Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa Birliği ile ilgili temaslarda bulunmak üzere gittiği Brüksel'de Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Donald Tusk, ile bir araya geldi. Görüşmenin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuşan Erdoğan, "Açık konuşuyorum. PYD de PKK gibi bir terör örgütüdür ve beraber çalışmaktadır. Bu noktada iyi teröriste karşı kötü teröristten bahsedemeyiz. DAİŞ de terör örgütüdür, PYD de terör örgütüdür" ifadelerini kullandı.
Toplantı'da ilk olarak söz alan Donald Tusk, Rusya’nın Türkiye hava sahasını ihlali konusunda kaygı duyduklarını belirtti. Tusk şöyle konuştu:
"Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya’nın hava sahası ihlalleri konusunda bazı bilgiler paylaştığının altını çizmek isterim. Bu son derece kaygı verici bir durum.
Kıbrıs meselesinin çözümü konusunda işbirliğine ve desteğe her an hazır olduğumuzun altını yeniden çizdik ve bu taahhüdümüzü teyit ettik.
Görüşmelerimiz devam edecek. Sayın Juncker ve Schultz’la dörtlü bir şekilde bir araya geleceğiz."
İkinci olarak söz alan Cumhurbaşkanı Erdoğan, göçmenler knusunda Türkiye'nin yaptığı yardımları anlattı. Avrupa Birliği'nin stratejik bir tercihi olduğunu söyledi. Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
"Sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum.
Belçika Kralı Phillip’in davetine icabetle gerçekleştirdiğimiz ziyaret vesilesiyle Konsey Başkanı Tusk ile bir araya geldik.
Bir kez daha sizlerin huzurunda şahsıma, heyetime gösterilen misafirperverlik sebebiyle teşekkür ediyorum.
Bilhassa bölgesel sorunların arttığı dönemde bu ziyaret ayrı bir önem taşıyor.
Avrupa Birliği’yle bu noktada aday ülke olarak ortak politikalar geliştirmek her iki tarafın faydasınadır.
Avrupa’nın kaderini ve geleceğini Türkiye’den ayrı düşünmek mümkün değildir.
Değerli dostum Tusk ile AB üyeliğinin stratejik tercihimiz olduğunu vurguladık.
AB ile müzakere sürecimizin suni siyasi engellerden arındırılarak tekrar canlandırılması gerektiğini belirttim.
Az önce Sayın Başkan’ın ifade ettiği gibi bugün görüştüğümüz konu ağırlıklı olarak mülteciler sorunudur.
Türkiye olarak 4 yılı aşkın bir süredir Suriye’den ve Irak’tan kaçan mültecilere kapımızı açmak suretiyle onlara en üst düzeyde ilgi ve alakayı gösteren ülke biziz.
Bunu hiçbir ayrım yapmadan gerçekleştirdik ve Türkiye’ye gelenleri de farklı ülkelere asla göndermedik.
Bugün ülkemizde 2,5 milyona yakın göçmen var. Bunların 300 bini Irak’tan, 2,2 milyonu Suriye’den. Bunlar Müslüman, Hıristiyan, Ezidi demedik, hepsini kabul ettik ve şu ana kadar 7,8 milyar dolar harcadık.
Ve bize tüm dünyadan gelen destek 417 milyon dolardır. Fakat biz açık kapı politikasıyla kabule devam ettik.
Ve biz Akdeniz’de, Ege’de kurtardığımız insan sayısı 60 bini buldu. Biz onları ölüme mahkum etmedik. Şunu büyük bir iftihar vesilesi olarak belirtmek isterim. Türkiye baştan beri uluslararası toplum adına bu yükü tek başına omuzlamış, insani ve vicdani duruşunu göstermiştir.
Milletimiz yeri gelmiş evini, sofrasını, gönlünü ihtiyaç sahiplerine açmıştır. Suriye krizinin sebep olduğu sığınmacı akınıyla son dönemde AB ülkelerinin de yoğun bir şekilde yüzleştiğini görmekteyiz.
Avrupalı dostlarımız bu konuda ortak bir tutum belirleme çabası içindeler.
Türkiye gerek DAİŞ, PKK ve DHKPC terör örgütleriyle kararlı bir mücadele yürütüyor. Hem eli kanlı teröristlere karşı vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini sağlamaya çalışıyor hem de özgürlük güvenlik dengesinin gözetilmesine azami dikkati gösteriyoruz.
Türkiye’nin mücadelesi belli bir etnik gruba ya da kimliğe asla yönelik değildir. Özgürlüklerden ve elde ettiğimiz kazanımlardan asla geri dönülmeyecektir.
Terörle etkin mücadelenin anahtarı uluslararası işbirliği ve dayanışmanın sağlanmasıdır.
Şunun bir defa bilinmesi gerekir; mülteci krizinin sebebinin Suriye’deki savaş ve adeta devlet terörü estiren Esed rejimi olduğunu bir kez daha hatırlatmak isterim ve eğer mülteci sorununu engellemek istiyorsak atılması gereken 3 önemli adım var.
Bunun bir tanesi eğit-donattır. İkincisi terörden arındırılmış bölge ilanıdır. Üçüncüsü uçuşa yasak bölgedir. Bu Türkiye olarak işin içinde yaşayan bir ülke olarak bizim tespitlerimizdir.
Bizim 911 km Suriye’ye sınırımız var. 350 km Irak sınırımız var. Burada tehdit altında olan ülke biziz ve bütün bunlar karşısında da yine ülkemize gelen sığınmacılara, mültecilere kapımızı kapatmadık.
Burada bir şeyi vurgulamak istiyorum. AB üyesi ülkeler, PKK terör örgütünü terör örgütü olarak kabul ettiği halde bazı ülkelerin uygulamada bunu es geçmeleri bizleri üzmektedir.
Teröre karşı ortak mücadeleyi tereddütsüz sürdürmek zorundayız ve Türkiye bu hususta kararlıdır ve bu terör örgütünün DAİŞ’le savaş kisvesi altında meşruiyet kazanma çabalarına fırsat verilmemelidir.
Açık konuşuyorum. PYD de PKK gibi bir terör örgütüdür ve beraber çalışmaktadır. Bu noktada iyi teröriste karşı kötü teröristten bahsedemeyiz. DAİŞ de terör örgütüdür, PYD de terör örgütüdür. Bu noktada Avrupalı dostlarımızın gereken hassasiyeti göstereceğini umuyorum.