım. Neden bana bu kadar sert davrandılar? Ben o kadın polislerden şikâyetçiyim. Sert davranan bütün polislerden şikâyetçiyim. Oradan tesadüfen geçen 23 yaşındaki bir genci bile gözaltına aldılar. Yıllarca o meydanda oturup barış, adalet istedim. Ben kimseyi öldürmedim, zarar vermedim. Hep bu meydanda oturdum. Her kapıyı çaldım. Siyasi liderlere gittim. Beni kapı dışarı ettiler. Oğlumu bana vermediler.”
“Geçen yıl sorunsuz bir şekilde oturduk. Bu yıl neden oturamadık? Bunun cevabı bizde yok” diyen Emine Ocak şöyle devam etti:
“Biz orada barış içerisinde oturuyoruz. Kimseye zarar vermiyoruz. Benim derdim çocuklar. Anneler çocuklarına özlemini söylüyor. Kardeşler yeter artık mezarımız olsun diyor. 600. haftada Asiye Karakoç’la, Fatma Morsümbül’le, Hediye Coşkun’la, Makbule Babaoğlu’yla, Güzel Şahin’le orada oturduk. Onlar şimdi yok. Her geçen yıl anneleri kaybettikçe azalıyorum. Ben oraya gitmeye devam edeceğim. Onların çocuklarının katilini bulmaya sözüm var. Bize neden bunu yaptılar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Süleyman Soylu bana bunun cevabını versin. Biz hangi bir gün bir karıncanın canını incittik? Haftaya yine Galatasaray’da olacağız. Biraz sağlık durumuma bağlı tabii. Bize destek için gelen insanlar dövüldü, gaz sıkıldı. Darp raporu alanlar var. Ben çok duygulandım. Bize desteğe gelenler ‘Buradayız anne yalnız değilsin’ diye slogan atıyorlardı. Çok etkilendim. İyi ki yanımızdalardı. Onları kucaklıyorum.”
Polislerin tartaklanmasından sonra oturup kalkmakta zorlanan abla Maside Ocak da o anları şöyle anlattı:
“Polisler etrafımızı sardı. Annemlere birisi kalkanlarla etrafımızın sarıldığını haber vermiş. Onlar da geldi. Biz ikinci ve üçüncü kuşak alandaydık. Yani kayıpların kardeşleri, çocukları ve torunlarının olduğu alanda. Çünkü annelerimize zarar gelsin istemiyorduk. Onlar dayanamadı geldi. Annem kalkanlara doğru polislerle konuşmaya gitti. Biz kalkanlardan annemi korumaya çalıştık. Sarıldık. Annemi sürükleyerek götürmeye çalışıyorlardı. Bizi götürürlerken Rıdvan Karakoç’un kardeşi Hasan Karakoç yere yatırılmış dövülüyordu. Diğer taraftan abimin oğlu yerde sürükleniyordu. Annemi bırakıp onlara müdahale edemedim. Gamze Elvan’ın kolunu kırmak istercesine büküyorlardı. Bir kadın arkadaşımızın parmağını kırdılar. Çok şiddetli bir saldırıydı. Ben 90’daki gözaltılarda da vardım. O dönem hiç bu kadar şiddetli bir şey yaşamamıştık. Bu kadar ağır değildi. Tek farkı 90’larda anneler vardı. Bu saldırı sırasında da babaları, dayıları, amcaları ya da dayıları için orada olan kayıp yakınları vardı. Üçüncü kuşak vardı. Dün üç kuşak tartaklandık. Saatlerce kelepçe ile aracın içinde oturduk. 10.40’tan akşam saatlerine kadar kelepçeliydik. Gözaltında polise mukavemet ettiğimiz söylendi. 82 yaşındaki bir kadın darp edilirken biz sadece onu korumaya çalıştık.”