Ürdünlü pilotun IŞİD tarafından yakılarak öldürülmesine değinen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, "DEAŞ’ın Ürdünlü pilotu yakma eylemini telin ediyorum, lanetliyorum ve tabi pilota rahmet dilerken ailesine başsağlığı diliyorum. Böyle bir vahşet olamaz, kabullenmek mümkün değil, bunun bizim dinimiz İslam’la alakası yoktur" dedi.
Erdoğan, "İşte Mısır’da 183 kişiye idam cezası veriliyor. Peki bu idam cezasını veren yargı ve onun arkasında duran darbeci yönetimi Batıcı ülkeler telin ediyor mu? Avrupa’da idam yasak. Peki çıkın konuşun ya, bunlara bir şeyler söyleyin. ABD, Rusya, çıkın bir şeyler söyleyin. Nasıl oluyor da hiçbir suçu olmayan bu insanlar darbeye karşı çıktıkları için 183 kişi idam ediliyor. Diyorlar ki 'Sayın Cumhurbaşkanım siz bu konularda sakin olsanız', nasıl sakin olacağım ya?" diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda, TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken ile beraberindeki heyeti kabulünde konuştu.
Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları şöyle:
Üzerinde konuşulmak istediğim başkanlık sistemi bir ihtiyacın ürünüdür. 70’lerin, 80’lerin, 90’ların Türkiye’siyle bugünün Türkiye çok farklıdır.
Dün 70 cente muhtaç ekonomisiyle istikamet çizmekte zorlanan bir Türkiye vardı. Bugün hamdolsun, 78 milyon nüfusuyla, 800 milyar dolar milli geliriyle, yüzde 11’in altına düşmüş enflasyonuyla bambaşka bir Türkiye var.
Artık Türkiye’deki bu idari yapıdan elbise Türkiye’ye dar geliyor. Artık bunu aşmamız lazım. Türkiye’yi hala eskinin ölçüleriyle değerlendirenler bu gerçeği göremiyorlar. Yeni Türkiye’yi anlamayanlar diğer pek çok mesele gibi başkanlık sistemi tartışmasında da yanlış yerde duruyorlar. Üstelik bunu açıkça da ifade ediyorlar.
Çok enteresan. Bir muhalefet partisinin genel başkanı çıkmış diyor ki, biz Erdoğan’ın beyaz dediğine siyah, siyah dediğine beyaz deriz. Bu ne demek biliyor musunuz? Tam şecaat arzederken sirkatin söyleyenler.
Güya büyük laf edecek ama söylerken küçüldükçe küçülüyor. Yani sen bunun beyaz olduğunu biliyorsun ama bunu Erdoğan söyledi diye siyah diyorsun. Söylenen sözün doğruluğuna, yanlışlığına, faydasına, zararına bakmak yerine söyleyene bakmak tam eski Türkiye prototipidir.
Başkanlık sistemi o siyasi partinin yıllarca savunduğu bir sistemdir. Bu görüş rahmetli Türkeş tarafından “başkanlık sistemini savunuyoruz” denilmiş bir sistemdir. Şimdi sırf biz önerdik diye kendi tarihlerine, kendi törelerine ters düşmek pahasına başkanlık sistemine karşı çıkıyorlar. Neymiş, bu ülkeden Duce, Führer, Çar çıkmazmış. Biz bu ülkede bir daha Milli Şef özentileri çıkmasın diye başkanlık sistemi diyoruz.
Biz bu ülkede vesayet odaklarından güç alınarak milletin iradesi hiçe sayılmasın diye başkanlık sistemi istiyoruz. Bu ülkede hiç kimse millete efendilik taslamayı, milleti terbiye etmeyi aklından geçiremesin diye başkanlık sistemin istiyoruz.
Biri çıkıyor Kuzey Kore’yi örnek veriyor, biri Kurtuluş Savaşı vereceğiz diyor. Kuzey Kore örneği vermek her şeyden önce millet iradesine saygısızlık demektir. Savaş kelimesini telaffuz eden kişi millete karşı savaştan bahsettiğinin farkında değil. “Ondan cumhurbaşkanı olmaz” diyen bir anlayış elbette bakınca Kuzey Kore’yi görür. Güya bizi eleştiriyorlar ama gönüllerindeki özlemi ifade ediyor.
Bize diktatör diyenlerin kendi camialarında yaşanan en küçük bir farklılığa tahammülsüzlük ettiğini gördük. Hadi tahammül edin. Bizi bu şekilde eleştirenlerin Mısır’da, Suriye’de kendi halkını katleden diktatörler için ağızlarını açtıklarını gördünüz mü?
Bu vesileyle DEAŞ’ın Ürdünlü pilotu yakma eylemini telin ediyorum, lanetliyorum ve tabi pilota rahmet dilerken ailesine başsağlığı diliyorum. Böyle bir vahşet olamaz, kabullenmek mümkün değil, bunun bizim dinimiz İslam’la alakası yoktur.
İşte Mısır’da 183 kişiye idam cezası veriliyor. Peki bu idam cezasını veren yargı ve onun arkasında duran darbeci yönetimi Batıcı ülkeler telin ediyor mu? Avrupa’da idam yasak. Peki çıkın konuşun ya, bunlara bir şeyler söyleyin. ABD, Rusya, çıkın bir şeyler söyleyin. Nasıl oluyor da hiçbir suçu olmayan bu insanlar darbeye karşı çıktıkları için 183 kişi idam ediliyor. Diyorlar ki “Sayın Cumhurbaşkanım siz bu konularda sakin olsanız”, nasıl sakin olacağım ya?
Kırşehir’e gidişimi yadırgayan genel başkanlar var. “Meydanlara çıkıp yeminini unutmuş, konuşuyor” diyorlar. Yeminin muhtevasını da bilmiyorlar. Her zaman söylüyorum, ben tarafım. Bu siyasi bir partinin tarafı olmak anlamına gelmeyecek. Ben milletten yanayım. Onlar bunu göremiyorlar.
Kırşehir’e çağırdılar, gitmeyecek miyiz? On binlerce insan toplanmış, konuşmayacak mıyız? Cuma günü de Bursa’da olacağız. Orada da Roman kardeşlerimizle bir araya geleceğiz. Masada sadece gelen evrakları imzalayan bir Cumhurbaşkanı olmayacağım dedim. Koşan, koşturan, yatırımları yerinde takip eden bir Cumhurbaşkanı olacağım dedim. Bu benim en doğal hakkım, niye rahatsız oluyorsun? Yatırımları yerinde takip etmekle yeminimi ihlal mi etmiş olacağım? Milletim adına bunları takip etmek benim görevimdir.
Şunu da söylüyorum, 7 haziran bu ülkede milletimizin yeni Türkiye için bir irade ortaya koyma günüdür diyorum. 7 Haziran bu ülkede maalesef başaramadığımız yeni anayasa olayını başarabilmek için iradesini ortaya koyma günüdür diyorum. Bundan niye rahatsız oluyorsunuz? Milletimiz bu yetkiyi kime verecek olursa, bu yetkiyi alan yeni anayasayı yapacak güçle alsın ki hem yeni Türkiye’nin temelini atsın. İsterse başkanlık sistemini getirir, isterse getirir. Karar benimdir, milletimdir. Bir tane oy hakkım var, ben gidip bir tane oy hakkımı kullanacağım. Ailemin de oy hakkına karışamam. Kulübenin içerisine girdiğine kime oy verdiğini bilebilir miyim?
Ne anayasa, ne başkanlık sistemi tartışmasında bir ön şart, bir dayatma yok. Türkiye’nin bu dönüşüme ihtiyacı olduğuna inandığımız için herkesin görüşünü serbestçe ifade etmesi gerektiğini savunuyoruz.
Artık dünyada hamdolsun bütün bu idari yapıların uygulandığı ülkelerin ileri derecedeki temsilcilerini gördüm, inceledim. ABD en ileri demokrasi deniyor değil mi, en ileri ekonomi deniliyor, peki Amerika neyle idare ediliyor. Başkanlık sistemiyle. Bunun şahsım olması önemli değil. Millet kimi bu noktada, bir defa önce sistem sonra kimi buna layık görüyorsa onu getirecektir.
Köşe yazarları, bazı konuşmacıları ileri geri birçok şeyler konuşuyorlar. Sayın Başbakan’la benim arama bazı şeyleri sokmak gayretindeler. Kusura bakmasınlar biz dertliyiz, milletimize bedel ödettirecek hiçbir kararın altında Recep Tayyip Erdoğan’ın imzası olmaz. Ve 12 yıllık hassasiyetimi neyse bundan sonra aynı hassasiyetimiz de devam eder.
Birileri paçalarımızdan çekmeye gayret ediyor. Neyle, faizle. Olmaz. Faiz uygulamasına baktığınız zaman hamdolsun mukayese mümkün değil. Fakat yeterli mi, yine değil. Bunu daha iyi bir noktaya getirmemiz gerek. Enflasyon şuraya inerse biz de faizi şuraya indireceğiz demek yanlış bir mantıktır. Enflasyona göre faiz ayarlanmaz. Faiz enflasyonu zaten oluşturur. Eğer sen faizi yüksek tutarsan enflasyon yüksek olacaktır. Eğer faizi düşürürsen enflasyon da düşecektir. Hala bunu anlamayanlar var, hala.
Eğer faizi düşürürsek, yatırımcıya girişimciye düşük faizle krediyi verirsek yatırımlar olacaktır, istihdam olacaktır, üretim olacaktır. Düşük faiz olması hasebiyle uluslararası rekabette yatırımcılarımızın yeri olacaktır. Bu adımları atmamız lazım. Ama şimdi siz bir bakıyorsunuz, hala Merkez Bankası’nın açıklamış olduğu bu faizde 11,7. Buna bir de komisyonları ilave ettiğiniz zaman 15,16,17 gidiyor. Bu faizle benim girişimcim, sanatkarım, esnafım ne yapacak?
Adı bağımsız kurum. Bağımsız, böyle olununca gelinen nokta maalesef bu. Bizim daha iyi noktayı yakalamamız lazım. Başkanlık sistemi konuşurken illa şöyle bir sistem olsun demiyoruz.
.