Fehmi Koru*
Bir dostum, dünkü yazımdan, seçimi AK Parti’nin kazanamayacağı, Cumhur İttifakı adayının cumhurbaşkanı olamayacağı öngörüsünde bulunduğum ve bu yüzden de bürokratların iktidar partilerinden adaylıklarını koymada tereddüt edeceklerini düşündüğüm sonucunu çıkarmış.
Dostum yanıldığım görüşünde.
AK Parti kazanamayacak, öteki ittifakın adayı cumhurbaşkanı seçilecek beklentisi, ona göre, bu dönemin bürokratlarını milletvekili seçilip Meclis’e girmeye özellikle teşvik edermiş…
“Milletvekili olan dokunulmazlık kazanır, unutma” uyarısında bulundu dostum.
Tezimin doğru anlaşıldığından pek emin değilim.
Önce bir yanlış kabulü düzelteyim: Seçimin sonucunun ne olacağı konusunda iddia olarak bile ortaya süreceğim bir tahminim yok. Seçmenden sezilen hava, bir gün bu taraftan yana oluyor, ertesi gün öbür taraftan yana…
Şu anda ülkemizin baş başa kaldığı, hemen herkesi olumsuz etkileyen, ekonomik sıkıntılar, dış politikaya ait sorunlar, deprem ve sel felaketleri gibi olağanüstülük arzeden gelişmeler var. Bizde yaşanan sıkıntılar ve sorunların biri bile başka ülkelerde iktidar götürür.
Ekonomik sıkıntı bizde de geçmişte iktidarları seçim yenilgisine uğratmaya yetmişti.
AK Parti’den önce ülkeyi yöneten MHP’nin de içinde yer aldığı üçlü koalisyonu hatırlayın. 2001 ekonomik krizi o hükümeti sarsmıştı ama, 1999 depreminde sergilenen başarısızlık görüntüsü de henüz gündemdeki yerini korumaktaydı.
İktidardaki üç partinin üçü de 2002 seçiminde %10 barajını aşamadı.
Onun için olmalı ki, bazıları -bu bazıları içerisinde yabancı medya da var- bu yüzden, AK Parti için, “Deprem iktidara getirdi, deprem iktidardan götürecek” beklentisini seslendirmekte.
Bu tür değerlendirmelere bakılarak “AK Parti bu seçimde kaybeder” sonucu çıkarmak mümkün.
Madalyonun bir yüzü daha var ama.
AK Parti 2002’den bu yana yapılan seçimlerin neredeyse hepsinden başarıyla çıktı. Tökezlediği 7 Haziran 2015 seçiminden sonra, bir-iki vücut çalımıyla üstelik oyunu da artırarak, iktidarda kalmayı bildi.
Rakibi CHP ise çok partili hayata geçildikten sonra yapılan ikinci seçimden -14 Mayıs 1950- bu yana, çok kısa sürmüş bir dönem hariç, tek başına iktidar olamadı.
CHP’nin son genel başkanı şimdi cumhurbaşkanı adayı…
Madalyonun bu yüzüne bakıldığında, “AK Parti yeniden kazanır” sonucunu çıkarmak da mümkün.
Hangisi olur?
Sandık sonucu alınana kadar bu soruya güçlü bir cevap veremem; ancak tahminde bulunabilirim.
Tahminde bulunanlar da iddialı konuşamaz ve yazamazlar.
Zaten ben de o sebeple, benden tahminde bulunmamı isteyenlere, “Sizler bunu daha iyi bilirsiniz; bu seçimde daha önceki gibi mi davranacaksınız, yoksa başka bir partiye mi oy vereceksiniz?” karşı sorusunu yöneltiyorum.
Kamuoyu yoklamaları?
Elime geçen güvenilir kurumların bulgularından da seçmenin henüz karar vermekte zorlandıkları sonucunu çıkarıyorum.
AK Parti’nin geleneksel seçmenlerinden hatırı sayılır bir grubun tatminsizlik içerisinde bulunduğu, buna rağmen partisini terk etmede zorlandığı ortada. Başka partilere de oy verebilecek haldeler ve bekliyorlar…
Bekledikleri, AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın var olmayan şapkasından var olduğuna inanılan yeni ne tavşanlar çıkaracağı…
Kamuoyu yoklamalarına baktığımda o tereddüdü görüyorum ben.
Sanıyorum seçime az kala siyasetin iki tarafı da bu tabloyu görüyor.
Temel Karamollaoğlu siyasi hayatta en kıdemli lider. Dün akşam katıldığı bir televizyon programında, “Artık bürokratlar da görüyor ki, bu hükümet gidici. Onun için kendilerini riske atamazlar. Bürokratlar eskisi kadar rahat olmaz. Bir emir gelse de bunu uygulamazlar gibi geliyor bana. Çünkü hesabını başka bir hükümete verecekler” dedikten sonra seçim sonucu ile ilgili şöyle bir tahminde bulunmuş Saadet lideri: “Seçim kanaatimce kazanılır. Millet İttifakı lehine yüzde 45-55 civarı oran alabileceğimizi düşünüyorum.”
Bu, “Kazanabiliriz de kaybedebiliriz de” anlamına mı geliyor?
Galiba öyle.
Zaten öyle olduğu içindir ki, Saadet Partisi’nin de içerisinde yer aldığı Millet İttifakı, çekirdekteki altı partiye yenilerini katma, hiç değilse başka partilerin de işbirliğini sağlayıp seçime gitme çabasında.
Vaktiyle bir araştırma kurumunda yöneticilik yapmış, şimdilerde Külliye’de sözü dinlenen bir danışman ve AK Parti’de de genel başkan yardımcısı unvanı bulunan Mustafa Şen ise, bir başka TV programında, kamuoyuyla paylaşılmış anketlerin gösterdiğinden farklı bir tabloyu aktarmış.
Kendileri her hafta yeni bir anket çalışması yapıyorlarmış. Her ilde ayrı ayrı. Ellerindeki anket sonuçlarına göre, AK Parti’nin oyu %41, Cumhur İttifakı’nın oyu %51, Tayyip Erdoğan’a oy vereceğini söyleyenlerin oranı da %53 imiş…
Olabilir mi?
Elbette olabilir de, aklıma bir soru gelmiyor da değil: Seçim sonucundan bu kadar emin bir parti, neden önceki seçimlerde fazla bir varlık göstermemiş partileri yanına çekmeye çalışıyor?
HÜDA-PAR’ı.. Yeniden Refah Partisi’ni…
“AK Parti + MHP + BBP + Vatan Partisi + HÜDA-PAR + YRP” olarak oluşacak ‘6’lı’ bir tablo, karşı ittifakı eleştirmede işe yaradığı görülen çoklu görüntüyü artık eleştirilemez hale getirmez mi?
AK Parti genel başkan yardımcısının paylaştığı yüksek oranların benzerini CHP’nin sözcüleri de yapıyor ve onlar da sandıktan Millet İttifakı’nın hayli önde çıkacağını ileri sürüyorlar.
Siyasiler -sağı da solu da- seçime gidilirken kendilerini önde göstermek için her şeyi yapar mı diyeceğiz?
Galiba öyle diyeceğiz.
Ülkemizin önde gelen ekonomistlerinden Prof. Ercan Uygur da, bugün, 1973 ile 2023’ü karşılaştırdığı T24’teki yazısıyla, kendi tahminini paylaşmış. Ona göre, anketlerde %25 oranının altına çakılıp kalmış görünen CHP’nin oyu, önümüzdeki seçimde artabilir.
Şöyle diyor: “Burada 1973 sonuçlarına da bakarak, çok cesur bir öngörüde bulunayım; CHP ve Kılıçdaroğlu’nun Ecevit gibi bir sonuç alabileceğini, oy oranının yüzde 33 veya biraz üzerine çıkabileceğini tahmin ediyorum.”
Öngörüsü tutarsa, Millet İttifakı, bu seçimi sürpriz yükseklikte bir oranla kazanabilir.
Benim şimdilik rakama dökebileceğim bir öngörüm yok.
Son bir not: İngiliz Daily Mail gazetesi, Türkiye’de Tayyip Erdoğan‘ın cumhurbaşkanlığı yarışında rakibinden 10 puan geride olduğuna dair bir haberle çıktı bugün. Gazete haberin başlığından “Erdoğan’ın sonu geldi mi?” diye soruyor.