1994 yılında, gözaltına alınması sonrasında kaybolan gazeteci Nazım Babaoğlu'nun annesi olan Cumartesi Anneleri’nden Makbule Babaoğlu, Diyarbakır’da yaşamını yitirdi.
Makbule Babaoğlu’nun böbrek yetmezliğinden hayatını kaybettiği belirtildi.
Diyarbakır Kayapınar’da yaşadığı evde yaşamını yitiren Makbule Babaoğlu için Yeniköy Mezarlığı’nda cenaze töreni düzenlendi.
Urfa’nın Siverek ilçesinde 1994 yılında gözaltına alındıktan kaybolan Nazım Babaoğlu, kapatılan Özgür Gündem gazetesinde muhabir olarak görev yapıyordu.
Babaoğlu’nun cenazesi toprağa verildikten sonra HDP’nin Urfa İl Eşbaşkanı Ayşe Sürücü konuştu.
“Makbule anne birçok anne gibi bu diyardan ayrılırken, acı ve özlemle gitti” diyen Sürücü, şöyle konuştu:
Yıllarca Makbule anne çocuğunun mezarını, kemiklerini aradı ama bulamadı. Devlet çocuğunun mezarını bulmasına bile izin vermedi. Ayrılırken de oğlunun özlemiyle, acısıyla ayrıldı. Makbule anne çok acı çekti ama asla pes etmedi, mücadeleden vazgeçmedi. Çocuğunun kemiklerini yıllarca aradı. Umudunu hiçbir zaman kaybetmedi. Biz de onun mücadelesine ve anısına sahip çıkacağız. Ailesinin başı sağ olsun.
1992 Mayıs ayında yayına başlayan Özgür Gündem gazetesinin Urfa bürosunda 1992 yılı sonlarında büro elemanı olarak çalışmaya başlayan Babaoğlu, daha sonra muhabir oldu.
12 Mart 1994 tarihinde kaybolmadan bir kaç gün önce, Siverek’teki korucularla ilgili Urfa bürosunun yaptığı haber gazetede manşet oldu. “İşte tecavüzcü korucular” başlığıyla yayınlanan haberde, Bucak aşiretine bağlı korucuların bir kadın öğretmenin evini basarak hem öğretmene hem de evinde kalan kız kardeşine tecavüz ettikleri ve olayın ardından koruculardan bazılarının tutuklandığı anlatılıyordu.
Haber Siverek’te bir devlet memuru ve Siverek Cezaevi Müdürü’ne, sanki Urfa’dan savcılıktan arıyormuş gibi teyit ettirilerek yayınlandı.
Haber sonrasında gazetenin Urfa bürosu etrafında şüpheli kişilerin dolaşmaya başlaması üzerine, gazete personeli yedinci kattaki büronun pencerelerine demir parmaklık taktırdı. Siverek’te gazetenin dağıtımını yapan Murat Yoğunlu, 12 Mart sabahı Urfa büroyu “Burada çok önemli haber var, gelin” diye ısrarla aradı. Aldıkları tehditler ve Siverek’in durumu nedeniyle kimse gitmek istemese de Babaoğlu, o sırada gazetenin Urfa temsilcisi tarafından Siverek’e gönderildi.
Tanıkların ifadesine göre Nazım Babaoğlu o gün en son yerel bir matbaa civarında görüldü.
Sonradan Yoğunlu’dan öğrenildiğine göre korucular Murat Yoğunlu’yu dağıtılacak gazetelerle yakalayıp, Sedat Bucak’ın Siverek’in çıkışında çiftlik evinin altında gözaltına aldı.
Halk arasında Sedat Bucak’ın bilgisi dahilinde korucuların bu evde gözaltına aldıkları insanlara işkence yapıp sorguladıktan sonra öldürdüğü ve Fırat Nehri’ne ya da kuyulara atarak kaybettikleri söylentileri yaygındı. Korucular Murat Yoğunlu’ya gazetenin abonelerini, Siverek’teki haber kaynaklarını ve ilişkilerini sordular; Sedat Bucak’ın zorlaması ile onun yanından gazete bürosuna telefon ettirdi.
Murat Yoğunlu daha sonra başka bir nedenle girdiği cezaevindeyken “Ben korkudan telefon ettim” diyerek yaşadıklarını ve Sedat Bucak’ın “Bakalım hangi delikanlı gelecek Özgür Gündem’den” dediğini anlattı. Sedat Bucak’ın evinin alt katındaki hücrelerde gözaltında olan başka kişiler Nazım Babaoğlu’nu görmüş, ona ne sorduklarını, ne yaptıklarını duymuşlardı. O günlerde Urfa’da HüseyinTaşkaya ve iki kişi daha yine korucular tarafından kaçırılarak kaybedilmişti. Kayıp olan kardeşini ararken Bucakların evinde Nazım’ı gören ve günler sonra gazetedeki resminden tanıyan Aziz Taşkaya, daha sonra kendisi Bucakların evindeyken getirilen Nazım Babaoğlu’nun kim olduğunu sorduğunda “Bu genç gazeteci” cevabını aldığını ifade etti.
Nazım Babaoğlu’nun yirmi gün kadar Bucakların elinde sağ olarak kaldığı ve bir araçla Urfa’da gezdirilerek sorgulandığını görenler vardı. Bu duyumlar üzerine davacı olan baba Kemal Babaoğlu, polisler tarafından gözaltına alınıp tehdit edildi. O da diğer çocuklarını korumak amacıyla “Oğlumu kim kaçırdı ben bilmiyorum” şeklinde bir ifade verdi. Böylelikle soruşturma kapatılmış oldu. Aynı zamanda, Nazım Babaoğlu’nun babası ve annesi de bizzat gidip Sedat Bucak ile görüştü.
Yaklaşık bir ay sonra Fırat Nehri’nin kenarında kimliksiz bir ceset bulundu. Nazım olabilir şüphesiyle gidip araştırmak istiyen aileye izin vermeyen emniyet yetkilileri, bulunan bedeni kimlik tespiti yapmadan kimsesizler mezarlığına gömdüler.