'DEAŞ Kobani'den çıkmış diye çiftetelli oynuyorlar, bombalanan yerleri kim onaracak?'

'DEAŞ Kobani'den çıkmış diye  çiftetelli oynuyorlar, bombalanan yerleri kim onaracak?'

Kobani'nin IŞİD'den kurtarılmasını değerlendiren Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, "Bugün çıkmışlar çiftetelli oynuyorlar. Neymiş, DEAŞ Kobani'den çıkmış. Peki bombalanan yerleri kim onaracak?" dedi.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda düzenlenen Muhtarlar Toplantısı’nda konuştu.

Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları şöyle:

Türkiye’de yaklaşık 50 bin muhtarlığımız ve muhtarımız bulunuyor.  

Mahkumiyet kararının ertesi günü, birçok gazete, hele hele en çok satan gazete şu başlığı atmıştı: “Artık muhtar bile olamaz.”

1998’de atılan bu başlık hem şahsen benim hem de milletimizin hafızasından hiç çıkmadı. Aslında o başlığı atarak beni tahkir etmekle kalmıyorlardı, Türkiye genelindeki tüm muhtarları sanki muhtarlık kötü bir şeymiş gibi gösteriyorlardı.

Aslında zihinlerinin gerisinde her türlü seçilmişe karşı büyük bir kibir vardı. Bunlar kibirliydi, bunlar gururluydu, milletin seçimine asla samimi olarak bakmıyorlardı. Milletin seçtiklerine hiçbir zaman değer vermediler. Hiçbir zaman değer vermek istemediler.

Milletin seçtiği muhtar da olsa, belediye başkanı da, başbakan da cumhurbaşkanı da olsa her zaman tahkir etmek, kibirleriyle onları ezmek istediler. Hamdolsun, milletimiz iradesine sahip çıktı ve kendi tercihlerinin bu ülkenin o kibirli elitlerinin tercihinden daha önemli olduğunu her fırsatta gösterdi.

Hem şahsımla hem muhtar kardeşlerimle güya alay ediyorlardı. Millet bu kardeşinizi milletveli seçti, başbakan yaptı, seçimle gelen ilk cumhurbaşkanı makamına yükseltti.

Millet tarafından seçilmiş olmak bu dünyada ulaşabilecek payelerin en büyüklerinden biridir. İster muhtar olsun ister cumhurbaşkanı olsun, milletin tercihine mazhar olmaz gerçekten rütbelerin en büyüğüdür.

Dolayısıyla halkın seçimiyle işbaşına gelmiş muhtar kardeşlerimiz son derece önemli bir vazifeyi ifa ediyorlar. Siyasi hayatım boyunca her zaman demokrasinin yerelde başladığını ifade ettim ve bunun gereğini de yerine getirme mücadelesi verdim. Evet, demokrasi önce ailede, köyde, mahallede başlar.

Evde, köyde, mahallede demokrasi kültürü ne kadar güçlenirse ülkenin tamamında da bu kültür güçlenir.

Esasen muhtarlarımız demokrasinin çekirdeği denecek bir öze sahiplik yapıyorlar. En küçük idari birimin yanında aslında demokrasinin müvesini temsil ediyorlar. Biz tepeden inmeci, baskıcı, dayatmacı bir idare anlayışının her zaman karşısınnda durduk. Mikrodan makroya bir idare anlayışını en güçlü şekilde savunduk. Siyasi rakiplerimiz ellerindeki büyük propaganda araçlarıyla siyaset yaparken biz evlerden sokaklara, sokaklardan caddelere, semtlere, oradan da 780 bin km2’ye yayılan bir siyasi mücadele verdik.

Değerli kardeşlerim, muhtarlarımızın en önemli sorunlarından birinin ücret sorunu olduğunu biliyoruz. 2002’de Kasım’ın sonu, göreve geldiğimize muhtarlarımızın aylık ücreti hatırlayın, o zaman 97 liraydı. Benim kayıtlarda 97 yazıyordu.

2005’te bir düzenleme yaptık, muhtar aylığını 245 liraya yükselttik. 2014 ocak ayında yine bir iyileştirme yaparak 456 lira olan muhtar aylığını 2 katına yakın bir artışla 880 liraya çıkardık. O zaman arkadaşlarıma şunu söyledim, dedim ki, “asgari ücretin altında olamaz.”

2002’de muhtar aylığı 97 lira bugün 880 lira. 12 yılda yüzde 880 artırdık ki bu ücrette en yüksek zam anlamına geliyor.

İnşallah Türkiye ekonomisi büyüdükçe muhtarlarımızın ücretleri de artacak biz de hükümetimiz nezdinde bunun takipçisi olacağız.

Muhtarlıklarımızı güçlendirmeye devam ediyoruz zira bir hükümet hakikaten başarılı bir icraat sergilemek istiyorsa muhtarlıklarla olan diyaloğunu çok iyi bir noktaya taşımak durumundadır. Bir siyasi parti eğer başarılı olmak istiyorsa belediye başkanlarını uyarmalı ve ilişkilerini en ideal noktaya taşımalıdır.

Akıllı bir siyasetçi bunu yapar ama ideolojik davranırsa aklı bir kenara koyarsa o zaman kendisi de kaybeder, ülke de kaybeder. Değerli muhtar kardeşlerim, halkın oylarıyla seçilmiş olmak, hiç kuşkusuz bizlere olduğu gibi sizlere de çok büyük bir mesuliyet yüklüyor.

Muhtarların vazifesi sadece mühür basmak değildir. Yasaların yüklediği sorumluluk ve yetkinin ötesinde her bir muhtar kardeşimiz Türkiye’nin vizyonu doğrultusunda çalışmak gibi bir mesuliyetin de altındadır. Ekonomik kalkınma da yerelde başlar, huzur, güvenlik de yerelde başlar.

Çözüm süreci taviz vermek asla değildir. Hele hele şehitlerimizi incitecek, gazilerimizin vicdanını yaralayacak bir adıma asla fırsat tanımayız.

Milletimizin çözüme olan inancı daha da kuvvetlendi. Kolay bir süreçte değiliz. Bu süreci bozmak, yavaşlatmak isteyen, içeride ve dışarıda çok sayıda odak var. Rahat durmuyorlar, bütün dert güçlenen bir Türkiye’yi nasıl zayıflatırız. Dertleri bu. Biz de inadına ne diyoruz, yeni Türkiye, güçlü Türkiye diyoruz. Bu olacak. Kimi zaman içeriden kimi zaman dışarıdan kimi zaman da ortak hareket ederek bu süreci sabote etmeye çalışanlar var ve bunlar her zaman olacak.

Terör meselesi Türkiye’nin kalkınmasının, huzurlu, emniyetli, refah içinde bir ülke olmasının önünde en büyük engel. Şimdi biz bu büyük maniyi ortadan kaldırmaya  çalıştıkça birileri bizi engellemeye çalışıyor. Gezi olayları oyunu büyük Türkiye’yi engellemek dışında hiçbir şey değil. Arkasından, altından neler çıktı gördük. Yolsuzluk maskesi altında sahneye konulan darbe girişimi, çözüm sürecini, büyük Türkiye hedefini sabote etme girişiminden başka bir şey değildi. Biz hükümet olarak sağlam durdu, dik durdu. Milletimiz oynanan oyunu gördü, sapasağlam, dik bir duruş sergiledi.

Yerel seçimlerde o zaman genel başkanı olduğum partimizi açık ara birinci oldu. Milletin ferasetinin önünde durulmaz.

Arkadan cumhurbaşkanlığı seçimi oldu, orada da ilk defa halkımız seçimini yapıyor ve ne oldu? 14 parti birleşti, bu kardeşinizin karşısına aday çıkardılar, ortak adayımız dediler. Elhamdülillah yüzde 52’yle millet bu kardeşinizi seçti. İlk turda böyle bir oranla iş başına gelmiş olmak bizler için çok büyük bir mutluluk vesilesiydi. Ortak aday yüzde 38 aldı. Bu bir şeyi gösteriyor. Milletin ferasetiyle oynanmaz ve millet küçümsenmez, sandık küçümsenmez, her şey orada.

Bundan sonra da Türkiye’nin ilerlemesini, büyümesini engellemek için çeşitli sabotaj girişimleri yapacaklar. Bunlara karşı uyanık olacağız, siz olacaksınız, bunları siz organize edeceksiniz.

Biz ayrı olabilir miyiz. Biz ayrı olabilir miyiz. Hepimiz Türkiye cumhuriyeti vatandaşı değil miyiz. Bu dargınlık bu kin bu öfke niye. İşte buna karşı mücadeleyi tüm muhtarlarımız olarak sizler vereceksiniz.

 

‘Namuslular da namussuzlar kadar cesur olmalı’

 

Yarın seçimler var. Özellikle güneydoğuda doğuda gelip birileri tehditler savurup oyları şu partiye vereceksiniz aksi halde yakarız yıkarız diyebilirler. Namuslu insanlar namussuzlar kadar şerefli olmadıkça cesur olmadıkça başarılı olamayız. Bu merhum İnönü’n-ün lafıdır. Bunu görmemiz lazım.

Yolu yapan biz hastaneyi yapan biz okulları yapan biz havalimanını yapmak isteyen biz ama engelleyen “ben Kürdüm” diyenler. Bu ayrımcılığı hep beraber gidermek zorundayız. Ayrımcılıkla bir yere varmaz. Beraberliğe ihtiyacımız var. Milletimizin temsilcileri olarak kirli oyunları bozacak olan sizlersiniz.

Bir üst akıl belli siyesi partileri vazifelendiriyor. Siz dini cemaat zannediyorsunuz hizmet örgütü zannediyorsunuz, onlar halk veya hak için değil patronları için olan üst akıl için çalışıyorlar.  Çarşambadan itibaren 3 Afrika ülkesini kapsayan temaslarımız oldu.

Somali’de terör kol geziyor. 211’de daha fazlaydı şimdi daha zayıfladı. Türkiye’nin orada yaptığı yatırımlar sayesinde değişim söz konusu. Orası için muhteşem sayılabilecek bir havalimanın açılışını yaptık. Bir Türk firması bunu yaptı. Havalimanından şehre gayet güzel bir yol oldu. 200 yataklı bir hastanenin açılışın yaptık. Onun yanında hemşirelik yüksek okulunun açılışını yaptık. Orada bir cami yapılmış onun açılışını gerçekleştirdik. O insanların kaldıkları yerlerin halini gördük. Şimdi ben soruyorum. Siz değerli muhtarlarımın nazarında bu millet tarihi mesuliyeti ile bu tür olaylara seyirci kalır mı. Bu ecdadın torunları olarak bizlerde seyirci kalmayacağız. 12 yıl önce Türkiye’nin bu ülkelere verdiği destek  45 milyon dolardı şimdi 4,5 milyar dolar. Fakir fukara nerede varsa elimizi uzatıyoruz. Bu kimin sesini yükseltiyor Türkiye’nin. Hangi milletin? Türk milletinin. Bu bölge tarihte ne olarak anılırdı biliyor musunuz. Habeşistan olarak anılırdı. Osmanlı cihan devleti bu bölgeye kadar uzanmış bu bölgede huzuru sağlamak için hizmet vermişti.

Bugün çıkmışlar çiftetelli oynuyorlar. Neymiş, DEAŞ Kobani'den çıkmış. Peki bombalanan yerleri kim onaracak?

Osmanlı Devleti’nin buralardan çekilmesiyle bu bölgede sömürü başladı. Ayrılıklara savaşlara çatışmalara zemin hazırlandı. Birçok ülke buralara baktığında altın, elmas ve petrol görüyor. Biz dostluk ve kardeşlikle bakıyoruz.

80 dönüm yer tahsis ettiler, dünyadaki en büyük büyükelçiliklerden birini yapıyoruz. Denize sıfır sayılabilecek bir yer tahsis ettiler. Dünyanın büyük devletlerine bakıyoruz hiçbirinin böyle bir elçilik yaptığı yok. Konteyner içinden büyükelçilik yapıyorlar.

 

‘Kobani söz konusu olduğunda dünya ayağa kalkıyor’

 

Orada emniyet sağlamak için hiçbir ülkenin kılı bile kımıldamıyor. Kobani söz konusu olduğunda dünya ayağa kalkıyor küçük bir yerleşim yeri için dünya ayağa kalkıyor. Oradan ayrılanlar bize geliyor. Orada kimse yok burayı bombalıyorlar. Bugün bakıyoruz çifte telli oynuyorlar. DEAŞ oradan çıkmış. O bombalanan yerleri yeniden kim onaracak. Oradan ayrılan 200 bin insan geri dönebilecek mi dönerse nereye yerleşecek. Kendilerine Halep diyoruz kimse duymuyor. 1 milyon 200 bin insan yaşıyor. Niçin Halep ile ilgilenmiyorsunuz.

 

‘Ölümü öldürene ölüm hiçbir şey yapamaz’

 

Afrika’da 4 yaşında bir yavrunun halini gördüm. Serseri kurşun kasığından girmiş kasığından çıkmış. O yavrunun halini gördüğümüzde bu hastane burada olmasaydı ne olacak bu yavrunun hali dedik. Biz oralarda olmazsak halimiz ne olur. İşte sosyal adalet bu. Tabii oraya gitmememizi isteyenler oldu. Terör var dediler. Ziyaretimiz öncesi canlı bomba saldırı oldu. 5 kişi öldü. Heyetimiz sıkıntı yaşamadı. Tehditler savruldu, geri adım atmayacağımız söyledik. Gittik her türlü tedbir alındı. Ölümü öldürene ölüm hiçbir şey yapamaz bunu böyle bilmemiz lazım. Korkuyu korkutanlara korku hiçbir şey yapamaz. Biz korkarsak Somali’yi kendi kaderi ile baş başa bırakırsak ecdadımız, şehitlerimiz, Allah bunun hesabını sorar. Büyük devlet olmanın sorumluluğu budur. Biz de korkuyoruz korkmayacağız.

 

‘Kaçak saray diyenler var, burası milletin evidir’

 

Bu ülkenin bir köy muhtarı köyünün istikbaline dahil hayaller kurarken hedefler koyarken ufku Somali’ye kadar uzanan bir vizyonun sahibi olacak. Yerelden genele mikrodan makroya fertten cemiyete Türkiye’nin dünyadaki yerini farklı olduğu yere beraber yürüyeceğiz. Bu süreçte ihtiyaçlarınızın karşılanması konusunda yanınızda olacağız.  Yanımızda 4 ayrı bina yapılıyor. Biri kongre merkezi yapılıyor. 2 bin 2 bin 300 kişilik salonu olacak. Toplantılar burada yapılacak. Hemen onun altında Cuma cami Cuma mescidi yapılıyor. Sağ tarafta çok amaçlı salonun olduğu bina yapılacak. Aynı anda 1000-2000 bin kişiye yemek verebileceğimiz salon olacak. Muhtarlarımızla toplantılara orada devam edeceğiz. İnşaatlar bittikten sonra toplantıları orada yapacağız ki 50 bin muhtarla 5 yıl içinde görüşelim. Hemen orada Türkiye’nin en büyük kütüphanesi yapılacak. 4 milyon kitap planlıyoruz. Sistem oturduğunda 24 saat açık bir kütüphane olacak.

Burası için kaçak saray diyenler var. Burası milletin evidir. Bu dört yer bittikten sonra burası Cumhurbaşkanlığı Külliyesi olacak. Bu millete bu yakışır. Küçük düşünenler eriye eriye gitmeye mahkumlar.