Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun görevini iade etmesi sonrası CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na hükümeti kurma görevi verip vermeyeceği merak konusu olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan ret mesajı geldi. Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun adını anmayarak, "Beştepe'nin adresini bilmeyenlerle bizim vakit geçirecek zamanımız yok" dedi. Erdoğan, hükümet arayışı sürecinde muhalefetin "kifayetsizlik, başarısızlık ve hayal kırıklıklarının faturasını kendisine kesmeye çalıştığını" öne sürerek, "hükümet diyorsunuz, kurmuyorlar, seçim diyorsunuz istemiyorlar, peki ne istiyorsunuz" dedi.
Erdoğan, son dönemde Doğu ve Güneydoğu'da artan terör olaylarına ilişkin olarak, "Hâlâ bu fidanlarımızın şehit edilmesinin sebebi nedir? Her şey yapıldığı halde bunlar ne istiyor? Bunlar ülkemizi bölmek istiyorlar" dedi. "Bir tercih yapacaksınız" diyen Erdoğan, "Ya terör örgütünün yanında ya da devletin yanında yer alacaksınız. Öleceksek bir kere ölelim, ama adam gibi ölelim" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde 9. kez muhtarlarla bir araya geldi. Erdoğan, "Bugünkü toplantı ile ilgili olarak bir çok muhtarımızın tehdit edildiğini ve gelemediğini biliyorum" ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamaları özetle şöyle:
Bugün Doğu ve Güneydoğu ağırlıklı muhtarlar bulunuyor. Sizlerin birçoğu 1970'li ve 90'lı yılları hatırlarsınız. O yokluk günlerini beraber yaşadık. O yılları asla unutmamalıyız.
Hayal bile edilemeyecek hizmetleri aldığımızı unutmamalıyız. 26 havalimanımız vardı. Şimdi 56 tane. Biz dertli olduğumuz için bunu başardık. 15 yıl önce Iğdır'a, Hakkari'ye, Kars'a, Muş'a, Ağrı'ya havalimanı açılacak deseniz kim inanırdı? Batı dururken Doğu'ya ne gerek var demedik. Biz tek vatan dedik.
Bugünkü toplantı ile ilgili olarak bir çok muhtarımızın tehdit edildiğini ve gelemediğini biliyorum.
Bugünki toplantı ile ilgili olarak bir çok muhtarımızın tehdit edildiğini ve gelemediğini biliyorum. Muhtar memur mu? Muhtar seçilmiş kişidir. Elinde silah olan ne yapıyor. Yat, yat, kalk, kalk.
Ret, inkar ve asimilasyon politikalarını ret ettik. OHAL'i ilk ayda kaldırdık. Televizyon dediler 24 saat yayın. kendi dilimizde propaganda, üniversitede enstitüler kuruldu mu? Al ve üst yapı yatırımı yapıldı mı?
Hala bu fidanlarımızın şehit edilmesinin sebebi nedir? Her şey yapıldığı halde bunlar ne istiyor? Bunlar ülkemizi bölmek istiyorlar.
En ücra köşedeki Kürt kardeşim çocuğunu oradaki üniversiteye gönderebiliyor ama bunlar o üniversiteyi bile yakma gayreti içindeler. Onlar emri dağdan, biz ise Hak'tan ve halktan alıyoruz. Bugün önümüzde duran sorunların çözüm adresi de milletimizdir, millet iradesidir. Sadece Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde 12 yılda 260 milyar TL yatırım yaptık.
Bir tercih yapacaksınız. Ya terör örgütünün yanında ya da devletin yanında yer alacaksınız. Öleceksek bir kere ölelim, ama adam gibi ölelim
Cumhuriyet gazetesi halkı şikayet etti diye yazıyor. Muhtar bunu bilmeyecek mi? Muhtar kendi mahallesinde hangi evde kim, oturuyor bilmek zorunda. Kimin terörist olduğunu bilir, ve bunu en yakınındaki güvenlik birimine bildirmek zorunda.
Şimdi çıkmış ne diyor? Silahlar sussun. Ne demek silahlar sussun? Sakın ha bu oyuna gelmeyin. Silahı bırakıp, betonla gömeceksin. Bak dünyada bu terör örgütlerine böyle yaptırıldı. Silah gömüldü, betonlandı ve bu da tespit edildi. Silahlar ya teslim edilecek, ya betona gömülecek ya da bu ülkeyi terk edecekler.
Terörist silahı bırakacak. Sadece bırakmayacak, betona gömecek ve bu da tespit edilecek.
Şimdi çıkmış ne diyor? Silahlar sussun. Ne demek silahlar sussun? Sakın ha bu oyuna gelmeyin. Silahı bırakıp, betonla gömeceksin. Bak dünyada bu terör örgütlerine böyle yaptırıldı. Silah gömüldü, betonlandı ve bu da tespit edildi. Silahlar ya teslim edilecek, ya betona gömülecek ya da bu ülkeyi terk edecekler.
Bu yönde ifadeler kullananların asıl niyetleri başkadır. Teröristlere sırtlarını dayadıklarını söyleyenler ve onları destekleyenler bu duruşlarıyla ekmeğini yediği, suyunu içtikleri vatana hançer saplamanın peşindeler. Bu ihanete destek olan sözde aydın güruhu, köşe yazarları yaşanan her ölümün, dökülen her gözyaşının sorumluluğuna ortaktır. Bunlar ihanet içerisindedir. Ekmeğinin peşinde veya görevinin başında olan insanları hunharca öldüren teröristlere tek çift söz söylemeyip teröristleri etkisiz hale getiren güvenlik güçlerine saldıranların yeri alçaklık çukurunun en dibidir. Vatan ve milet aidiyeti olmayan bu köksüz, ahlaksız ve vicdansız güruh sanmasın ki yaptıkları yanlarına kâr kalacak. Milletimiz, masum insanların ölümünü dahi kendi sapkın ideolojileri için kullanmaktan geri kalmayan 'Belhum adal' güruhuna hak ettiği dersi mutlaka verecektir.”
O köşe yazarlarına söylüyorum. Önünde bir çok kariyeri olanlara da söylüyorum. sizin kariyeriniz, sizin kalemlerinizden akan mürekkep kandır. Benim için önemli olan şehidimin o ulaştığı makamdır.
Bugün de tek sorumluluğumuz yine milletimize karşıdır. Ama şimdi ne diyorum. Çözüm süreci artık buzdolabındadır. Milli birlik ve kardeşlik projesiyle biz yolumuza devam ediyoruz. Bu mesele kesinlikle bir al ver meselesi değildir. Bir demokrasi meselesidir. Hak ve özgürlük meselesidir. Hak ve batıl meselesidir, kalkınma meselesidir.
Terörün yolu kana ölüme çıkar. Türkiye’nin önündeki bu meselenin, birlik beraberlik kardeşlik ortak gelecek etrafında bütünleşme yoluyla çözüleceğine olan inancımı bir kez daha ifade etmek istiyorum. Terörde ısrar edenler hak ettikleri karşılığı görmektedirler.
Söylüyorum, Kabil ile Habil arasında katil kimdi? Kabil’di, kardeşi Habil’i öldürdü. Mücadele orada başladı ve öyle sürdü geldi ki, sevgili peygamberimize kutsal kitabımız indi. Ve orada Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz onlar diridirler ama siz bilemezsiniz hükmü geldi. Bu ne demektir? Bu mücadele kıyamete tek sürecek bir mücadele. Biz onlara hiçbir zaman ölü demeyeceğiz. Onlar diridir. Onlar peygamberlikten sonra en yüce makam olan şehitlik makamındadır.
Hükümet kurma görevini verdiğim Sayın Başbakan koalisyon görüşmelerinden netice alamadı ve dün görevi iade etti. Kendi başarısızlıklarının faturasını şahsıma kesmeye çalışanlar beyhude uğraşıyor.
Hükümet kurma çalışmalarını anayasal çerçeve içinde yürütmeye devam ediyorum. Ülkemizde bir kısım ülkenin önündeki sorunları bırakarak şahsımı tartışıyor. Onlara sizin bu ülkede dikili bir ağacınız, yaptığınız bir eser var mı sormak lazım."Bilali ver iktidarı al" bu ne çirkin bir yaklaşımdır. Oğlum yolsuzluk yapmışsa bunun cezasını yargı verecektir. Evladı olmayanların böyle bir saygısızlığı yapmasından daha doğal bir şey de olamaz.
Türkiye'de hükümet kurma çalışmalarının halkımın benimsediği bir yola gittiğini halkım çok iyi görüyor ve bunun hesabını soracak. Sen neden sorumluluğu yüklenmekten kaçıyorsun? Ufukları Beştepe'yle uğraşmak olanların milletimizin derdine derman olacak bir yaklaşım göstermeleri mümkün değildir. Şahsım üzerinden millete hakaret eden bu anlayış her zaman kaybedecek. Bu millet kaçıp gidenleri çok gördü. Beştepe'nin adresini bilmeyenle vakit geçirecek halimiz yok.Siyaseti ilkokul müsameresi seviyesinde götürenlerin bu ülkenin sorunlarına getireceği hiçbir çözüm yoktur.
Bunlar yönetim sisteminin değiştiği ifademi dillerine doladılar. Meclis'te kabul edilen, artık ülkemizde cumhurbaşkanı halk tarafından seçiliyor. İlk uygulaması 10 Ağustos'ta gerçekleşti. Türkiye tarihinde ilk defa, kendisine yeni bir yönetim modeli oluşturmuyor mu? Anayasa literatürü ortadadır. Bu bir sistem değişikliğidir. Bakın anayasadan mı bahsediyorum? Bunu bile idrak etmekte zorlananların, ülkedeki diğer meselelerin çözümü konusunda çok ciddi tereddütlerimin olduğunu belirtmek durumundayım.
İşte tekrar seçimlere doğru hızla gidiyoruz
Zırvalarını tekrarlamaktan başka bir iş bilmeyenler, dertlerini seçimde millete anlatacaklardır. Gerçi bunlar hep sandıktan kaçmanın çabası içinde olmuşlar. Ancak mecbur kaldıklarında seçim meydanlarına çıkmışlardır.
Tablo böyle olunca, kürsüye çıktılar ne dediler? Hodri meydan erken seçim dediler. Şimdi istemiyorum.
Öbürü çıktı şununla yapmam dedi, sonra yapabilirim. Beştepe'ye gitmem dedi, baktık Beştepe'ye gidebilir demeye başladılar. Bu ne menem iştir?
derler ya, baba bir hırsız yakaladım, oğlum getir. Gelmiyor baba. Bırak gitsin... Gitmiyor baba... Bunların durumu da tam böyle. Sonra da çıkıp cumhurbaşkanı hükümet kurmayı engelleriz diyorlar. Siz geldiniz de cumhurbaşkanı sizi kapıdan mı kovdu? el sıkıştınız da cumhurbaşkanı elinize mi vurdu?